Giriş yapmadınız.

  • Konuyu başlatan "Bazul_Eşheb"

Mesajlar: 100

Konum: Almanya

Meslek: talebe

Hobiler: okumak

  • Özel mesaj gönder

21

29.06.2004, 16:50

Esselamu Aleyküm degerli kardesler !!!

Ben ta öteden beri yani bu forumun cok yerinde yazdim Nurcu degilim ama Bediuzzman Said Nursi'ciyim.. Böyle üstün büyük yüce bir alimi kim inkar edip kabul edemez edenler zaten ahmak..
Ama bak kardeslerim idolijik bir sekilde yaklasmayin bir konuya... Gecen asrin Kutbu su sözleri söylemis Seyhinizi sevim ona Peygamber demeyin ve Peygamberi cok sevin ama ona Allah demeyin diye... Alimler Peygamber degil onlarda hata yapabilir onlar bir dogru söze on sevap alir bir yanlis söze bir cevap alirlar demisler öylemi ha öyle simdi bir alim bediuzzaman burda farkli acidan bakmis veya burda hani belkide yanilmis olabilir dediginde küfre girip kafirmi olacak... Buna inana varmi icinizde..

Alıntı sahibi ""ahmetsaid""



bir alim zatın nasıl tenkit edebileceğim konusuna gelince:
Değerli kardeşim. biz nur talebesiyiz. nurun prensiplerine aykırı bir söz kimden sudur ederse etsin, bir alimden dahi etse,saygı ve hürmetle birlikte "medar-ı itiraz noktasını" dile getiririz.
hakkın hatırı alidir, hiç bir haıtra feda edilmez.

saygılar..


Bediuzzaman alim zatmiydi yada nedi (Bu soru Yeni Asya gurubu icin gecerli degil sanirim onlara göre kesin Mehdi idi) ??? Simdi bir baska büyük alim Bediuzzamani saygı ve hürmetle birlikte "medar-ı itiraz noktasını" dile getirebilirmi sizce ????


Gelelim Iman kurtarma olayina allah askina bana biri burda yazarmi Nurcu kardesler imani kurtarmak icin ne yapiyorlar yani üstad sunu sunu yapin imaninizi kurtarirsiniz dedige kisaca nedir???

Sonra üstad imani kurtarinca 40 dakikada bu devride tarikat berzahlarına girmeden Veraset-i Nübüvvet yolu ile doğrudan hakikate ulasilir cünkü burasi Velayet-i Kübradır demesiyle Sakirdleri bu 40 dakikada ulasmak icin neler yapilmasina emrediyor..???. Yani 5 vakit namaz, oruc, nafile v.s. ibadetlerini diyanet cemaatinde cok ihlasli insanlarda yapiyor hemde hic Risale-i okumadan yani burda üstad hz. neleri emredip buna vaad ediyor kisacana bir yazarmisiniz.. Fayda hali olur Cünkü foruma girenlerin hepsinin belki ellerinde Mektubat olmayabilr veya anlayamadigi bir tarz yaziyi okumak istemeye bilir Burdaki bir Nurcu kardesimiz kisa ve öz bir bilgilendirsin bizleri....

Benim anladigim su Risale-i Nurun iki vazifesi var biri imansiz ateistleri insaallah imana getirmek ikincisi imanli insalari mü'minleri 40 dakikada hakaik-i imaniyeye cikarmak burasini tam anlamis degilim bu hakai-i imaniye tasavvuf terimine göre hani 40 günde cikabildikleri fenafillah bekabillah mertebesimi???? Izahatini yaparmisiniz??? Eger evet ise ozaman Risale-i Nurun ikinci görevi Tasavvuf gibi meyveliktir öylemi???

Alıntı sahibi ""Bazul_Eşheb""


Tarikatte hissesi olmayan ve kalbi harekete gelmeyen, bir muhakkik âlim zat da olsa, şimdiki zındıkların desiselerine karşı kendini tam muhafaza etmesi müşkülleşmiştir.


Kardeslerim buda Bediuzzamanin Mektubundan, burdaki yazilari neyi kast ediyor ozaman....???

veya bu yaziya cevap verin:::

Alıntı sahibi ""Bazul_Eşheb""



Zeyl
CENÂB-I HAKKA vâsıl olacak tarikler pek çoktur. Bütün hak tarikler Kur'ân'dan alınmıştır. Fakat tarikatlerin bazısı, bazısından daha kısa, daha selâmetli, daha umumiyetli oluyor. O tarikler içinde, kàsır fehmimle Kur'ân'dan istifade ettiğim "acz ve fakr ve şefkat ve tefekkür" tarikidir.
Evet, acz dahi, aşk gibi, belki daha eslem bir tariktir ki, ubudiyet tarikiyle mahbubiyete kadar gider. Fakr dahi Rahmân ismine isal eder. Hem şefkat dahi, aşk gibi, belki daha keskin ve daha geniş bir tariktir ki, Rahîm ismine isal eder. Hem tefekkür dahi, aşk gibi, belki daha zengin, daha parlak, daha geniş bir tariktir ki, Hakîm ismine isal eder.
şu tarik, hafî tarikler misilli, "letâif-i aşere" gibi on hatve değil; ve tarik-i cehriye gibi "nüfus-u seb'a" yedi mertebeye atılan adımlar değil; belki Dört Hatveden ibarettir. Tarikatten ziyade hakikattir, şeriattir.
Yanlış anlaşılmasın; acz ve fakr ve kusurunu Cenâb-ı Hakka karşı görmek demektir. Yoksa onları yapmak veya halka göstermek demek değildir.
şu kısa tarikin evrâdı, ittibâ-ı sünnettir; ferâizi işlemek, kebâiri terk etmektir. Ve bilhassa, namazı tâdil-i erkânla kılmak, namazın arkasındaki tesbihatı yapmaktır


(( Burada bir parantez acip mektubattan alıntıya ara vererek dikatinizi yukarıdaki bölüme çekmek isterim ve bir defa daha okumanızı istiyorum. Burada benim şahsen anladığım şudur; Bediuzzaman burada, bildiğimiz tarikatlerin kullandığı metodun yani nesfsani ve ruhani tarikin eğitim metodlarının karşısına alternatif olarak bir tarik yani yol sunduğunu görüyoruz ve bu tarikin eğitme metodunun dört hatveden oluştuğunu söylüyor. Gayet normal olarakda tüm tarikat şeyhlerinin yaptığı medhi-senayi Bediuzzamanda kendi tariki için yapiyor mesela bu tarik daha kısa daha kolay gibi v.s.. Bediuzzaman mektubatında bu tarikin yani yolun adını Aczmendi tariki olarak veriyor. Buna delil olarak mektubatdan alıntıya devam edelim.))

Yanlış anlaşılmasın; acz ve fakr ve kusurunu Cenâb-i Hakka karşı görmek demektir; yoksa, onları yapmak veya halka göstermek demek değildir.

şu kisa tarîkin evrâdı ittibâ-i sünnettir, ferâizi işlemek, kebâiri terk etmektir. Ve bilhassa namazi tâdil-i erkân ile kılmak, namazın arkasındaki tesbihâti yapmaktır.

şu acz, fakr, şefkat, tefekkür tarîkindaki dört hatvenin izahâti, hakîkatin ilmine, şeriatın hakîkatine, Kur’ân’ın hikmetine dâir olan yirmi alti adet Sözlerde geçmiştir. Yalniz, şurada bir iki noktaya kısa bir işaret edeceğiz. şöyle ki:

Evet, şu tarîk daha kısadır..............
.
Hem şu tarîk daha eslemdir.............
.
Hem bu tarîk daha umûmi ve cadde-i kübrâdir.............
.

güzel bir şelilde anlatılmş Kaynak: 29. Mektub 9. Kısım Zeyl


Tarik-i Nakşî hakkinda denilen

"Der tarik-i Nakşibendî lâzim âmed çâr terk / Terk-i dünya, terk-i ukbâ, terk-i hestî, terk-i terk" olan fikra-i rânâ birden hatıra geldi.
O hatira ile beraber, birden şu fıkra tulu etti:

"Der tarik-i aczmendî lâzım âmed çâr çiz / Fakr-i mutlak, acz-i mutlak, şükr-ü mutlak, şevk-i mutlak ey aziz." Kaynak: 4. Mektub s. 24-25

Elhasıl, en ala ve en yüksek tarik olan tarik-i ubudiyet ve mahbubiyetin dört esasindan en büyük esasi şükürdür ki, o dört esas şöyle tabır edilmiş:
"Der tarik-i aczmendî lâzim âmed çâr çiz / Fakr-i mutlak, acz-i mutlak, şükr-ü mutlak, şevk-i mutlak ey aziz."
Kaynak: Mektub 5. Mesele / şükür Risâlesi s. 351




((((Evet, şu tarîk daha kısadır....))))) ve (((Der tarik-i aczmendî)))) sizce neyi ifade ediyor ve her iki konuda ayni hatveler yani dört hatve geciyor aa bu ne tesadüfmü???

hürmetlerimle
Aşksız derviş olmaz, olsa da o kimse derviş sayılmaz. Derviş'in sermayesi Aşk'tır, ilmi Aşk'tır, görgüsü Aşk'tır. Arzu ve istekleri de Aşk'tır. Derviş'in canı Aşk'tır, cananı Aşk'tır, bizzat kendisi Aşik'tır.. Ves-selam!...

  • Konuyu başlatan "Bazul_Eşheb"

Mesajlar: 100

Konum: Almanya

Meslek: talebe

Hobiler: okumak

  • Özel mesaj gönder

22

29.06.2004, 16:53

Alıntı sahibi ""ahmetsaid""


tarikat konusunda ısrarlıyım. sizin bahsettiğiniz tarikatleri yakından tanıyorum. bize göre isim var.
.


hangi manada taniyorsunuz seyh efendileri gidip gördünüzmü yoksa bir kac müridi degerlendiriyormusunuz...????
Bu arada bende bir cok nurcu kardesleri bizatihi taniyorum ve tabiki cemaatlerini....bize göre isim degil gurur var....
hani elimize bir hüccet verildiya imani kurtardik diye bir düsünceden galiba...????
Aşksız derviş olmaz, olsa da o kimse derviş sayılmaz. Derviş'in sermayesi Aşk'tır, ilmi Aşk'tır, görgüsü Aşk'tır. Arzu ve istekleri de Aşk'tır. Derviş'in canı Aşk'tır, cananı Aşk'tır, bizzat kendisi Aşik'tır.. Ves-selam!...

23

29.06.2004, 20:21

kimsenin imanı garanti denildiğine rastladın mı,böyle bi garantiyi parayla satın alabilecek olsan paha biçebilir misin?

40 dakika olayını yanlış anlamakta ısrar ediyorsun,
40 dakikada bütün iman hakikatlarını almıyor,

belki bir velinin seyri süluk ile uzun sürede öğrendiği BıR iman hakikatını 40 dakikada öğreniyor,

40 dakikada bir Said Nursi ya da bir ımam Rabbani olmuyor,40 dakikada imanını garanti altına da almıyor,40 dakikada iman hakikatı veya hakikatları öğreniyor,

  • Konuyu başlatan "Bazul_Eşheb"

Mesajlar: 100

Konum: Almanya

Meslek: talebe

Hobiler: okumak

  • Özel mesaj gönder

24

29.06.2004, 23:57

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

kimsenin imanı garanti denildiğine rastladın mı,böyle bi garantiyi parayla satın alabilecek olsan paha biçebilir misin?

40 dakika olayını yanlış anlamakta ısrar ediyorsun,
40 dakikada bütün iman hakikatlarını almıyor,

belki bir velinin seyri süluk ile uzun sürede öğrendiği BıR iman hakikatını 40 dakikada öğreniyor,

40 dakikada bir Said Nursi ya da bir ımam Rabbani olmuyor,40 dakikada imanını garanti altına da almıyor,40 dakikada iman hakikatı veya hakikatları öğreniyor,


Ya biraz acilalim bu konuda yoksa sakiz misali olacak bu.. Dostum anlatirmisin bir veli 40 günde veya senede neye ermis yani ögrendigi hakikat neymis...???
Biz tasavvufi eserlerden ve erbabindan anladigimiz bir mürid dervis eger kabiliyeti, ihlasi ve teslimiyeti kuvvetli olursa 40 günde zikrini dilinden ve kalbinden tüm azalarina yayip kesrette vahdeti bulur belki fenafillah bekabillh makamina ulasir azimli biri ise ve Rica'ül gayb erleri isterse kirklarin zümresine giriveri... yani benim ögrenmek istedigim Risalenin hangi bölümünü 40 dakikada okunursa kabiliyetli ve azimli ihlasli bir sakird o dervisin geldigi makamlara gelebilir dervis diyorum cünkü veli kul deyince benim aklima Muhiddin ibni Arabi Imam Rabbani Mevlana gibi mübarekler geliyor ve tabiki üstad Bediuzzaman da bunlarin zümresinden dir benim inancima göre ama üstad zaten kendisi bir cok Seyh efendiye intisabli, delilini vermistim Risale-i Nurdan.. yine yazayim

....Ezcümle, karyem (köyüm) Nurs'tur, merhume validemin (annemin) ismi Nuriye'dir, Nakşî üstadım Seyyid Nur Muhammed'dir, Kadirî üstadim Nureddin.....

Tamam üstad hazretleri otuz üç adet Sözler'i buyuruyor ama kim bunu 40 dakikada okur su günde ve anlar ve o makama erer???
Okuma süresi ayri tefekkür edip anlama süresimi ayri onu tam anlaymadim???

asagida daha ögrenmek istedigim konular vardi lütfen cevap isterim allah simdiden razi olsun bunlarin en önemlisi Üstad Hz. su sözü::

Tarikatte hissesi olmayan ve kalbi harekete gelmeyen, bir muhakkik âlim zat da olsa, şimdiki zındıkların desiselerine karşı kendini tam muhafaza etmesi müşkülleşmiştir.

buna aciklama yapin lütfen....

hürmetlerimle...
Aşksız derviş olmaz, olsa da o kimse derviş sayılmaz. Derviş'in sermayesi Aşk'tır, ilmi Aşk'tır, görgüsü Aşk'tır. Arzu ve istekleri de Aşk'tır. Derviş'in canı Aşk'tır, cananı Aşk'tır, bizzat kendisi Aşik'tır.. Ves-selam!...

25

30.06.2004, 00:17

Yahu 40 dakikada velinin kazandıklarını kazanmıyor,
belki 40 sene içinde velinin daha 40. senede gördüğü bir hakikat kazanılıyor,
veli belki daha pek çok hakikat görmüş,daha çok şey yaşamış,velinin 40 yıllık gayretinin hepsinin 40 dakikada verilip veli ile Nur şakirdini aynı seviyeye getirmiyor,

velilerin de seyri süluk ile gördükleri tahkiki iman dersi olarak veriliyor,
sadece tabiat risalesini oku,materyalistlere karşı ne müthiş bir cevap,Risale-i Nur gibi orjinal bir Kur'an tefsiri var mı,



illa veli olacaksan ol,seni tutan yok,bu Allah'ın bir lütfudur,dilediğine verir,

bizim meşrebimiz bu,
farzları yerine getirip,kebairden kaçmak,sünnete uymak,namazı tadil-i erkanla kılmak,namaz sonu tesbihat yapmak, Nurları okumak,Üstad ne anlatmak istemiş diye müzakere şeklinde okumak vs. vs.,

veli olacam diye bizi deli etme,
sen zaten bunları sevmek istemezsen biz sana zorla sevdiremeyiz,
sen tasavvuf yolunda ilerlemek istersen ayağına pranga vurup "amanin gitme bizi yannız bırakma" da demeyiz,sana köstek olmayız,

biz meşrebimizi anlatırız,sufiler meşrebini anlatır,X kişi de cüz'i iradesiye birini seçer,
bu kadar yahu,,


daha niye tartışıyoruz bunu,

26

30.06.2004, 09:00

Bazul_Eşhep kardeşim;

aslında Abdülkadir said kardeşim size gerekli cevapları vermiş;
ama nedense siz ısrar ediyorsunuz.

şimdi siz bizden "balın" tadını soruyorsunuz.

biz de "Bal şöyle tatlıdır, böyle tatlıdır" diye cevap veriyoruz ama nafile.
Siz hiç "bal" yemediğinizden bir türlü anlamıyorsunuz.

peki 40 dakika olayına gelelim:

görünen o ki size karşı iddialı konuşmak gerek:

evet bir 10. Söz insanı 40 dakikada Ahiret ve Haşir'e iman hakikatına çıkarır.
16. söz değil 40 dakika 20 dakiakada Allah'a iman haikatine çıkarır.
26.söz 40 dakiakada kadere iman haikatına çıkarır.
20.mektubun 10.kelimesi 20 dakikada Kadir isminin haikatine çıkarır.
daha buraya yüz tane örnek yazabilirm.

ama siz de haddinizi bilin.
siz bizim velilik test memurumuz değilsiniz


biz kendimizden değil Nurlardan bahsediyoruz.
evet işte meydan;
herkese de meydan okuyoruz:
Bu günkü tüm alimleri toplayın
eğer bir 10.sözün, bir 26.sözün, bir 29.sözün bir benzerini getirin.
işte o zaman konuşun.

Üstad ve tarikat konusunu başka yerde yazmıştım.
Üstadın yukarıya hem kadiri, hem de nakşi olduğunu söylemişsiniz.
doğrudur.

Üstad hem kadiri hem de nakşidir.
bu nedenle Kadiri ve Nakşi tarikatininin hakikatlerini Risale-i Nurda cem etmiştir.
artık daha tarikate ihtiyaç kalmamıştır.



saygılar

27

30.06.2004, 14:16

Üstad kime baglanayim, kimi kendimz mürsid edeyim derken bir rüya görür senin mürsidin Kur an olsun denmis.

Siz nasil üstad naksi ve kadiri diyebilirsiniz ?????????????

Üstasin dönemleri baska tabii...

Ama unutmayin üstadin mürsidi KURANDIR.

28

30.06.2004, 15:18

sanki ımam Rabbanî'nin ya da şah-ı Geylanî'nin değildi,

Üstad Kur'an 'ın söndürülemez bir güneş olduğunu bütün dünyaya göstermek istemiştir,

Kur'an ı okuyup onu kendine mürşid edinmeyen,ondan feyz almayan evliya olabilir mi?

  • Konuyu başlatan "Bazul_Eşheb"

Mesajlar: 100

Konum: Almanya

Meslek: talebe

Hobiler: okumak

  • Özel mesaj gönder

29

30.06.2004, 21:54

Yahu Kaedesler Sakirdler Nur talebeleri daha dogrusu sayin Abdulkadir Said ve ahmedsaid kardeslerim siz ya yazdiklarimi okumuyor yada okumak istemiyor yada anlamiyor yada anlamak istemiyorsunuz.. Ya valla Muftahulkuluuub kardesin bile yazilarini tam manasiyla cevap veremediniz oda bundan yakiniyordu.. siz ayni telden calmaya devam ediyorsunuz..

Bilader Risale-i Nur muazzam bir eser belki su asirda esi bulunmaz buna kimsenin karsi ciktigi yok... Ve bilmem 16. 26. Sözleri veya hangisini bilemiyorum karsi cikan yok onlar tabiki bir ateisti eger samimi sekilde önyargili olmadan okusa 40 dakikada biral beldi 1 saniyede imana gelir bundan süphem yok siz bunu anlamiyorsunuz... veya imani zayif olan bir mü'min bü sözleri okuyunca tabiki 40 dakikada hakiki imana gelir bundada hic süphem yok...

Ya ben degil sizler cikip yok tarikat kapanmis onlarin sadece isimleri var bilmem ehliyetli evliyalar yok 40 günde fenafillaha cikan bu devirde olamaz felan deyip duruyorsunuz...

Bende bunun üzerine bu sizin yorumunuz böyle seyler Risale-i Nur'un neresinde geciyor gösterin elinizi öpeyim diyorum anlamyiorsunuz..

Ben tam tersi 29. Mektubun 9 Kisimindan bir alinti yapip size bunun nedemek oldugunu sordum:::

Tarikatte hissesi olmayan ve kalbi harekete gelmeyen, bir muhakkik âlim zat da olsa, şimdiki zındıkların desiselerine karşı kendini tam muhafaza etmesi müşkülleşmiştir.

ama siz Bediuzzamanin bu yazisini hice sayip görmezlikten geliyorsunuzki yorum bile yapmiyorsunuz belki yapamiyorsunuz...???

Ya ben veli olmak degil hakkin rizasini kazanmak istiyorum bu bana yeter, ben burda test mest yapmiyorum sadece bazi konulari tartisiyorum
yok yok yani okumasak yutturacaksiniz bize sadece kendi yorumlarinizi ama malesef tutmuyor beyler..

Siz önce sordugum sorularimin tümüne cevap getirin görmezden gelmeyin...

Ben Risale-i Nur'u Bediuzzamani ve onun has talebelerini severim yaratandan ötürü....


hürmetlerimle....
Aşksız derviş olmaz, olsa da o kimse derviş sayılmaz. Derviş'in sermayesi Aşk'tır, ilmi Aşk'tır, görgüsü Aşk'tır. Arzu ve istekleri de Aşk'tır. Derviş'in canı Aşk'tır, cananı Aşk'tır, bizzat kendisi Aşik'tır.. Ves-selam!...

30

30.06.2004, 22:23

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""


bizim meşrebimiz bu,
farzları yerine getirip,kebairden kaçmak,sünnete uymak,namazı tadil-i erkanla kılmak,namaz sonu tesbihat yapmak, Nurları okumak,Üstad ne anlatmak istemiş diye müzakere şeklinde okumak vs. vs.,


Tarikatlerde aynen farzları yerine getirip,kebairden kaçmak,sünnete uymak,namazı tadil-i erkanla kılmak,gibi ibadetlerle mesgul oluyorlar,onlarda deyisik bir seyler yapmiyorlar,bu arada tesbihat ne demek yoksa üstadin nur talebelerine verdigi bir vird midir,Tarikat seyhlerinin Müridlerine verdigi gibi??

virdler tabiki deyisiktirler ..

bazul kardesin sordugu soruyu anlatirmisiniz su dört hatve ve kisa tarik hani tarik-i aczmendi bölümü yani bu soruya siz cevap vermeyipte kim verecek sizler Nurları okuyup ,Üstad ne anlatmak istemiş diye müzakere ediyorsunuz bu konuyu da muhakkak islemisinizdir öylemi???
derman arardim derdime derdim bana derman imis. burhan arardim aslima aslim bana burhan imis.

31

01.07.2004, 10:02

Alıntı

Tarikatte hissesi olmayan ve kalbi harekete gelmeyen, bir muhakkik âlim zat da olsa, şimdiki zındıkların desiselerine karşı kendini tam muhafaza etmesi müşkülleşmiştir.



29.Mektub'un 9.Kısımı olan yer

http://www.yeniasya.org.tr/index.asp?Sec…ktubat&Page=428


şöyle başlıyor;
"şu kısım, turuk-u velâyet hakkında olup Dokuz Telvihtir."
yani "şu kısım, velayet tarikatları hakkında olup dokuz izahtır."


bu 9 kısımı tamamen okursak iyi olur,





yukarıda alıntısını yaptığım yer Üçüncü Telvih kısmındadır,






Üçüncü Telvih'in başından alarak başlayalım dersimizi almaya;

yıldızlılar orjinal metin,kesik çizgililerde benim yazdıklarım da mevcut,



**********************************************************
Velâyet bir hüccet-i risalettir; tarikat bir bürhan-ı şeriattır. Çünkü risaletin tebliğ ettiği hakaik-i imaniyeyi, velâyet bir nevi şuhud-u kalbî ve zevk-i ruhanî ile aynelyakin derecesinde görür, tasdik eder. Onun tasdiki, risaletin hakkaniyetine katî bir hüccettir. şeriat ders verdiği ahkâmın hakaikini, tarikat zevkiyle, keşfiyle ve ondan istifadesiyle ve istifazasıyla o ahkâm-ı şeriatın hak olduğuna ve haktan geldiğine bir bürhan-ı bâhirdir. Evet, nasıl ki velâyet ve tarikat, risalet ve şeriatın hücceti ve delilidir; öyle de, ıslâmiyetin bir sırr-ı kemâli ve medar-ı envârı ve insaniyetin, ıslâmiyet sırrıyla bir maden-i terakkiyâtı ve bir menba-ı tefeyyüzâtıdır.
*****************************************************

-----
Çünkü risaletin tebliğ ettiği iman hakikatlerini, velayet bir nevi kalben görme,keşif ve ruhani zevk ile aynelyakin derecesinde görür, tasdik eder.

