Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

21

03.01.2008, 17:14

Eger ölümü öldürüp, zevali dünyadan izale etmek ve aczi ve fakri beserden kaldirip kabir kapisini kapamak caresi varsa, söyle dinleyelim. Yoksa sus!!!
Kainat mescid-i kebirinde Kur'an kainati okuyor! Onu dinleyelim.
O nur ile nurlanalim. Hidayetiyle amel edelim. Ve Onu vird-i zeban edelim.
Evet söz O'dur ve O'na derler. Hak olup, Hak'tan gelip Hak diyen ve hakikati gösteren ve nurani hikmeti nesreden O'dur!
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Mesajlar: 95

Meslek: Ev hanimi

Hobiler: El sanatları, gezi, yemek, cocugumla vakit gecirmek

  • Özel mesaj gönder

22

03.01.2008, 19:13

Bunlari okuduktan sonra Risale-i nurlari tanidigim icin tekrar tekrar sükrettim Allahima.Darisi tüm gaflet uykusundaki ehl-i dünya kardeslerimize olsun insallah.

23

06.01.2008, 22:45

Bir de şu var.

Üstad demiş inandığı gibi yaşamayanlar haps-i münferidde kalacak. Hem başka bir yerde demiş , insan yaptığı kusurun tokadını dünyada peşin alır. Mesela su i zan eden su izan'a uğrar.

ışte aynen öyle dünyada inandığı gibi yaşamayan, inancı ile amel etmeyen, gevşeklik gösteren peşin ceza görüyor ve dünyada hapsi münferidde yaşıyor. Yardıma müstehak olmuyor.

Bir zaman ben de hayret ediyordum. Bir koministi halk çok seviyor, ama fikirlerden nefret ediyorlardı. şimdi anladım ki adam inadığı gibi yaşıyor. Hala parka giyiyor ve halkının sigarasını içiyor. Hal böyle olunca saygı duyuyorlar.

ışte biz dahi Risale-i nur umdeleri ile yaşamlıyız. Taki Allah'ın yardımı gelsin. Kalblerin sahibi Allah o zaman Yardımını koşturacak ve bize yardım için umulmadık kişileri sevk edecek. Bizi bu çöllerde mahvettirmeyecek ve yanlız başımız acizmizle bizi terk etmeyecek.

Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

24

07.01.2008, 20:42

:cry: :cry:

Allah bize bu yolda yürümeyi, bildiklerimizle amel etmeyi nasip etsin insaallah.
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

25

08.01.2008, 12:19

Alıntı


Allah bize bu yolda yürümeyi, bildiklerimizle amel etmeyi nasip etsin insaallah.


Amin. ınşallah

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

26

31.01.2008, 21:30

Ma‘nen sevdiğin ve alâkadâr olduğun ve perişaniyetinden müteessir olduğun (üzüldüğün)
ve ıslâh edemediğin şu kâinât, bir Kadîr-i Rahîm (sonsuz kudret ve merhamet sâhibi Allah)’ın mülküdür.
Mülkü sâhibine teslîm et, ona bırak.
Cefâsını değil, safâsını çek. O hem Hakîm’dir (her işi hikmetli olandır), hem Rahîm’dir (nihâyetsiz rahmet sâhibidir).
Mülkünde istediği gibi tasarruf (idâre) eder, çevirir.
Dehşet aldığın zaman, ıbrahim Hakkı gibi
(Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler)
de, pencerelerden seyret, içlerine girme.

Asâ-yı Mûsâ
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

27

04.02.2008, 16:14

Evet, Cenab-ı Hak, müsebbebatı esbaba bağlamakla, intizamı temin eden bir nizamı kainatta vaz etmiş. Ve herşeyi, o nizama müraat etmeye ve o nizamla kalmaya tevcih etmiştir. Ve bilhassa insanı da, o daire-i esbaba müraat ve merbutiyet etmeye mükellef kılmıştır.

Her ne kadar dünyada, daire-i esbab daire-i itikada galip ise de, ahirette hakaik-i itikadiye tamamen tecelli etmekle, daire-i esbaba galebe edecektir.

Buna binaen, bu dairelerin herbirisi için ayrı ayrı makamlar, ayrı ayrı hükümler vardır. Ve her makamın iktiza ettiği hükme göre hareket lazımdır.

Aksi takdirde, daire-i esbabda iken tabiatıyla, vehmiyle, hayaliyle daire-i itikada bakan Mutezile olur ki, tesiri esbaba verir.

Ve keza, daire-i itikadda iken, ruhuyla, imaniyle daire-i esbaba bakan da, esbaba kıymet vermeyerek Cebriye mezhebi gibi tembelcesine bir tevekkülle nizam-ı aleme muhalefet eder.
ı.ı'caz
Elde Kur'ân gibi bir mu'cize-i bâkî varken, başka bürhan aramak aklıma zâid görünür.

Elde Kur'ân gibi bir bürhan-ı hakikat varken, münkirleri ilzam için gönlüme sıklet mi gelir?

28

05.02.2008, 19:36

Vücutta en mühim hakikat rahmet ve hayattır. Yağmur, hayata menşe ve medar-ı rahmet, belki ayn-ı rahmettir. Elbette vesâit perde olmayacak, kaide ve yeknesaklık dahi meşiet-i hassa-i ılâhiyeyi setretmeyecek. Tâ ki, her vakit, herkes, herşeyde şükür ve ubudiyete ve sual ve duaya mecbur olsun. Eğer bir kaide dahilinde olsaydı, o kaideye güvenip, şükür ve rica kapısı kapanırdı.
16.lem'a

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

29

05.03.2008, 15:27

Ey kanaatsız hırslı ve iktisadsız israflı ve haksız şekvâlı gafil insan! Kat'iyyen bil ki : Kanaat, ticaretli bir şükrandır; hırs, hasâretli bir küfrandır.
Ve iktisad, ni'mete güzel ve menfaatli bir ikramdır. ısraf ise, ni'mete çirkin ve zararlı istihfafdır. Eğer aklın varsa, kanaata alış ve rızaya çalış.
Tahammül etmezsen "Yâ Sabûr" de ve sabır iste; hakkına râzı ol, teşekkî etme.
Kimden kime şekvâ ettiğini bil, sus. Her halde şekvâ etmek istersen; nefsini, Cenâb-ı Hakka şekvâ et; çünki kusur ondadır.

Mektûbat
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

30

16.04.2008, 21:49

Ey insan! Eğer yalnız Ona abd olsan, bütün mahlukat üstünde bir mevki kazanırsın.
Eğer ubudiyetten istinkaf etsen, aciz mahlukata zelil bir abd olursun.

Her kim kendisini Allah'a malederse, bütün eşya onun lehinde olur. Ve kim Allah'a mal olmasa, bütün eşya onun aleyhinde olur.
Allah'a mal olmak ise, bütün eşyayı terk ve her şeyin Ondan olduğunu ve Ona rücu edeceğini bilmekle olur.

Allah'a hakiki abd olan, başkalarına abd olamaz.

Madem her yer misafirhanedir. Eğer misafirhane sahibinin rahmeti yar ise, herkes yardır, her yer yarar.
Eğer yar değilse, her yer kalbe bardır ve herkes düşmandır.
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

31

26.04.2008, 18:54

Arkadaş! Bilhassa muztar olanların dualarının büyük bir tesiri vardır.
Bazan o gibi duaların hürmetine, en büyük birşey en küçük birşeye musahhar ve muti olur.
Evet, kırık bir tahta parçası üzerindeki fakir ve kalbi kırık bir mâsumun duası hürmetine, denizin fırtınası, şiddeti, hiddeti inmeye başlar.
Demek dualara cevap veren Zat, bütün mahlûkata hâkimdir. Öyleyse, bütün mahlûkata dahi Hâlıktır.


Mesneviden
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

32

31.08.2008, 16:05

ışte ey insan! Eğer yalnız Ona abd olsan, bütün mahlûkat üstünde bir mevkî kazanırsın. Eğer ubûdiyetten istinkâf etsen, âciz mahlûkata zelîl bir abd olursun. Eğer enâniyetine ve iktidarına güvenip tevekkül ve duâyı bırakıp, tekebbür ve dâvâya sapsan, o vakit, iyilik ve icad cihetinde, arı ve karıncadan daha aşağı, örümcek ve sinekten daha zayıf düşersin; şer ve tahrip cihetinde, dağdan daha ağır, tâundan daha muzır olursun.
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

33

31.08.2008, 16:06

"şer ve tahrip cihetinde dağdan daha ağır olmak" ne demek? Dağların ağırlığı şer midir ki?

34

01.09.2008, 16:48

Ben başımın üstünde onu bir levha-i hikmet olarak tâlik etmişim. Her sabah ve akşam ona bakarım, dersimi alırım:

Dost istersen Allah yeter. Evet, O dost ise herşey dosttur.

Yârân istersen Kur'ân yeter. Evet, ondaki enbiya ve melâike ile hayalen görüşür ve vukuatlarını seyredip ünsiyet eder.

Mal istersen kanaat yeter. Evet, kanaat eden iktisat eder; iktisat eden bereket bulur.

Düşman istersen nefis yeter. Evet, kendini beğenen belâyı bulur, zahmete düşer; kendini beğenmeyen safâyı bulur, rahmete gider.

Nasihat istersen ölüm yeter. Evet, ölümü düşünen, hubb-u dünyadan kurtulur ve âhiretine ciddî çalışır.
23.mektup

35

01.09.2008, 19:00

kjviespe, sanırım bana cevap vermedin.

36

01.09.2008, 19:51

yok talhagenç kardeşim size değil,başlıkla açılan konuyla alakalı olan benimde çok hoşuma giden bu levhayı aktarmak istedim, ama müsaade buyurursanız, sizin sorunuzada cevap vermek isterim.fakat önce şunu belirtmek isterim, benim size kardeşim diye hitap etmem, bir gaf oluşturmuyordur umarım, yaşınızı bilmediğimden böyle hitap ettim, ama ihlas ve Risalei Nurlara vakıfıyetiniz açısından, sizi yaşınız her ne olursa olsun, kendime iftihar ettiğim abi telakki ederim.Sorunuzun cevabı ise acizane zannıma binaen şöyledir ,orda anlatılmak istenen dağın şer oluşu değil, şerin büyüklüğüdür.Dağlar Rabbul Alemin tarafından Kuranı Hakimde bir çok mesleye meselenin anlaşılması için örnek verilmiş, dağlar işaret edilirken ,bizim için büyüklük ölçüsünde o kadar büyük olan dağlar , tarif edilen mesle karşısında, bizim daha iyi tefekkür edebilmemiz için küçültülmüşlerdir.
Allahın selamı rahmeti ve bereketi müminlerin üzerine olsun.

37

01.09.2008, 20:32

Bak, o parlak yâver-i ekrem,

bak o yüksekte talik edilmiş ferman-ı âzamı ahaliye bildiriyor ve diyor ki:

"Hazırlanınız;

başka,

dâimî bir memlekete gideceksiniz.

Öyle bir memleket ki,

bu memleket ona nisbeten

bir zindan hükmündedir.

Padişahımızın makarr-ı saltanatına gidip,

merhametine, ihsanlarına mazhar olacaksınız

- eğer güzelce bu fermanı dinleyip itaat etseniz!

Yoksa, isyan edip dinlemezseniz,

müthiş zindanlara atılacaksınız"


gibi tebligâtta bulunuyor.

Sözler | Onuncu Söz | 60

38

02.09.2008, 16:06

Alıntı sahibi ""kjviespe""

...
...
Sorunuzun cevabı ise acizane zannıma binaen şöyledir ,orda anlatılmak istenen dağın şer oluşu değil, şerin büyüklüğüdür.Dağlar Rabbul Alemin tarafından Kuranı Hakimde bir çok mesleye meselenin anlaşılması için örnek verilmiş, dağlar işaret edilirken ,bizim için büyüklük ölçüsünde o kadar büyük olan dağlar , tarif edilen mesle karşısında, bizim daha iyi tefekkür edebilmemiz için küçültülmüşlerdir.
Allahın selamı rahmeti ve bereketi müminlerin üzerine olsun.


"şer ve tahrip cihetinde, dağdan daha ağır, tâundan daha muzır olursun."

Taun, yani veba hastalığının zararı ile dağın ağırlığı nazara verilmiş. Yani dağın büyüklüğünden ziyade ağırlığı noktasında mukayeseye dahil edilmiş. Burasını anladık diyelim.

Peki şer ve tahribin ağırlığı var mıdır, bu nasıl olabilir?

NOT: kjiviespe , yaşım 26 olmakla birlikte saygı ve edeb dairesi dahilinde olmak kaydıyla istediğiniz şekilde hitab edebilirsiniz.

39

03.09.2008, 16:56

Benim Risalei Nur hizmetindeki, Risalei Nur talebesi kardeşim, sana ben nasıl ve neden saygı ve edeb dairesi dışında hitap edebilirim, bunu belirtmeye neden gerek duydunuz.

ıKıNCı DÜSTURUNUZ
Bu hizmet-i Kur'âniyede bulunan kardeşlerinizi tenkit etmemek ve onların üstünde faziletfuruşluk nev'inden gıpta damarını tahrik etmemektir.


Ben istememeden bu hatayı işlediysem sizden ve tüm kardeşlerimden haklarına helal etmelerini dilerim.Günlük hayat ve net aleminde üstadın tabiriyle Komiteciler dediği münafık toplulluğuyla farkında değiliz veya farkında olabiliriz.Çok sık karşılaşmaktayız, kimse kimsenin ne yaşadığını bilemez, ben bu meselelerle gerçek hayattada birebir yaşamış biri olarak, başka bir kısımdaki konunun seyri , sitede yeni oluşum ve kardeşimide tanımamamdan kaynaklanan, bir sebep ve reflexle şüpheye düştüm. Bu gayet doğaldır.Ve buna binaende işe enaniyet ve adavet girmesine engel olabilmek ,için bu sorguyu ve itirazı başka bir isimle yaptım; ama bu site yetkililerinin anlayamıyacağı bir şey olmasa gerek ;çünkü bir başkasının mailinden girmedim, yine bana bağlı bir hattı kullandım, özel mesajla o kişi olup olmadığım ,yetkili arkadaşlarca sorulsa, gerken izahı zaten yapardım.Benim şüphem fert ileydi site ile değil, nihayetindede bahane ettiğim meseleye dairde olsa ,ona destek vermeniz, benim içimdeki şüpheyi giderdi; fakat eğer bendende aynı rahatsızlığı duyan varsa , eğer buda insaf düsturlarında olursa buna saygı duyarım ..özel mesaj veya açık olarak sorununu isteyen arkadaş iletsin eğer halen sorun çözülemezse ben sizi daha fazla rahatsız etmem kardeşlerim, benim burada sizlerle oluşumun sebebi hayırları paylaşmak, şerleri değil, ınşaallah..Sorunuzun cevabına gelince:

Elcevap: şer ve tahribatın ağırlığı tabiki vardır.Bu kıyaslarda bunun için yapılmaktadır.Tahribatı ve tahribatının büyüklüğü kainat kadar ağırlığı ise cehennem ve içindekiler kadardır.


Sual: Bir fasıkın fıskıyla arzın müteessir olması akıldan uzaktır.
Cevap: Madem ki arzda nizam var; muvazene de olmalıdır. Hatta nizam, muvazeneye tabidir. Binaenaleyh, bir makinenin dişleri arasına küçük birşey düşerse makine müteessir olur, belki faaliyeti de durur. Veya faraza iki dağ bir teraziyle tartılırken, terazi muvazi olduğu vakit bir gözüne bir ceviz ilave edilirse, müvazenesi bozulur. Dünyanın da manevi nizam makinesi böyledir. Mütemerrid bir fasıkın fıskı, arzın muvazene-i maneviyesinin bozulmasına vesile olabilir. ışaratul ıcaz Kur´anın ıfadesindeki ı caza Dair


Evet, bazen serseri ve gizli, muzır bir adamın bir saraya ateş atmaya çalışması yüzünden, yüzer adamın yapması gibi, yüzer adamın muhafazasıyla ve bazan devlete ve padişaha iltica ile o sarayın vücudu devam edebilir. Çünkü, onun vücudu, bütün şeraitin ve erkânın ve esbâbın vücuduyla olabilir. Fakat onun ademi ve harap olması, birtek şartın ademiyle vâki ve bir serserinin bir kibritiyle yanıp mahvolduğu gibi, ins ve cin şeytanları az bir fiil ile büyük tahribat ve dehşetli mânevî yangınlar yaparlar. Evet, bütün fenalıklar ve günahlar ve şerlerin mayası ve esasları ademdir, tahriptir. Sureten vücudun altında, adem ve bozmak saklıdır. ışte cinnî ve insî şeytanlar ve şerirler bu noktaya istinaden gayet zayıf bir kuvvetle hadsiz bir kuvvete karşı dayanıp, ehl-i hak ve hakikatı Cenâb-ı Hakkın dergâhına ilticaya ve kaçmaya her vakit mecbur ettiğinden, Kur'ân, onları himaye için büyük tahşidat yapar. Doksan dokuz esmâ-i ılâhiyeyi onların ellerine verir. O düşmanlara karşı sebat etmelerine çok şiddetli emirler verir.
Bu cevaptan, birden pek büyük bir hakikatin ucu ve azametli, dehşetli bir meselenin esası göründü. şöyle ki:
Nasıl ki Cennet, vücut âlemlerinin mahsulâtını taşıyor ve dünyanın yetiştirdiği tohumları bâkiyâne sümbüllendiriyor. Öyle de, Cehennem dahi, hadsiz dehşetli adem ve hiçlik âlemlerinin çok elîm neticelerini göstermek için, o adem mahsulâtlarını kavuruyor. Ve o dehşetli Cehennem fabrikası, sair vazifeleri içinde, âlem-i vücut kâinatını âlem-i adem pisliklerinden temizlettiriyor. Bu dehşetli meselenin şimdilik kapısını açmayacağız; inşâallah sonra izah edilecek. şulalar On Birinci şua


Allahın Selamı Rahmeti ve Bereketi müminlerin üzerine olsun.

40

03.09.2008, 17:18

Ben genel konuştum. Kırdıysam özür dilerim. Cevap için de teşekkür ederim...

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir