Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

18.07.2009, 19:17

Tesadüf ve tevafuk hakkında Tesadüf varmıdır?

Açıklanılmasına çok ihtiyaç olan bir mesele olarak düşünüyorum. Bakınız bir çoğumuzun,muamma gibi gözüküp kullanılmasının küfre saebebiyet verdiğini zannettiğimiz ''Tesadüf'' kelimesinin meselesi ve Tevafuk ve Tesadüf ilşkisinin aslı ve hakikatı izahe şu şekildedir.ınşaALLAH hayra vesile olur.

Hem meselâ, insafsız ehl-i ilhâdın mübâlâğa zannettikleri hattâ muhâl bir mübâlâğa ve mücâzefe tevehhüm ettikleri biri de, amellerin sevâbına dâir ve bâzı sûrelerin fazîletleri hakkında gelen rivâyetlerdir. Meselâ, Fâtiha'nın Kur'ân kadar sevâbı vardır. -1- Sûre-i ıhlâs, sülüs-ü Kur'ân; -2- Sûre-i ızâ Zülzileti'l-Ardu, rub'u; -3- sûre-i Kul Yâ Eyyühe'l-Kâfirûn, rub'u; -4- Sûre-i Yâsin, on defa Kur'ân kadar -5- olduğuna rivâyet vardır. ışte insafsız ve dikkatsiz insanlar demişler ki, "şu muhâldir. Çünkü, Kur'ân içinde Yâsin ve öteki fazîletli olanlar da vardır. Onun için mânâsız olur?"
Elcevap: Hakikati şudur ki: Kur'ân-ı Hakîmin her bir harfinin bir sevâbı var; bir hasenedir. --6- Fazl-ı ılâhîden o harflerin sevâbı sünbüllenir; bâzan on tane verir, bâzan yetmiş, bâzan yedi yüz -Ayete'l-Kürsî harfleri gibi; bâzan bin beş yüz-Sûre-i ıhlâsın harfleri gibi; bâzan on bin, Leyle-i Beratta okunan âyetler ve makbul vakitlere tesadüf edenler gibi; ve bâzan otuz bin, meselâ, haşhaş tohumunun kesreti misillü, Leyle-i Kadirde okunan âyetler gibi. Ve "O gece bin aya mukabil" işaretiyle, "Bir harfinin o gecede otuz bin sevâbı olur" anlaşılır. ışte, Kur'ân-ı Hakîm tezâuf-u sevâbıyla beraber elbette muvâzeneye gelmez ve gelemiyor. Belki, asıl sevap ile bâzı sûrelerle muvâzeneye gelebilir. Meselâ, içinde mısır ekilmiş bir tarla farz edelim ki, bin tane ekilmiş. Bâzı habbeleri yedi sümbül vermiş farz etsek, her bir sümbülde yüzer tane olmuş ise, o vakit tek bir habbe bütün tarlanın iki sülüsüne mukabil oluyor. Meselâ, birisi de on sümbül vermiş, her birinde iki yüz tane vermiş; o vakit bir tek habbe asıl tarladaki habbelerin iki misli kadardır. Ve hâkezâ, kıyas et.
Sözler 24. Söz


Katre



Tevhid Denizinden

ıFADE-ı MERAM


Malûmdur ki;insan, hasbelkader çok yollara sülûk eder. Ve o yolda çok musibet ve düşmanlara rastgelir. Bazan kurtulursa da, bazan da boğulur. Ben de kader-i ılâhînin sevkiyle pek acip bir yola girmiştim. Ve pek çok belâlara ve düşmanlara tesadüf ettim. Fakat acz ve fakrımı vesile yaparak Rabbime iltica ettim. ınayet-i ezeliye, beni Kur’ân’a teslim edip, Kur’ân’ı bana muallim yaptı. ışte, Kur’ân’dan aldığım dersler sâyesinde o belâlardan halâs olduğum gibi, nefis ve şeytanla yaptığım muharebelerden de muzafferen kurtuldum. Bütün ehl-i dalâletin vekili olan nefis ve şeytanla ilk müsademe,kelimelerinde vuku
buldu.



سُبْحَانَ اللهِ وَالْحَمْدُ ِللهِ وَلاَ اِلٰهَ اِلاَّ اللهُ وَاللهُ اَكْبَرُ لاَحَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ اِلاَّ بِاللهِ1
1 : Allah her noksandan münezzehtir. Ve hamd Allah’a mahsustur. Ve Allah’tan başka ilâh yoktur. Ve Allah herşeyden büyüktür. Ve havl ve kuvvet ancak Allah’a aittir.



Evet kader-i Sırrı Rububiyeti ılahide öyle hadiseler vardır ki; herşeyde olduğu gibi o meselenin ilmi de yalnız onun ılmi Muhiti Ezelisindedir işte bu Hakikatı ihata edemeyen aciz olan ben ,bazen olur ki;sekiz kavşaklı yol ayrımlarında, La havle sırrı hakikat-ı ile cüz-i kesbimin neticesi olarak, Tevafuku ılahiye tesadüf ederim.
Kardeşlerim kısaca izah etmek gerekirse; ''Tesadüf'' bizden sadır olan kesbidir.Halıkı ılahinin fiil ve tecellilerinde hiç bir şekil ve surette Tesadüf olmadığı gibi,ılahi bir ılim ve Kudret ve programlamayı iktiza eden ''Tevafuk'' sırrı hakikatındada, mahluk olanın hiç bir surette payı ve şuurlu olan bir isabeti ve müdahalesi yoktur.Çünkü bütün hayırlar ALLAH dandır.Bizim iyillik ve hayır cihetinde hiç bir cihetle,vehmedilen çok cüz-i bir istemden öte hiç bir payımız yoktur.Rahmeti ılahinin sevkiyle,yani zaten ırade-i ılahisiyle o Hayra seni o sevk ve teşvik ediyor.Ve o sevkin sonrası ve o hayrın yaratılması öncesi ,senin cüz-i bir tercih ve tasdikten öte hiç bir tasarrufun ve kudretin bulunmuyor.şeriatıyla ve vicdanında zaten seni emr ile sevk ettiği,icadı ılahi olan ''hayr'' ın vücudunda ve ahirinde dercedilen hazlar ve mükafatlarla cezb ve celb olunduğun şeyde, yalnızca cüz-i bir istemle, enen ile vehmi bir kabulünden öte nerdeyse yok denilecek,vehmi bir pay Rahmeti ılahi tarafından sana verilmiş,yani o dilemese ve Rahmeti gereği iktiza edip ''Hayr'' ı Halk etmese,senin muktedir olabileceğin,malikiyet iddia edebileceğin bir hakikat değildir.Dolayısıyla ''Tevafuk'' Mahz-ı Hayır olduğu cihetle, ıhsanı ılahi dir,Ata yı ılahi dir.
Tevafuk cihetiyle olan,Hayr ve iyilikte deki Ata-i ılahiye atıf tam anlaşılmamış olabilir.Onun için daha belirgin olabilmesi Hüsn-ü zannı ile Bediüzzaman Hazretlerinin Mesnevi-i Nuriyesinden kısa bir bahsi nakletmek istedim inşaALLAH istifadeye ve hayra vesile olması temennisiyle nakil ediyorum.



ı'lem eyyühe'l-aziz! Cenab-ı Hakkın ata, kaza ve kader namında üç kanunu vardır. Ata, kaza kanununu; kaza da, kaderi bozar.

Mesela: Birşey hakkında verilen karar, kader demektir. O kararın infazı, kaza demektir. O kararın iptaliyle hükmü kazadan affetmek, ata demektir. Evet, yumuşak bir otun damarları katı taşı deldiği gibi, ata da kaza kanununun kat'iyetini deler. Kaza da ok gibi kader kararlarını deler. Demek, atanın kazaya nisbeti, kazanın kadere nisbeti gibidir. Ata, kaza kanununun şümulünden ihraçtır. Kaza da kader kanununun külliyetinden ihracıdır. Bu hakikate vakıf olan arif, "Ya ılahi! Hasenatım senin atandandır. Seyyiatım da senin kazandandır. Eğer atan olmasaydı helak olurdum" der.
Mesnevi-i Nuriye Diğer Risaleler 10. Risale

ALLAHın Selamı Rahmeti ve Bereketi müminlerin üzerine olsun.