-------------------------------------
Bir açıklama hatırladığım kadarıyla,
ilmelyakin,aynelyakin,hakkelyakin şöyleydi,
bir yerden çıkan bir duman görürsünüz,dersiniz ki orada bir ateş yanıyor,
bu ilmelyakin,
yakına gidip ateşin yandığını görürsünüz bu da aynelyakin dir
iyice yaklaşıp ateşin yakmasını ve ateşi hissedersiniz, bu da hakkelyakin dir,

-----------------------------------


Onun tasdiki, risaletin hakkaniyetine katî bir hüccettir.şeriat ders verdiği hükümlerin hakaikini, tarikat zevkiyle, keşfiyle ve ondan istifadesiyle ve feyz almasıyla o şeriat hükümlerinin hak olduğuna ve haktan geldiğine bir ap açık bir delildir.


Evet, nasıl ki velâyet ve tarikat, peygamberlik ve şeriatın hücceti ve delilidir; öyle de, ıslâmiyetin bir mükemmellik sırrı ve nurlanma yeri (kaynağı,sebebi) ve insaniyetin, ıslâmiyet sırrıyla bir ilerleme kaynağı ve feyiz kaynağıdır.


***************************************
ışte bur sırr-ı azîmin bu derece ehemmiyetiyle beraber, bazı firak-ı dÂlle onun inkârı tarafına gitmişler. Kendileri mahrum kaldıkları o envardan başkalarının mahrumiyetine sebep olmuşlar. En ziyade medar-ı teessüf şudur ki:
****************************************

----------------------------
ışte bu büyük sırrın bu derece ehemmiyetiyle beraber, bazı firak-ı dâlle onu inkarı tarafına gitmişler.Kendileri mahrum kaldıkları o envardan başkalarının mahrumiyetine sebep olmuşlar.En ziyade teessüf sebebi şudur ki;
----------------------------
************************************
Ehl-i Sünnet ve Cemaatin bir kısım zâhirî uleması ve Ehl-i Sünnet ve Cemaate mensup bir kısım ehl-i siyaset gafil insanlar, ehl-i tarikatin içinde gördükleri bazı sû-i istimÂlâtı ve bir kısım hatîâtı bahane ederek, o hazine-i uzmâyı kapatmak, belki tahrip etmek ve bir nevi âb-ı hayatı dağıtan o kevser membaını kurutmak için çalışıyorlar. Halbuki eşyada kusursuz ve her ciheti hayırlı şeyler, meşrepler, meslekler az bulunur. AlâküllihÂl bazı kusurlar ve sû-i istimÂlât olacak. Çünkü ehil olmayanlar bir işe girseler, elbette sûiistimal ederler. Fakat Cenâb-ı Hak, âhirette muhasebe-i a’mÂl düsturuyla, adalet-i Rabbâniyesini, hasenat ve seyyiâtın muvazenesiyle gösteriyor. Yani, hasenat râcih ve ağır gelse mükâfatlandırır, kabul eder; seyyiat râcih gelse cezalandırır, reddeder. Hasenat ve seyyiâtın muvazenesi kemiyete bakmaz, keyfiyete bakar. Bazı olur, birtek hasene bin seyyiâta tereccuh eder, affettirir.
**************************************************

-----------------------------------------
Ehl-i Sünnet ve Cemaatin bir kısım görünen alimleri ve Ehl-i Sünnet ve Cemaate mensup bir kısım siyaset ehli (siyasete dalmış) gafil insanlar tarikat ehlinin içinde gördükleri bazı sû-i istimâlâtı ve bir kısım hataları bahane eder o en büyük hazineyi kapatmak,belki tahrip etmek ve bir nevi hayat suyu dağıtan o kevser membaını kurutmak için çalışıyorlar.
-*-*Allahû alem, burada üstad din adamı olup da evliyayı inkar eden,tarikati kötüleyen vs. gibi kişilerden dem vuruyor ki bunların bir çok örneğini görmüşsünüzdür.Biz tarikatı kötülemiyoruz,asla1!-*-*
Halbuki eşyada kusursuz ve her yönü hayırlı şeyler,meşrepler,meslekler az bulunur.ıster istemez bazı kusurlar ve kötüye kullanmalar,istismar olacak.Çünkü ehil olmayanlar bir işe girseler elbette sû-i istimal ederler.Fakat Cenab-ı Hak, ahırette amellerin değerlendirilmesi düsturuyla adalet-i Rabbaniyesini, hasenat (iyilikler) ve seyyiatın (işlenen kötülükler,günahlar) muvazenesi ( ölçülülük,dengeli olma ) ile gösteriyor.Yani, iyilikler üstün ve ağır gelse mükâfatlandırır, kabul eder;
kötülükler üstün gelse cezalandırır, reddeder.Hasenat ve seyyiatın muvazenesi ( dengesi ) kemiyete (nicelik ,sayı çokluğu) bakmaz, keyfiyete (durum,esas,iç yüz,bir şeyin nasıl olduğu,kalite) bakar.Bazı olur, bir tek hasene bir seyyiâta tereccuh (racih eder,üstünlük eder) eder, affettirir.
*-*Meselâ namazından çalan bir adamla düzgün kılan adam arasında fark olur,ikisi de 1000 rekat namaz kılsa sayıdan değil içinden,içindeki kaliteden dolayı düzgün kılan adam daha çok sevap alır şeklinde anladım ben.*-*
--------------------------------------------------

*********************************************
Madem adalet-i ılâhiye böyle hükmeder ve hakikat dahi bunu hak görür. Tarikat, yani Sünnet-i Seniyye dairesinde tarikatin hasenâtı seyyiâtına katiyen müreccah olduğuna delil, ehl-i tarikat, ehl-i dalÂletin hücumu zamanında imanlarını muhafaza etmesidir. Âdi bir samimî ehl-i tarikat, sûrî, zâhirî bir mütefenninden daha ziyade kendini muhafaza eder. O zevk-i tarikat vasıtasıyla ve o muhabbet-i evliya cihetiyle imanını kurtarır. Kebâirle fâsık olur, fakat kâfir olmaz, kolaylıkla zındıkaya sokulmaz. şedit bir muhabbet ve metin bir itikadla aktab kabul ettiği bir silsile-i meşâyihi, onun nazarında hiçbir kuvvet çürütemez. Çürütmediği için, onlardan itimadını kesemez. Onlardan itimadı kesilmezse, zındıkaya giremez. Tarikatte hissesi olmayan ve kalbi harekete gelmeyen, bir muhakkik Âlim zat da olsa, şimdiki zındıkların desiselerine karşı kendini tam muhafaza etmesi müşkülleşmiştir.
*****************************************************

------------------------------
Madem ılahi adalet böyle hükmeder ve hakikat dahi bunu hak görür.Tarikat, yani Sünnet-i Seniyye dairesinde tarikatin hasenatı seyyiatına katiyen üstün olduğuna delil, ehl-i tarikat, ehl-i dalaletin hücumu zamanında imanlarını muhafaza etmesidir.O tarikat zevki vasıtasıyla ve o evliya muhabbeti yönüyle imanı kurtarır. (*-*-*-Risale-i Nur da zevk verir ve Üstad'la muhabbet gibidir,keşke yaşasaydı da görebilseydik*-*-*-) .Büyük günahlarla günahkâr olur fakat kafir olmaz, kolaylıka zındıkaya sokulmaz.şiddetli bir muhabbet ve metin bir itikad ile kutublar kabul ettiği bir şeyhler silsileri, onun nazarında hiçbir kuvvet çürütemez.Çürütmediği için, onlardan itimadını kesemez.Onlardan itimadı kesilmezse, zındıkaya giremez.***Tarikatte hissesi olmayan ve kalbi harekete gelmeyen, bir muhakkik (hakikatı arayıp bulan,bir şeyi inceleyip vakıf olan) bir âlim zat da olsa, şimdiki zındıkların desiselerine karşı kendini TAM muhafaza etmesi müşkülleşmiştir.
-------------------------------

Buraya kadar anlıyoruz ki, evliya sohbetleri ve tarikat, insana bir zevk verir ki başka zevklere benzemez,insana keşif verir,
Allah'ın bildirdiklerini kalben tasdik eder bu güzellikleri görerek,der ki "bu gerçekleri ben gördüm (aynelyakin) ,bunun bir esası var,bu haktır,bunu tasdik ediyorum, eğer Allah'ın bildirdikleri hak olmasaydı böyle olmazdı "

Önceki attığım mesajların birinde ise bununla ilgili yazmıştım, eskiden dehriler (Allah yoktur diyenler) bu kadar çok değildi, diğer din mensupları vardı, adeta kendileri birer çekici meyve,bir güzellik hükmünde olan ımam Rabbanî,şah-ı Nakşibend,şah-ı Geylanî (k.s.) gibi zatlar ıslam'ın hak olduğunu kendileri yaşayıp,güzelliklerini dışarıya yansıtarak gösteriyorlardı,bu hakikatlere kavuşamayan diğer din mensupları ise bu güzelliklere sahip değildi, Allah'ın oğlu vardır diyen ya da taşa,ateşe tapanlardan böyle bir şey bekleyemezsiniz zaten.Diğer din mensublarına karşı bu büyük velilerin güzellikleri ıslam'ın hak din,Hz.Muhammed-i Arabi aleyhissâlâtü vesselâm ın hak peygamber olduğuna dair bir delil,vesika,bir bürhan,huccet di.Yine Peygamberimizin (a.s.m.) risaletini red edecek kadar kalbi katı insanlar olduğu gibi evliyanın bu güzelliklerini de inkâr eden olmuştur eski zamanda.Güzelliği ve hakkı arayan gayr-i müslimler bu mübarek insanları görüyor, bir arının güzel,canlı renkli bir meyveyi,bir çiceği görünce etkilendiği gibi etkileniyorlardı.Bir çok Yahudi ve Hrıstiyan Kadirîlerin ruhaniyetinden etkilenerek müslüman da olmuştur.

Tarikatte hissesi olmayan ve kalbi harekete gelmeyenden anlatılan benim anladığım şudur ki "Zikirden,feyzden,yani bahsettiğimiz bu tasdikten hissesi olmayan,kalbinde hareketlenmeler bulunmayan,sadece ilim sahibi kişiler (ilmelyakin) imanını muhafazada zor durumdadır.Kalbiyle hakkı tasdik etmediği,keşfetmediği için kafirlerin taarruzlarında sarsıntılar yaşayabilir."

Tarikatler,Risale-i Nur talebeleri hedefleri aynı, Allah'ın rızası, kalbin nurlanması,
*** ama bu devirde kâfirler (kafir olmayanlar da dahil) hiç düşünmeden rahatlıkla evliyayı,kerameti red edebilir.Bu kalbî hareket ve feyzi,keşfi ise yaşamayan bilemez,kafirlerin ise bunu yaşaması için zaten müslüman olması ve bu yolda gayret sarfetmesi lazım gelir.

Ama Allah yoktur diyen Peygamberimize türlü çamur atan kişilere Risale-i Nur adeta birer balyoz gibi darbeler indirerek bütün iddialarını darma duman etmektedir.Risale-i Nur'un bir yönü de insanları küfre çağıranlara müthiş bir cevap olmasıdır.Kur'an uydurma diyenleri (25.Söz) , Peygamberimiz (a.s.m.) şarlatan,sahte peygamber diyenleri (19.Mektub), Allah yok diyenleri (23.Lem'a) medar-ı itiraz bırakmadan susturması, iddialarını dağıtması kâle alınmayacak şeyler değildir.Zaten 6000 küsur sayfa Risale-i Nur'da bir çok şeye değinilmiştir.Zaten Risale-i Nur bir veli-i azim 'in sohbeti hükmündedir.Bunları okuyanın kalbi harekete gelir,bu kalbi hareketten hissesi olur.Zaten Üstad'ın talebelere vermiş olduğu evrad ve ezkarı vardır.
Hizb'ün-Nuriye adlı zikir kitabını bir açıp bakmanızı tavsiye ederim.Yasin,Mülk suresi gibi sureler, Cevşen'ül-Kebir, şah-ı Nakşıbend'in Evrad-ı Kudsiyesi gibi dualar,münacatlar vardır ki bunları en azından, 1 hafta sürede ihlas,gayret ve Allah'a yönelişle bitiren kişinin kalbinin çatlayacak derecede harekete gelmesi mümkündür.ısteyen sadece Cevşeni okusun,ne müthiş bir dua,bir Evrad-ı Kudsiye yi okusun ne müthiş bir münacat, Yasin,Mülk okusun, kalbi ve mezarı nurlansın, bu duaların ve surelerin sevabını Peygamberlere,Peygamberimize,alîne ve eshabına,evliyaullaha,salih kullara,mü'min ve müslüman erkek ve kadınlara,ana babasına hediye etsin.Hem kalbi hareketlensin,hem sevabından bir çok kişiyi hissedar etsin.Peygamberlerin,evliyanın ve mübarek insanların duasını alsın.
Risale-i Nur'u okuyarak tahkiki iman dersi alsın.Koca külliyatta Kur'an ve sünnete aykırı bir şey yoktur, aksine Risale-i Nur bunların tefsiridir,bunlara uygundur.



****************************
Bir ¸ey daha var ki: Daire-i takvâdan hariç, belki daire-i ıslâmiyetten hariç bir suret almış bazı meşreplerin ve tarikat namını haksız olarak kendine takanların seyyiâtıyla tarikat mahkûm olmaz. Tarikatin dinî ve uhrevî ve ruhanî çok mühim ve ulvî neticelerinden sarf-ı nazar, yalnız Âlem-i ıslâm içindeki kudsî bir rabıta olan uhuvvetin inkişafına ve inbisatına en birinci, tesirli ve hararetli vasıta tarikatler olduğu gibi, Âlem-i küfrün ve siyaset-i Hıristiyaniyenin, nur-u ıslâmiyeti söndürmek için müthiş hücumlarına karşı dahi, üç mühim ve sarsılmaz kale-i ıslâmiyeden bir kalesidir. Merkez-i hilâfet olan ıstanbul’u beş yüz elli sene bütün Âlem-i Hıristiyaniyenin karşısında muhafaza ettiren, ıstanbul’da beş yüz yerde fışkıran envâr-ı tevhid ve o merkez-i ıslâmiyedeki ehl-i imanın mühim bir nokta-i istinadı, o büyük camilerin arkalarındaki tekkelerde Allah Allah diyenlerin kuvvet-i imaniyeleri ve marifet-i ılâhiyeden gelen bir muhabbet-i ruhaniye ile cûş u huruşlarıdır.
ışte, ey akılsız hamiyetfuruşlar ve sahtekâr milliyetperverler! Tarikatin, hayat-ı içtimaiyenizde bu hasenesini çürütecek hangi seyyiatlardır, söyleyiniz.
*******************************

--------------------------------
Bir ¸ey daha var ki: Daire-i takvadan hariç,belki daire-i ıslâmiyetten hariç bir suret almış bazı meşreplerin ve tarikat namını haksız olarak kendine takanların (sahte şeyhler,örnek bkz;ıskender Evranasoğlu) seyyiatıyla tarikat mahkum olmaz.Tarikatın dini ve uhrevi ve ruhani çok mühim ve ulvi neticelerinden nazardan (görünmeden) uzak, yalnız ıslam alemi içindeki kudsi bir rabıta olan uhuvvetin inkişafına ve inbisatına (genişleme) en birinci, tesirli ve hararetli vasıta tarikatler olduğu gibi, küfür aleminin ve Hrıstiyan siyasetinin, ıslamiyetin nurunu söndürmek için müthiş hücumlarına karşı dahi, üç mühim ve sarsılmaz kale-i ıslamiye den bir kalesidir.
*-*-*-*Hrıstiyanlar ve Yahudiler de kafirdir*-*-*-* ıslam düşmanı nice ehl-i kitabın taarruzuna karşı tarikatler güzellikleriyle karşı koymuştur.ışte bu tarikat ehlinin güzellikleri ıslamın hak olduğuna bir delildir, biz de bir Yaratıcı'ya inanıyoruz diyen ve sırf çamur atan,bu güzelliklere sahip olamayan gayr-i müslimler bu güzellikler kendinde olmadığı için susmak zorundadır.ıftira ettiği gibi çirkinlikleri de barındırmaktadır ama bu güzelliklere sahip değildir.

Ama şimdiki Allah'ı inkar edenlerin niyeti daha önce anlatmaya çalıştığım gibi bu güzelliklerden istifade değil,yani niyet üzüm yemek değil bağcıyı dövmek.*-*-*-*

Merkez-i hilâfet olan ıstanbul’u beş yüz elli sene bütün âlem-i Hıristiyaniyenin karşısında muhafaza ettiren,ıstanbul’da beş yüz yerde fışkıran envâr-ı tevhid ve o merkez-i ıslâmiyedeki ehl-i imanın mühim bir nokta-i istinadı,o büyük camilerin arkalarındaki tekkelerde Allah Allah diyenlerin kuvvet-i imaniyeleri ve marifet-i ılâhiyeden gelen bir muhabbet-i ruhaniye ile cûş u huruşlarıdır.
ışte, ey akılsız hamiyetfuruşlar ve sahtekâr milliyetperverler! Tarikatin, hayat-ı içtimaiyenizde bu hasenesini çürütecek hangi seyyiatlardır, söyleyiniz.

Yukarıdaki Üçüncü Telvih'in son paragrafını okuduğunuz da da görüyorsunuz ki Nasaralıların hücumlarına karşı ıslamiyetin hak olduğunu tasdik edip güzelliklerine mazhar olan veliler karşı koymuştur.Tarikatın bu güzelliklerinin çürütülemez olduğunu Üstad belirtmiştir.

---------------------------------





Evet görüyoruz ki, tarikatın faydası büyüktür, ama şimdi düşman Nasaralılar ya da dessas Yahudilerden çok Allah'ı inkâr eden kişilerdir,bu kadar inkişaf etmiş bir ıslam'a mensup bir insan bundan sonra Nasaralı ya da Yahudi olmaz (bazı ahmak ve cahiller müstesna) ,olsa olsa Allah'ı inkâr eder, çünkü ıslamiyetteki güzellikler diğer dinlerde yok.
Tarikat ise kalbi keşif ve feyzdir,bu feyzi almak için bu yolda gayret sarf etmek gerekmektedir ki Allah'ı inkar edenler ne bu gayreti gösterir,ne müslüman olur.Kerameti,evliyayı ve bu feyzi,ruhaniyeti red eder.Madde bataklığına düşer.
Üstad ise "Başkalarının boğazına kadar battığı madde bataklığı topuğumu dahi geçememiştir" demiştir.

Risale-i Nur ve Üstad'ın verdiği evrad ve ezkar (Hizb'ün-Nuriye),
adeta ıslam'a hücum eden ve Allah'ı ve Rasulünü (a.s.m.) inkar edenlere karşı bir tarikat gibidir ama metodu ve yolu farklıdır,



Sonuçta her iki yolda da amaç Allah rızası,ama hizmet metodu farklıdır,evliyanın sohbeti feyz ve Marifetullah olabilir,çok güzeldir,buna çirkin denemez ama Allah'ı inkâr edenlerin niyeti güzellikleri bulmak değil kendilerini bağlayan iplerden kurtulmaktır.

Materyalizmin başaldığı yıllara bakarsanız filozofların ahlakı reddettiği,bunu insanların uydurduğunu söylediğini bir çoklarında görürsünüz,yani kendilerini sınırlayan şeyleri yıkmak amaçlarıdır.



şimdilik bu kadar yazıyorum, isterseniz müzakerelere devam ederiz,


Allah hakkı gördüğü zaman tabi olmayı cümlemize nasip eylesin..
(bunu nefsime de söylüyorum, size bir taş atmam yoktur),




Bir zeyldir;

Allahû alem,
en doğrusunu Allah bilir,

eğer şimdi küfr-ü mutlak denen Allah'ı inkâr gibi insanların imanını tehdit eden şey bulunmasaydı,sadece diğer din mensubları olsaydı, hizmet tarzı farklı olurdu,bu sefer ağırlık onların cephesinden gelecek taarruzlara karşı olurdu,
Zaten Üstad bu yüzden "Mevlana benim zamanımda gelse Risale-i Nur'u, ben onun zamanında gelsem Mesnevi'yi yazardım" demiş,ben bunu anlıyorum,



ıslam haktır, ayeti hatırlarsınız ;
Isra Suresi 81. Ayet Yine de ki: hak geldi; bâtıl yıkılıp gitti. Zaten bâtıl yıkılmaya mahkumdur.

Hrıstiyan,Yahudi ve diğer din mensublarının din taassubu ile maddecilik bataklığı aynı şeyler değildir,


dediğim gibi Allah'ın varlığını inkar olmasaydı, belki o zaman Üstad dahil hepimiz ehl-i tarik olurduk,
en doğrusunu Allah bilir,
biz O'nun öğrettiğinden başkasını bilmeyiz,O'nu bütün eksiklerden uzak biliriz,

32

04.07.2004, 10:10

Allah razı olsun, Süleman Kösmene ağabey bugün Hizb'ün-Nuriye hakkında yazmış,

http://www.yeniasya.com.tr/2004/07/04/yazarlar/suleymankosmene.htm



Hizbü’l-Envâri’l-Hakâikı’n-Nûriye




Zonguldak’tan Serhat Taşkıran: “Büyük Cevşen’de yer alan bölümler nelerdir? Bu bölümler ne zaman, hangi sıklıkla ve nasıl okunmalıdır? Hangi dertlere şifâdır?”

Büyük Cevşen adıyla bilinen Hizbü’l-Envâri’l-Hakâikı’n-Nûriye, Nûr hakîkatlerinden bir nurânî duâlar demetini bir araya toplayan bir duâ mecmuâsıdır. Üstad Hazretleri burada bulunan duâ, vird ve münâcâtları her gün akşam namazı ile sabah namazı arasında okurdu. Hizbü’l-Envâri’l-Hakâikı’n-Nûriye’yi, Üstad Hazretlerinin gece hayatını özetleyen ve tanımlayan münâcât ağı olarak görmek mümkün.

Hizbü’l-Envâri’l-Hakâikı’n-Nûriye bazı kuvvetli Kur’ân Sûreleri ile başlıyor. Bunlar: Yâsîn Sûresi, Fetih Sûresi, Rahmân Sûresi, Haşir Sûresinin son beş âyeti, Mülk Sûresi, Nebe’ Sûresi ve Bakara Sûresinin son iki âyeti olan Âmene’r-Resûlü. Ardından Kur’ân Sûreleri için bir duâ yer alıyor. Bu duâda, Kur’ân hakkı ve Kendisine Kur’ân indirilen Peygamber Efendimizin (asm) hakkı için Allah’ın kalplerimizi Kur’ân nuruyla nurlandırması, Kur’ân’ı her derdimize şifâ kılması, Kur’ân’ı hayatımızda ve öldükten sonra bize dost kılması, dünyada bizi Kur’ân’a yakın, kabirde dost, kıyâmette şefaatçi, sırat üzerinde yol gösterici nur, ateşe karşı perde ve örtü, Cennette arkadaş ve bütün hayırlar ve salih ameller için delil ve rehber kılması isteniyor. Ardından kendisine Kur’ân indirilen Peygamber Efendimiz’e (asm), ve O’nun (asm) şerefli âl ve ashabına salatü selam getiriliyor.

Hizbü’l-Envâri’l-Hakâikı’n-Nûriye’de Kur’ân Sûrelerinden sonra yer alan münâcâtlar sırayla şöyledir:

Cevşenü’l-Kebîr: Büyük Evliyâullahın bildikleri ve husûsî dâirelerinde dâimâ okudukları Allah’ın isimleriyle ilmek ilmek örülmüş bir büyük ve misilsiz duâ hazinesi olan Cevşenü’l- Kebîr’i Bedîüzzaman Hazretleri sürekli okumuş ve talebelerine tavsiye etmiştir. Cevşenü’l-Kebîr ile ilgili olarak Üstad Hazretlerinin notu şudur: “Hazret-i Peygamber Sallallahü Aleyhi Veselleme Cebrâil Aleyhisselâmın vahiy ile getirdiği ve ‘Zırhı çıkar, bunu oku!’ dediği gâyet yüksek ve çok kıymettâr bir münâcât-ı Peygamberîdir ki, Zeyne’l-Âbidîn radıyallahi anhdan tevâtürle rivâyet edilmiştir.”1

Evrâd-ı Kudsiye: Her türlü dert ve sıkıntılarımızda bizim Allah’a karşı olan tavrımızda bize tam bir kul hüviyeti kazandıran ve bizi Allah’a yakın kılan Nakşibendî Hazretlerine âit çok kuvvetli ve tesirli bir duâdır. Üstad Hazretleri bu duâyı, bir salavat-ı şerîfe demeti olan Delâli’n-Nûr’un ortasında okurdu. Evrad-ı Kudsiye ile ilgili olarak Üstad Bedîüzzaman Hazretlerinin düştüğü notu buraya aynen alıyoruz: “şâh-ı Nakşıbend’in kudsî bir evrâdıdır ki, Hazret-i Peygamber Aleyhissalatü Vesselâmdan âlem-i mânâda ders almış.”2

Delâli’n-Nûr: Delâil-i Hayrat adıyla büyük evliyâullah tarafından zenginleştirilerek tertip edilen ve okuna gelen çok kuvvetli bir salavat-ı şerîfenin Üstad Bedîüzzaman tarafından yeniden düzenlenmiş ve zenginleştirilmiş şeklidir. ıçinde hemen her salavattan sonra büyük dertlerimizin devâsı, Allah’tan yüksek dereceler ve makamlar istenir, dünyevî ve uhrevî bütün âfetlerden ve musîbetlerden Allah’a sığınılır, bütün ihtiyaçlarımızın karşılanması, bütün günahlardan arınmamız ve bütün hayırlara ulaşmamız duânın ilerleyen satırlarında istenir. Üstad Bedîüzzaman Hazretleri bu büyük salavât metninin adını Delâli’n-Nûr koyarak kendisine ve talebelerine husûsî bir vird yapmıştır.

Sekîne: Bu duâ Hazret-i Ali’den (ra) rivâyet edilmiştir. Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl ve Kuddûs isimlerini işleyen on dokuz âyet cümlesinden ibârettir. Âyetler on dokuzar harfle alınmıştır. Sekîne duâsı Üstad Bedîüzzaman’ın tavsiyesi ile “On dokuz defa okunur.” Üstad Hazretleri tarafından özellikle âhir zaman fitneleri karşısında mânevî bir kalkan hükmünde görülmüş ve okunmuştur. Okuyan kimse mânevî bir huzur ve sekînet hali bulur, Allah’ın izniyle korku ve endîşelerden kurtulur.

Münâcât-ı Veyse’l-Karânî: Veysel Karânî Hazretlerinin çok kuvvetli bir duâsıdır. Bu münâcât, Risâle-i Nûr’un önemle işlediği “acz, fakr, şefkat ve tefekkür” mesleğine uygun duâ cümlelerinden meydana geliyor. Üstad Bedîüzzaman dâimî bir vird olarak kabul etmiş, kendisi dâimâ okumuş ve talebelerine de tavsiye etmiştir.

Duâ-i Tercümân-ı ısm-i Azam: Bu duânın aslı vahiyle Peygamber Efendimiz’e (asm) hediye edilmiştir. Allah’ın isimleri şefaatçi kılınarak Cehennem azabından Allah’a sığınmamızı sağlayan bir duâdır. Üstad Bedîüzzaman Hazretleri sabah ve ikindi namazlarından sonra okunacak şekilde Namaz Tesbihatına almıştır.

Duâ-i ısm-i Azam: Allah’ın isimlerinden bir demet olup, aslı vahiy ile Peygamber Efendimiz’e (asm) bildirilmiştir. Üstad hazretleri bu duâyı öğle, akşam ve yatsı namazlarının Namaz Tesbihatına dahil etmiştir.

Münâcâtü’l-Kur’ân: Bu duâ Hazret-i Osman’ın (ra) her bir Kur’ân Sûresinin çok önemli vurgularını bir duâ cümlesi haline getirerek tertip ettiği bir münâcâttır. Hazret-i Ali (ra) tarafından rivâyet edilmiştir.

Tahmîdiye: Sekîne’de geçen Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl ve Kuddûs isimleri esas alınarak, bu isimlerin duâ makamında bir tefekkür dersi mahiyetinde Üstad Bedîüzzaman hazretlerinin tertip ettiği bir duâdır. Maddî ve mânevî bütün hastalıklar esnasında Allah rızâsı için okunur. Çok kuvvetlidir.

Hulâsatu’l-Hulâsa: Bir tevhid dersi olan Âyetü’l-Kübrâ Risâlesi ile bir tefekkür münâcâtı olan Hizb-i Ekber-i Nûrî’nin özü olarak Otuz Üç Tevhid Kelimesinin bir özeti mahiyetinde bizzat Hazret-i Üstad tarafından tertip edilen bir tefekkür münâcâtıdır.

Tazarrû ve Niyaz: Burada yer alan duâlar Üstad Bedîüzzaman’ın Eski Saîd’den Yeni Saîd dönemine geçtikleri esnada yaptıkları münâcâtlardır.

Cenâb-ı Hak duâ ve niyazlarımızı kabul buyursun. Âmîn...

Dipnotlar:

1- Hizbü’l-Envâri’l-Hakâikı’n-Nûriye, s. 30

2- Hizbü’l-Envâri’l-Hakâikı’n-Nûriye, s. 76

04.07.2004

















--------------------------------------
Salavatı şerifleri "Delail-i Hayrat" adında toplayan Seyyid Süleyman Cezuli (k.s.) hazretleridir,




Mübarek zatın türbesinin resmi yukarıda,

sayfasında bakmak isteyen için
http://www.sufism.20m.com/resim2.htm







Seyyid Süleyman Cezuli (k.s.) hazretleri hakkında bir de hikaye var;
kitabı derlemesinin sebebi olarak anlatılır,o da şudur;

Gece olunca hanımı kaybolurdu.Bunun üzerine hanımına dedi ki : "Sen her gece kaybolup nereye gidiyorsun?"

Hanımı : "Ben her gece Medine-i Münevvere'ye Cenab-ı Peygamberi ziyaret etmeye gidiyorum" dedi.

Kocası : "Bu dereceyi ne ile kazandın ?" diye sordu.

Hanımı : "Bir salavat-ı şerife vardır.Ona devam etmem sayesinde bu dereceye nail oldum" dedi.

Kocası: "O salavat-ı şerifeyi bana öğret" dedi.

Hanımı : "Bunu öğretmeye izin yoktur." deyince Süleyman Cezûlî Hazretleri gayrete geldi, kitaplardaki ve dünyanın her tarafında okunan salavat-ı şerifeleri toplayıp "Delâil-i şerif (Hayrat)" isimli eserine yazdı.Sonra bu kitabı hanımının önünde okumaya başladı.

Aşağıdaki salavat-ı şerifeyi okumaya başlayınca hanımı kendini tutamayarak gülümsedi:

Allahümme salli alâ rûhı seyyidinâ Muhammedin fil ervâh,*
Allahümme salli ala cesesi seyyidina Muhammedin fil ecsâd,*
Allahümme salli alâ kabri seyyidinâ Muhammedin fil kubûr,*
Allahümme eblığ rûha seyyidinâ Muhammedin minnî tehıyyeten ve sâlâten ve selâmâ*

Manası:
Allah'ım ! Ruhlar içerisinde Efendimiz Muhammed'in ruhuna salat eyle!
Allah'ım ! Vücutlar arasında Efendimiz Muhammed'in cesedine salat eyle!
Allah'ım ! Kabirler içinde Efendimiz Muhammed'in kabrine salat eyle!
Allah'ım ! Efendimiz Muhammed'in ruhuna benden selâm,salat ve esenlikler ulaştır.

---
Bunun üzerine hanımının bu salavat-ı şerife ile o yüce makama ulaştığını anladı.


Camide bir amcanın çıkarıp aniden bana hediye ettiği "Salavat-ı şerifeler'in Esrarı,Hikmeti ve Fazileti" adlı Arif Pamuk'un yazdığı kitaptan alıntıdır,

33

08.08.2004, 17:03

Sadece ilk yazılan mesajı okudum..

Daha önceden de bir yerlerde duymuştum: "Bediuzzaman tarikatçılara yapılan baskılar nedeniyle bu zaman tarikat zamanı değil" demiş.... Gülüp geçmiştim...

Yani bunu söyleyen adamın aklından zoru vardır... Bediuzzaman'ı tanımıyor demektir.. Tanımadığınız bir şahsın fikirleri hakkında yorum yapmak da doğru değildir... Çünkü neticede yanlış olacaktır.... Burada olduğu gibi..

  • Konuyu başlatan "Bazul_Eşheb"

Mesajlar: 100

Konum: Almanya

Meslek: talebe

Hobiler: okumak

  • Özel mesaj gönder

34

08.08.2004, 18:22

Alıntı sahibi ""emr""

Sadece ilk yazılan mesajı okudum..

Daha önceden de bir yerlerde duymuştum: "Bediuzzaman tarikatçılara yapılan baskılar nedeniyle bu zaman tarikat zamanı değil" demiş.... Gülüp geçmiştim...

Yani bunu söyleyen adamın aklından zoru vardır... Bediuzzaman'ı tanımıyor demektir.. Tanımadığınız bir şahsın fikirleri hakkında yorum yapmak da doğru değildir... Çünkü neticede yanlış olacaktır.... Burada olduğu gibi..


Bediuzzaman sizin maliniz degil sen nekadar taniyorsan a aklindan zorunu var diyen adam da o kadar taniyor... Sen Bediuzzamani anca ilmin kadar taniyabilirsin ilmin filmin ne kardes ama o aklindan zorunu olan adamin arkasindan bir kitle geliyor.. senin arkandan kim geliyor onu bilmek istiyorum...

yani yorumunlarinla burda kimseyi hakaret etmeye hakkin yok bu hakki sana kim ve nasil veriyor... bu arada herseye gülüp gecme cünkü hayatinda cok zorluk cekersin....

hürmetlerimle...
Aşksız derviş olmaz, olsa da o kimse derviş sayılmaz. Derviş'in sermayesi Aşk'tır, ilmi Aşk'tır, görgüsü Aşk'tır. Arzu ve istekleri de Aşk'tır. Derviş'in canı Aşk'tır, cananı Aşk'tır, bizzat kendisi Aşik'tır.. Ves-selam!...

35

08.08.2004, 18:27

ılk mesajınızı daha dikkatli okumalıymışım... Bu sözü Fetullah Hoca'nın söylediğini daha yeni idrak ettim... Kusura bakılmasın...

barish

Orta Düzey

Mesajlar: 387

Konum: USA

Meslek: PHD ogrencisi

Hobiler: Risale, Pirlanta, Matematik

  • Özel mesaj gönder

36

17.08.2004, 00:51

onemli buldugum bir kac tesbit

.
Selam kardeslerim
bir kac onemli buldugum tespiti sizlerle paylasmak istedim. Ben amerika da yasiyorum ve burada gozlemlerim de oldu bu konu da.

1. Tasavvuf ile tarikat tam olarak ortusmezler. Ornek ister isek buna ustadin 1. sozun sonuna ekledigi bir marifetullah dersi koyulabilir. O ders bir hakikat dersi olmakla birlikte tasavvuftan hissesi olmayan onu anlamakta gucluk ceker.

2. devrin tarikat devri olmamasinin en buyuk hikmetlerinden birisi sudur ki: Tarikat ehli bir seyhe baglanir ve o seyhin ona gosterdigi yolda ilerler. Tahrip kolay, tamir zor olmasi sirrinca seyhe atilan bir camur onun talebesinin ona baglanmasini kolayca engeller ve bu da sonuc olarak seyhden "Sevmek=Vedud" sifatinin yoluyla beslenen muridin sevgisizlikten gelen bir mahrum kalamasina yol acar. Lakin Ustad hep kendisini ikinci plana itip Nurlari one cikarmistir. yoksa ustada atilan onca iftiraya ragmen bu olmasa idi ogun icin Nurlar okadar basarili olurmuydu diye sorarim. Bunu merak eden nurpenceresi.org sayfasinda Vahsi Saban abimizin sohbeti dinlemesi yeterli. [Hatirliyorum: H. Efendide ayni sekilde biryerde "bugun ben birakip gitsem ve ya Allah muhafaza soylediklerimin aksini soylemeye baslasam sizler dogru bildiginiz bu yolda ilerlemelisiniz" diyor. baska bir yerde de "Eger birakip gidersem boynuma tasma takip suruyerek beni geri getirin" diyor]. Ayrica Risalelerde okuyanin kalbini doyurma yontemi de biraz farklidir. Aklin suzgecinden gecirme diye soyleyebilecegimiz "ismi Hakimin" bir cilvesi vardir. Lakin bu tarikatta boyle degildir. O yuzden tarikat ehlinin seyhe kendileri tahkiki iman edinene kadar muhtac olmasi bundandir denilebilr.

3. Tasavvufun ve tartikatin ayrildigi nokta burda yatar. Ustad tarikat ehli degildir. Lakin o bir Tasavvuf deryasidir. Sadece Peygamber efendimize SAV koydugu o isimler(Yaver-i Ekrem, Sultan- ZiSan, .....) onun bu yonunu gosterir. bu yuzdendir ki ustadi safi mantik gosterenler yanildigi gibi, onu tarikat ehli gosterenler de yaniliyorlar.

Simdi bu zaviyeden bakinca tarikatlarin gerekliligi meselesi daha iyi anlasilir.

4. Bir de ulkemiz de bir olay olmustur. bu fazla anlatilmaz ama cok orjinaldir.

Bir sehirde sakirtlerle, ehli tarik arasinda belli bir gerginlik olusur. Sebep ehli tarik kardeslerin sakirtlerin yaptiklarindan haz almiyor olusudur. Sonra bunu bu sakirtlerin[malum sakirt kardesler degisik hocalarimiza itibar edebiliryorlar ki bu normaldir] takip ettikleri hocamiza iletmesi sonucu hocamiz gider ve ehli tarik kardeslerimizin seyhi ile konusur. Sonra Seyhin muridlere soyledigi sozler cok manidardir. :

"Bizler Peygamber efendimizin SAV Velayet yonunu temsil ediyoruz. O kardeslerimiz de Risalet yonunu temsil ediyorlar. Onlarla nizaa girmeyiniz"

5. Amerika da benim sahit oldugum sey sudur. Islam sevgiden mahrum bir din olarak gorulmektedir. bunda medyanin etkisi, Muslumanlarin hallerinin etkisi (dunyanin 4 tarafinda) ve onlarin Islami anlatma sekillerinin etkisi vardir. Ama sahit oldugum bir sey var ki o da su: "Burada her sehirde bir Tarikat grubu vardir. bunlar Musluman bile olmayan amerikalilarla beraber sehadeti zikir olarak cekerler, ezan okur, zikir cekerler. Seyhlerine cok baglanirlar. seyhleri de onlarin iclerinden yeterli olgunluga gelenelere (artik senin musluman olman lazim) der".

Bu cok garip bir durumdur. Ama bunun verdigi en onemli sey sudur. Dunyaya hizmet goturecek erlerin sadece safi mantiklari yetmez. Onlarda tasavvufun ve sevginin iyi anlasilmasi sarttir. Muhabbet sartttir. Sevgi sarttir. O yuzden onlar sevgi de de birer zirve olmalidir. O yuzden H.Efendinin de dunyaya hitap etmesi hasebi ile sevgiyi ve tasavvufu biraz onde tutmasi cok manidardir. Bir de bugun nurlari okuyan bazi kardeslerin (benim gibi nefis duskunlerinin) kemmiyete takilmis olmalari cok buyuk tahripler yapmaktadir. Bu da onun tasavvufi konusmasinin ayri bir hikmetidir.

hurmetler
barish
"Arkadas, gel bana bu Nur'larin elmaslarini kesfetmeye yardimci ol ve ben de sana "Allah razi olsun" diyeyim."

  • Konuyu başlatan "Bazul_Eşheb"

Mesajlar: 100

Konum: Almanya

Meslek: talebe

Hobiler: okumak

  • Özel mesaj gönder

37

17.08.2004, 01:22

bu forumda arkadaslar beni yanlis anlamasin ama barish kardesimin su yukaridaki yazisi gercek bir sakirt yazisi olarak kabul edip bas taci yapiyorum....

allah su dünyada barish kardesim gibi sakirtlerin sayisini arttirsin.... amin

hürmetlerimle...
Aşksız derviş olmaz, olsa da o kimse derviş sayılmaz. Derviş'in sermayesi Aşk'tır, ilmi Aşk'tır, görgüsü Aşk'tır. Arzu ve istekleri de Aşk'tır. Derviş'in canı Aşk'tır, cananı Aşk'tır, bizzat kendisi Aşik'tır.. Ves-selam!...

barish

Orta Düzey

Mesajlar: 387

Konum: USA

Meslek: PHD ogrencisi

Hobiler: Risale, Pirlanta, Matematik

  • Özel mesaj gönder

38

17.08.2004, 05:09

keske.....
"Arkadas, gel bana bu Nur'larin elmaslarini kesfetmeye yardimci ol ve ben de sana "Allah razi olsun" diyeyim."

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir