Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bilâl Tunç

Orta Düzey

Mesajlar: 360

Konum:

Meslek:

Hobiler: 1- tashih, 2- Osmanlıca, 3- arıcılık

  • Özel mesaj gönder

41

17.12.2007, 22:13

Nur Kardeşlerime:

Üstâd, D.H.Örfî mahkemesinde şöyle haykırmaktadır: “Ey Paşalar, Zâbitler!.. Cemî’ kuvvetimle derim ki, cerîdelerde neşrettiğim umum makàlâtımdaki umum hakàika nihâyet derecede musırrım. şâyet zamân-ı mâzî cânibinden Asr-ı Saâdet mahkemesinden adâletnâme-i şerîat’le da’vet olunsam; neşrettiğim hakàikı aynen ibrâz edeceğim. Olsa olsa o zamânın ilcaâtının modasına göre bir libas giydireceğim. şâyet müstakbel tarafına üçyüz sene sonra tenkidât-ı ukalâ mahkemesinden târih celbnâmesiyle celb olunsam; yine bu hakîkatleri, tevessü’ ve inbisât ile çatlayan ba’zı yerlerini yamalamakla berâber, tâze olarak orada da göstereceğim… Demek, hakîkat tahavvül etmez, hakîkat haktır.
اَلْحَقُّ يَعْلُو وَلاَ يُعْلَى عَلَيْهِ”

Kavmiyetçilik denilen Frenk illeti koca Devlet-i Aliyyeyi bölük-pörçük etmiş, geriye bir avuç vatan parçası kalmıştır. Cumhûriyetin ilk devrelerinde bile Kürdistân, Lazistân olarak söylenen yerleri artık bu isimlerle zikretmek vatan hâinliğiyle eşdeğer görülmektedir. Millet Kur’ânından, Ezânından dahî mahrum bırakılmıştır. En küçük bir hak talebi, bölücülük veyâ irticâ ile yaftalanıp bastırılmaktadır.. Zaman, îmân kurtarma zamânıdır..

DP ile berâber memlekette az da olsa hürriyet rüzgârları esmektedir.. Üstâd;D.H.Örfî, Hutbe-i şâmiye, Münâzarât gibi eski eserlerini, yeniden neşreder. Çünki ihtiyâç vardır. D.H.Örfî’nin neşri için şöyle der: “Bu risâle, eski zamandan ziyâde bu zamânın tam bir dersi olabilir.” Ancak zamân ve zemînin şartlarına göre gerekli gördüğü düzeltmeleri yaparak.. 1910’ların şartları yoktur artık. “Eski hâl muhâl, ..”dir.

Üstâd Hazretleri, eserlerin müellifi olarak istese idi eski eserlerini ilk şekliyle neşredebilirdi. Kimsenin bir i’tirâzı da olamazdı. Ama öyle yapmamış, ba’zı düzeltmeler yapmak ihtiyâcı hissetmiş, böyle yapmış. Bir takım haddini bilmezler, ırkçılık damarıyla, müellifinin yaptığı değişiklikleri bile tahrif olarak kabûl edip reddediyorlar. Ve minel acâib!? Aklın gereği, ilk baskıları reddetmeyip fakat son düzenleme ile amel etmek değil midir? Tabîî ki, eski eserlerin ilk baskılarından da faydalanacağız. O başka bir şey.

Yine diyorlar ki, Risâleler neden Kürdçe basılmıyor? Biz de onlara soruyoruz: Pekî, siz neden basmıyorsunuz? Siz bastınız da biz mi mâni’ olduk? O işi de siz yapın. Bir zenginlik olur. Memnûn oluruz. Dünyânın pek çok diline çevriliyor!..

Ancak bu mu’terizlerin haklı olduğu noktalar da yok değil.Üstâd’ın, bir kısım talebelerine ba’zı hizmetleri aralarında istişâre ile tedvir etmeleri için selâhiyetler verdiği biliniyor. Burada istişâre kàidelerine ne derece riâyet edildi? Maksadı aşan tasarruflar oldu mu? Bir kasıd olduğunu söylemek hakkımız yok. Ama biraz aşırıya kaçılmış intibâı ortaya çıkıyor.

Âciz Kardeşiniz, D.H.Örfî’nin; 1909, 1910 nüshalarını, 1954-57 musahhah nüshasını, müstakil 1960 nüshasını, Â. Bedîiye ve ıçtimâî Reçeteler’deki nüshaları, Sözler, Yeni Asya, Envâr nüshalarını incelemiş bulunuyorum. Zehrâ Vakfı’nın nüshası henüz elime geçmedi. Ama ı.Reçeteler’in benzeri olduğunu tahmin ediyorum.

Tetkiklerimde gördüğüm şu ki: Bütün nüshalar arasında az-çok farklılıklar var. Ancak; 1909, 1910 baskıları ile, ba’zılarının muharref kabûl ettikleri1954-57 musahhah nüshası arasındaki fark, bu musahhah nüsha ile1960 nüshası arasındaki farktan çok dahâ az!. Bu mes’elenin, Ağabeylerin nezâretinde ele alınıp halledilmesi zarûret derecesinde bir âciliyet gösteriyor! Duyduğuma göre, bu mes’ele ilgili olarak; Sungur, Fırıncı ve Kutlular Ağabeyler nezdinde görüşmeler yapılıyor. Bu bir fâl-i hayr olarak karşılanmalı. Ba’zı ma’lûm i’tirazcıları iknâ’ için değil (çünki onlar hak nâmına değil ifsâd maksadıyla i’tirâz ediyorlar) kendimiz için, sâfî zihinlerimizi müfsidlerin fesâdından korumak için o hakîkatlere ihtiyâcımız var.. Hayırla neticelenmesi için duâ edelim.

42

18.12.2007, 03:44

Alıntı

o dönemde zübeyir abi en yetkili abilerden ve elbette kimseye sormadan tek başına yapmamış olması muhtemeldir. bazı abiler beraber bu değişikliğe gitmişlerdir. zaten bazı abilerin de o dönemde bu tahrifat meselelerine itirazdan dolayı cemaatten dışlandığı bilinmektedir. yani bu olurken de beraberinde şimdi olduğu gibi problemler çıkmış..tabi tüm detayları aslında abilerin izah etmesi gerekir..

şu kısım küllün yalan..araştırdık azıcık..
bu tarz yazıları forum forum dolaşıp yaymaya çalışanlar varmış..
bilhassa bu hassas dönemde niyetleri hiç de hayırlı değil..
Bediüzzaman'ı r.a. Bediüzzaman'la çatıştıramazlar..o tashihlerin tümü O'nun elinden geçmiş..
güçleri de yetmez..

43

18.12.2007, 08:48

Üstad hayatta iken matbaadan çıkmış 1957 basım Sözler var bende. Demek o yaşıyorken çoktan kitap basılacak aşamaya geçilmiş. Artık bundan sonrasında geçmişe dönük zihin bulandırıcı konuşmak neye yarar.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

44

20.12.2007, 00:16

Bendede üstad hayatta iken yazilmis basilmis sözler var

Idda eden ispat eder!

Sayfa numarasi isterim ve hangi kitabta yazdigi..!!!
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

45

27.12.2007, 11:30

ORJıNAL NÜSHA- MUNAZARAT VE ıKı MEKTEBı MUSıBETıN şEHADETı..

Arkadaşlar

orjinal osmanlıca ASAR-I BEDııYYE eserinin Münazarat ve iki mekteb-i musibetin şehadetnamesi bölümlerini çıkarıp upload ettim. alın indirin satır satır piyasadaki tüm yayınevlerinin eserleriyle karşılaştırın...bahsettiğim ve tahrif dediğim tüm farkları görürsünüz...bu asar-ı bediiye, kütüphaneden alınma eski bir nüshadır.



http://depositfiles.com/files/2853984

veya

http://www.rapidshare.com/files/79348350…shadan.rar.html

hakikat ve hakiki risale meraklılarına arzedilir...

SELAMLAR....

46

27.12.2007, 12:46

Hocam Üstad Risale-i Nur'u tashih etmesini bizzat talebelerinden istemiş, has talebeleri bu işi ifa edip, tashih edilmiş nüshaları Üstad'a arz etmişlar. O da onaylamış neşredilmiş ve bu hali ile tab edilmiş.


Hem siz diyorsunuz ki; Sizde mevcut Risaleler tahrif edilmiş halidir. Sonra diyorsunuz ki, "buyurun hakikat hali"

Peki deliliniz nedir? Ben söyliyeyim haddi aşan bir hüsn ü zan ettiğiniz bir Abinizin kavli ile söylüyorsunuz. Sonra onu öyle kabul etmişsiniz ki kendi malınız ve-veya kendi icadınız imiş gibi ifşa ediyorsunuz. Hem habbeyi kubbe yapıyorsunuz. Düşmana silah veriyorsunuz.

Ben de diyorum, benim hüsn ü zan ettiğim Abiler böyle bir şey söylemiyor.

ışte çıkmaz sokağa girdik. Artık ne siz bana aksini ısbat edebilrsiniz, ne ben size. Beyhude bir fitnedir. ıhtilaftan başka bir sonucu olmayan yoldur.


Demek biz de Asa-ı Musa var. O Asa ile nereye vursak Ab-ı hayat gibi su fışkırtırız. Bu Asayı istimal etmek var. Öyle yapalım.


Bakıyorumda tahrifat diye bahsetiğiniz her yere "Kürd" kelimesini sığıştırmak istiyorsunuz. Belki sizi kandırıyorılar. Belki size orijinal diye verdikleri sahtenin ta kendisidir. Zira, bürhan isteriz.

Sonra, ha 20bin Kürd demiş, ha yirmibin hemşeri demiş. Neden illaki Kürd tabirine bu kadar takılmışsınız. ışte bu noktaya Asamızı vuralım. Ama söze bakarken hangi makamda söylemiş ve ne için söylemiş önemlidir.

Üstad vilayet-i şarkiyeden gelip ıstanbul'da hamallık eden Kürd hemşehrilerini gördüğü vakit elem duymuş. Elbette sanki kendisi Kürd değilmiş gibi "20bine yakın Kürdler " demiyecek. Zira o zaman zihne gelen mana "kendini Kürd görmediği" şeklinde olacaktır. Kürd olmayanların zihnine gelen mana ise Milliyetçilik yaptığı olacaktır. Bu hali ile söz o makamda ne Kürd hemşehrilerini ne de Kürd olamyanları doyuracaktır.

Bak bir örenek vereyim. Ben boşnakım. Desem ıstanbulda 50 bin boşnak yaşıyor. Doğrudur. Desem ıstanbulda 50 bin hemşehrim yaşıyor. Bu makamada her ikisi doğrudur. Ama Boşnaklara bir isdibdat yapılsa veya zor bir vaziyette olsalar desem "ıstanbulda 50 bin Boşnak yaşıyor" Kendi Boşnak kimliğimi red etmek olacaktır. O isdibdattan korkmak olacaktır. O zor durumla elemlenmeyen ruhsuz bir ifade algılanacaktır. Hem müstebit olan zat bu sözüme kızacak, Boşnaklar da kendimi ayırdığımı ve isdibdattan korktuğumu düşünecek.
Faraza desem "Sırplar 300 bin Boşnak ı katletti. " Kendimi Boşnak göstermeme çabası olur." Desem "Sırplar 300 bin hemşehrimi katletti" doğru olur. Üzüntümü daha iyi ifade ettim. Birincisi bir tarihçinin yada meraklı bir gözün ruhsuzluğu olacakken ikincisi kendi hemşehrilerine sahip çıkan ve o katliamı katliamı yaşayanların hissettiği gibi hissetmek ve onları sahiplenmek hissi verir. şefkat hissi verir.

ışte görüyorsun sen 20 bine yakın Kürdler tabirini doğru iddia ederek aslında Sid Nursiyi korkak yaptın ve aslında onun sizi ötekiler gördüğünü söylüyorsun. Oysa o makamda "hemşehrilerim" sözü size daha yakın gelemelidir. Ancak milliyetçilik, tarafgirlik ile körelen akıl batılı hakikat görür. Yanlışı doğru görür.

Risale-i Nur tahrip değil tamir eder. Kışkırtmaz uyandırır. Türk ve Kürd'ün bir arada kardeşçe yaşamasını ister. Ayrılık ishas edecek, milliyetçilik ima edecek hiç bir söz yer vermez. Kalbinde böyle bir niyet yok ki kelimlerine aks etsin. Üstad Kürdlerle ilgili sözler ederken hassas davranmış, ne Kürdlüğünü inkar eder, ne Kürd kimliğini inkar eder hale girmemiş. Hem istibdata bahane vermesin diye hem fitne olmasın diye bütün bütün Kürdlüğü öne çıkaran laflardan çekinir. Tamire çalışan hiç tahribe sebep olacak sözler eder mi?

Hem Üstad mahkemelerde Kürtlük ile suçlandığı vakit elbette "25 milyon Türk cemiyeti" diyecek. Elbette ekser talebesi Türk olmuş söyleyecek. Bu söz mantık olarak asla yanlış değildir. Zira, söyleme sebebi ve makamı önemlidir. Siz bu sözü sadece söyleyene bakarak değerlendirdiğiniz için hangi maksatla, hangi halde ve hangi makamda söylediğine bakmadığınız için , işe bir de tarafgirlik girince "hata var" diyorsunuz. Eğer sizin dediğiniz gibi bu sözü söyleme sebebine bakmasak derdik " evet burda bir hata var böyle olmamalı"

Ama hata yoktur. Bizler o sözden ne Kürdleri dışlamak algılıyoruz, ne sadece Türkleri düşündüğünü algılıyoruz. Demek yanılıyorsunuz.

Hem şöyle iddianız var. Güya münazaratta şöyle diyor;

Zülcenaheyn Kürtlerin mutemedleri olan ekrad ulemasından veya istınas etmek (tanışıklık sağlamak) için lisan-ı mahalliye âşina olanları müderris olarak intihab etmeli.

Sonra güya bu söze göre ıspat etmiş oluyorsunuz ki Üstad Kürtçe Tedrisatı istemiş.
Bizim nüshalarımızda şu söz şöyle geçiyor. Karşılaştıralım;

"zülcenaheyn ve kürtlerin ve türklerin mutemedi olan ekrad ulemasının veya istinas etmek için lisan-ı mahalliye aşina olanları müderris olarak intihap etmektir. dördüncüsü: ekradın istidatları ile istişare etmek,"

Faraza sizin dediğiniz doğru olsun. Bu durumda bizim nüshalarımıza ilave yapılmış.
Peki nükte ne diyor?

Özellikle Kürdlerin güvendiği alimler tedrisat için görevlendirilsin. Hem diyor, eğer her zaman mümkün olmazsa -mesela Kürdlerin güvendiği alim yeterli olmazsa veya o anda denk gelmez ise oraya tayin edilen Müderrisler Kürd diline aşina olsun.
Demiyor "Kürtçe ders vesin" Diyor Türkçe ders verirken ora halkı Türkçeyi az bildiği için Türkçe kavramları anlamayabilir. Müderris Kürtçeye aşina olursa onlara daha rahat tedrisat yapar.

Yani, aslında dediğiniz doğru olsa bile asla bu sözde Kürtçe eğitimden bahsedilmiyor. Bilakis çıkan sonuç ve kabul edilen husus tedrisatın resmi dilde olmasıdır.
Hem o sözün söylenme sebebi ve makamı icabı Üstad orjinalde Kürtler resmi dilde eğitimi kabul ettiriyor. Daha sonra Türklük ilave edilmiş olsa bile tahrifat değil, düzeltmedir. Hem fitneyi kesiyor. Zira, Türklerin güvenmediği bir müderris için denir "Kürtlere bölücülük öğretecek" Hem Türk hem Kürd güvese fitne kesilecek. Fitneyi kesen bir söz nasıl hata olur. Esas sadece Kürdlerin güvendiği müderssi sözü hatadır. Zira, uygulansa fiten çıkacaktır

Hem, zaten sizin yazdığınız hali ile mana Resmi dilde eğitime işaret ediyor. Belki milliyetçi dürbünle bakanlar bu sözden haksızca Kürtçe tedrisat manası çıkarmasın diye Türklerin mutemedi sözü ilave edilmiş.
Faraza bu düzeltme Üstad kontrolünde olmasa dahi manayı bozmuyor ki itiraza medar olsun.

ışte Hocam her bir şeye tarafgilik ve milliyetçilik fikrinden ari olarak bak. Her bir meseleye Asa-ı Musa vur. O siza hakikati verecektir.
Risale-i Nur bizim cenahımızdan bir tahrifata uğramamıştır. Sungur Abilerin olduğu, Zübeyir Abilerin oluduğu yerde tahrifat mümkün olur mu? Hem kişilerin değil şahs-ı Manevinin hüküm sürdüğü bir yerde tahrifat olur mu?

Tahrifat ancak kişilerin hüküm sürdüğü, hakikatler şahısların dillerine göre belirlendiği yerde . Liderlik sevdası olan yerde her zaman tahrifat olur ve olmuştur.

Mesleyi böyle kıyas ediniz.

SElametle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

47

27.12.2007, 13:00

Evet birileri Nur Cemaatlerini biribirilerinden koparmak istiyor. Doğuda inkişaf eden ve hızla yayılan Risale-i Nur ve sevdasına engel olmak veya engel olunamıyorsa Kürd Kardeşlerimizi diğer Nur CEmaatlerinden soğutmak ve bir tesannüdü durdurmak niyeti ile "onlar Risale-i Nuru tahrif eden taraf" denilerek küstürülüyor.

Bu cinayetler şerik olmayınız. Faraza gerçekte böyle bir mesele olsa bizim iç işimizdir Külli bir meşverete davet lazımdır. Yoksa "meşvereti ben kurdum ve sizi mahkum ettim" dercesine bir tavır hiçte Kur'an ruhuna uymaz.
Vesselam
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

48

27.12.2007, 13:02

Hocam yukarıdaki yazımı dikkatlice okuyunuz. Sözünü ediniz, o paralede cevabınız veriniz.
Bu iş mütekreh bir iştir. Zira, zayıflar böyle şeylerden etkilenir. Sonra küser gider. Vebali boynumuza kalır. Hafazanallah

Baki Selam
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

49

27.12.2007, 14:33

Hakikat konuşsun...Korkular değil

Değerli kardeşim:

ilk olarak: Abi kavramı bende yoktur. Abilerin söylemiş diye herşeye evet diyenler düşünsün. onlar da hata yapar ki bunları tartışıyoruz..

ikincisi: düşmanlara silah veren ben değil üstadı türkleştirenlerdir. çünkü bugün kürt sorununun tehlikeli noktalarda olduğu bir zamanda din adına kürtleri asimile edenler eleştiriliyor ve bu nedenle dine düşman olunuyor. dindarların ve cemaatlerin bu hatasında dolayı sola kayan herkesin günahı bu hatayı sürdürenlerin ve savunanların boynundadır. mesele rejim korkusudur. rejime dayanarak hareket edilince rejimin istemedikleri risalelerden çıkarılmış..dolayısıyla düşmana en çok kozu kürtleri islam diyerek milliyetinden uzaklaştıranlar veriyor. çünkü dedikleri doğru. oysa türkün ne hakkı varsa kürdün de olmalı. rejime göre konuşmayalım...

üçüncüsü: kürd kelimesinin zikredilmesi bile rahatsız ediyorsa meslemizi izah ediyor zaten.

dördüncüsü: bürhanları verdik veriyoruz daha da vereceğim..yeterki siz de arayın ve kabul edin...

beşincisi: bu kadar büyüyen bir meselede siz kalkıp ha hemşehri ha hammal derseniz yanlış olur. arada dağlar kadar fark var. mesele kürt ismine duyulan dşmanlık. bu beraberinde türk düşmanlığını da getireceği için bu tür değiştirmeler çok tehlikelidir.

altıncısı: şu an kürt meselesinden bahsediyorsak elbette durmadan kürd adına ve ilgili şeylere değineceğiz. bu rahatsızlık vermemeli. islam sadece iman değildir.

yedincisi: yürmübine yakın kürdler demiş zaten. daha onu yorumlamanın gereği yok. bunu değiştirmek yanlış. yazının altına said-i kürdi imzasını atan yanlış anlaşılmaz merak etmeyelim... örnek de yanlış çünkü yazının öncesi, başı, tamamı ve sonrası zaten kendi milletinin lekelenmesi ile ilgilidir. parçayı okursanız yanlış anlaşılma olmayacağı görülür. mesela öncekilerde belirtildiği gibi sonrasında gelen altıncı cinayette: ..."korktum ki avam-ı nas siyasete karışmakla asayişi ihlal etsinler. bir kürd talebesinin lisanına yakışacak lafızlar ile heyecanı teskin ettim."

sekizincisi: risal-i nur uyandırır. ama nurcuların bazıları uyutuyor. sorun burda....

dokuzuncusu: kürtçe eğitimden bahsettiği yer üç dilde eğitim dediği yerdir. zaten bir yer değil yüzlerce yerde geçen bu tür hamiyet ifadelerini tahrif etmişler. bunda kötü niyet veya kardeşlik esasını anlamama meselesi vardır. üstadın iki mekteb...risalesinin sonunda geçen hatimeyi osmanlıcasında okuyun..anlarsınız. sadece bir örnektir.

onuncusu: ne niyetle olursa olsun risaleyi kimse kendi aklına ve anlayışına göre değiştiremez. üstad açıkça söylemiş. biz korkudan yapıyorsak, rejimden korkarak yapılıyorsa veya milli duygularından dolayı yapıyorsa buna deyin ki : yapanların hatasıdır. bir cemaat liderinin kendi tabiriyle "üstadın kürt olduğunu bildiğim için üstadı görmeye gitmedim". ve yine aynı şahıs "benim amacım türkçeyi dünya dili yapmaktır" diyor. vallahi benim amaçlarımdan birisi dr sadece kürtlerin dilinin kürtçe olmasına çalışmaktır. başkaları gibi türklüğü merkeze oturtmak islami değil.

onbirinci: önceki yazılarda abilerin bizzat değiştirdikleri aktarıldı zaten. kaldı ki abiler peygamber değil. zaafları olabilen insandırlar. hatasız görmeniz çok yanlış...zaten nur cemaatleri neden ayrıldı? biri osmanlıca dedi diğer yok şart değil dedi. diğer siyaset dedi diğeri hayır dedi. biri bu parti dedi diğeri şu parti dedi. biri kürt ve sair tabirlerini tahrif edelim dedi diğeri hayır dedi...işte alın size üstadın talebeleri. burda elbette yanlış yapanlar olacaktır...

onikincisi: cemaatlerin ayrılmaması doğru yoldan ayrılmamakla olur. türk kardeşler, kürdleri asimile ettikçe çok büyük sorunlar çıkar ve çıkıyor da. kürt talebelerin kürtçe konuşmalarını yanlış görmek, kürdistanda bile kürtçe konuşamaz hale getirmek ve kürt sorununa yönelik bir çözümde bulunmamak zaten en büyük sorunlardır..başkaları elbette mücadele edip sahip çıkarsa ve kürtleri asimile etmek için din kullanılırsa elbette bunda rahatsız olmak gerekir. neden bir nurcu kürtlere hamiyet noktasında sahip çıkmasın da başka fikirler sahip çıksın? bu hatalardan dolayı dağa çıkan nice insan var.kim verecek onların hesabını. elbette sebep olanlar...

onüçüncüsü: zayıflar da güçlüler de görsün ki türk ve kürd bir olmalıdır. kürdleri asilime etmek yanlıştır ve doğru yolun peşinde olanlar her zaman vardır. bu eleştiriler olmazsa daha da düzeleceği olmaz...ama her hata artık yayılamaz olunca biter...

Kürdlerin uyanması asimile olmaması içindir. Türk düşmanlığı için değil. her millet, diller ve renkler allahın ayetleridir..

50

27.12.2007, 15:18

ilk olarak: Abi kavramı bende yoktur. Abilerin söylemiş diye herşeye evet diyenler düşünsün. onlar da hata yapar ki bunları tartışıyoruz..

Her şeyden önce Nurcularda Uhuvvet dusturu vardır. Abi kardeş ilişkisi vardır. Abi kardeşe mürşid olmaz. Bence Risale-i Nur'a sen muhalefet etin yada daha Nurculardaki Abi- Kardeş müesesesinin ne anlam ifade ettiğini anlamamışsın. Zannediyorsun ki Abi emreder kardeş yapar.

O zaman şöyle diyeyim hocam; sende Abi kavramı yok hoca kavramı var. Hocan demiş "Risaleler tahrif edildi "
Benim Abim Hoca olsun, o da diyor ki "değiştirilmedi"
Sizin delil diye sunduğunuzu siz delil sayıyorsunuz.

Bize gelince cemaatimizde Abilerin her dediğine evet denmez. Benim ile mesela Kutlular Abinin reyi birdir. Elbette haddimi aşıp "ben ondan daha iyi biliyorum" demiyeceğim.

Bakınız biz de önce mahalli meşveret kurlulu üyeleri seçilir. Sonra il meşveretinde meşveret ederler. Genel meşveret üyelerini seçerler. Genel meşveretin başını seçerler. Başı ise lider değildir. Oyu iki değildir. Karar yetkisi yoktur. Kararı uygulamasını takib merciidir. Yani, Kutlular Abi çıkıp Risaleleri değiştiremez. Zira, her iş meşvertin onayı ile yapılır.

şimdi meşvereti esas alan bir cemaat kandırılabilir mi?

Hocasının her dediğini doğru kabul eden kandılamaz mı?

Peki şöyle sorayım, madem sizde Abi kavramı yok. Risalelerde tahrifat yapıldığını size kim söyledi. Yoksa kendiniz mi buldunuz. yoksa Üstad ile mi görüştünüz. Yoksa kendi cebinizden mi çıkardınız?
Buyurun önce bunu açıklayın sonra diğer yazılarınıza cevap vereceğim.

Vesselam
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

51

27.12.2007, 16:16

Duyduğuma göre Zehra grubu da 2 ye bölünmüş. Siz önce cemaatinizi birleştirin, sonra bizim cemaatimize ilişin. Yazık gerçekten çok yazık. Yaş kemale ermiş ama akıl baştan gitmiş. Kürt olmanın da Türk olmanın da kabirden sonra faydası yok. 1950-60 larda yapılan tashihleri görmezden gelenler asıl yanlışı yapıyorlar.

Yeni Asya cemaatinin diğer tüm Nur cemaatlerinden en önemli farkı şudur ki; Bediüzzaman Hazretleri'nin 3 hayat dönemine de dengeli bir şekilde bakmasıdır. Kimi cemaatler sizin gibi (osmanoca denen şahsı muhatab alıyor bu sözüm) eski Said döneminden ötesini göremeyecek kadar saplanmışlar Eski Said'in kahramanlığına, kimisi Yeni Said'e saplanmış ve demokratik ve sosyolojik olaylarda bitaraf gibi görünüp farkında olmadan halkçılara destek oluyorlar., ve hakeza...

Netice itibariyle;

1- Yeni Asya Risale-i Nur'dan Kürt kelimelerini çıkarsaydı tahrifat olurdu. Çıkarmadığına göre tahrifat yoktur.

2- ınatla bahsettiğiniz kısımlar bizzat Bediüzzaman Hazretleri ve Zübeyir Gündüzalp ağabey tarafından tashihten geçirilmiştir.

3- Isparta kahramanlarından olan saff-ı evvel ağabeylerin namına kimse laf söyleyemez. Abi mabi tanımam gibisinden lafları eden şiddetli bir tokadı Risale-i Nur'dan er ya da geç muhakkak yer.

Ceka ağabeyime hürmetlerimle...

52

27.12.2007, 16:23

dönüp dolaşıp milliyete atıf var şu sıralar..
ne geçecek ellerine dedikleri gibi olsa?
boş işler.. boş..

Bilâl Tunç

Orta Düzey

Mesajlar: 360

Konum:

Meslek:

Hobiler: 1- tashih, 2- Osmanlıca, 3- arıcılık

  • Özel mesaj gönder

53

27.12.2007, 21:20

Gönerdikleriniz için teşekkür ederim.
Os.Mektûbât (teksir) içinde;"S: Dîne zarar olmasın ne olursa olsun.."dan i'tibâren olan Münâzarât'ı tetkik etmiştim. Bu kısım, sizinki ile ayni.
Y.Asya'nın bastığı 1991 nüshasında, gönderdiğiniz nüsha ile ba'zı kelimelerde çok az farklılıklar var. Meselâ; Os. ilk baskıda,148. sahîfede; ".. Kürdistân'ın merkezi hükmünde olan Bitlis'te.." ibâresi, Y.Asya nüshasında; "Bitlis'te" şeklinde. Bu değişikliğin sebebini bilemiyorum. Ama Üstâd'ın "saff-ı evvel" talebelerinin meşvereti ile olduğu kanâatindeyim. Aslâ bir tahrif sayılamaz! Cümle âlem bilir ki, Bitlis'in de dâhil olduğu bölgenin adı Cumhûriyet'in ilk yıllarında dahî, "Kürdistân"dır.
Gönderdiğiniz Münâzarât nüshası gerçekten makbûle geçti.
Hutbe-i şâmiyye'nin iki farklı Os.teksir nüshasını (biri Mektûbât'ın içinde, biri müstakil) tetkik ettim. Müstakil olanda, Kendi eli ile birkaç kelime yazısı ve 500 nüsha çoğaltan A. Nazîf ve arkadaşlarına duâsı ve imzâları var. Ne mutlu onlara ki, böyle inşâallah reddedilmez duâlara mazhar olmuşlar. şâyet elinizde Os. ilk baskı H.şâmiyye mevcudsa gönderebilirseniz memnun olurum.
Gönderdiğiniz D.H.Örfî', ilk baskı. ıkinci baskısında A.Râmiz'in önsözü eklenmiş. ıki nüsha da elimde mevcud. ıçtimâî Reçeteler'le ayni. ılâveten dahâ evvel bahsi geçen, 1950'lerde teksir edilmiş bulunan Os. teksir bir nüsha dahâ elimde.. Ben üzerinde bu nüsha kadar Üstâd'ın kendi eli ile değişiklikler yaptığı başka bir eser görmedim!
şahsen, Üstâd'ın ilk eserlerinin ilk şekillerini de, son tanzimlerini de ale'r-re's-i ve'l-ayn kabûl ediyorum. Hiçbir Ağabey ve Kardeşimin de reddettiğini düşünmüyorum. Belki bir tercih sözkonusu olabilir. şahsî tercîhim; Üstâd'ın sağlığında teksir edilen, hasseten içinde kendi el yazısı ile imzâları veyâ düzeltmeleri bulunan kısımların aynen kalması, eksik bırakılan kısımların (D.H.Ö.'nin 1950'ler musahhah nüshasında olduğu gibi), ilk baskılardan aynen tamamlanması..
Herkesin tercîhi kendine.. Sizin tercîhiniz de size. Saygı duyarım. Ama kimsenin tercîhine tasllût etmeğe hakkınız yok.
Biz müslüman bir Kürd'ü, dinsiz bir Türk'e tercîh ediyoruz. Tabîî ki, herkes kendi dilini, kültürünü, örf ve âdetini yaşamalı ve sevmeli. Ama Hamiyyet-i Dîniyye asıl olmalı. Biz Üstâd'ımızdan ve R. Nûrlardan bunu öğrendik. Arı su içer bal akıtır..

54

28.12.2007, 11:41

Ben anlamış değilim neler oluyor?

Bir kaç forumda yazıyorum. Gerek bu forumlarda olsun gerek günlük hayatımda olsun dost düşmanın dilinde Risale-i nur'da tahrifat yapıldığı ve sehivler olduğu. Bunun sorumlusu kim olsa vebali ağırdır. Böyle şeylerin nasıl hızla yayıldığını tahmin bile edemezsiniz.

şimdi bu tür işlere soyunanlar Hakikat Çekirdekleri 104 'teki dustur icabı eğer daire içinde iseler niyetleri meyl't-tekemmül olabilir. Ama fırtına ve böyle zelzele zamanlarında -hiç ihityaç yokken- habbeyi kubbe gösteren düşmanın taaruzu çok olduğu hengamda, böyle işleri herkezin gözü önünde ısrar ile yapmak laubaliliktir.

Bu işler Nur cemaatinin iç işleridir. Israrla orta yerde yapmak ruhsatı ve hakkı hiç kimsede yoktur. Bunun vebali altından kimse kalkamaz. ışte Kutlular Abi, ışte Sungur Abi, ışte Said Özdemir Abi, ışte Badıllı Hoca gidiniz meramını onlara anlatınız, onlar uygun görse şahs-ı manevinin meşveretini toplar ve böyle bir ihtiyaç varsa meşveret ile karara bağlanır. Yoksa böyle kendine vazife çıkarmak, tek başına işler kalkışmak ne mesleğimize ne akıla, ne vicdana uygundur. Böyle fitne kapısı açanların tokatları dehşetli olacaktır. şiddetle ikaz edilirler.
vesselam
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

55

28.12.2007, 20:55

Bu konuda bir Abi'den aldığım cevap şudur:

Bahsettiğini tahrif meselesine bakamadım,yani konuyu okumadım.ınşallah okurum.
Bu konuda yeni Asya'ya itimat ediyorum.Çünkü ferdi değil istişare ile basıyorlar.Abi tasarrufu falan da yok...

Ellerinde Zübeyir ağabeyden kalan Risaleler var.Ancak Sait Özdemir Abi bazı mektupları Zübeyir Abiye verememiş. Yeni Asya sanırım bu yüzden onları basamıyorlar.
Evet ne yazık ki Risalelerin farklı basımlarında bu nedenlerden dolayı faklılıklar var.Bazıları da Üstadın kendi eliyle çıkardığı bölümleri ferdi olarak yaniden basmaya ve yaymaya çalışıyorlar.Üstad'ın daha önceden yazıp sonraları -özellikle 50'den sonra- tashih ettiği kelimeleri eski hali ile basıyorlar.Onun için de Risaleler tahrif edildi şayiasını yayarak müşevveşiyet veriyorlar.Sanırım gizli bir elde bu işin içinde fitne dolaştırıyor.
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

Bilâl Tunç

Orta Düzey

Mesajlar: 360

Konum:

Meslek:

Hobiler: 1- tashih, 2- Osmanlıca, 3- arıcılık

  • Özel mesaj gönder

56

29.12.2007, 10:48

Bugünkü Y.Asya'da, "Basından Seçmeler"deki "Ermeni meselesi ve Said Nursî"yi okumak hepimiz için faydalı olur diye düşünülmüş ki gazeteye alınmış.
Burada geçen,“Amma, komşularımız ve bizi teyakkuz ve terakkiye sevk eden Ermenilerle kemal-ı memnuniyetle dost olup elele vereceğiz. Zira husumette fenalık vardır. Husumete vaktimiz yoktur. " ibâresi; Üstâd'ın 50'lerde Osmanlıca teksir ettirdiği ve üzerinde kendi yazısı ile düzeltmeler yaptığı musahhah nüshada şöyle:"Ammâ, komşularımız ve bizi teyakkuz ve terakkîye sevk eden Ermenîler’le dost olup el-ele vereceğiz. Zîrâ, husûmette fenâlık var, husûmete vaktimiz yoktur.”

Bilâl Tunç

Orta Düzey

Mesajlar: 360

Konum:

Meslek:

Hobiler: 1- tashih, 2- Osmanlıca, 3- arıcılık

  • Özel mesaj gönder

57

29.12.2007, 20:49

http://rapidshare.com/files/79905103/resim.rar.html

Yukarıdaki linkte B.Saîd Nursî Hazretlerinin bizzat tashih ettiği D.H.Ö. eserinin 1950'lerde neşredilen Osmanlıca teksir nüshası ehl-i tahkik Kardeşlerimin istifâdelerine sunulur. Selâmlar..

58

22.02.2008, 03:26

Risaleleri uzun zamandır bilen ancak özüyle yeni yeni tanışmaya başlamış biri olarak, google'dan Said Nursi ve Risaleler hakkında araştırma yapıyordum ki, kafamda bir çok soru işareti bırakan bu tartışmayı gördüm. Ve gecenin bu saatinde erinmedim dört sayfada yazılanların tamamını okudum. Öncelikle bilgilerini bu tartışmada internete sunan tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum.. Yalnız alışılagelmişten farklı şeyler söyleyen Osmanoca kardeşin söyledikleri de bana bir hayli ilginç geldi doğrusu.. Sizden ve Osmanoca'dan ricam bu konu (Risalelerin günümüz sorunlarına bakışı) ile alakalı elinde başka bilgi ve belge bulunan arkadaşlar varsa, bunları ister burda açıkta, ister özelde benle paylaşmaları..
şimdiden Teşekkürler. Allah'a emanet olun...

59

03.09.2008, 12:06

Alıntı sahibi ""Bilâl Tunç""

Bugünkü Y.Asya'da, "Basından Seçmeler"deki "Ermeni meselesi ve Said Nursî"yi okumak hepimiz için faydalı olur diye düşünülmüş ki gazeteye alınmış.
Burada geçen,“Amma, komşularımız ve bizi teyakkuz ve terakkiye sevk eden Ermenilerle kemal-ı memnuniyetle dost olup elele vereceğiz. Zira husumette fenalık vardır. Husumete vaktimiz yoktur. " ibâresi; Üstâd'ın 50'lerde Osmanlıca teksir ettirdiği ve üzerinde kendi yazısı ile düzeltmeler yaptığı musahhah nüshada şöyle:"Ammâ, komşularımız ve bizi teyakkuz ve terakkîye sevk eden Ermenîler’le dost olup el-ele vereceğiz. Zîrâ, husûmette fenâlık var, husûmete vaktimiz yoktur.”


Suâl: "Ermeniler bize düşmanlık edip, hile ve hıyânet ediyorlar. Nasıl dostluk üzerinde ittifak edeceğiz?"
Cevap: Düşmanlığın sebebi olan istibdat öldü. ıstibdâdın zevâliyle dostluk hayat bulacak. Size bunu katiyen söylüyorum ki, şu milletin saadeti ve selâmeti Ermenilerle ittifak ve dost olmaya vâbestedir. Fakat mütezellilâne dost olmak değil, belki izzet-i milliyeyi muhâfaza ederek, musâlaha elini uzatmaktır.
Birşey söyleyeceğim: Eğer mümkündür, Ermeniler birden sahîfe-i vücuttan silinsin. Olabilir. Yalnız, size husumetin bir faydası olsun. Yoksa, mutlaka husumet zarardır.
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

60

03.09.2008, 12:26

Size bunu katiyen söylüyorum ki, şu milletin saadeti ve selâmeti Ermenilerle ittifak ve dost olmaya vâbestedir.

Bu düsturu tüyap fuarda bir Ermeni yayınevi satış elemaanına dediğimde,

"Said Nursinin bu cümlesini ilk duyuyorum.."demişti..

Sahibine teslim edilmesi gereken o kadar çok emanet cümle var ki Nurlarda..

Teslim etme vazifemizi hakkıyla yapabilsek..

[/b]

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir