Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

121

02.01.2010, 21:08

Çünkü nâzenin ve nazdar beslediği ve akıl ve kalb gibi cihazatla saadet-i ebediyeye ve âhirette beka-i daimîye iştiyak hissini verdiği halde onu ebedî idam etmek, ne kadar gadirli bir merhametsizlik; ve onun yalnız dimağına yüzer hikmetler ve faydalar taktığı halde onu dirilmemek üzere bütün cihazatını ve binler faydaları bulunan istidadâtını âkıbetsiz bir ölümle faydasız, neticesiz, hikmetsiz bütün bütün israf etmek, ne derece hilâf-ı hikmet ve binler vaid ve ahidlerini yerine getirmemekle (hâşâ) aczini ve cehlini göstermek, ne kadar o haşmet-i saltanata ve o kemâl-i rububiyete zıttır, her zîşuur anlar. Bunlara kıyasen, inayet ve adâleti tatbik eyle...

122

02.01.2010, 21:09

Hem arz, senevî hayatı haysiyetiyle bir ağaç olduğu ve o dört isim içinde hafîziyeti ve onunla haşir kapısına bir anahtar yaptığı gibi; aynen öyle de, dehrî ve dünya hayatı cihetiyle yine meyveleri âhiret pazarına gönderilen bir muntazam ağaçtır. Ve o dört isme öyle bir mazhar, bir ayna ve âhirete giden bir yol açar ki, genişliğini ihataya ve tabire aklımız kâfi gelmiyor. Yalnız bu kadar deriz:

123

02.01.2010, 21:12

Ve madem Kur'ân'ın dörtten birisi haşir ve âhirettir ve bin âyâtıyla onun ispatına çalışır ve onu haber verir; elbette Kur'ân'ın hakkaniyetine şehadet ve delâlet eden bütün hüccetleri ve delilleri ve bürhanları, dolayısıyla âhiretin vücûduna ve tahakkukuna ve açılmasına dahi delâlet ve şehadet ederler.
İşte bak, bu rükn-ü imanî ne kadar kuvvetli ve kat'î olduğunu gör.

124

02.01.2010, 21:17

Şimdi bu meselede, âhiret imanının, hem âhiretin saadetine, hem dünya saadetine dair temin ettiği faydalar ve neticelerinden yüzden biri hülâsa edilecek. Saadet-i uhreviyeye ait kısmı, Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyânın izahatı daha hiç bir beyana ihtiyaç bırakmamış. Onu ona havale ederek ve saadet-i dünyeviyeye ait kısmı izah cihetini Risale-i Nur'a bırakıp, yalnız kısa bir hülâsa ile insanın hayat-ı şahsiye ve hayat-ı içtimaiyesine ait yüzer neticelerinden üç-dört tanesini beyan ederiz.

Birincisi

İnsan, sair hayvanata muhalif olarak, hanesiyle alâkadar olduğu misilli, dünya ile alâkadardır. Ve akaribiyle münasebettar olduğu gibi, nev-i beşer ile de ciddî ve fıtrî münasebettardır. Ve dünyada muvakkat bekasını arzuladığı gibi, bir dâr-ı ebedîde bekasını, aşk derecesinde arzuluyor. Ve midesinin gıda ihtiyacını temin etmeye çalıştığı gibi, dünya kadar geniş, belki ebede kadar uzanan sofraları ve gıdaları, akıl ve kalb ve ruh ve insaniyet mideleri için tedarik etmeye fıtraten mecburdur, çabalıyor.

125

02.01.2010, 21:18

Kopma noktası burası sanırım...Tam olarak aklımda çağrışım yapan yer sizin ki ile...

Hattâ, Onuncu Sözde işaret edildiği gibi, bir zaman, küçüklüğümde, hayalimden sordum: "Sana bir milyon sene ömür ve dünya saltanatı verilmesini, fakat sonra ademe ve hiçliğe düşmesini mi istersin? Yoksa, bâki fakat âdi ve meşakkatli bir vücudu mu istersin?" dedim. Baktım, ikincisini arzulayıp birincisinden "Ah!" çekti. "Cehennem de olsa beka isterim" dedi.
İşte, madem mahiyet-i insaniyenin bir hizmetkârı olan kuvve-i hayaliyeyi bu dünya lezzetleri tatmin etmiyor; elbette gayet câmi mahiyet-i insaniye, ebediyetle fıtraten alâkadardır.

Allah razı olsun risale okuttunuz :)

126

02.01.2010, 21:21

"""Aynen öyle de, Zât-ı Hayy-ı Kayyûmun Muhyî isminin cilve-i âzamı ile berrin yüzünde ve bahrin içindeki zîhayatların kudret-i İlâhiye ile parlayıp, arkalarından gelenlere yer vermek için "Ya Hayy!" deyip perde-i gaybda gizlenmeleri, bir hayat-ı sermediye sahibi olan Zât-ı Hayy-ı Kayyûmun hayatına ve vücûb-u vücuduna şehâdetler, işaretler ettikleri gibi; umum mevcudâtın tanziminde eseri görünen ilm-i İlâhîye şehâdet eden bütün deliller ve kâinatta tasarruf eden kudreti ispat eden bütün bürhanlar ve tanzim ve idare-i kâinatta hükümfermâ olan irâde ve meşîeti ispat eden bütün hüccetler ve Kelâm-ı Rabbânî ve vahy-i İlâhînin medârı olan risâletleri ispat eden bütün alâmetler, mu'cizeler ve hâkezâ yedi sıfat-ı İlâhiyeye şehâdet eden bütün delâil, bilittifak Zât-ı Hayy-ı Kayyûmun hayatına delâlet, şehâdet, işaret ediyorlar."""
Bu kısım ne çağrışım yapıyor...


Benden sonra ruhefza gelsin inş...

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

127

26.01.2010, 16:55

bekliyoruz insaallah..
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

128

26.01.2010, 23:30

Çağrışım yapmamış olabilir...Benden sonra Zehracan kardeş gelsin olmadı..benden sonra ben de gelebilirim :)

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

129

27.01.2010, 10:16

yapar yapar.. Gelir insaallah.. :)
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

130

27.01.2010, 22:54

İsteyen istediğni yazmakta serbest yazılsın veya yazılmasın saygı duyuyorum..Çok üzerinde durulacak bir mevzu değil sanırım..Herkes zanni itibarı ile muamele görüyor..Meşhur bu söz bana ait değil.Herkes zanni itibarı ile muamele görecek. Inşallah... :)

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

131

03.02.2010, 22:46

"""Aynen öyle de, Zât-ı Hayy-ı Kayyûmun Muhyî isminin cilve-i âzamı ile berrin yüzünde ve bahrin içindeki zîhayatların kudret-i İlâhiye ile parlayıp, arkalarından gelenlere yer vermek için "Ya Hayy!" deyip perde-i gaybda gizlenmeleri, bir hayat-ı sermediye sahibi olan Zât-ı Hayy-ı Kayyûmun hayatına ve vücûb-u vücuduna şehâdetler, işaretler ettikleri gibi; umum mevcudâtın tanziminde eseri görünen ilm-i İlâhîye şehâdet eden bütün deliller ve kâinatta tasarruf eden kudreti ispat eden bütün bürhanlar ve tanzim ve idare-i kâinatta hükümfermâ olan irâde ve meşîeti ispat eden bütün hüccetler ve Kelâm-ı Rabbânî ve vahy-i İlâhînin medârı olan risâletleri ispat eden bütün alâmetler, mu'cizeler ve hâkezâ yedi sıfat-ı İlâhiyeye şehâdet eden bütün delâil, bilittifak Zât-ı Hayy-ı Kayyûmun hayatına delâlet, şehâdet, işaret ediyorlar."""

gördügümüz ve göremedigimiz, bildigimiz ve bilmedigimiz, hissettigimiz ve hissetmedigimiz hersey de, her yapilanmada, her varlikta, her olayda müthis bir düzen var.. aklimizin alamayacagi bir ölcü ve dengeyle yapilmis.. Ustadin dedigi gibi akillar ona yol bulamadiklari icin inkara kadar gider ve esbap ve cok ilahlara isnad edilir.. Halbuki bütün bu düzeni bir tek Yaraticiya vermek, yaratilislari esbaba dayandirmaktan, her varliga hatta her zerreye ayri ayri bir bilmek, herseyi görmek lazim gerektiginden, cok daha kolaydir..

Nasilki denizin üstündeki kabarciklar günesi gösterir, heryüzündeki herbir sey bir tek Zât-ı Hayy-ı Kayyûmu gösterir.. nasilki o kabarciklarin ardindan gelen kabarciklar digerlerinin ayni, ve ayni parlaklikta, demekki onlari parlatan daimi bir isik sahibidir.. Hicbir sey yerinde durmuyor sürekli bir degisim icinde.. ve bircok sey bir anda yapiliyor biz farkina varmadan.. Iste bunu yalniz Hayat, ilim kudret sahibi biri yapabilir.. yoksa Yine Ustadin dedigi gibi bütün bunlari Herseyin Sahibine verirsek bir baharin icadi bir cicek kolayliginda olur, eger esbaba ve cok ilahlara verirsek bir cicegin icadi bir bahar zorlugunda olur yada hic olmaz..

