YıRMı DÖRDÜNCÜ LEM’A
Tesettür hakkındadır
Tesettür örtmek, örtünmek, gizlemek, saklamak vb. gibi manalara gelir. Dis tesettür oldugu gibi ic Tesettür de vardir. Ikisini de Islam emrediyor ve biri digersiz olmaz. Öncelikle herkesin bildigi ve tartistigi dis tesettürü anlamaya calisalim.
On Beşinci Notanın ıkinci ve Üçüncü Meseleleri iken, ehemmiyetine binaen Yirmi Dördüncü Lem’a olmuştur.
Bu Lem´a 1934 tarihinde türkce olarak telif edilmistir. Ayni sene icinde "Kilik kiyafet kanunu" cikti. Bediüzzaman´da hic tereddüt etmeden haksizliga HAK ile karsi cikmistir ve cürük fikirleri yikmistir.
"Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin hanımlarına söyle, evlerinden çıktıklarında dış örtülerini üzerlerine alsınlar." Ahzâb Sûresi, 33:59.
(ilâ âhir) âyeti, tesettürü emrediyor. Medeniyet-i sefihe ise, Kur’ân’ın bu hükmüne karşı muhalif gidiyor. Tesettürü fıtrî görmüyor, bir esarettir diyor.
(HAşıYE: Mahkemeye karşı ve mahkemeyi susturan Lâyiha-i Temyizin müdafaatından bir parça:
"Ben de Adliyenin mahkemesine derim ki: Bin üçyüz elli senede ve her asırda üç yüz elli milyon insanların hayat-ı içtimaiyesinde en kudsî ve hakikatlı bir düstûr-u ılâhîyi, üç yüz elli bin tefsirin tasdiklerine ve ittifaklarına istinaden ve bin üçyüz elli sene zarfından geçmiş ecdadımızın itikadlarına iktidâen tefsir eden bir adamı mahkûm eden haksız bir kararı, elbette rûy-i zeminde adalet varsa, o kararı red ve bu hükmü nakzedecektir.")
Elcevap: Kur’ân-ı Hakîmin bu hükmü tam fıtrî olduğuna ve muhalifi gayr-ı fıtrî olduğuna delâlet eden çok hikmetlerinden yalnız dört hikmetini beyan ederiz.
Malesef Türkiyede 1908 tarihinden, 2. mesrutiyetin ilanindan beri Abdullah Cevdet naminda bir din düsmani alenen din aleyhinde ve bilhassa tesettür aleyhinde bulunmustur. Tartismalar bugün degil, 1934´de degil, zemini 1908 yilindan önce baslamistir
BıRıNCı HıKMET
Tesettür, kadınlar için fıtrîdir ve fıtratları iktiza ediyor. Çünkü kadınlar hilkaten zayıf ve nazik olduklarından, kendilerini ve hayatından ziyade sevdiği yavrularını himaye edecek bir erkeğin himaye ve yardımına muhtaç bulunduğundan, kendini sevdirmek ve nefret ettirmemek ve istiskale mâruz kalmamak için fıtrî bir meyli var.
Allah Celle Celaluhu Kuran´da emrettigi tesettürü Kadinlarin dogusundan itibaren fitratlarina derc etmistir ve böylece bu emre uyabilmeleri icin kolaylik göstermistir.
Hem kadınların on adetten altı yedisi, ya ihtiyardır, ya çirkindir ki, ihtiyarlığını ve çirkinliğini herkese göstermek istemezler. Ya kıskançtır, kendinden daha güzellere nisbeten çirkin düşmemek veya tecavüzden ve ittihamdan korkar; taarruza mâruz kalmamak ve kocası nazarında hıyanetle müttehem olmamak için, fıtraten tesettür isterler. Hattâ dikkat edilse, en ziyade kendini saklayan, ihtiyarlardır. Ve on adetten ancak iki üç tanesi bulunabilir ki, hem genç olsun, hem güzel olsun, hem kendini göstermekten sıkılmasın.
Evet Kadinlarin karakterinde kiskanclik, cekememezlik gibi duygular bulundugundan ve yaratilistan zayif olmasindan tesettür emrini "KADINI KORUMA KANUNU" olarak tesmiye edebiliriz.
Malûmdur ki, insan sevmediği ve istiskal ettiği adamların nazarından sıkılır, müteessir olur. Elbette açık saçıklık kıyafetine giren güzel bir kadın, bakmasına hoşlandığı nâmahrem erkeklerden onda iki üçü varsa, yedi sekizinden istiskal eder. Hem tefahhuş ve tefessüh etmeyen bir güzel kadın, nazik ve serîü’t-teessür olduğundan, maddeten tesiri tecrübe edilen, belki semlendiren pis nazarlardan elbette sıkılır. Hattâ işitiyoruz, açık saçıklık yeri olan Avrupa’da çok kadınlar, bu dikkat-i nazardan sıkılarak, "Bu alçaklar bizi göz hapsine alıp sıkıyorlar" diye polislere şekvâ ediyorlar. Demek, medeniyetin ref-i tesettürü hilâf-ı fıtrattır. Kur’ân’ın tesettür emri fıtrî olmakla beraber, o maden-i şefkat ve kıymettar birer refika-i ebediye olabilen kadınları, tesettür ile sukuttan, zilletten ve mânevî esaretten ve sefaletten kurtarıyor.
Simdi bu hal daha da büyük bir dehset almaya basladi. "Dost hayati" adi altinda kadinlari evlenmekten alikoyan ve fuhsiyata sürükleyen dinsiz komiteler yüzünden "STALK" denilen bir ruhi hastalik tevellüd etmistir. Medeniyeti sefihe buna ne kadar piskolojik hastalik dese de hukuk adamlari bunu kanun ile yasaklamaya calisiyorlar. Cünki ayrildigi insanin devamli takip eden, telefon, mesaj, mail yagmuruna tutan gece gündüz pesini birakmayan "ESKI DOSTU" tarafindan terorize edilmis hissediyor.
Hem kadınlarda ecnebî erkeklere karşı, fıtraten korkaklık, tahavvüf var. Tahavvüf ise, fıtraten, tesettürü iktiza ediyor. Çünkü, sekiz dokuz dakika bir zevki cidden acılaştıracak sekiz dokuz ay ağır bir veled yükünü zahmetle çekmekle beraber, hâmisiz bir veledin terbiyesiyle, sekiz dokuz sene, o sekiz dokuz dakika gayr-ı meşru zevkin belâsını çekmek ihtimali var. Ve kesretle vâki olduğundan, cidden şiddetle nâmahremlerden fıtratı korkar ve cibilliyeti sakınmak ister. Ve tesettürle, nâmahremin iştahını açmamak ve tecavüzüne meydan vermemek, zayıf hilkati emreder ve kuvvetli ihtar eder. Ve bir siperi ve kalesi, çarşafı olduğunu gösteriyor. Mesmûâtıma göre, merkez ve payitaht-ı hükümette, çarşı içinde, gündüzde, ahalinin gözleri önünde, gayet âdi bir kundura boyacısı, dünyaca rütbeten büyük bir adamın açık bacaklı karısına bilfiil sarkıntılık etmesi, tesettür aleyhinde olanların hayâsız yüzlerine bir şamar vuruyor!
Hatta Avrupada isitiyoruz ve görüyoruz 9-13 yaslari arasinda bir cok kiz hamile kalmakta ve hayatlarini zindana cevirmekteler. Kendini koruyamadigi gibi en cok sevdigi yavrusunu da koruyamiyor hale getirildi Kadin.
devam edecek..