Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.
Alıntı
AVRUPA ıNSAN HAKLARI MAHKEMESı
MÜSLÜM GÜNDÜZ - TÜRKıYE DAVASI
(Başvuru no:59997/00)
NıHAı KARARIN ÖZET ÇEVıRıSı
STRASBOURG
12 Temmuz 2005
ışbu karar Sözleşmenin 44 § 2. maddesinde belirtilen koşullar çerçevesinde kesinleşecek olup şekli bazı düzeltmelere tabi tutulabilir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhine açılan (59997/00) başvuru no’lu davanın nedeni, bu ülke vatandaşı Müslüm Gündüz’ün (başvuran) Avrupa ınsan Hakları Mahkemesi’ne (AıHM) 2 Ağustos 2000 tarihinde Avrupa ınsan Hakları Sözleşmesi’nin (AıHS) 34. maddesi uyarınca yapmış olduğu başvurudur.
Başvuran, Avrupa ınsan Hakları Mahkemesi önünde Ankara Barosu avukatlarından H. Solhan ve A. Çiftçi tarafından temsil edilmektedir.
OLAYLAR
Davanın Koşulları
1941 doğumlu başvuran, başvurusunu yaptığı esnada Elazığ Cezaevi’nde bulunmaktadır.
Başvuran 1993 yılında Aczmendi adlı bir tarikat kurmuştur.
21 Aralık 1995 tarihinde Elazığ Asliye Ceza Mahkemesi, 677 sayılı Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatılmasına Dair Kanun uyarınca, sözkonusu tarikatın ve yerel örgütlenmelerinin kapatılmasına karar vermiş, bu karar Yargıtay tarafından onanmıştır.
28 Aralık 1996 tarihinde başvuran yakalanmıştır.
3 şubat 1997 tarihinde, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde sözkonusu tarikat mensupları hakkında açılan davaya ait ek iddianamede, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı başvuranı, laik Cumhuriyet rejimini yıkmak amacıyla örgüt kurmak ve yönetmekle suçlayarak, 3712 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 7§1 maddesi gereğince mahkum edilmesini ve bu dava ile Ankara DGM’de görülen davanın birleştirilmesini talep etmiştir.
8 Mayıs 1997 tarihinde Yargıtay, davaların birleştirilmesine gerek olmadığına hükmetmiş, dolayısıyla dava Malatya DGM’ye sevk edilmiştir.
8 Haziran 1999 tarihinde Malatya DGM tarafından savunması dinlenen başvuran, hakkındaki suçlamaları reddetmiştir. Bu duruşmada, aralarında askeri hakimin de bulunduğu DGM heyeti, 3712 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 7§1. maddesi uyarınca, laik Cumhuriyetin temel ilkelerini yok etmek amacıyla örgüt kurmak suçundan başvurana dört yıl iki ay hapis cezası ile 2.830.333.333 TL (yaklaşık 5.100 Euro) tutarında para cezası vermiştir.
Başvuran kararı temyize götürmüş ve temyiz dilekçesinde DGM’nin bünyesinde askeri hakim bulunmasından ötürü tarafsızlık ve bağımsızlıktan yoksun olduğunu iddia etmiştir. Diğer yandan başvuran hakkındaki suçlamaları reddederek aleyhindeki kanıtlara itiraz etmiştir.
2 şubat 2000 tarihinde Yargıtay başvuranın temyiz başvurusunu reddederek, ilk derece mahkemesince verilen para cezasını 2.000.000.000 TL’ye (yaklaşık 3669 Euro) düşürmek suretiyle sözkonusu mahkemenin kararını onamıştır.
Başvuran sözkonusu kararın yeniden incelenmesi için başvuruda bulunmuştur.
28 Nisan 2000 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, başvuranın temyiz dilekçesinde belirttiklerinden ayrı bir kanıt sunmadığı gerekçesiyle, yeniden incelemeye gerek olmadığı kanaatine varmıştır.
HUKUK AÇISINDAN
I. AıHS’NıN 6. MADDESıNıN ıHLAL EDıLDığı ıDDıASI HAKKINDA
Başvuran kendisini yargılayan ve mahkum eden Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin, bünyesinde bir askeri hakim bulunmasından dolayı, adil bir yargılama sağlayabilecek “bağımsız ve tarafsız bir mahkeme” olmadığı iddiasında bulunmakta ve AıHS’nin 6 § 1. maddesinin ihlal edildiğini iddia etmektedir.
A. Kabuledilebilirlik hakkında
Hükümet AıHS’nin 35 § 1. maddesinde öngörülen altı aylık süre kuralına uyulmadığı için AıHM’den, DGM’nin yapısına ilişkin şikayeti reddetme talebinde bulunmaktadır. Hükümet, DGM’nin bağımsızlık ve tarafsızlıktan yoksun olduğuna ilişkin şikayet hakkında verilen iç nihai kararın, yine aynı Mahkeme tarafından verildiğini belirtmektedir. Bu itibarla Hükümet, olayların meydana geldiği dönemde DGM’lerin yapısı ulusal yasalardan kaynaklandığı için, ne DGM’nin ne de Yargıtay’ın sözkonusu şikayet hakkında hüküm verme yetkisinin bulunmadığını savunmaktadır. Sonuç olarak Hükümet, başvuranın başvurusunu, iç hukuk yollarının etkisiz olduğunu fark ettiği andan itibaren, yani DGM’nin 8 Haziran 1999 tarihinde kararını açıkladığı tarihten itibaren altı ay içinde yapmış olması gerektiğini ileri sürmektedir. Oysa başvuru 2 Ağustos 2000 tarihinde yapılmıştır.
AıHM benzer bir itirazı Özdemir-Türkiye (no: 59659/00, § 26, 6 şubat 2003) davasında reddettiğini hatırlatır. Mahkeme önceki kararından ayrılmasını gerektirecek hiçbir gerekçe görmediğinden Hükümet’in bu itirazını reddetmiştir.
AıHM, içtihatlarından doğan kriterler ışığında (Bkz., Çıraklar-Türkiye, 28 Ekim 1998, Derleme Hükümler ve Kararlar 1998-VII) ve elindeki mevcut unsurların tümü gözönüne alındığında başvurunun esastan incelenmesi gerektiği kanaatine varmıştır. AıHM başvuruda bunun dışında hiçbir kabuledilemezlik gerekçesi ile karşılaşılmadığını tespit etmiştir.
B. Esas hakkında
AıHM daha önce buna benzer şikayetlerin dile getirildiği birçok dava incelediğini ve bunların AıHS’nin 6 § 1. maddesinin ihlali yönünde sonuçlandığını ortaya koymaktadır (Bkz. adıgeçen Özel, § § 33-34, ve Özdemir-Türkiye no:59659,§§ 35-36, 6 şubat 2003).
AıHM mevcut davayı incelemiş ve Hükümet’in davayı farklı şekilde sonuçlandıracak hiçbir olgu ve delil sunmadığı kanaatine varmıştır. AıHM, ulusal yasalarda öngörülen ve cezalandırılan suçlardan ötürü Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılanan başvuranın, aralarında asker kökenli bir hakimin yer aldığı mahkeme önüne çıkma konusunda endişe duymasının anlaşılabilir olduğu kanısındadır. Dolayısıyla başvuran, Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin davanın gerekçesine yabancı mülahazalar ışığında sebepsiz bir yargı kararı almasından haklı olarak kaygı duymaktadır. Bu nedenle başvuranın, bu yargı merciinin tarafsız ve bağımsız olmadığı yönündeki şüphelerinin, nesnel bir biçimde haklı gerekçelere dayandığı kabul edilebilir (Incal –Türkiye, 9 Haziran 1998 tarihli karar, Derleme 1998-IV, s. 1573, § 72).
AıHM, başvuranları yargılayıp mahkum eden Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin AıHS’nin 6 § 1. maddesinde öngörülen bağımsız ve tarafsız bir mahkeme niteliğini taşımadığı sonucuna varmıştır.
II. AıHS’NıN 41. MADDESıNıN UYGULANMASI HAKKINDA
A. Maddi ve Manevi Tazminat
Başvuran, ödemeye mahkum edildiği para cezası ve hapsedilmesinden kaynaklanan gelir kaybına denk düşen 16.400 Euro değerinde maddi zarara uğradığını iddia etmektedir. Başvuran ayrıca 500.000 Euro değerinde manevi zarara uğradığı iddiasında bulunmaktadır.
Hükümet bu iddialara karşı çıkmaktadır.
ıddia edilen maddi tazminata ilişkin olarak AıHM, AıHS’nin ihlal edilmemiş olması halinde Devlet Güvenlik Mahkemesi’ndeki davanın sonucun ne olacağına dair spekülasyon yapılamayacağını belirtmektedir. Dolayısıyla Mahkeme, başvurana bu yönde bir tazminat ödenmesine gerek olmadığı sonucuna varmıştır (Bkz, Findlay-Birleşik Krallık kararı, 25 şubat 1997, Derleme 1997-I, s.284, § 85).
Manevi tazminatla ilgili olarak AıHM, davanın koşulları dikkate alındığında, ihlal kararının kendisinin adil tazmin için yeterli olduğuna karar vermiştir. (Adıgeçen Çıraklar, s. 3074, § 49).
AıHM bir mahkumiyet kararının Sözleşme’nin 6 § 1. maddesine göre tarafsız ve bağımsız olmayan bir mahkeme tarafından verildiği sonucuna vardığında, prensip olarak en uygun tazminin, başvuranın gecikmeksizin tarafsız ve bağımsız bir mahkeme tarafından yeniden yargılanması olduğu kanaatine varmıştır (Gençel, adıgeçen karar, § 27).
B. Masraf ve harcamalar
Başvuran, yerel mahkemeler nezdinde yaptığı masraf ve harcamalar için 7.320 Euro, AıHM’deki masraf ve harcamalar için ise 2.250 Euro talep etmektedir. Başvuran kanıtlayıcı belge niteliğinde, Ankara Barosu tarafından referans olarak alınan avukatlık ücret tarifesini sunmaktadır.
Hükümet bu iddialara karşı çıkmaktadır.
Mahkemenin bu konudaki içtihadı ve mevcut unsurlar doğrultusunda, AıHM tüm masraflarla birlikte başvurana 1.500 (bin beş yüz) Euro ödenmesini kararlaştırmıştır.
C. Gecikme Faizi
AıHM, Avrupa Merkez Bankası’nın marjinal kredi kolaylıklarına uyguladığı faiz oranına 3 puanlık bir artışın ekleneceğini belirtmektedir.
BU GEREKÇELERE DAYALI OLARAK, AıHM, OYBıRLığıYLE,
1. Başvurunun geri kalanının kabuledilebilir olduğuna,
2. Malatya Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin bağımsız ve tarafsız bir mahkeme niteliğinden yoksun olması nedeniyle AıHS’nin 6 § 1. maddesinin ihlal edildiğine;
3. Manevi zararın adil tazmini için mevcut kararın kendisinin yeterli olduğuna;
4. a) AıHS’nin 44 § 2. maddesi uyarınca, kararın kesinleştiği tarihten itibaren üç ay içinde, ödeme tarihindeki döviz kuru üzerinden Türk Lirası’na çevrilmek ve miktara yansıtılabilecek her türlü vergiden muaf tutulmak üzere, Savunmacı Devlet tarafından başvurana, masraf ve harcamalar için 1.500 (bin beş yüz) Euro ödenmesine,
b) sözkonusu sürenin bittiği tarihten itibaren ödemenin yapılmasına kadar Hükümet tarafından, Avrupa Merkez Bankası’nın o dönem için geçerli olan faiz oranının üç puan fazlasına eşit oranda basit faizin ödenmesine;
5. Adil tazmine ilişkin diğer taleplerin reddine;
KARAR VERMışTıR.
ışbu karar Fransızca olarak hazırlanmış ve AıHM’nin iç tüzüğünün 77 §§ 2 ve 3. maddesine uygun olarak 12 Temmuz 2005 tarihinde yazıyla bildirilmiştir.
KAYNAK: http://www.yargitay.gov.tr/aihm/upload/59997_00.pdf
Alıntı sahibi ""Müslüm Gündüz""
"1941'de Elazig'da dogdum. ilk ve ortaokulu Elazig'da, liseyi Kastamonu Erkek Sanat Enstitusu lise bolumunde bitirdim. 1959'da Karabuk Demir Celik Fabrikasi'nda kaynakci olarak ise basladim. Agustos 1963'te askere gittim. Yedek subay ogretmen olarak Ankara Kalecik Gol Koyu'nde ilkokul ogretmenligi yaptim. 1985'te ticaret hayatindan ayrilip, ilmi konularda egitim ve bilgi almak icin evime kapanip, degisik dini konularda yayinlanan tarihi ve kulturel eserleri okudum. Aczmendi tarikatini olusturmak icin calismalar yaptim."
1961'de Bediuzzaman Saidi Nursi'nin Risale - i Nur eserlerini okumaya basladigini ve kendini Nurculuk faaliyetleri icinde buldugunu belirten Gunduz soyle devam etti:
"1986'dan itibaren bu eserlerde yazilan konulari kendimde tatbik etmeye basladim. Bu arada ikindiyle aksam namazlari arasinda sohbetlerime gelen disaridaki vatandaslarin kilik kiyafetimi inceleyip, yaptiklarimi kendilerine de tatbik etmeye basladiklarini ogrendim. Beni dinlemeye gelen sahislar bana kim oldugumu sordugunda, devam eden hizmetlerini bozmamak icin Nur talebelerinin diger adi olan Aczmendilik ismini kullanarak, Aczmendi oldugumu soyledim. Basinin da uzerine gelmesi sonucu Aczmendi yayildi. Boylece Aczmendi tarikati ortaya cikti."