Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

11.06.2007, 15:26

Hubbu Cah ve İhlas Bir Kişide Nasıl Barınabilir?

Sanırım Dokuzuncu Mektupta bu meseleye açıklık getirecek izahlar var.Hubbu cah Allah tarafından bizlere verilen bir duygudur.Ancak bu duyguyu hem müspete ve hem de menfiye kullanabiliyoruz.Yni bu duygunun da iki vechi vardır.Dünya cihetiyle nefsin istek ve arzuları doğrultusunda makama talip olmak bu duyguyu kötüye kulanmak olmalıdır.Bu duygunun müspet cihetini ise Üstad "Birinci suretteki adam, faraza hubbu cahı kalbinden çıkarmazsa, fakat ihlâsı ve rıza-yı ılâhîyi esas tutmak ve hubbu cahı hedef ittihaz etmemek şartıyla, bir nevi meşru makam-ı mânevî, hem muhteşem bir makam kazanır ki, o hubbu cah damarını kemâliyle tatmin eder." şeklinde izah etmiştir.Büze düşen hubbu cahı da müspet ciheti ile tatmin etmek olmalıdır.
şimdi de Dokuzuncu mektubu alarak meseleyi anlamaya çalışalım inşallah.

"Aşk, şiddetli bir muhabbettir. Fâni mahbuplara müteveccih olduğu vakit, ya o aşk kendi sahibini daimî bir azap ve elemde bırakır. Veyahut o mecazî mahbup, o şiddetli muhabbetin fiyatına değmediği için, bâki bir mahbubu arattırır; aşk-ı mecazî, aşk-ı hakikîye inkılâp eder.

ışte, insanda binlerle hissiyat var. Herbirisinin, aşk gibi, iki mertebesi var: biri mecazî, biri hakikî. Meselâ, endişe-i istikbal hissi herkeste var. şiddetli bir surette endişe ettiği vakit bakar ki, o endişe ettiği istikbale yetişmek için elinde senet yok. Hem rızık cihetinde bir taahhüt altında ve kısa olan bir istikbal, o şiddetli endişeye değmiyor. Ondan yüzünü çevirip, kabirden sonra hakikî ve uzun ve gafiller hakkında taahhüt altına alınmamış bir istikbale teveccüh eder.

Hem mala ve câha karşı şiddetli bir hırs gösterir. Bakar ki, muvakkaten onun nezaretine verilmiş o fâni mal ve âfetli şöhret ve tehlikeli ve riyaya medar olan câh, o şiddetli hırsa değmiyor. Ondan, hakikî câh olan merâtib-i mâneviyeye ve derecât-ı kurbiyeye ve zâd-ı âhirete ve hakikî mal olan a'mâl-i salihaya teveccüh eder. Fena haslet olan hırs-ı mecazî ise, âli bir haslet olan hırs-ı hakikîye inkılâp eder.

Hem meselâ, şiddetli bir inatla, ehemmiyetsiz, zâil, fâni umurlara karşı hissiyatını sarf eder. Bakar ki, bir dakika inada değmeyen birşeye bir sene inat ediyor. Hem zararlı, zehirli birşeye inat namına sebat eder. Bakar ki, bu kuvvetli his böyle şeyler için verilmemiş; onu onlara sarf etmek, hikmet ve hakikate münâfidir. O şiddetli inadı, o lüzumsuz umur-u zâileye vermeyip, âli ve bâki olan hakaik-i imaniyeye ve esâsât-ı ıslâmiyeye ve hidemât-ı uhreviyeye sarf eder. O haslet-i rezile olan inad-ı mecazî, güzel ve âli bir haslet olan hakikî inada, yani hakta şiddetli sebata inkılâp eder.

ışte, şu üç misal gibi, insanlar, insana verilen cihazat-ı mâneviyeyi, eğer nefsin ve dünyanın hesabıyla istimal etse ve dünyada ebedî kalacak gibi gafilâne davransa, ahlâk-ı rezileye ve israfat ve abesiyete medar olur. Eğer hafiflerini dünya umuruna ve şiddetlilerini vezâif-i uhreviyeye ve mâneviyeye sarf etse, ahlâk-ı hamîdeye menşe, hikmet ve hakikate muvafık olarak saadet-i dâreyne medar olur.

ışte, tahmin ederim ki, nâsihlerin nasihatleri şu zamanda tesirsiz kaldığının bir sebebi şudur ki: Ahlâksız insanlara derler, "Haset etme, hırs gösterme, adâvet etme, inat etme, dünyayı sevme." Yani, "Fıtratını değiştir" gibi, zâhiren onlarca mâlâyutak bir teklifte bulunurlar. Eğer deseler ki, "Bunların yüzlerini hayırlı şeylere çeviriniz, mecrâlarını değiştiriniz"; hem nasihat tesir eder, hem daire-i ihtiyarlarında bir emr-i teklif olur."(Dokuzuncu Mektup )

Abdülbaki Abi'den alıntı.
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

2

11.06.2007, 19:33

güzel bir konu A.R.O... peki dünyevi olarak hubbu cahın zararları var mıdır? yani şöhret kötü müdür diyelim moda tabirle? üstad bir yerde şöhret insanları insanlara kul köle yapar diyor sizin düşünceleriniz neler?
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

hy120

Profesyonel

  • "hy120" bir erkek

Mesajlar: 654

Konum: usak

Meslek: esnaf

  • Özel mesaj gönder

3

11.06.2007, 19:52

Alıntı sahibi ""Alkan""

güzel bir konu A.R.O... peki dünyevi olarak hubbu cahın zararları var mıdır? yani şöhret kötü müdür diyelim moda tabirle? üstad bir yerde şöhret insanları insanlara kul köle yapar diyor sizin düşünceleriniz neler?


söyle diyeyim;
cenab-ı hak hubbu cah'ın esiri olmaktan korusun. makam güzeldir amma makam sevdası değil. zaten mesleğimizde ihlas esastır. ihlasta hubbu cah'ın aynı kefede durdurmak mümkündeğildir. bunun ortası yoktur. ya ihlaslısınız yada hubbu cah'ın esirisiniz.

(zaman zaman bu hataya düşmek mevzu dısıdır.)

4

11.06.2007, 20:10

mesleğimiz de hangi makamda olursak olalım amaç hizmet...
makam sevdalısı olunca hizmetten çok hezimet mi oluyor? yani hizmet,yarar olmazsa caiz değil midir??? :roll:
Kâinatın Efendisi;

-SEN YARDIMSIN-

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir