Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

08.05.2007, 13:42

Vakar ve Dik Durmaya Dair Risale-i Nur Dersleri

BıR DıNSıZLıK KOMıTESı VAR!

Alıntı sahibi ""Emirdağ Lahikası""


Otuz sene evvel Darü l-Hikmet azası iken, birgün, arkadaşımızdan ve Darü l-Hikmet azasından Seyyid Sadeddin Paşa dedi ki:

"Kat i bir vasıta ile haber aldım; kökü ecnebide ve kendisi burada bulunan bir zındıka komitesi, senin bir eserini okumuş. Demişler ki: Bu eser sahibi dünyada kalsa, biz mesleğimizi (yani zındıkayı, dinsizliği) bu millete kabul ettiremeyeceğiz. Bunun vücudunu kaldırmalıyız diye senin idamına hükmetmişler. Kendini muhafaza et."

Ben de "Tevekkeltü a'lallah, ecel birdir, tagayyür etmez" dedim.
ışte bu komite, otuz sene, belki kırk seneden beri hem tevessü etti, hem benimle mücadelede herbir desiseyi istimal etti. ıki defa imha için hapse ve on bir defa da beni zehirlemeye çalışmışlar (şimdi on dokuz defa oldu). En son dehşetli planları, sabık Dahiliye Vekilini ve Afyon un sabık Valisini, Emirdağının sabık kaymakam vekilini aleyhime sevk etmeleriyle, resmi hükumetin nüfuzunu bütün şiddetiyle aleyhimde istimal etmeleridir. Benim gibi zayıf, ihtiyar, merdumgiriz, fakir, garip, hizmete çok muhtaç bir biçareye o üç resmi memurlar, aleyhimde öyle bir propaganda ve herkesi korkutmak o dereceye gelmiş ki, bir memur bana selam etse, haber aldıkları vakitte değiştirdikleri için, casusluktan başka hiçbir memur bana uğramadığını ve komşularımın da bazıları korkularından hiç selam etmediklerini gördüğüm halde, inayet ve hıfz-ı ılahi bana bir sabır ve tahammül verdi. Emsalsiz bu işkence, bu tazyik, beni onlara dehalete mecbur etmedi.

Emirdağ Lâhikası | Beş Türlü de Dünyevi Faidesi Var | 168

Kaynak: http://www.risaleara.com/oku.asp?id=3590


GıZLı DıNSıZLERE ZAAF GÖSTERıLMEZ !

Alıntı sahibi ""Said Nursi""


Azîz kardeşlerim,

Bu Cuma gününde mühim bir hizb okurken siz hatıra geldiniz. "Bu musîbetten kurtulmak için ne yapacağız?" lisan-ı hal ile dediniz.

Benim kalbime bu geldi:

Sıkı bir tesanüdle, el ele, omuz omuza veriniz. Çünkü, birbirinden ve Risale-i Nur'dan ve benden çekinmek ve inkar etmek ve bizi ezmek isteyen gizli kuvvete dalkavukluk etmek gibi tedbirleri yapanların zarardan başka hiçbir menfaatleri yoktur. Sizi temin ederim; eğer bilseydim ki benden teberrî etmekle kurtulacaksınız, beni tahkir ve ihanet ve gıybet etmeye izin verip, helal ederdim. Fakat, bizi ezmek isteyen gizli kuvvet sizi biliyor, aldanmıyor; zaafınızdan, teberrînizden cesaret alır, daha ziyade ezer. Hem mesleğimiz hıllet ve uhuvvet olduğundan, şahsiyet ve enaniyet cihetinden bir rekabet olmaz. Benim gibi çok kusurlu ve çok zaif bir bîçarenin noksaniyetlerine değil, belki Risale-i Nur'un kemalatına bakmalı.

Said Nursî

Tarihçe-i Hayat | Beşinci Kısım : Denizli Hayatı | 376

Kaynak: http://www.risaleara.com/oku.asp?id=4458
-------------------

Azîz, sıddık kardeşlerim,

Mücmel bir mânevî ihtar ile bir meseleyi kalbe geldiği gibi beyân edeceğim: Altı makamâta giden ve galebe eden müdâfaâtın cevabı gelmiş ve bize tecavüze çare bulamamışlar. Yalnız bir makamın, gizli bir iş'âr ile, benim fedâkâr kardeşlerimi benden soğutmak ve şiddetli alâkalarını gevşetmek plânı var. Zâten çoktan beri-beni ihânetlerle ve iftiralarla ve tecridlerle-bu kudsî ve uhrevî ve îmânî alâkayı bozmaya çalıştılar; muvaffak olamadılar. şimdi Nurcuları ürkütmek, zaif bir damar bulup nazarlarını başka tarafa çevirmeye bâzı bahaneleri buluyorlar. ınşaallah, demir gibi metîn Nurcuların kahramanâne sebatları ve tahammülleri ve mücâhid-i ekber olan Nurun hakîkatleri; onun elinde birer elmas kılınç bulunan şâkirtlerin şahs-ı mânevîsinin pek hârika fedâkârlığı, onların bu plânını da akîm bırakacak. Evet, Cennet ucuz olmadığı gibi, Cehennem dahi lüzûmsuz değil. Sizlere tekrar ile beyân edilmiş; eski zamanın kahraman mücâhidlerine nisbeten en az zahmet, ağır şerâit ve bu zamanın şiddet-i ihtiyaç cihetiyle çok sevap kazanan, inşaallah hâlis Nurculardır. Ve boşu boşuna, bâd-i hevâ, belki günahlı, zararlı giden birkaç sene ömrünü, böyle kudsî bir hizmet-i îmâniye ve Kur'âniyeye sarf eden ve onun ile ebedî bir ömrü kazanan Nur Talebeleridir. Ben, kendi hisseme düşen bütün bu hücumlarına karşı, pekçok zaafiyetimle beraber tahammüle karar verdim. ınşaallah, kuvvetli, fedâkâr, genç, kahraman kardeşlerim benden geri kalmaz ve kaçmazlar ve kaçanları da geri çevirmeye, şimdiye kadar çalıştıkları gibi, çalışacaklar.

Said Nursî

Tarihçe-i Hayat | Yedinci Kısım : Afyon Hayatı | 511

Kaynak: http://www.risaleara.com/oku.asp?id=4593
-----------------

Benim bazı dostlarım, ehl-i dünya bana şüpheli baktıkları için, ehl-i dünyaya hoş görünmek için benden zâhiren teberri ediyorlar, belki tenkit ediyorlar. Halbuki, kurnaz ehl-i dünya, bunların teberrisini ve bana karşı içtinaplarını, o ehl-i dünyaya sadakate değil, belki bir nevi riyaya, vicdansızlığa hamledip o dostlarıma karşı fena nazarla bakıyorlar.

Ben de derim: Ey âhiret dostlarım! Benim Kur'ân'a hizmetkârlığımdan teberri edip kaçmayınız. Çünkü, inşaallah benden size zarar gelmez. Eğer faraza musibet gelse veya bana zulmedilse, siz benden teberriyle kurtulamazsınız. O hal ile, musibete ve tokada daha ziyade istihkak kesb edersiniz. Hem ne var ki evhama düşüyorsunuz?

Mektubat | On Altıncı Mektup | 73

Kaynak: http://www.risaleara.com/oku.asp?id=776


ZULME RIZA ZULÜMDÜR!

Alıntı sahibi ""Bediüzzaman Said Nursi""


Nasıl "hukuk-u şahsiye" ve bir nevi hukukullah sayılan "hukuk-u umumiye" namıyla iki nevi hukuk var. Öyle de, mesâil-i şer'iyede bir kısım mesâil, eşhâsa taallûk eder; bir kısım umuma, umumiyet itibarıyla taallûk eder ki, onlara "şeâir-i ıslâmiye" tabir edilir. Bu şeâirin umuma taallûku cihetiyle, umum onda hissedardır. Umumun rızası olmazsa, onlara ilişmek, umumun hukukuna tecavüzdür. O şeâirin en cüz'îsi (sünnet kabilinden bir meselesi) en büyük bir mesele hükmünde nazar-ı ehemmiyettedir. Doğrudan doğruya umum Âlem-i ıslâma taallûk ettiği gibi, Asr-ı Saadetten şimdiye kadar bütün eâzım-ı ıslâmın bağlandığı o nuranî zincirleri koparmaya, tahrip ve tahrif etmeye çalışanlar ve yardım edenler, düşünsünler ki, ne kadar dehşetli bir hataya düşüyorlar. Ve zerre miktar şuurları varsa titresinler!

