Bir hayali vakiada, birbirine bakan iki yüksek dag gördüm. Daglarin arasina bir köprü kurulmustu ve ben üzerindeydim. Köprünün altindan derin bir dere geciyordu. Dünyayi koyu bir karanlik istila etmisti. Sag tarafta büyük bir mezarlik, sol tarafta korkunc firtinalar ve karisikliklar vardi. Köprünün alti ucurumdu. Bu dehset icerisinde cebimdeki zayif isikli feneri cikardim. Nereye tuttu isem canavarlar, ejderhalar, aslanlar cikti. "Eyvah, bu fener basima bela imis" dedim, fenerimi tasa carpip kirdim. birden o fenerin kirlmasi ile dünyayi aydinlatan bir elektrik lambasinin dügmesine dokunmusum gibi, o karanlik dagildi, herseyin hakikati göründü. Baktim ki, o köprü, muntazam bir ovada mükemmel bir cadde, o mezarlik, insanlarin sevincle yasadigi bir meclis, sol taraf, enfes bir seyir ve ziyafet yeri, canavarlar, itaatkar hizmetcilermis.
Allah'a imandan gelen huzur ile ayetler okuyarak o hayali vakiadan ayrildim. Iman olmayinca aklin azab oldugunu anladim.
O iki dag, dünya ve ahiret, o köprü hayat yolu, sag, gecmis, sol, gelecek, o fener ise, bencillik ve vahiyden mahrum kuru akildir.
Evet, el feneri ezeli isigi bulmada kullanilmalidir.
(23.Söz 2.Nokta)