[/b]
Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir. (Ey Muhammed!) Seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. şahit olarak Allah yeter. Nisa 79

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

2

01.08.2009, 06:03

Abi basligi buraya tasidim daha uygun geldi.. hakkinizi helal edin insaallah.. istedimki biraz daha ayrintiya girilsin.. aciklansin... ben tam anlamadim galiba.. :S

tesadüf etmek burda sanki baska bir anlamda kullanilmis gibi geldi.. yani daha cok bir seyle karsilasmak gibi,

ben tesadüf deyince aklima isleri tabiata isnad etmek, herseyi onun eline vermek.. Allah´tan bilmemek geliyor..

Cin ve insin en çok isyanlarını, en şedit tuğyanlarını, en azîm küfranlarını tevlid eden şöyle bir vaziyetleridir ki, nimet içinde in'âmı görmüyorlar. İn'âmı görmediklerinden, Mün'im-i Hakikîden gaflet ederler. Mün'imden gafletleri saikasıyla, o nimetleri esbaba veya tesadüfe isnad ederek, Allah'tan o nimetlerin geldiğini tekzip ediyorlar. Binaenaleyh, herbir nimetin bidayetinde, mü'min olan kimse besmeleyi okusun. Ve o nimetin Allah'tan olduğunu kastetmekle, kendisi ancak Allah'ın ismiyle, Allah'ın hesabına aldığını bilerek, Allah'a minnet ve şükranla mukabelede bulunsun.

Tevafukat ise, ittifaka işarettir. İttifak ise, ittihada emâredir, vahdete alâmettir. Vahdet ise, tevhidi gösterir. Tevhid ise, Kur'ân'ın dört esasından en büyük esasıdır.

Bu kadar gec saatte okursam olacagi buydu sanirim.. karistirdim.. :) ama yinede biraz daha aciklama istiyorum.. böyle okuyunca tamam anladim diyorum ama sonra gidiyor yine.. :utandım:
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

3

01.08.2009, 18:51

Allah ebediyen razı olsun,muhlis kardeşim,çok isabet etmişsiniz.Kardeşlerim,Halıkıyeti,Uluhiyeti ve Rububiyeti İlahiye dair olan hiç bir fiil ve icad ve halk da, ki; buna beyan (Kuran-ı Mucizul beyanda dahil olarak,bütün semavi İlahi kelamullahı içeren suhuflar) da dahildir,kainatta hiç bir yerde ve işde ve fiil de tesadüf denilen bir şey,hiç bir şekilde yoktur.Ve kudret kaleminin,İlm-i Muhit-i Ezelinin hükümlerine göre olan,icrasında ve icadında da, hiç bir icad edilenin veya mahlukun,bu icad ve fiillerde hiç bir surette de karışmaklığı,payı ve iktidarı ve ihtiyarı yoktur.Allah dan olan,İrade-i külliyesine bağlı olan,her icad ve halk,mahz-ı hayr olup,hayırlar gerek ıztırari,gerek mahlukun kesbinin o icada İlmi muhit-i Ezelide zorunlu kılınması ile olsun,yalnız ve yalnız Allahdan olan bir fiildir.Bu mesele,Fail-i Mutlaka dair bir hakikatın meselesidir.Şerler ise fiil olarak,kesbe bağlanmış,yaratılış ve icadı da, cüz-i ihtiyariye bağlı olan,Allah katından icad ve halk olarak meydana çıkan fiilerin hakikatleridir.Burda izah edip açıklamaya çalıştığım şey şu,bütün hayırlar,zahiren gözüktüğü üzere,gerek kesbimizin karışma ve ihtiyarıyla olsun,gerek Şeriat-i fıtrinin kanunları olan, ki;o bütün kanunlara bağlı icadlar ve hallakıyet,Mahz-ı hayırdır.Bütün bu fiilere dair olan,icad ve halıkıyet,Tabaka-i Ulada İlmi Muhiti Ezelide ,eşya ve mahluku ademiyetindeyken, olan bir kuşatma ile,Ezeli koordinatlanmalara bağlı kudret ustasının ortaya çıkartmasıyla açığa çıkan ve çıkmış olan ve dahi sonsuza kadar olan halıkıyet ve icadlarlada meydana çıkartılacak olan tevafuk hakikatını içinde bulunduran hesap ve ölçüdeki benzemeler ve uygun şekil verilmeler ve o hesaplarda katiyen gözüken bir şekilde asla ve kat'a başıboş olmayan denk gelmeler ile olan icad ve yaratılışın tezahürünün belki bir kısmına isabet etmiş olduğumuz,o icad ve halıkıyetteki faaliyetten,küllden bir cüz hakikatıdır.


Hayalimin ve idrakmin kısırlığı ölçüsünde olan,çok basit bir izahla meseleyi izah etmeye çalışayım,İnşaallah.Örneğin bir ehli iman yada ehl-i gaflet olan bir şahıs,Tabaka-i Ulada kendisine hazırlanıp,programlanan bir hayra,o programlama ve koordinatlanmaya asla ihata edemiyeceği bir bilgisizlikle ve o hakikatın vuslat ve mahiyetini idrakden uzak bir şuursuz kesb ile,o Tevafuk-u İlahi hakikatine, sevki İlahi ile kendi kesbi dairesindeki şuura bağlı idrak ve akıl kabul ve tastikinden,uzak bir hakikat noktasında ki bir fiille tesadüf eder.Fakat o icad ve fiilde,sevk-i İlahide asla tesadüf olmadığı gibi;kulun o icad ve meydana çıkıştaki hakikatin evveli,mahiyet ve nihayeti noktasında ki, fiilinde de,o icad ve fiilin hakikatına dair bilgiyi ihata edebilmek yoktur.

Mesela ehl-i gaflet bir şahıs istemeden yada isteyerek,ihtiyarı ve kesb-i ile bir hayra vesile olur.Bu dahi Allahdan olan,İlmi Muhiti Ezelisinde eşit olarak bütün mahluka ve eşyaya dağıtılan,hayırla ilgili olan,Arif-i Billahın sır dedikleri sırra dair olan,bir meseledir.Adı üstünde sırdır,İnşaallah ilerde başka kardeşlerimiz lutfu İlahi ile keşf ederek açarlar yada halen Şener abi misal adsız, isimsiz kahraman abilerimiz,bu meseleyi gerek ve ihtiyaç görülürse izah ederler.Zaten bu konuda, bu müflis halimle, fazla haddimi aşarak, o gibi Asfiya-i vel Arifin dururken ve susarken,benim meseleye tecelli den uzak hali bir ilmi keyfiyetle nakıs bir vakıfiyet çerçevesinde açıklama yapmam,edeb-i İlahi ye münafidir ve doğru olmayacağı zannındayım;zaten Allah tarafından belki isabet ettirilmiş olduğumuz bazı ufak tefek meselelerde de yazdığımız şeylerden meydana gelen netice ve yorumsuzluklar dan ve hatta bizzatihi anlaşılmışdırki;aksül amele sebebiyet vermek ve kardeşlerimizin gıpta damarını,enaniyetimle tahrik etmekliğim ,aşikar olarak tarafımdan anlaşılmışdır.Bu konu ve daha önceki cevap verilmesi hak olmuş olanlar müstesna artık bu tür hakikatlere dair olan konulara ,özellikle forum ortamlarında,yeni izah ve açıklamalarda bulunmayacağıma dair karar almış durumdayım,çok istisna-i haller ve durumlar müstesna;zaten bir hayra vesile olamayan sözün yarardan çok zarara sebebiyet olabileceği gibi,Hafizan Allah,ihlası bile kaybetme tehlikesi var.İstemedende olsa usulsuzlüğüm ve baki enemle rahatsızlık verdiğim kardeşlerim haklarını helal etsinler,İnşaallah.Zaten nasibimiz ise her türlü izahın hakikatı Kuran-ı mucizul beyan ve Risale-i Nurlarda var.O mukaddesatlardanda, Hakka dair hakikatleri çıkartabilmek için,tek bir şey gerekiyor,dini ve ona dair olan herşeyi,yalnız ona Allemlerin Rabi ve Rabbimiz olan Allaha has kılıp,bahşettiği madddi ve manevi olan nimetleriyle,nasib etmesi neticesinde gerçekleştirebildiğimiz hizmetimizide Rıza-i İlahisinden başka bir şeye karıştırmamak gerektir.Şüphesiz müşrikler ebedi cehennemliklerdir,bunun hafisi bile Rahmana dair olan herşeyden kulu uzak tutmaya ve mekr-i İlahiyeye müstehak olmaya sebeb için yeterlidir,Hafizan Allah; o cihetteki hakikatlerin mahiyet ve nihayetlerinden, Er Rahman cümlemizi ve cümle Ümmeti Muhammedi emin kılsın,muhafaza eylesin,İnşaallah.Hakkınızı helal edin konuyu yine dağıtarak,belkide gereksiz uzattım.

Yani ehl-i gaflet veya ehl-i iman bir kişi,bir şekilde hayra vesile olur,mesela,ihtiyar olan bir kişiye veya sokakta bir kediye veya köpeğe yada herhangi bir ihtiyaç sahibine,keyfiyeti sadaka hükmünde olan bilinçli veya bilinçsiz bir yardımda bulunur.Belki ayağıyla yol ortasında bir taşa vurur, köşeye atar onun neticesine bir kazanın, bir musibetin,kazası ata olur,o bilmez.O hadiseden çıkan hayır dahi, kişi hakkında Ata-i İlahiyeye mazhariyeti celbeder;ama bunlar sakın unutulmamalıdır ki, İlmi Muhti Ezelide,varlık yokluk alemindeyken, Ezeli olarak Allahın bilme hakikatı meselesidir.Ve bu şahıs örneğin oturduğu yerden babasından kalan kütüphaneye yönelmek için kalkar, fikrinde ve ihtiyarında o an alıp, okumak istediği kitap hiç bir şekilde bir Tefsir veya Allaha dair olan bir kitap değilken,,belki bir edebiyat veya politik içerikli bir kitabı alıp okumak isterken,bir anda o taşı hayrın istikametine savurmuş olmasından kaynaklanan,Ata-i İlahinin hükmüne mazhar olur ve ya kitabın kapağı vesile oluşu yada herhangi bir sebebe dayalı olarak kalbde ilhamı İlahiden tezahür eden,gerek bir melek vasıtası ile yada bizzat tenezzülü İlahi neticesinde sevki İlahi icad ve halk edilir.Ve kul,ihtiyariyle bu evveli,mahiyeti ve nihayetini bilmediği hayır odaklı,bu İlahi Tevafuk programına sevk olunurken,kişinin sevki,şahsiyet-i hakikatinde, tamamen tesadüf tabir edilen bir tasarrufsuzluk keyfiyetiyle kabulu oluşur.Ve imtihan sırrı gereği,neticesi son nefesde mezara kadar sürecek olan ve doğduğu belkide,kalu beladan başlayan, hakikatler silsilesi böylece yaşanır.Ve dahi ahirettede teklif kalkarak ebedi devam edecektir.Bu örnekler sizler gibi muhakkik ve mudakkik,Nur talebeleri kardeşlerimce daha da zengin örneklerle çeşitlendirilerek yapılabilir.Ehli iman olan bir şahıs zaten malumunuzdurki; tüm hayırları örneğin kılınan farz namazlar ve diğer farz ve sünnetler Şeriatın, kulu hayra zorunlu kılışıyla gerçekleşir.Ondan ötede ki hayırlarda Velayete bağlı veya olmadan İlham ilmiyle ortaya çıkan nafile ibadetlerle alakalı hayrlar ve hasenlerin hakikatıdır.Yani hulasası şudur ki; ''tevafuk Alim ve Habir olan Allahın tasarrufu ve ilmine dairdir,'tesadüf''ise kulun bilgisizliği ve cehline dair olan kesbi bir fiildir.Muhakkak en doğrusunu bilen,Alim ve Habir olan Hazreti Allahdır c.c.

Allahın Selamı Rahmeti ve Bereketi müminlerin üzerine olsun.
Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir. (Ey Muhammed!) Seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. şahit olarak Allah yeter. Nisa 79

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

4

01.08.2009, 19:33

Alıntı

bütün hayırlar,zahiren gözüktüğü üzere,gerek kesbimizin karışma ve ihtiyarıyla olsun,gerek Şeriat-i fıtrinin kanunları olan, ki;o bütün kanunlara bağlı icadlar ve hallakıyet,Mahz-ı hayırdır.Bütün bu fiilere dair olan,icad ve halıkıyet,Tabaka-i Ulada İlmi Muhiti Ezelide ,eşya ve mahluku ademiyetindeyken, olan bir kuşatma ile,Ezeli koordinatlanmalara bağlı kudret ustasının ortaya çıkartmasıyla açığa çıkan ve çıkmış olan ve dahi sonsuza kadar olan halıkıyet ve icadlarlada meydana çıkartılacak olan tevafuk hakikatını içinde bulunduran hesap ve ölçüdeki benzemeler ve uygun şekil verilmeler ve o hesaplarda katiyen gözüken bir şekilde asla ve kat'a başıboş olmayan denk gelmeler ile olan icad ve yaratılışın tezahürünün belki bir kısmına isabet etmiş olduğumuz,o icad ve halıkıyetteki faaliyetten,küllden bir cüz hakikatıdır.
Yani hulasası şudur ki; ''tevafuk Alim ve Habir olan Allahın tasarrufu ve ilmine dairdir,'tesadüf''ise kulun bilgisizliği ve cehline dair olan kesbi bir fiildir.Muhakkak en doğrusunu bilen,Alim ve Habir olan Hazreti Allahdır c.c.
Allah razi olsun abi.. her görünen seyde bir ölcü bir mizan, hesap ve yerli yerinde olmasi.. Bunlarin hepsi ve daha aklimizin alamadigi nice dengeler, Alim ve Habir olan Allahın tasarrufu ve ilmine dairdir..tevafuktur..

İşte ey tabiata saplanan ve bataklıkta boğulmak derecesine gelen gâfil! Bütün mâzi ve müstakbele ulaşacak hikmetli ve kudretli mânevî el sahibi olmayan birşey, nasıl bu zeminin hayatına karışabilir? Senin gibi hiç ender hiç olan tesadüf ve tabiat buna karışabilir mi? Kurtulmak istersen, "Tabiat, olsa olsa bir defter-i kudret-i İlâhiyedir; tesadüf ise, cehlimizi örten gizli bir hikmet-i İlâhiyenin perdesidir" de, hakikate yanaş.
Otuz Üçüncü Söz | 619

degisik yönlerden bakinca, daha bir genisliyor konu..
Allah razi olsun abi..
------------

Dieger konuya gelince, kabul etmiyorum.. herkes bu denizden ne kapmissa, ne anlamissa ortaya dökmesi lazim..kim nasil istifade eder dediginiz gibi Allah bilir.. bir ders anlatirsiniz, baskasinin fehmine yardimci olursunuz, baska bir kapi aciliyor istifade ziyadelesir.. onun icin geri durmak olmaz. dediginiz gibi kücük te olsa bir tasi kenara itseniz, onun nasil bir netice verecegini bilemezsiniz.. Allah bilir..
imani derslerde herkes ne varsa eteginde dökmesi lazim.. mecburdur.. ilim ve bilgiler paylasilmadir vesselam.. :)
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir