Risâle-i Nur' lara sadâkat, sebat ve metânetle bağlanmak
Risâle-i Nur, kendi sâdık ve sebatkâr şâkirtlerine kazandırdığı çok büyük kâr ve kazanç ve pekçok kıymettar neticeye mukâbil fiyat olarak, o şâkirtlerden tam ve hâlis bir sadâkat ve dâimî ve sarsılmaz sebat ister. Evet, Risâle-i Nur on beş senede medresede kazanılan kuvvetli îmân-ı tahkîkîyi on beş haftada ve bâzılara on beş günde kazandırdığını, yirmi senede yirmi bin zât tecrübeleriyle şehâdet ederler.
Hem, iştirâk-i a'mâl-i uhreviye düsturuyla, herbir şâkirdine, herbir günde binler hâlis lisânlar ile edilen makbul dua ve binler ehl-i salâhatin işledikleri a'mâl-i sâlihanın misil sevâplarını kazandırıp, herbir hakîki, sâdık ve sebatkâr şâkirtlerini amelce binler adam hükmüne getirdiğine delil, kerâmetkârâne ve takdirkârâne ımâm-ı. Ali Radıyallâhü Anhın üç ihbârı ve kerâmet-i gaybiye ve Gavs-ı Âzamdaki (k.s.) tahsinkârâne ve teşvikkârâne beşâreti ve ashâb-ı Cennet olacaklarına müjdesi pek katî ispat ederler. Elbette böyle bir kazanç, öyle bir fiyat ister. (yani tüm bunlar ancak Sebat edildiğinde vuku bulan hadiseler)
Mâdem hakîkat budur, Risâle-i Nur dairesinin yakınında bulunan ehl-i ilim ve ehl-i tarîkat ve sofi meşrep zâtlar, onun cereyânına girmek ve ilim ve tarikatten gelen eski sermâyeleriyle ona kuvvet vermek ve genişlemesine çalışmak ve şâkirtlerini teşvik etmek ve bir buz parçası olan enâniyetini, tam bir havuzu kazanmak için, o dairedeki âb-ı hayat havuzuna atıp eritmek gerektir ve elzemdir...