Evet, insanın elindeki cüz-ü ihtiyarî ile işledikleri ef'allerinde(fiillerinde)
, Cenâb-ı Hakka ait netâici(sonuçları) düşünmemek gerektir.
Meselâ, kardeşlerimizden bir kısım zatlar,
halkların Risale-i Nur'a iltihakları şevklerini ziyadeleştiriyor, gayrete getiriyor.
Dinlemedikleri vakit, zayıfların kuvve-i mâneviyeleri kırılıyor, şevkleri bir derece sönüyor.
Halbuki, üstad-ı mutlak, muktedâ-yı küll, rehber-i ekmel olan Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, -1- "Peygambere düşen, ancak tebliğ etmekten ibarettir." Nur Sûresi: 24:54. - olan ferman-ı ılâhîyi kendine rehber-i mutlak ederek,
insanların çekilmesiyle
ve dinlememesiyle daha ziyade sa'y ve gayret ve ciddiyetle tebliğ etmiş. Çünkü -2Sen sevdiğin kimseyi hidayete erdiremezsin. Ancak Allah dilediğine hidayet verir." Kasas Sûresi: 28:56. - sırrıyla anlamış ki,
insanlara dinlettirmek ve hidayet vermek, Cenâb-ı Hakkın vazifesidir; Cenâb-ı Hakkın vazifesine karışmazdı.
Öyleyse,
ışte ey kardeşlerim!
Siz de, size ait olmayan vazifeye harekâtınızı bina etmekle karışmayınız
ve Hâlıkınıza karşı tecrübe vaziyetini almayınız.
http://www.risaleara.com/oku.asp?id=1357