Degerli kardeslerim
Bu fakir kardesiniz kendisinin gunahlari sevaplarina galebe calmasina ve nefsi emmaresi onu bel edip yutmaya az kalmasina ragmen ve hatta uzum salkimlarini uzerinde tasiyan kuru uzum cubugu oldugunu zaman zaman unutmasina ragmen sizlerle kendi okumami bir olcude paylasacagim. biz aslen bu konuyu ingilizce olarak bir kac arkadasla tartisacak ve okuyacaktik. Iste bu hengamede ben biraz yogun bir okuma yapmistim. Sanirim ondan istimdat edecegim.
Hz Yunus Aleyshisselamin meshur kissasindan sonra bu lemada bir paragraf var.:
"şu münâcatın sırr-ı azîmi şudur ki: O vaziyette esbab bilkülliye sukut etti. Çünki o halde ona necat verecek öyle bir zat lâzım ki; hükmü hem balığa, hem denize, hem geceye, hem cevv-i semaya geçebilsin. Çünki onun aleyhinde "gece, deniz ve hût" ittifak etmişler. Bu üçünü birden emrine müsahhar eden bir zat onu sâhil-i selâmete çıkarabilir. Eğer bütün halk onun hizmetkârı ve yardımcısı olsa idiler, yine beş para faideleri olmazdı. Demek esbabın te'siri yok. Müsebbib-ül Esbab'dan başka bir melce' olamadığını aynelyakîn gördüğünden, Sırr-ı Ehadiyet, nur-u tevhid içinde inkişaf ettiği için şu münâcât birdenbire geceyi, denizi ve hûtu müsahhar etmiştir. O Nur-u Tevhid ile hûtun karnını bir taht-el bahir gemisi hükmüne getirip ve zelzeleli dağ-vari emvac dehşeti içinde; denizi, o Nur-u Tevhid ile emniyetli bir sahra, bir meydan-ı cevelan ve tenezzühgâhı olarak o nur ile sema yüzünü bulutlardan süpürüp, Kamer'i bir lâmba gibi başı üstünde bulundurdu. Her taraftan onu tehdid ve tazyik eden o mahlûkat, her cihette ona dostluk yüzünü gösterdiler. Tâ sâhil-i selâmete çıktı, şecere-i yaktîn altında o lûtf-u Rabbânîyi müşâhede etti. "[\b]
Iste bize oyle geliyorki bu paragraf bu lemanin kalbidir. Cunku bu paragrafta once Hz Yunus'un sebeplere vucud-u hakiki vermeyerek, Musebbib-ul Esbab'a yoneldigini ve bu yonelmenin icinde "La ilahe illallah"in daha bir parlak tecelli ettigini belirten "nur-u tevhid icinde sirri Ehadiyet inkisaf etti" cumlesi ile bizlere bir kapiyi araliyor. Lakin burada Islami manada teknik terimler kullaniyor kendisi. bu da onun bu konuya baska risalelerinde degindigine isaret ediyor. Benim anladigim su ki:
Ism-i Vahid kiyas kabul etmez. Yani kisinin oturup Vahdete yol bulmasi akil icin zordur-belki de imkansizdir. Iste burdan yola cikarak gunesin sualarina bakip gunesi bilmek gibi, oyle de Allahin her bir mahluk uzerinde onun Ehad ismini gosteren bir tecellisini gorerek ve tefekkur ederek Onun Vahid ismine bir yol bulmak umidi var gozukuyor. BAska bir bakis acisi da aklin vahiy onculugunde yola cikarak vahyin dedigini Ehadiyet'in tecellilerini tefekkur ederek vahyi tasdik etmesi olabilir ki ben bunu daha saglikli buluyorum. Cunku hem iman bir tasdik-i kalbidir hem de aklin kendi basina Tevhid kulesine cikmasina yol olsa idi coklari bu yolda kaybetmezlerdi.
Necip Fazil Ustad diyor ki:
"Anlamak yok cocugum, anlar gibi olmak var
Akil icin son tavir, saclarini yolmak var"
Burda ben kendi sahsimca peygamberlerin aleyhimusselam mucizelerine ve de hayvanatin sevkine dair bir dusuncemi paylasmak istiyorum. Hayvanat ve nebatat bir seyi yapacaklari zaman onda onlarin hicbir dahli yoktur. Tam bir sevk-i ilahidir. Aslen cok mucizeler onlara lutfediliyor. Hikmetler noktasinda bunu bugun birileri dogallik, icgudusellik olarak aciklasada bu apacik bir mucizedir. Ayni sekilde Melaike de yapacaklari islerde sevki ilahi ile hareket ederler. Allahdan baska birseyden medet ummazlar. Iste bana oyle geliyorki belki de Peygamberler La ilahe illAllah tepesinin zirvesinde olmalari hasebi ile Allahtan baska hicbirseyden gizli acik birsey ummadiklari icin Allah onlari da Sevki ilahi dairesine dahil ediyor. Onlari da sevkediyor ve onlara da kainatin kanunlarinin perdelerine takilmayan mucizati nasip ediyor. Elbette bunda baska hikmetler de vardir risalete dair. Lakin ben bunu boyle aklima geldigi icin sizlerle paylasiyorum. Aklima da guvenmiyorum.
Tabiiki hadisi serfinde dedigi gibi tapilan seyler icinde en adisi ve en cok seytana uyani nefistir. Onu da Lailahe illallah sirrinca tezkiye etmek asildir. Lazimdir. Sarttir. Hem insan La ilahe illallah ufkuna ulasinca diger gizli sirkler ortadan kalkar ve Allahin Subhan ismi daha bir gorunur olur.
Iste aslen bu hakikati anladiktan sonra ustadin yaptigi Kissa-i Yunus AS ve bizim ahvalimizle alakali benzetmelere bu zaviyeden bakmak lazimdir gibime geliyor.
Bazi cikarimlar:
1. Bizler de aynen Yunus AS gibi sebeplerin vucudu hakikisi olmadigini anlamak zorundayiz. Yoksa Lailahe illallah ile aramiza perdeler girecek ve belki de tam olarak iman etmemis olacagiz-Allah muafaza-. Iste burda benim basliga koydugum "Pozitivizme savas mi?" sorusu yerini buluyor. Cunku bu akim asrin en buyuk hastaliklarindan birisidir ve bizleri de icine cekiyor ve cekmis. Nasil cekmesinki yillarca okumusuz bu akim icinde. Kainati okuma bicimimiz bozulmus ve hakikata gozlerimiz kapanmis.
2. Iste o zaman kainatta bize eksik gozuken bazi seylerin Allahin subhan olmasina bir halel getirmeyecegini daha iyi bir gorup bilecegiz. Ilmel yakin olan bilgimiz belki aynel yakin olacak.
3. Nefise pay cikarmak ise iyice zorlasacak ve nefisn tezkiyesi iyice artacak ve artmali. (18. sozdeki kuru cubuk oldugumuzu bir de Lailahe ilallah sirrina iyice yaklasmis olarak gorecegiz ki hak verecegiz.)
Gelecegimiz aydinlanacak, dunyamiz mamur olacak. Ruhumuz huzura kavusacak.
Iste bunun icin sart olan:
Iman vesikasi ile, Kur'anin onderliginde Islam gemisinde yolculuk etmek ise o zaman bir zaruret olacak. Hem Kur'anin dersleri bizim kaygilarimizinda bos oldugunu isbat edecek inshallah..
sizlerinde goruslerini bekliyorum inshallah....
hurmetler
BArish
"Arkadas, gel bana bu Nur'larin elmaslarini kesfetmeye yardimci ol ve ben de sana "Allah razi olsun" diyeyim."