Allah ebediyen razı olsun,muhlis kardeşim,çok isabet etmişsiniz.Kardeşlerim,Halıkıyeti,Uluhiyeti ve Rububiyeti İlahiye dair olan hiç bir fiil ve icad ve halk da, ki; buna beyan (Kuran-ı Mucizul beyanda dahil olarak,bütün semavi İlahi kelamullahı içeren suhuflar) da dahildir,kainatta hiç bir yerde ve işde ve fiil de tesadüf denilen bir şey,hiç bir şekilde yoktur.Ve kudret kaleminin,İlm-i Muhit-i Ezelinin hükümlerine göre olan,icrasında ve icadında da, hiç bir icad edilenin veya mahlukun,bu icad ve fiillerde hiç bir surette de karışmaklığı,payı ve iktidarı ve ihtiyarı yoktur.Allah dan olan,İrade-i külliyesine bağlı olan,her icad ve halk,mahz-ı hayr olup,hayırlar gerek ıztırari,gerek mahlukun kesbinin o icada İlmi muhit-i Ezelide zorunlu kılınması ile olsun,yalnız ve yalnız Allahdan olan bir fiildir.Bu mesele,Fail-i Mutlaka dair bir hakikatın meselesidir.Şerler ise fiil olarak,kesbe bağlanmış,yaratılış ve icadı da, cüz-i ihtiyariye bağlı olan,Allah katından icad ve halk olarak meydana çıkan fiilerin hakikatleridir.Burda izah edip açıklamaya çalıştığım şey şu,bütün hayırlar,zahiren gözüktüğü üzere,gerek kesbimizin karışma ve ihtiyarıyla olsun,gerek Şeriat-i fıtrinin kanunları olan, ki;o bütün kanunlara bağlı icadlar ve hallakıyet,Mahz-ı hayırdır.Bütün bu fiilere dair olan,icad ve halıkıyet,Tabaka-i Ulada İlmi Muhiti Ezelide ,eşya ve mahluku ademiyetindeyken, olan bir kuşatma ile,Ezeli koordinatlanmalara bağlı kudret ustasının ortaya çıkartmasıyla açığa çıkan ve çıkmış olan ve dahi sonsuza kadar olan halıkıyet ve icadlarlada meydana çıkartılacak olan tevafuk hakikatını içinde bulunduran hesap ve ölçüdeki benzemeler ve uygun şekil verilmeler ve o hesaplarda katiyen gözüken bir şekilde asla ve kat'a başıboş olmayan denk gelmeler ile olan icad ve yaratılışın tezahürünün belki bir kısmına isabet etmiş olduğumuz,o icad ve halıkıyetteki faaliyetten,küllden bir cüz hakikatıdır.
Hayalimin ve idrakmin kısırlığı ölçüsünde olan,çok basit bir izahla meseleyi izah etmeye çalışayım,İnşaallah.Örneğin bir ehli iman yada ehl-i gaflet olan bir şahıs,Tabaka-i Ulada kendisine hazırlanıp,programlanan bir hayra,o programlama ve koordinatlanmaya asla ihata edemiyeceği bir bilgisizlikle ve o hakikatın vuslat ve mahiyetini idrakden uzak bir şuursuz kesb ile,o Tevafuk-u İlahi hakikatine, sevki İlahi ile kendi kesbi dairesindeki şuura bağlı idrak ve akıl kabul ve tastikinden,uzak bir hakikat noktasında ki bir fiille tesadüf eder.Fakat o icad ve fiilde,sevk-i İlahide asla tesadüf olmadığı gibi;kulun o icad ve meydana çıkıştaki hakikatin evveli,mahiyet ve nihayeti noktasında ki, fiilinde de,o icad ve fiilin hakikatına dair bilgiyi ihata edebilmek yoktur.
Mesela ehl-i gaflet bir şahıs istemeden yada isteyerek,ihtiyarı ve kesb-i ile bir hayra vesile olur.Bu dahi Allahdan olan,İlmi Muhiti Ezelisinde eşit olarak bütün mahluka ve eşyaya dağıtılan,hayırla ilgili olan,Arif-i Billahın sır dedikleri sırra dair olan,bir meseledir.Adı üstünde sırdır,İnşaallah ilerde başka kardeşlerimiz lutfu İlahi ile keşf ederek açarlar yada halen Şener abi misal adsız, isimsiz kahraman abilerimiz,bu meseleyi gerek ve ihtiyaç görülürse izah ederler.Zaten bu konuda, bu müflis halimle, fazla haddimi aşarak, o gibi Asfiya-i vel Arifin dururken ve susarken,benim meseleye tecelli den uzak hali bir ilmi keyfiyetle nakıs bir vakıfiyet çerçevesinde açıklama yapmam,edeb-i İlahi ye münafidir ve doğru olmayacağı zannındayım;zaten Allah tarafından belki isabet ettirilmiş olduğumuz bazı ufak tefek meselelerde de yazdığımız şeylerden meydana gelen netice ve yorumsuzluklar dan ve hatta bizzatihi anlaşılmışdırki;aksül amele sebebiyet vermek ve kardeşlerimizin gıpta damarını,enaniyetimle tahrik etmekliğim ,aşikar olarak tarafımdan anlaşılmışdır.Bu konu ve daha önceki cevap verilmesi hak olmuş olanlar müstesna artık bu tür hakikatlere dair olan konulara ,özellikle forum ortamlarında,yeni izah ve açıklamalarda bulunmayacağıma dair karar almış durumdayım,çok istisna-i haller ve durumlar müstesna;zaten bir hayra vesile olamayan sözün yarardan çok zarara sebebiyet olabileceği gibi,Hafizan Allah,ihlası bile kaybetme tehlikesi var.İstemedende olsa usulsuzlüğüm ve baki enemle rahatsızlık verdiğim kardeşlerim haklarını helal etsinler,İnşaallah.Zaten nasibimiz ise her türlü izahın hakikatı Kuran-ı mucizul beyan ve Risale-i Nurlarda var.O mukaddesatlardanda, Hakka dair hakikatleri çıkartabilmek için,tek bir şey gerekiyor,dini ve ona dair olan herşeyi,yalnız ona Allemlerin Rabi ve Rabbimiz olan Allaha has kılıp,bahşettiği madddi ve manevi olan nimetleriyle,nasib etmesi neticesinde gerçekleştirebildiğimiz hizmetimizide Rıza-i İlahisinden başka bir şeye karıştırmamak gerektir.Şüphesiz müşrikler ebedi cehennemliklerdir,bunun hafisi bile Rahmana dair olan herşeyden kulu uzak tutmaya ve mekr-i İlahiyeye müstehak olmaya sebeb için yeterlidir,Hafizan Allah; o cihetteki hakikatlerin mahiyet ve nihayetlerinden, Er Rahman cümlemizi ve cümle Ümmeti Muhammedi emin kılsın,muhafaza eylesin,İnşaallah.Hakkınızı helal edin konuyu yine dağıtarak,belkide gereksiz uzattım.
Yani ehl-i gaflet veya ehl-i iman bir kişi,bir şekilde hayra vesile olur,mesela,ihtiyar olan bir kişiye veya sokakta bir kediye veya köpeğe yada herhangi bir ihtiyaç sahibine,keyfiyeti sadaka hükmünde olan bilinçli veya bilinçsiz bir yardımda bulunur.Belki ayağıyla yol ortasında bir taşa vurur, köşeye atar onun neticesine bir kazanın, bir musibetin,kazası ata olur,o bilmez.O hadiseden çıkan hayır dahi, kişi hakkında Ata-i İlahiyeye mazhariyeti celbeder;ama bunlar sakın unutulmamalıdır ki, İlmi Muhti Ezelide,varlık yokluk alemindeyken, Ezeli olarak Allahın bilme hakikatı meselesidir.Ve bu şahıs örneğin oturduğu yerden babasından kalan kütüphaneye yönelmek için kalkar, fikrinde ve ihtiyarında o an alıp, okumak istediği kitap hiç bir şekilde bir Tefsir veya Allaha dair olan bir kitap değilken,,belki bir edebiyat veya politik içerikli bir kitabı alıp okumak isterken,bir anda o taşı hayrın istikametine savurmuş olmasından kaynaklanan,Ata-i İlahinin hükmüne mazhar olur ve ya kitabın kapağı vesile oluşu yada herhangi bir sebebe dayalı olarak kalbde ilhamı İlahiden tezahür eden,gerek bir melek vasıtası ile yada bizzat tenezzülü İlahi neticesinde sevki İlahi icad ve halk edilir.Ve kul,ihtiyariyle bu evveli,mahiyeti ve nihayetini bilmediği hayır odaklı,bu İlahi Tevafuk programına sevk olunurken,kişinin sevki,şahsiyet-i hakikatinde, tamamen tesadüf tabir edilen bir tasarrufsuzluk keyfiyetiyle kabulu oluşur.Ve imtihan sırrı gereği,neticesi son nefesde mezara kadar sürecek olan ve doğduğu belkide,kalu beladan başlayan, hakikatler silsilesi böylece yaşanır.Ve dahi ahirettede teklif kalkarak ebedi devam edecektir.Bu örnekler sizler gibi muhakkik ve mudakkik,Nur talebeleri kardeşlerimce daha da zengin örneklerle çeşitlendirilerek yapılabilir.Ehli iman olan bir şahıs zaten malumunuzdurki; tüm hayırları örneğin kılınan farz namazlar ve diğer farz ve sünnetler Şeriatın, kulu hayra zorunlu kılışıyla gerçekleşir.Ondan ötede ki hayırlarda Velayete bağlı veya olmadan İlham ilmiyle ortaya çıkan nafile ibadetlerle alakalı hayrlar ve hasenlerin hakikatıdır.Yani hulasası şudur ki; ''tevafuk Alim ve Habir olan Allahın tasarrufu ve ilmine dairdir,'tesadüf''ise kulun bilgisizliği ve cehline dair olan kesbi bir fiildir.Muhakkak en doğrusunu bilen,Alim ve Habir olan Hazreti Allahdır c.c.
Allahın Selamı Rahmeti ve Bereketi müminlerin üzerine olsun.
Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir. (Ey Muhammed!) Seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. şahit olarak Allah yeter. Nisa 79