Mektubat | Yirmi Dokuzuncu Mektup | 385


Kaynak: http://www.risaleara.com/oku.asp?id=1089


KORKU DAMARININ TEDAVıSı

Alıntı sahibi ""Bediüzzaman Said Nursi""


ışte, ey kardeşlerim! Eğer ehl-i ilhâdın dalkavukları sizi korkutmakla kudsî cihad-ı mânevînizden vazgeçirmek için size hücum etseler, onlara deyiniz:

"Biz hizbü’l-Kur’ân’ız. نُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَ اِنّا لَهُ لَحَافِظُونَ اِنّا نَحْ (Hicr Sûresi, 15:9.) sırrıyla, Kur’ân’ın kalesindeyiz حَسْبُنَا اللّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ (Âl-i ımrân Sûresi, 3:173) etrafımızda çevrilmiş muhkem bir surdur. Binler ihtimalden bir ihtimalle şu kısa hayat-ı fâniyeye küçük bir zarar gelmesi korkusundan, hayat-ı ebediye­mize yüzde yüz, binler zarar verecek bir yola bizi ihtiyarımızla sevk edemez­siniz.”

Mektubat | Yirmi Dokuzuncu Mektup | 404

Kaynak: http://www.risaleara.com/oku.asp?id=1108
---------------------

Ey kardeşlerim! ıngiliz gibi cebbar bir hükûmetin istilâ ettiği bir zamanda, bu tarzda matbaa lisanıyla onlara mukabele etmek, tehlike yüzde yüz iken hıfz-ı Kur’ânî bana kâfi geldiği halde, size de yüzde bir ihtimalle ehemmiyetsiz zalimlerin elinden gelen zararlara karşı, elbette yüz derece daha kâfidir.

Hem, ey kardeşlerim, çoğunuz askerlik etmişsiniz. Etmeyenler de elbette işitmişlerdir. ışitmeyenler de benden işitsinler ki, en ziyade yaralananlar, siperini bırakıp ka­çanlardır. En az yara alanlar, siperinde sebat edenlerdir.

لاَقِيكُمْ قُلْ اِنَّ اْلمَوْتَ الَّذِى تَفِرُّونَ مِنْهُ فَاِنَّهُ مُ (Cum’a Sûresi, 62:8.)
mânâ-yı işarîsiyle gösteriyor ki, firar edenler, kaçmalarıyla ölümü daha ziyade karşılıyor­lar.

Mektubat | Yirmi Dokuzuncu Mektup | 405

Kaynak: http://www.risaleara.com/oku.asp?id=1109
-----------------------------

Madem hakikat budur; biz de bütün kuvvetimizle deriz:

Ey dinini dünyaya satan ve küfr-ü mutlaka düşen bedbahtlar! Elinizden ne gelirse yapınız. Dünyanız başınızı yesin ve yiyecek. Yüzer milyon kahraman başlar feda oldukları bir kudsî hakikate ba­şımız dahi feda olsun! Her ceza ve idamınıza hazırız. Hapsin harici, bu vaziyette, yüz derece dahilinden daha fenadır.
Bize karşı gelen böyle bir istibdad-ı mutlak altında hiçbir hürriyet—ne hürriyet-i ilmiye, ne hürriyet-i vicdan, ne hürriyet-i diniye—olmamasından, ehl-i namus ve diyanet ve tarafdar-ı hürriyet olanlara ya ölmek veya hapse girmekten başka bir çare kalmaz.

Biz de اِنَّا لِلّهِ وَاِنَّااِلَيْهِ رَاجِعُونَ (Bakara Sûresi, 2:156) diyerek Rabbimize dayanıyoruz.

şualar | On ıkinci şuâ | 251

Kaynak: http://www.risaleara.com/oku.asp?id=1889
-------------------------------------------------

…. bir kısım gizli zın­dıklar şeytanetiyle bazı resmî memurları aldatarak evhamlandırıp, aleyhimize sevk etmek var. Biz de deriz:

Değil böyle bir kaç vehhamı, belki dünyayı aleyhimize sevk etseler, Kur’ân’ın kuvvetiyle, Allah’ın inâyetiyle kaçmayız. O irtidatkâr küfr‑ü mutlaka ve o zındıkaya teslim-i silâh etmeyiz!

şualar | On ıkinci şuâ | 260

Kaynak: http://www.risaleara.com/oku.asp?id=1898
----------------------------------------------------

Hem eğer başımdaki saçlarım adedince başlarım bulunsa, her­gün biri kesilse, hakikat-i Kur’âniyeye feda olan bu başı zendekaya ve küfr-ü mutlaka eğmem ve bu hizmet-i imaniye ve Nuriyeden vazgeçmem ve geçemem.

şualar | On Dördüncü şuâ | 308

Kaynak: http://www.risaleara.com/oku.asp?id=1946
-------------------------------------------------------

Risale-i Nur’la mübareze edemezsiniz ve etmeyiniz. Onu mağlûp edemezsiniz. Mübarezede millet ve vatana büyük zarar edersiniz. Fakat şakirtlerini dağıta­mazsınız. Çünkü, hakikat-i Kur’âniyenin muhafazası yolunda kırk elli milyon şehid ve­ren bu vatandaki geçmiş ecdatlarımızın ahfadlarına bu zamanda hakikat-i Kur’âniyenin muhafazası ve âlem-i ıslâmın nazarında eskisi gibi dindarâne kahramanlıkları terk ettirilmeyecek. Zâhiren çekilseler de, o hâlis şakirtler, ruh u canıyla o hakikate bağlıdırlar. Ve o hakikatin bir aynası olan Risale-i Nur’u terkedip, o terk ile vatan ve millet ve âsâyişe zarar vermeyeceklerdir

şualar | On Dördüncü şuâ | 345

Kaynak: http://www.risaleara.com/oku.asp?id=1983



AZGINLARA KARşI TAVIR

Alıntı sahibi ""Said Nursi""

Rusun Başkumandanı kasten önünden üç defa geçtiği halde ayağa kalk­mayan ve tenezzül etmeyen ve onun idam tehdidine karşı izzet-i ıslâmiyeyi muha­faza için ona başını eğmeyen; ıstanbul’u istilâ eden ıngiliz Başkumandanına ve onun vasıtasıyla fetva verenlere karşı, ıslâmiyet şerefi için, idam tehdidine beş para ehem­miyet vermeyen ve“Tükürün zâlimlerin o hayâsız yüzüne!” cümlesiyle ve matbuat lisanıyla karşılayan; ve Mustafa Kemal’in elli mebus içinde hidde­tine ehemmiyet vermeyip, “Namaz kılmayan haindir” diyen; ve Divan-ı Harb-i Örfî’nin dehşetli suallerine karşı, “şeriatın tek bir meselesine ruhumu feda etmeye hazırım” deyip dalkavukluk etmeyen; ve yirmi sekiz sene, gâvurlara benzememek için inzivayı ihtiyar eden bir ıslâm fedaisi ve hakikat-ı Kur’âniyenin fedakâr hizmet­kârına maslahatsız, kanunsuz denilse ki, “Sen Yahudi ve Hıristiyan papazlarına benzeyeceksin, onlar gibi başına şapka giyeceksin, bütün ıslâm ulemasının icma­ına muhalefet edeceksin; yoksa ceza vereceğiz” denilse, elbette öyle herşeyini hakikat-i Kur’âniyeye feda eden bir adam, değil dünyevî hapis veya ceza ve işkence, belki parça parça bıçakla kesilse, Cehenneme de atılsa, kat’iyen; yüz ruhu da olsa, bütün tarihçe-i hayatının şehadetiyle, feda edecek...

Emirdağ Lâhikası | Kalbe ıhtar Edilen ıçtimai Hay | 389

Kaynak: http://www.risaleara.com/oku.asp?id=3811



ÂLEM-ı ıSLÂMIN MÜTECAVıZLERE KARşI GEREKEN TAVRI

Alıntı sahibi ""Said Nursi""


şimdi ise, en ziyade birbirine muhtaç ve birbirinden mazlum ve birbirinden fakir ve ecnebi tahakkümü altında ezilen anasır ve kabail-i ıslâmiye içinde, fikr-i milliyetle birbirine yabani bakmak ve birbirini düşman telakki etmek, öyle bir felâkettir ki, tarif edilmez. Âdeta bir sineğin ısırmaması için, müdhiş yılanlara arka çevirip, sineğin ısırmasına karşı mukabele etmek gibi bir divanelikle; büyük ejderhalar hükmünde olan Avrupa'nın doymak bilmez hırslarını, pençelerini açtıkları bir zamanda, onlara ehemmiyet vermeyip belki manen onlara yardım edip, menfî unsuriyet fikriyle şark vilayetlerindeki vatandaşlara veya Cenub tarafındaki dindaşlara adavet besleyip onlara karşı cephe almak, çok zararları ve mehaliki ile beraber; o cenub efradları içinde düşman olarak yoktur ki, onlara karşı cephe alınsın. Cenubdan gelen Kur'an nuru var, ıslâmiyet ziyası gelmiş; o içimizde vardır ve her yerde bulunur.

ışte o dindaşlara adavet ise; dolayısıyla ıslâmiyete, Kur'ana dokunur. ıslâmiyet ve Kur'ana karşı adavet ise, bütün bu vatandaşların hayat-ı dünyeviye ve hayat-ı uhreviyesine bir nevi adavettir. Hamiyet namına hayat-ı içtimaiyeye hizmet edeyim diye, iki hayatın temel taşlarını harab etmek; hamiyet değil, hamakattır!

Mektubat | Yirmi Altıncı Mektup | 311

Kaynak: http://www.risaleara.com/oku.asp?id=1015
---------------------------------------------------------

ışte ey mü'minler! Ehl-i iman aşiretine karşı tecavüz vaziyetini almış ne kadar aşiret hükmünde düşmanlar olduğunu bilir misiniz? Birbiri içindeki daireler gibi yüz daireden fazla vardır. Her birisine karşı tesanüd ederek, elele verip müdafaa vaziyeti almaya mecbur iken; onların hücumunu teshil etmek, onların harîm-i ıslâma girmeleri için kapıları açmak hükmünde olan garazkârane tarafgirlik ve adavetkârane inad; hiçbir cihetle ehl-i imana yakışır mı?

O düşman daireler ehl-i dalalet ve ilhaddan tut, tâ ehl-i küfrün âlemine, tâ dünyanın ehval ve mesaibine kadar birbiri içinde size karşı zararlı bir vaziyet alan, birbiri arkasında size hiddet ve hırs ile bakan, belki yetmiş nevi düşmanlar var. Bütün bunlara karşı kuvvetli silâhın ve siperin ve kal'an: Uhuvvet-i ıslâmiyedir. Bu kal'a-i ıslâmiyeyi, küçük adavetlerle ve bahanelerle sarsmak; ne kadar hilaf-ı vicdan ve ne kadar hilaf-ı maslahat-ı ıslâmiye olduğunu bil, ayıl!

“Ehadîs-i şerifede gelmiş ki: "Âhirzamanın Süfyan ve Deccal gibi nifak ve zendeka başına geçecek eşhas-ı müdhişe-i muzırraları, ıslâm'ın ve beşerin hırs ve şikakından istifade ederek az bir kuvvetle nev'-i beşeri herc ü merc eder ve koca Âlem-i ıslâmı esaret altına alır.

Ey ehl-i iman! Zillet içinde esaret altına girmemek isterseniz, aklınızı başınıza alınız! ıhtilafınızdan istifade eden zalimlere karşı اِنَّمَا اْلمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ kal'a-i kudsiyesi içine giriniz; tahassun ediniz. Yoksa ne hayatınızı muhafaza ve ne de hukukunuzu müdafaa edebilirsiniz. Malûmdur ki; iki kahraman birbiriyle boğuşurken; bir çocuk, ikisini de döğebilir. Bir mizanda iki dağ birbirine karşı müvazenede bulunsa; bir küçük taş, müvazenelerini bozup onlarla oynayabilir; birini yukarı, birini aşağı indirir. ışte ey ehl-i iman! ıhtiraslarınızdan ve husumetkârane tarafgirliklerinizden kuvvetiniz hiçe iner, az bir kuvvetle ezilebilirsiniz. Hayat-ı içtimaiyenizle alâkanız varsa, اَلْمُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِنِ كَالْبُنْيَانِ الْمَرْصُوصِ يَشُدُّ بَعْضُهُ بَعْضًا düstur-u âliyeyi düstur-u hayat yapınız, sefalet-i dünyeviyeden ve şekavet-i uhreviyeden kurtulunuz!..

Mektubat | Yirmi ıkinci Mektup | 260

Kaynak: http://www.risaleara.com/oku.asp?id=964

  • "munib bilal" bir erkek

Mesajlar: 17

Konum: Ankara

Meslek: Öğretmen

  • Özel mesaj gönder

2

10.05.2007, 22:52

..

Ne güzel aktarmışsınız..
ınsanlar uykudadırlar. Öldüklerinde uyanırlar. (ımam Ali)

3

11.05.2007, 00:05

Vazifemiz efendim...

4

24.11.2007, 07:26

Alıntı

bizi ezmek isteyen gizli kuvvet sizi biliyor, aldanmıyor; zaafınızdan, teberrînizden cesaret alır, daha ziyade ezer. Hem mesleğimiz hıllet ve uhuvvet olduğundan, şahsiyet ve enaniyet cihetinden bir rekabet olmaz. Benim gibi çok kusurlu ve çok zaif bir bîçarenin noksaniyetlerine değil, belki Risale-i Nur'un kemalatına bakmalı.

Said Nursî

müthiş bir hakikat!..

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir