Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.
Alıntı
bu konuda yardimci olacak baska kimse yok mu? Lutfen benim icin onemli.
Sizin de izahlarinizi bekliyorum
Alıntı
Birinci bürhanda anlatılan şu olabilir;
Üstad diyor ki bak, bunca işi yürüten gizli bir el var,
Mesela bir dirhem (bir kaç gram) kadar kuvveti olmayan çekirdekten bahsediyor ve binler batman (çok büyük miktarda bir ağırlık) yükü kaldırdığından bahsediyor.Buna örnek bazı (galiba,emin değilim ama çam) ağaçlarını örnek verebiliriz.Milimetrenin onda biri büyüklüğünde spor/tohum toprağa atıldıktan sonra 50 metre boyunda bir ağaç olabiliyor.5 katlı bir apartmanın boyunun en fazla 20 metre olduğunu farzedersek ne kadar müthiş bir olay olduğunu görürüz.Evet, belki 1 gram etmeyen o tohum,şimdi toprağın altındadır ve üzerinde batmanlarca yük vardır.
ıkinci misal olarak ise üzüm salkımını veriyor.Malumunuzdur ki, üzümler, hele razaki (idi galiba) türü çok iri tanelidir ve ağırdır.Bir salkımının bir kilo olduğunu görmek sizi şaşırtmaz.Ama bu üzümün ağacı, dalları, zayıf,yumuşak, dik duracak sertlik ve kuvvete sahip olmayan yapıdadır.şimdi kendi başına dik olarak durmaya çalışsa ve üzerinde 15 salkım olduğunu farzetsek sadece üzümler 15 kilo eder.Ayakta duramaz, yere yığılır, gıdasını ince bir zarla içinde tutan güzelim üzümler telef olur, insan için yenmez hale gelir.Üstad demiş ki "Kendi kendine yükselmeyen ve meyvelerin sıkletine dayanmayan üzüm çubukları gibi nâzenin nebâtâtın ağaçlara latîf eller atıp, sarmalarına ve onlara yüklenmelerine işarettir." . Allah bu üzüm ağacını öyle yaratmıştır ki, bu bitki -zaten diğer adı "asma"dır- sizin hazırlayacağınız dik çubuklardan oluşan iskelete ya da latif elleriyle ağaçlara sarılarak ayakta durur ve gıdasından faydalanabilirsiniz.
"Zerre kadar şuuru olmayan, gayet hakîmâne işler görüyor." diyor Üstad...şimdi düşünmek lazım; gözü,kulakları ve benzer sair azaları bulunmayan bu asma bitkisi kendisinin ayakta duramayacağını, bir yere tutunması gerektiğini nereden biliyor, biliyorsa tutunacağı yeri nasıl buluyor ve sarılmasını nasıl biliyor ve yapıyor.şimdi ya burada bu "zerre kadar şuursuz" bitkiye bir şuur vererek, kendi kendine oluyor diyip insafsızlık edicez, ya da bu iş ne iştir, bu işte "Gizli Bir El" var diyeceğiz.
"Demek bunlar kendi kendilerine işlemiyorlar. Onları işlettiren gizli bir kudret sahibi vardır.Eğer kendi başına olsa, bütün baştan başa bu gördüğümüz memlekette her iş mucize, her şey mu’cizekâr bir hârika olmak lâzım gelir. Bu ise bir safsatadır."
Ve ayrıca düşünürsek, bu üzüm için ne gerekli, hava,su,mineraller,güneş ışığı...Güneş ışığının olması için bir güneş sistemi gerekiyor...Ve güneş sisteminde dünya öyle bir mevkide olacak ki,ve o mevkideyken öyle bir atmosferi olacak ki uygun miktar ve kuvvette ışık gelsin...Öyle toprak lazım ki,hem gerekli maddeler bulunsun,hem tutunmasına imkan versin ve hakeza....Bunların hepsi tabiri caizse bir akıl almaz "hikmetler yumağı,zinciri"dır.Bunları şuurlu insanın bile tek tek tasarlamaya ne aklı,ne ömrü ne gücü yeter ki bunlara tesadüf diyen aklını satan delidir.Tabiat risalesinde de geçer, farzedin eğer bir "Gizli El" olmasa....Anne karnını tasavvur edin...Yavru ilk başlarda aynı tip hücrelerden oluşur ve sürekli bölünür...ta ki bir evreye kadar, oradan sonra artık gerekli azalar özelleşmeye başlar...Gittikçe kol,bacak vb. belirgin hale gelir...şimdi bir "Gizli El" olmasa bu nasıl olur? Sadece bu özelleşme,azaların belirgin olması hadisesinde bir "Gizli El" olmasa, bu işler olmaz, bütün hücreler aynı tip olur, 9 ay sonra da elinize bir bebek değil et topu geçer.Kaldı ki bırakın kendi kendine olmasını,biz bile bunları oluşturmak,meydana getirmek için dışarıdan müdahale edemeyiz, zira bütün hücrelerin,hücrelerin içinde organellerin,proteinlerin ve diğer sair şeylerin içine girmemiz gerekir.(daha önce emremcan tabiat risalesinden galiba bu meseleyi sormuştu, ahmetsaid abi cevap vermişti). şimdi bebeğin oluşmasında ya bir Yaratıcıyı kabul edeceksiniz, ya da o şeye yaratıcılık ve şuur isnad edeceksiniz...Bebeğe kadar gitmeye gerek yok, atoma baksak yine aynı şeyi görebiliriz...Atomdan bebeğe kadar şu kainatta neler var, ya hepsi bir şuurlu,bir yaratıcı, ya da bu işleri idare eden bir tek Müdebbir var.Hem kainattaki bunca şeyin her biri yaratıcı,bir şuur sahibi olsa bile birbirlerin alanlarını nasıl ihlal etmiyorlar, nasıl böylesine hikmetlerle birbirleriyle nizam içinde çalışıyorlar.Nasıl bir orduda 1 tane kumandan olur, her fert kumandan olsa her şey birbirine girer,her şehrin bir valisi olur,bu kainat sarayının,azim alemin ve büyük şehrin de bir tek Müdebbiri vardır.O Ehad'dır.Sözler'in fihrist'i içinde 22.Söz'ün Birinci Makamı için şöyle der "Güzel ve parlak temsili bir hikaye ile Cenab-ı Hakk'ın Vahdetini ve Ehadiyetini bütün isim ve sıfatlarıyla ispat eder."
Not: Bu birinci bürhandan 23.Lem'a Tabiat Risalesi,30.Lem'a daki ısm-i Hakim'e ve 2.şua'nın başındaki ısm-i Ehad işaret olduğunu düşünmekteyim...Üstad 2.şua'nın başında şunu söylerDetaylar için oralara müracaat ediniz inşa'Allah.Alıntı
"Allahu Ehad" ism-i âzamına dair yedinci nükte-i âzam ve altı ısm-i âzamın altı nüktesinin yedincisi.
ıhtar: Bu risale benim nazarımda çok mühimdir. Çünkü, içinde çok mühim ve ince olan esrar-ı imaniye inkişaf ediyor. Bu risaleyi anlayarak okuyan adam imanını kurtarır inşaallah.
Alıntı
peki bu 4 yoldan baska yollar olmadigini nerden biliyorsunuz?
Belki de yaziyi yazan sahis sizin kor noktaniza vurup sizi kandirmak istiyor. Belki de milyonlar baska ihtimaller var. O zaman bunlarin hepsini teker teker reddiyelemek gerekmez mi?