Hersey O´nu gösteriyor, her nefes alis onun hayatina delildir, varligini hissetmektir.. kendimizin zannettigimiz elimiz kulagimiz organarimizdan bile bihaberken, Bilim le bunlarin nasil bir incelikle isledigini gördügümüzde aklimiz almiyor, hayrette kaliyoruz ve en kücük bir degisimine müdahalemiz olmuyor.. olamiyor.. demekki bunlari idare eden biri var..
Bilgimizin, gördügümüzün cok üstünde..


Alıntı


Evvela: Bütün zeminde görüyoruz: Tam bilmekten ve maharetten gelen gayet suhulet ve kolaylıkla acib zihayat makineler, defaten ve bir kısmı bir dakikada düzgün, ölçülü, emsalinden farikalı yapılmaları, nihayetsiz bir ilme delalet ve sanattaki maharet-i ilmiyeden gelen suhulet ve kolaylık derecesinde o ilmin kemaline şahadet eder.

Saniyen: Gayet kesret ve çokluk içinde şaşırmadan gayet derecede sanatlı, mükemmel icadlar, nihayetsiz bir kudret içinde hadsiz bir ilme delalet ve Alim ve Kadîr-i Mutlaka hadsiz şahadet eder.

Salisen: Sürat-i mutlaka ve gayet çabuk yapılmakla beraber, gayet derece mizanlı, ölçülü icadları, hadsiz bir ilme delalet ve adetlerince, bir Alim-i Mutlak ve Kadîr-i Mutlaka şahadet ederler.

Rabian: Gayet geniş bütün zemin yüzünde hadsiz zihayatların vüsat-i mutlaka ile beraber gayet sanatkarane, süslü, kemal-i hüsn-ü sanat ile yapılmaları hiç şaşırmayan, her şeyi beraber gören, bir şeyi bir şeye mani olmayan bir ihatalı ilme delalet ve bir Alim-i Küll-i Şey ve Kadîr-i Mutlakın masnuları olduklarına herbiri ve beraber şahadet ederler.

15. Suandaki 11 Delil ve 9 basamak bunlari cok güzel bir sekilde anlatiyor.. oraya bir göz atilmasini tavsiye ederim.. :)

benim aklima bunlar geldi o bölümü okurken.. herkeste baska bir cagrisim yapabilir tabiiki.. :)

düzeltmek yada baska seyler ilave etmek isteyen varsa buyursun insaallah..
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

132

17.02.2010, 11:23

düzeltme yada ekleme yapmak isteyen yoksa yeni konuyu vereyim..
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

133

17.02.2010, 14:01

Bekliyoruz yeni konuyu

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

134

17.02.2010, 14:28

Senin vazifen fahr değil, şükürdür. Sana layık olan şöhret değil, tevazudur, hacalettir. Senin hakkın medih değil istiğfardır, nedamettir. Senin kemalin hodbinlik değil, hudabinliktedir.”

18. Söz;


Atilla abi, bence bunu en güzel, en cabuk, en istekli siz yaparsiniz.. Sizi alalim lütfen.. :)
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

135

17.02.2010, 15:14

Zehracan Allah razı olsun .yazıdan ''en güzel''i kaldıralım . Dua yerine geçsin İnşallah..İşarat'ul İ'caz'dan dersim vardı. yeni itmam oldu..vaktin el verdiği en kısa zamanda İnşallah

136

17.02.2010, 15:54

Nefs-i emmâreme bir sille-i te’dib
Ey fahre meftun, şöhrete mübtelâ, methe düşkün, hodbînlikte bîhemtâ sersem nefsim! Eğer binler meyve veren incirin menşei olan küçücük bir çekirdeği ve yüz salkım ona takılan üzümün siyah kurucuk çubuğu bütün o meyveleri, o salkımları kendi hünerleri olduğu; ve onlardan istifade edenler o çubuğa, o çekirdeğe medih ve hürmet etmek lâzım olduğu, hak bir dâvâ ise, senin dahi sana yüklenen ni’metler için fahre, gurura, belki bir hakkın var. Halbuki, sen dâim zemme müstehaksın. Zîrâ o çekirdek ve o çubuk gibi değilsin. Senin bir cüz-i ihtiyârın bulunmakla, o ni’metlerin kıymetlerini fahrin ile tenkîs ediyorsun. Gururunla tahrip ediyorsun ve küfrânınla iptal ediyorsun ve temellükle gasb ediyorsun. Senin vazifen fahr değil, şükürdür. Sana lâyık olan şöhret değil, tevâzudur, hacâlettir. Senin hakkın medih değil istiğfardır, nedâmettir. Senin kemâlin hodbînlik değil, hudâbînliktedir. Evet, sen benim cismimde âlemdeki tabiata benzersin. İkiniz, hayrı kabul etmek, şerre mercî olmak için yaratılmışsınız. Yani, fâil ve masdar değilsiniz, belki münfail ve mahalsiniz.
Sözler

137

17.02.2010, 16:25

Hangi nefis böbürlenmeyi sevmez ki ; hangi nefis alkışlanmayı istemez ki? Nefislerimiz kendini beğenmez mi ? Kendini beğeneni beğenmez mi? Rabbim nefsin emirlerine uyanlardan eylemesin. Amin
Oysa nefsin hoşuna gidenlerden hangisi bizim eserimiz , hangisini biz yaptık, methedilen hangi özelliğimizi biz yarattık ( Haşa)
Öyleyse, bizde olan özellik , bizde olan vasıf bizim malımız olmadığına göre , asıl övülmesi gereken bize bu özelliği , bu mahareti veren değil midir? Asıl hamd ve övgünün O'na yapılması gerek değil midir? Elhamdülillahi Rabbil Alemin.
Dolayısıyla bize düşen , kendimizi övmek değil , kendimizi öveni övmek değil, Bizi yaratana , bize bu vasıfları emaneten verene şükretmektir , O'na hamdetmektir.
Şöhret bizim neyimize , övünmek bizim neyimize. Bizim mahiyetimiz aczden , fakrden ibaret değil midir? Gücümüz , kuvvetimiz elimiz in yetiştiği yere kadar olduğuna göre ; bize layık olan tevazudur , mahviyettir.
Bu gururlanmak , bu böbürlenmek , bu kendini ayrı görmek , kendini üstün görmek de neyin nesi ;
Demek ki gurur , kibir , enaniyetli olmak, kendini farklı görmek doğru bir hal , bir davranış değildir. Öyleyse ; böyle bir halimiz varsa, nefsimize böyle hisler , böyle duygular geliyorsa , hemen tövbe istiğfar etmek , O'na dönmek ; '' Ya Rabbi beni bu halden dolayı yargılama , beni affet , ben aciz bir kul olduğum halde , bendeki her şey senin mülkün , senin malın senin vedian olduğu halde ; bende bir şey var zannettim. Affet Rabbim.'' diye O'na yalvarmak, O'na dönmek gerekir.
Rabbim bizi fahrden , Rabbim bizi medihten , Rabbim bizi gururdan uzak etsin İnşallah..
Rabbim bizi Üstad Hz.lerine kulak verip , Rabbine hakkıyla kulluk edenlerden eylesin İnşallah...

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

138

18.02.2010, 10:35

amin amin amiin.. cok güzeldi masaallah.. Allah razi olsun insaallah.. :)
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

139

24.02.2010, 15:22

Atilla abi, soruyu ve mutalaaciyi alalim.. :)
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

140

24.02.2010, 15:35

Eğer denilse: Neden şûrâya bu kadar ehemmiyet veriyorsun? Ve beşerin, hususan Asya’nın, hususan İslâmiyetin hayatı ve terakkisi nasıl o şûrâ ile olabilir?


Elcevap: Nurun Yirmi Birinci Lem’a-i İhlâsında izah edildiği gibi, haklı şûrâ ihlâs ve tesanüdü netice verdiğinden, üç elif, yüz on bir olduğu gibi, ihlâs ve tesanüd-ü hakiki ile, üç adam, yüz adam kadar millete fayda verebilir. Ve on adamın hakikî ihlâs ve tesanüd vemeşveretin sırrıyla, bin adam kadar iş gördüklerini, çok vukuat-ı tarihiye bize haber veriyor. Madem beşerin ihtiyacatı hadsiz ve düşmanları nihayetsiz, ve kuvveti ve sermayesi pek cüz’î; hususan dinsizlikle canavarlaşmış, tahribatçı, muzır insanların çoğalmasıyla, elbette ve elbette, o hadsiz düşmanlara ve o nihayetsiz hâcetlere karşı, imandan gelen nokta-i istinad ve o nokta-i istimdad ile beraber hayat-ı şahsiye-i insaniyesi dayandığı gibi, hayat-ı içtimaiyesi de yine imanın hakaikinden gelen şûrâ-yı şer’î ile yaşayabilir, o düşmanları durdurur, o hâcetlerin teminine yol açar

Hutbe-i Şamiye

Ruhefza Kardeş 'ten alalım mütalaayı.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir