şimdi bütün dünyada şeriat-ı garradaki medeniyetin nasıl olacağına ve nasıl makes bulacağına ilişkin Risale-i Nurlardan bazı temel taşları mesabesindeki bölümleri alalım ve incelemeye çalışalım inşallah.
Avrupa bir dükkân, bir kışla ise, Asya bir mezraa, bir cami hükmündedir. Bir dükkâncı dansa gider, bir çiftçi gidemez. Kışla vaziyeti ile mescid vaziyeti bir olmaz.
Hem ekser enbiyanın Asya'da zuhuru, ağleb-i hukemanın Avrupa'da gelmesi, kader-i ezelînin bir remzi, bir işaretidir ki, Asya akvâmını intibâha getirecek, terakki ettirecek, idare ettirecek, din ve kalbdir. Felsefe ve hikmet ise din ve kalbe yardım etmeli, yerine geçmemeli.(Yirmi Altıncı Mektup)
Ekserî enbiyanın şarkda ve Asya'da zuhurları ve ağleb-i hükemanın Garpta ve Avrupa'da gelmeleri kader-i ezelînin bir işaretidir ki; Asyada din hâkimdir, felsefe ikinci derecededir. Bu remz-i kadere binaen Asya'da hüküm süren dindar olmasa da din lehine çalışanlara ilişmemeli ve teşvik etmeli.
"Kur'ân-ı Hakim, bu zemin kafasının aklı ve kuvve-i mütefekkiresidir. El-iyazübillâh, Kur'ân küre-i arzın başından çıksa arz divane olacak akıldan boş kalan kafasını bir seyyareye çarpmak, bir kıyamet kopmasına sebep olmak akıldan uzak değildir. Evet, Kur'ân ferşi arşla ve arşı ferşle bağlamış bir zincirdir, bir hablüllahdır. Cazibe-i umumiyeden ziyade zemini muhafaza ediyor. ışte bu Kur'ân-ı Azimüşşânın hakiki ve kuvvetli bir tefsiri olan Risale-i Nur bu asırda, bu vatanda, bu millete yirmi sekiz senedenberi tesirini göstermiş büyük bir nimet-i ilâhiye ve sönmez bir mucize-i Kur'âniyedir. Hükûmet ona ilişmek ve talebelerini ürkütüp ondan vazgeçirmek değil, himaye etmek ve okumasına teşvik etmek gerektir."(Nur Çeşmesi)
Vicdanın ziyası, ulûm-u dîniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. ıkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. ıftirak ettikleri vakit, birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder.(Münazarat)