Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

24.12.2007, 03:53

Berlin'den "Abdul-Muhsin Alkonavi" kimdir ?

2006 yılında Berlin'den "Abdul-Muhsin Alkonavi" ismi ile şeyh Nazım Kıbrısi'yi Risale-i Nur cemaatine davet mektubu yazan kişiyi yakından tanıyan var mı ?

Sorularla Risale-i Nur sitesinde
1944 senelerini takip eden yıllarda, Konya-da Zübeyir Gündüzalp ile beraber Nur hizmetlerini yürüten gençler içinde Abdülmuhsin (Muhsin Alev) de vardı.
sözleri ile tanıtılan Bediüzzaman'ın yakın talebelerinden Muhsin Alev'in yazdığı bu ÖNEMLı mektub hakkında bilgisi olan Berlinli kardeşlerim bilgilendirirse sevinirim.

Allah razı olsun.

2

27.12.2007, 18:49

Re: Berlin'den "Abdul-Muhsin Alkonavi" kimdir ?

Alıntı sahibi ""aralbek""

2006 yılında Berlin'den "Abdul-Muhsin Alkonavi" ismi ile şeyh Nazım Kıbrısi'yi Risale-i Nur cemaatine davet mektubu yazan kişiyi yakından tanıyan var mı ?

Sorularla Risale-i Nur sitesinde
1944 senelerini takip eden yıllarda, Konya-da Zübeyir Gündüzalp ile beraber Nur hizmetlerini yürüten gençler içinde Abdülmuhsin (Muhsin Alev) de vardı.
sözleri ile tanıtılan Bediüzzaman'ın yakın talebelerinden Muhsin Alev'in yazdığı bu ÖNEMLı mektub hakkında bilgisi olan Berlinli kardeşlerim bilgilendirirse sevinirim.

Allah razı olsun.



Selamun Aleykum kardes,

Cumartesi günleri Berlin medressesine geliyor. Mektubunu burada okuyabilirsiniz:

http://www.tuerkischebasar.de/tuerkisch/seyh_nazim.html

3

24.01.2008, 11:41

Re: Berlin'den "Abdul-Muhsin Alkonavi" kimdir ?

Alıntı sahibi ""Abdulhafiz""




Selamun Aleykum kardes,

Cumartesi günleri Berlin medressesine geliyor. Mektubunu burada okuyabilirsiniz:

http://www.tuerkischebasar.de/tuerkisch/seyh_nazim.html


Abdulhafız Kardeş ;

Aleyna ve aleykum selam...

O Zat'a şeyh Nazım Kıbrısi'nin "Risale Nur Okumaktan fayda kalmadı" konulu sohbeti hakkında ne düşündüğünü sorup cevabını buraya eklersen
çok muhim bir hizmet olacak.

Allah razı olsun.

4

25.01.2008, 14:50

Senin hizmet dediğin, M. Kemal'in rejimine hizmet olmasın sakın? Darbe zamanlarında neredeydiniz tuti kuşları sizi?

Sedat

Orta Düzey

  • "Sedat" bir erkek

Mesajlar: 167

Konum: Frankfurt

Meslek: Sürücü kursu ögretmeni

  • Özel mesaj gönder

5

25.01.2008, 15:57

S.aleyküm
aslinda bu abinin kendine belirli bir makam veren bir seyhe böyle bir davette veya ricada bulunmasinin manasini anlamis degilim, onunda tahmini olarak böyle bir davetle kendine daha da fazla makam bicmesi ve risale i nurlari küücmsemeye calismasi normal dir herhalde

selam ve dua ile Sedat

6

06.02.2008, 15:33

Abdulmuhsin Alkonavi "muhterem" bir Nur talebesidir. Onun ne yapmak istediğini anlamak için Tarihçe-i Hayat'tan ss. 269-271 arasındaki (aslı Kastamonu Lahikası'nda mevcut) şu mektup dikkatle okunursa iyi olur:

risaleinurenstitusu.org/index.asp?Section=Kulliyat&Book=Tarihcei Hayat&Page=269

...ve elbette aynı mealdeki diğer bazı mektuplar da.

7

06.02.2008, 17:08

Sizin verdiğiniz adrese ulaşamamakla birlikte Tarihçe-i Hayat'ın 269. sayfasındaki mektuba http://www.risaleara.com/oku.asp?id=4351 adresinden ulaştım ve bu ağabeyimizin hareketiyle ilişkilendirilebilecek mektuba rastlamadım. Lütfen kast ettiğiniz mektubu buraya yapıştırabilir misiniz?

8

06.02.2008, 21:03

Abdulmuhsin Alkonavi'ye isnad edilen mektubu okudum, ama ondan, şeyh Nazım'a gel sen de hizmet et davetinden başka bir anlam çıkmaz. Aşırı muhabbet ve tekellüflü te'vil ile farklı anlam çıkaranlar bunu farklı şekilde yazıyor o ayrı tabi.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

9

06.02.2008, 21:42

Alıntı sahibi ""talhagenc""

Sizin verdiğiniz adrese ulaşamamakla birlikte Tarihçe-i Hayat'ın 269. sayfasındaki mektuba http://www.risaleara.com/oku.asp?id=4351 adresinden ulaştım ve bu ağabeyimizin hareketiyle ilişkilendirilebilecek mektuba rastlamadım. Lütfen kast ettiğiniz mektubu buraya yapıştırabilir misiniz?


Tarihçe-i Hayat'ın 269. sayfasında başlayan Mektubun bir kısmı şöyle:

".... [Öfkelerini yutanlar, insanları affedenler (Al-i ımran Sûresi:134.)] deki ulüvv-ü cenab düsturuna ittibaen;ve avam-ı mü’minînin şeyhlerine karşı hüsn-ü zanlarını kırmamakla, îmanlarını sarsılmadan muhafaza etmek; ve Risale-i Nur’un erkanlarının, haksız îtirazlara karşı haklı, fakat zararlı hiddetlerinden kurtarmak lüzûmuna binaen; ve ehl-i ilhadın, iki taife-i ehl-i hakkın mabeynindeki husûmetten istifade ederek, birinin silahıyla, îtirazıyla ötekini cerh edip ve ötekinin delilleriyle berikini çürütüp, ikisini yere vurmak ve çürütmekten içtinaben; Risale-i Nur şakirtleri, bu mezkûr dört esasa binaen, muarızlara hiddet ve tehevvürle ve mukabele-i bilmisil ile karşılamamalı. Yalnız, kendilerini müdafaa için, musalahakarane, medar-ı îtiraz noktaları izah etmek ve cevap vermek gerektir. Çünkü, bu zamanda enaniyet çok ileri gitmiş. Herkes, kameti miktarında bir buz parçası olan enaniyetini eritmeyip, bozmuyor, kendini mazur biliyor; ondan niza çıkıyor. Ehl-i hak zarar eder; ehl-i dalalet istifade ediyor.
Malûm îtiraz hadisesi îma ediyor ki; ileride, meşrebini çok beğenen bazı zatlar ve hodgam bazı sofimeşrebler ve nefs-i emmaresini tam öldürmeyen ve hubb-u cah vartasından kurtulmayan bazı ehl-i irşad ve ehl-i hak, Risale-i Nur’a veşakirtlerine karşı, kendi meşreblerini ve mesleklerinin revacını ve etbadarının hüsn-ü teveccühlerini muhafaza niyetiyle, îtiraz edecekler; belki dehşetli mukabele etmek ihtimali var. Böyle hadiselerin vukuunda bizlere, îtidal-i dem ve sarsılmamak ve adavete girmemek ve o muarız taifenin de rüesalarını çürütmemek gerektir."

Devamı var..

10

06.02.2008, 21:45

Mektubun devamı:
"Faşetmek hatırıma gelmeyen bir sırrı, faş etmeye mecbur oldum. şöyle ki:
Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsi ve o şahs-ı manevîyi temsil eden has şakirtlerinin şahs-ı manevîsi "ferîd" makamına mazhar oldukları için, değil husûsi bir memleketin kutbu, belki ekseriyetle Hicaz’da bulunan kutb-u azamın tasarrufundan hariç olduğu gibi onun hükmü altına girmeye mecbur değil. Her zamanda bulunan iki imam gibi, onu tanımaya mecbur olmuyor. Ben, eskiden Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsini, o imamlardan birisini zannediyordum. şimdi anlıyorum ki; Gavs-ı Azam’da, kutbiyet ve gavsiyetle beraber, "ferdiyet" dahi bulunduğundan, ahirzamanda, şakirtlerinin bağlandığı Risale-i Nur, o ferdiyet makamının mazharıdır.
Bu gizlenmeye layık olan bu sırr-ı azîme binaen, Mekke-i Mükerremede dahi-farz-ı muhal olarak-Risale-i Nur’·un aleyhinde bir îtiraz, kutb-u azamdan dahi gelse; Risale-i Nur şakirtleri sarsılmayıp, o mübarek kutb-u azamın îtirazını iltifat ve selam sûretinde telakkî edip, teveccühünü de kazanmak için, medar-ı îtiraz noktaları o büyük üstadlarına karşı izah etmek, ellerini öpmektir.
Ey kardeşlerim! Bu zamanda öyle dehşetli cereyanlar ve hayatı ve cihanı sarsacak hadiseler içinde, hadsiz bir metanet ve îtidal-i dem ve nihayetsiz bir fedakarlık taşımak gerektir.
Evet, ... [Dünya hayatını seve seve ahirete tercih ederler. (ıbrahim Sûresi: 3.)] ayetinin mana-i işarîsiyle, ahireti bildikleri ve îman ettikleri halde dünyayı ahirete severek tercih etmek ve kınlacak şişeyi bakî bir elmasa bilerek rıza ve sevinçle tercih etmek ve akıbeti görmeyen kör hissiyatın hükmüyle, hazır bir dirhem zehirli lezzeti ileride bir batman safî lezzete tercih etmek bu zamanın dehşetli bir marazı, bir musîbetidir. O musîbet sırrıyla, hakîki mü’minler dahi bazan ehl-i dalalete taraftar olmak gibi dehşetli hatada bulunuyorlar. Cenab-ı Hak, ehl-i îmanı ve Risale-i Nur şakirtlerini bu musîbetlerin şerrinden muhafaza eylesin, amin.
Said Nursî "

Mektup bitti.. Konuyla doğrudan ne kadar ilgili bilmiyorum fakat okunmasında yarar gördüğümden buraya iktibas ettim. Selametle...

Sedat

Orta Düzey

  • "Sedat" bir erkek

Mesajlar: 167

Konum: Frankfurt

Meslek: Sürücü kursu ögretmeni

  • Özel mesaj gönder

11

07.02.2008, 02:20

kardesim bu kisimlarda üstad seyhleri davamiza kazandirrin veya onlaarin destegini alin gibi bir sey söylemiyor anladigim kadari ile, sadece onlarla mümküm mertebe tartismamaya girmemeye ve karsimiza almamamiz gerektigine dikkat cekiyor, ama seyhin tavrinda gördügümüz gibi enanyietini kabartip risalere cephe almis, tam tersi etki olmus, üstadin ihtari bu mahiyette olsa gerek.
selam ve dua ile sedat

12

08.02.2008, 15:24

Evet Sedat kardeşim ben de sizin düşüncenize katılıyorum. Ben şahsen saff-ı evvel bir ağabeyimizin bir şeyhe mektup yazıp da Nurcuları birleştirin gibisinden bir davette bulunacağına ihtimal vermiyorum. Mektup hikayesinin asılsız bir safsata olduğuna inanıyorum. Ayrıca Üstad'ın bu mektubunda gidin şeyleri kendinize reis kılın demiyor ki, elini öpün ve davanızı anlatın diyor. Hürmet ederiz ama hürmet etmek şeyhi kabul etmek değildir. Nurcuların davası bellidir ve bizler Kuran ile sünneti mürşid eylemişiz. Gerisi bizi ilgilendirmez.

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

13

07.06.2010, 20:21

“Risâle-i Nur’u dikkat ve tefekkürle okumak nimet-i uzmasına nail olan biz bir kısım üniversite gençliği, bir hüsn-ü zan veya bir tahmin ile değil, tahkikî ve tedkikî bir surette, sarsılmaz ve sarsılmayacak olan ilmelyakin bir kuvvet-i imaniye ile inanıyoruz ki, zemin yüzünden bu asra kadar görmediği bir vahşet ve dehşetin sebebi olan dinsizlik ve ilhadı, Bediüzzaman, ortadan kaldırmaya inayet-i Hak ile muvaffak olacaktır.”
Bu satırlar Abdulmuhsin’in sevgili Üstadına yazdığı son mektubunun yansımasıdır.

Onu Konya’da Zübeyir Gündüzalp’in yanında görenler veya Halıcı Sabri’nin ticarethanesindeki Nur dersinde tanıyanlar yalnızca Muhsin olarak bilirlerdi. Okulun en çalışkan ve zeki talebelerindendi, Nurun diğer sevdalıları gibi. Mekteb-i Tıbbiyeyi kazanmış ve İstanbul’da kayıt yaptırmışken, bir arkadaşının tavsiyesi üzerine Edebiyat Fakültesindeki Felsefe bölümüne kaydını değiştirmiş. Sosyal ilimlerle Nura daha çok hizmet edeceğini düşünerek yaptığı bu değişikliğin peşini halâ bırakmamış Abdulmuhsin Alkonavî’yi Nur Talebeleri yalnızca onun kitaplardaki mektupları, 1951’de basılmasına vesile olduğu Gençlik Rehberi ve bu kitap sebebiyle açılan mahkemenin hatıralarıyla tanırlar.

Onun 15 Nisan 1931’de Konya’da Bakırcı Mustafa Efendi ile Konya’nın yerlisi bir aileye mensup Fatıma Hanımdan dünyaya geldiğini, 22 Mayıs 2010’daki “Köln buluşmamızda” öğrenecektik. Babasının neseben Kulu’dan geldiğini, Hadoğlu aşiretine mensup olan bu ailenin sonradan Konya’ya yerleştiğini de yine aynı sohbette duyacaktık. Bakırcı Hafız Mustafa Mevlevîdir. Mesnevî-i Şerifin okunduğu evinde hep ney’in nalişleri işitilir. Kamışlıktan koparılan neyin feryâdı ve şikâyeti, azıcık da vahdetten kesrete ayrılışı gönüllere üfler. Varlık âleminden veya Esma-i Hüsna’nın dünyasından, âleminden bizim dünyamıza gelişinin şikâyetiyle Mesnevî-i Şerifin dibacesi, Abdulmuhsin’in hep dikkatini celbeder:

Bisnev in ney çün hikâyet mikuned

Ez cûdayiha şikâyet mikuned

Yani;

Dinle bu ney neler hikâyet eder

Ayrılıklardan nasıl şikâyet eder

Ney’in nalişlere bürünmüş melodileriyle büyüyen Muhsin, Risâle-i Nur’la karşılaştığında, şemse tutulmuş pervane kesilir. Zira bu eserlerde firaka bedel vuslatın bestesi duyuluyordur. Ayrılık acılarından bahsedilmeden vuslatın baharı, bu baharların oluşturduğu cennetler anlatılmaktadır. Ademden varlığa çıkışın büyük bir inkişaf, bir yükseliş ve adeta bir bayram olduğunu gören ve okuyan genç Abdulmuhsin biricik Üstadına duygularını serbest nazımla arz eder:

“Üstadım Said Nur

Onun kitapları var Risâle-i Nur

Yanına alır ve kırlara açılır

Rüzgârlar onu okşar

Güneş onu kucaklar

Çiçekler tebessümle ona doğru bakarlar

Çünkü o kâinattaki firaktan, ayrılıktan

Elemden bahsetmedi

Sevinçten, kavuşmaktan, visalden haber verdi.

Böyle tes’îd eyledi nurunun bir bendesini.”

Abdulmuhsin Alkonavî...

Molla Mehmetoğlu ile Hoca Selimoğlu’nun torunları Abdulmuhsin Alkonavî (O zamanlar henüz “Alev”) 1954 yılından sonra yine Kur’ân ve İman hizmetleri için Balkanlar’a geçmiş. Bir süre Gümülcine ve Üsküp’te kaldıktan sonra, oradan Berlin’e intikal etmiş. Oraya yerleştikten sonra üniversitede Risâle-i Nur’u neşretmeye başlayan, açtıkları mescitte risâle okuyan Abdulmuhsin, hem Üsküp’ten, hem de Berlin’den Üstadına mektuplar yazmış. Nurun bu küçücük kıtasındaki hizmetleri anlatmış. Bediüzzaman’ın tarihçe-i hayatını anlatan eserlerde ve Emirdağ Lâhikası II’de bu mektupların izlerine rastlıyoruz.

1954’ten sonra Bediüzzaman’ın hizmetine giren ağabeyler ile hayatlarının ellibeş-altmış senesini Risâle-i Nur’a vakfetmiş yetmişin üzerindeki kahramanların görmeyi arzuladıkları Abdulmuhsin Ağabeyi doğrusu biz de hem merak ediyorduk, hem de ziyaret edip duasını almak istiyorduk. Hepimizin bu ortak arzusuna Avrupa Nur Cemaatinin meşhur Üstadı anma programı kerametvari bir cevap verdi. Abdulmuhsin Alkonavî Ağabeyi Berlin’den Köln’e uçakla getirip bütün cemaatin duasına mazhar oldu Avrupa Nur Cemaati...

Şükrü Bulut


http://www.saidnursi.de/tr2/index.php/SU…n-Alkonavi.html
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir