selamunaleyküm
kardeşler hocaefendi üstad hz. lerinden sonra gelecek zattır. üstadımızın vekilidir. Ayrica bu konuyu delillerle ispatlarım. Dua ve selametle...
Kardesim isbatlamanizi bekliyorum... Cünkü Mustafa Kaplana göre bu vekillik Hulusi Yahyagilden Molla Muhammede gecmis.. Ahmedsaid kardesimiz Mustafa Kaplan dahada ileri gidip Molla Muhammed' Mehdi oldugunu söyledigini yazmisti baska bir bölümde....
Bak bu konuyala biraz ilgili bir yazi okumustum onu aynen buraya aliyorum
saygilarimla...
Bediüzzaman Hazretleri, niçin Postnişinliği kabul etmez?
Bediüzzaman hazretlerinin vefatından sonra kardeşi Abdülmecid Ünlükul, Bediüzzaman’ın "nurun birinci talebesi" diye tavsif ettiği emekli Albay Hacı Hulusi Yahyagil’e şöyle der:
"Seyda (Ağabeyine hep böyle hitap ederdi), ‘Cenab-ı Hakka, mezarımın yerini bildirmemesi için niyazda bulundum’ demişti. Halbuki şimdi görüyoruz ki mezarı Urfa’dadır ve yeri bellidir. Halbuki Seyda’nın şimdiye kadar söyledikleri hep çıktı. Bu nasıl iş, anlayamadım."
Bu sözlerin üzerinden iki ay geçmeden 27 Mayıs ihtilali vukûbulur. ıhtilalciler; şanlıurfa’daki Halilürrahman dergahında bulunan Bediüzzaman Hazretlerinin mermer mezarını kırıp, mübarek naaşı çıkartırlar ve götürüp meçhul bir yere defnederler. Böylece beşer zulmetmiş, ama kader adâlet etmiş olur. Allahu Teâla’nın bir veli kulunun duâsı kabul olmuştur.
Bediüzzaman, mezarına aşırı ve bid’atvâri bir teveccühün olmasından endişeye kapılmıştır. O hayatta iken de kendisine teveccüh edilmesinden son derece rahatsız olmaktadır. Nazarların, Kur’an’ı Azimüşşan’ın imânî âyetlerini parlak bir şekilde tefsir eden Risale-i Nurlara, onlar sayesinde, Kur’an’a ve hadise çevrilmesini istemektedir.
Bu vesile ile, yakın tarihimizin en çok gündeme gelmiş bir cereyanının, en çok medar-ı bahs olmuş bir noktasına bir kere daha açıklık getirmek isteriz. Bediüzzaman’ın telif ettiği eserler –ki bunların meşhur olmuş ismi, "Risale-i nur Külliyatı"dır—incelendiğinde görülecektir ki, bu eserlerin müellifi olan Bediüzzaman, ayrı bir çığır açmamış, ayrı bir tarikat dâvâsı gütmemiştir. Kendileri bu eserler için, "Risale-i Nur dâvâ değil, dâvâ içinde bürhandır" demektedir. Dâvâ, Kur’an’ı Azimüşşandır. Bu eserler de Kur’an’ı Azimüşşan’ın nurlarını gösteren delillerden bir tanesidir. Bu eserlerde nazarlar hep Kur’an’a ve hadise çevrilir. Dolayısiyle okuyucu doğrudan Allahu Azimüşşan’a ve Resul-i Ekrem’e bağlanır. Bu, Sahabe-i kiram’ın, Tabiîn’in, Tebe-i Tabiîn’in ve Selef-i Salihin’in takip ettiği bir tarzdır.
Bediüzzaman hazretleri eserlerinde sık sık Risale-i Nurların doğrudan "Kur’an’ın malı olduğunu" beyan eder. Dolayısiyle, Bediüzzaman’ın "Cadde-i Kübra-i Kur’aniye" diye tavsif ettiği bu eserleri, ne bir kişi, ne birkaç kişi, ne de belirli bir grup veya cemaat "sahiplenemez." Bir başka deyişle bu eserler bütün ümmetin malıdır.
Bediüzzaman’ın talebelerinden Hacı Hulusi Bey, "Üstad Hazretleri yerine kimi bırakmış, kimleri dinleyelim" diye soranları şu cevabı vermiştir:
"Üstad Hazretleri kendisinden sonra postnişinliği, ne bir kişiye, ne de birkaç kişiye bırakmıştır." (Postnişin; "posta oturan, daha evvelkinin yerine geçen" demektir.)
Bu açık ifadeden de anlaşılacağı üzere, Bediüzzaman Hazretlerinin vefatından sonra, ne bir kişi, ne de birkaç kişi, onun bıraktığı hizmeti sahiplenemez, tekeline alamaz. Nitekim Hacı Hulusi Bey, bu hususu gayet net bir şekilde belirttikten sonra tekrar be tekrar şöyle demektedir:
"Mürşidimiz; Kitap (Kur’an-ı Kerim), Sünnet, ıcmâ-i Ümmet ve Kıyas-ı Fukaha ve bu asırda mezkur dört esasa dayanan ve bu dört esası isbat eden bürhânî bir tefsir-i Kur’an ve bu asrın müceddidi olan Risale-i Nur’dur."
Risale-i Nur’u okuyanlar; doğrudan şeriat-ı Garra-yı Muhammediyeye bağlanır ve ölçüsünü "Edille-i şer’iyeden" çıkarır, amel cihetinden dört hak mezhebi, itikat cihetinden ise ımam Maturidî ve ımam Eş’ari’nin içtihatlarını esas alırlar. Namazlarını camide ve cemaatle kılmaya dikkat gösterirler, Allahu azimüşşan’ın "sakın onları dost ittihaz etmeyin!" dediklerini kendilerine dost ittihaz etmez, Allah’ın hoşnut olmayacağı davranışlardan şiddetle kaçınır, bütün Mü’minleri dost ve kardeş bilir, Mü’minleri incitici davranışlarda bulunmaktan şiddetle kaçınırlar. Aksi davranışlar ve aksi beyanlar Bediüzzaman hazretlerinin ruhunu muazzep eder. Çünrkü o bütün Ehl-i imanı kardeş bilen, ıttihad-ı ıslama gönül vermiş, ıslam düşmanlarını asla sevmeyen, yeri geldiğinde ı’la-yı kelimetullah için canını feda etmekten çekinmeyen bir mücâhid-i ıslam ve Kur’an’ın tâviz vermez bir hizmetkârı idi. Bediüzzaman’ın hizmet tarzı ile postnişinlik telif edilemez. Hacı Hulusi Bey’in çerçevesini çizdiği esasların dışında tavır sergileyenler ve sanki postnişinlik varmış gibi bir görüntü sergilenmesi yüzünden Risale-i Nur gibi Kur’an’ın emsalsiz bir hazinesine soğuk davrananlar, büyük bir hazineden mahrum kalmakta, Ümmeti bu eserlerden soğutucu davranışlarda bulunanlar da büyük bir vebali omuzlamaktadırlar.
alinti: ATTAR ..delikanforum