Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

21

24.04.2007, 03:56

burada seni ilminden istifade ediyorsak oda bir haktir :wink:
Ben beni biraktigim zaman, sen beni birakma Yarab! Yunus Emre

22

24.04.2007, 04:07

Alıntı sahibi ""nurciv""

burada seni ilminden istifade ediyorsak oda bir haktir :wink:


Eğer bir ilim varsa Risale-i Nur'un, kusur varsa benimdir. Hak da söz konusu ise Risale-i Nur'un hakkıdır. :wink:

hy120

Profesyonel

  • "hy120" bir erkek

Mesajlar: 654

Konum: usak

Meslek: esnaf

  • Özel mesaj gönder

23

24.04.2007, 10:13

üstadımız bu mesleğe en son gireceklerin hocalar olduğunu söylemesi bosuna değil. bu ilmi enaniyetli zihniyet bakıyorlarki üstad kendi hocalarını yenmiş , bunu hazmedemeyip dinsizlerle, ehli dünya ile uğrasacaklarına kalkıp bizimle uğrasıyorlar. allah için gitmesi iyi olmus. mide bulandıracaklarına cekip gitsinbler.

unutmayalım ki biz müşteri aramıyoruz. sadece tebliğ- ediyoruz!

24

14.05.2007, 20:51

Risalelerde velayeti kübra denilen -enbiya velayetide denilen -velayetin en yüksek derecesinden bahsvar.ımamı Rabbani Hz leri suğra,vusta ve kübra denilen üç velayetten bahsetmiş.Yine ı.Rabbani Hz'leri ;evliya velayeti denilen -esma ve sıfatın zılalinde yapılan seyri içine alan -velayeti suğranın sonunda imkanat alemini geride bırakarak ;berki bir tecelli ile nübüvvetten en fazla feyz alan velayeti kübraya ulaşılabilineceğinden bahseder.

Risale mesleğinde ise ,esma ve sıfatın aslında yapılacak bir seyr ile yani imkanat alemindekileri yok saymadan direkt hakikattan şeriata geçilebilecek bir yoldan yani velayetden yani velayeti kübradan bahseder

25

16.05.2007, 12:52

Nakşibendî yolunun büyüklerinden ımam Rabbani (k.s), maneviyat yolcusunun bu yolda neye muhtaç olduğunu şöyle ifade eder:

"Hakikaten dini yaşamak ve şeriata uygun amel etmek, ehl-i sünnet ve'l-cemaat yoluna girmeye bağlıdır.

Veliler kurtuluş fırkasını temsil ederler.

Bu büyüklere tabi olmadan kurtuluş çok zordur.

Bunların davet ettiği hak yola uymadan kimse felaha eremez. Akla, nakle ve keşfe dayalı deliller bunu ispat etmiştir. Bu gerçek hiç değişmez.

Bütün hâl ve hayatları sırat-ı müstakim olan bu zatların takip ettiği edep yolundan azıcık olsun uzaklaşan kimselere yanaşmamalıdır. Böyle kimselerin sohbeti insan için öldürücü bir zehir gibidir. Onlardan sakınmalıdır." (ımam Rabbani, Mektubat, I, 213. Mektup.)

"Mürşid elinde seyr-u sülük yapmaktan gaye, nefsin kötü huylarını temizlemektir. Ancak o zaman Yüce Allah'a güzel kulluk yapmak mümkün olur." (ımam Rabbanî, a.g.e, I, 35. Mektup.)

Yine bu büyük veli der ki:

"Mürşidin müride faydası bir anlık değildir.

Manevî terbiye ve feyiz alış verişi devamlıdır.

Manen kuvvetli olan mürşidin kalbi, kendisine yönelen zayıf kalpli müridi devamlı destekler. Mürid zamanla mürşidinin boyasıyla boyanır, onun güzel halleri ile hallenir

Bu, müridin mürşidine muhabbetine bağlıdır.

ırşat kutbu olan zat güneş gibidir. Kendisine yönelen herkese fayda verir. Yüce Allah onu özel olarak hazırlamış, insanlık için bir feyiz güneşi yapmış ve kullarının istifadesine sunmuştur.

Onu inkar ve reddederek kimse ilahi feyze ulaşamaz. Ona yönelen kimseler de Allah'ın rahmetinden mahrum olmaz.

Bir kimse, irşat kutbu olan Allah dostunu inkar ederse veya ona eli ve diliyle eziyet verirse, bu inkar ve eziyet onun zararına olur. Bu kimse hidayetin güzelliklerine ulaşamaz. O, çokça zikir ve ibadet ehli olsa da, bu inkarı yüzünden hidayetin hakikatine ulaşmaktan mahrum olur.

Ancak bu kutba kalbi ile muhabbet besleyip samimi olarak kendisine yönelen kimseler, her ne kadar Allah'ın zikir ve taatında geri olsalar bile, yalnız bu sevgileri sebebiyle kendilerine hidayet ve irşat nuru ulaşır. Anlayana bu kadarı yeter." (ımam Rabbanî, Mektubat, I, 260.)




Gönül Dostlarının Cemiyeti Islahı
Dilaver Selvi

26

16.05.2007, 21:02

Sayın emmare,

Bu güzel velayet yolunu maksadlarını bana aynı bu şekilde güzelce delillendirerek söyleyebilir misiniz?

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

27

16.05.2007, 21:41

Her bir Nur Talebesi ozaman birer Mürsiddir Emmarenin bahsettigi gibi ise, cünki biz birbirimize Hakki ve sabri tavsiye ediyor ve ilim meclisleri(Risale-i Nur dersleri) ve zikir meclisleri olusturuyoruz(Tesbihat).

Hz. Aise´ye gelen Sahabeler "Peygamberimizin Ahlaki nasil idi" sorusuna onun cevabi "Siz hic Kuran okumazmisiniz onun Ahlaki Kuran Ahlakidir" der.

Iste Risale-i Nur Kuranin bir tefsiri oldugu icin, Risalei Nuru okuyanlar güzel bir Ahlak ile, ilim ile, ihlas ile kuvve-i maneviyesine katkida saglar.

Demek Risale-i Nuru bulan ve Risale-i Nur Sakirtleri icinde bulunuyorsa ona baska "Mürsid" gerekmez.
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

28

17.05.2007, 10:20

yani siz yukarda yazılanlardan zahirdeki nur talebelerinin birer mürşid olduğunu çıkardınız...allah mübarek etsin ne diyim....daha fazla uzatmıcam biz zarar ediyoz...dua edin inş.

29

17.05.2007, 11:25

Bunda yanlış olan ne emmare kardeşim. Yanlışımızı açık ve net olarak söyleyin ki anlayabilelim???

30

17.05.2007, 12:41

Emmare kardeşim,başka bir siteye yazdığım yazıyı senle de paylaşmak isterim.Öncelikle şunu belirteyim;bizim ehl-i tarik ile bir münazaamız yok,olamaz da çünkü her meşrebin kendine has bir güzelliği var ve birbirlerini tekmil ediyorlar.

Evet,enbiya velayeti (asli velayet,ceberuti velayet ya da sıfati velayet) denilen ve nübüvvet kemalinden en çok nasiplenen velayet-i kübraya ulaşmakiçin mutlaka evliya velayeti (velayeti suğra ,zilli velayet,efali velayet de)gerekli değil. ıMAMI RABBANı 301.mektupta'...böyle velayet kemalleri hasıl olmaksızın ikinci yolla nübüvvet kemallerine kavuşulur'der. 302.mektupta 'nübüvvet makamına velayet yolundan gelen kimsenin yolda iken sıfatların kendisini yok etmesi lazımdır.velayet yolundan gelmeyenlerin ise, sıfatların kendisini yok etmeyip sadece kötü alakalarını yok etmesi lazımdır 'der yine aynı mektupta 'kemali nübüvvete kavuşmak için zıllerdeki velayet hiç lazım değildir der

şunu söylemeyi unuttum galiba: ımamı rabbani hzlerine göre ,nübüvvet kemalatına en kısa vusül olan velayeti kübra makamına iki türlü ulaşılabilir :
1)velayeti suğra olan tarikat berzahı ile,esma ve sıfatın zılal perdeleri aşılarak,fena ve bekanın hakikatı ile...
2)veraseti nübüvvet ile ,tasavvuf berzahına girmeden...bu yol sahabelere,tabiinlere tebei tabiinlere,elhasıl murad olunanlara Allahın seçtiklerine mahsus....

Bediüzzaman hz'in bahsettiği velayeti kübraya vesile ,ikinci yoldan olanı.tARıKAT-HAKıKAT-şERıAT SıLSıLESıNDE TARıKATA UğRAMADAN HAKıKATTEN DıREKT şERıATA GEÇış

ınşaallah bu yolda sadat-ı kiram da da bize himmet eyler.Allaha emanet!

31

17.05.2007, 13:57

Bir hatıra

S.a. ab.du.ba kardeşim sana bu sorunla ilgili bir örnek anlatmak istiyorum.
Üstad hazretleri bir gün birinci talebelerinden tahiri ağabeye hitaben Tahiri sen Velisin Velayeti mi tercih edersin yoksa hizmetimi diye sorduğunda Tahiri abi hizmeti tercih ettiğini söylüyor. Yani risale-i nur dairesinde hizmet etmek velilikten, Risale-inur talebelerinin makamıda velayet makamından daha üst bir makamdır diye abilerden bu meseleyi dinlemiştim.
Ayrıca üstad hazretleri bazı talebelerine mesela Albay Hulusi abiye sen 500 yada 1500 kişiye tam sayı aklımda değil şefaat edeceksin diyor. Bu mealde Tahiri abiyede benzer bir ifadeyi kullanmış diye hatırlıyorum yanlışım eksiğim varsa kardeşler düzeltsinler inşallah.

32

17.05.2007, 15:44

Re: Bir hatıra

Alıntı sahibi ""mgungor""

Ayrıca üstad hazretleri bazı talebelerine mesela Albay Hulusi abiye sen 500 yada 1500 kişiye tam sayı aklımda değil şefaat edeceksin diyor.


Ve hiç kimsenin hiç kimse adına bir şey ödeyemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı ve hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının.(2 Bakara Suresi - 123)

Rablerine (götürülüp) toplanacaklarından korkanları onunla (Kur’an’la) uyarıp-korkut; onlar için ondan başka ne velileri vardır ne şefaatçileri. Umulur ki korkup-sakınırlar. (6 Enam Suresi - 51)

Ve yine din gününü sana bildiren şey nedir? Hiç bir nefsin bir başka nefse herhangi bir şeye güç yetiremeyeceği gündür; o gün emir yalnızca Allah’ındır. (82 ınfitar Suresi - 18-19)


Bu ayetleri aciklayabilir misiniz? Albay Hulusi abi sefaat edebilecek deyince aklim karisti.. :roll:
Ben beni biraktigim zaman, sen beni birakma Yarab! Yunus Emre

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

33

17.05.2007, 15:46

Allahin diledikleri haric sefaat edemiyecek...
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

34

17.05.2007, 16:01

yani üstadin bu sözü söylemis olmasi, allahin istedigi anlamina geliyor? karistim hasan abi :)
Ben beni biraktigim zaman, sen beni birakma Yarab! Yunus Emre

35

17.05.2007, 23:39

Risale-i Nuru ilk önce –başkaları için değil- kendi nefsimiz için okumamız gerekir.
Risale-i Nur insanın imanı tahkiki yapar ve nefsani arzularından kurtulmasına vesile olur. Her insanın imanını tahkiki hale getirmesi farzdır. Bu farz başta bize müteveccih olan bir farzdır. Bu yüzden herkesten önce bizim kendi imanımızı tahkiki hale getirmeye çalışmamız gerekir. Başkalarında nefs olduğu gibi bizde de nefs olduğuna göre ve potansiyel olarak bütün nefsani hastalıklar bizim nefsimizde de bulunduğuna göre yapacağımız ilk şey, kendi nefsimizi ıslah etmek olmalıdır. ışte risale-i nura müteveccih olurken de bu gayeyle ona yönelmek gerekir.

Risale-i Nuru okuyan ama bununla beraber, nefsani arzulardan kendini kurtaramamış insanlarda görüyoruz Bu onların risaleleri yalnızca başkalarına anlatmak onları irşad etmek için okumuş olmalarından kaynaklanmaktadır. (Bilgili oldukları halde bunlar, yinede insanları ıslah edemiyorlar.) Halbuki risaleleri okuyanlar başta kendi nefslerini ıslah etmeyi, imanlarını tahkiki hale getirmeyi amaçlamaları ve bunun içinde kendilerini Risale-i Nura muhatap kabul etmeleri gerekir.

Peygamberimiz ilmiyle amil olmayan alimi çıraya benzetmiştir. Çıra yanarken diğer insanlar ondan istifade ederler fakat o kendini tüketir.

Bu risalelerin müellifi olan Üstad Bediüzzaman külliyatın birinci eseri sayılan sözler kitabının başında “ben nefsimi herkesten ziyade nasihata muhtaç görüyorum.” “Ben kendi nefsime söylüyorum. Kim isterse beraber dinlesin” der.

Risale-i Nuru kendi nefsi için değilde başka niyetle okuyanlar elbette ilmi cihette istifade ederler. Fakat bir çok nükteler bu bakış açısı yüzünden gizli kalır.

MıRZASAıD

Orta Düzey

Mesajlar: 319

Meslek: tecavüz değil tedafüdür.Hem tahrip değil, tamirdir. Hem hâkim değiliz, mahkûmuz

  • Özel mesaj gönder

36

18.05.2007, 16:33

bugün dersde okuduk 28.mektubun 3.meselesini talha kardeşde eklemişti..ama bu başlığın altına birdaha eklemek istedim..bu konuları merak edenlerin 28.mektubn 3.meselesini okumalarını istiyorum okumak için tıklayın>>

http://www.muhabbetfedaileri.com/viewtopic.php?t=7655

bu kadar güzel cevap olamaz kafanızda hiç bir soru işareti kalmayacağna eminim..bu gün dersden sonra bir kere daha dedim Rabbim bizi bu nurlu yoldan ayırma!!!!!!!!!!!!!

28.mektuptan

Alıntı

ıkinci Nokta
ımam-ı Rabbânî ve Müceddid-i Elf-i Sânî Ahmed-i Farukî (r.a.) demiş: "Hakaik-i imaniyeden birtek meselenin inkişafı ve vuzuhu, benim indimde binler ezvak ve kerâmâta müreccahtır. Hem bütün tarikatlerin gayesi ve neticesi, hakaik-i imaniyenin inkişafı ve vuzuhudur."

Madem şöyle bir tarikat kahramanı böyle hükmediyor. Elbette, hakaik-i imaniyeyi kemâl-i vuzuhla beyan eden ve esrar-ı Kur'âniyeden tereşşuh eden Sözler, velâyetten matlup olan neticeleri verebilirler.


Alıntı

Dördüncü Nokta

Sahabelerden ve Tâbiîn ve Tebe-i Tâbiînden en yüksek mertebeli velâyet-i kübrâ sahibi olan zatlar, nefs-i Kur'ân'dan bütün letâiflerinin hisselerini aldıklarından ve Kur'ân onlar için hakikî ve kâfi bir mürşid olduğundan gösteriyor ki, her vakit Kur'ân-ı Hakîm, hakikatleri ifade ettiği gibi, velâyet-i kübrâ feyizlerini dahi ehil olanlara ifâza eder.

Evet, zâhirden hakikate geçmek iki suretledir:

Biri: Tarikat berzahına girip, seyr ü sülûk ile kat-ı merâtip ederek hakikate geçmektir.

ıkinci suret: Doğrudan doğruya, tarikat berzahına uğramadan, lûtf-u ılâhî ile hakikate geçmektir ki, Sahabeye ve Tâbiîne has ve yüksek ve kısa tarik şudur. Demek, hakaik-i Kur'âniyeden tereşşuh eden nurlar ve o nurlara tercümanlık eden Sözler, o hassaya mâlik olabilirler ve maliktirler.
Zübeyir Gündüzalp diyor ki: "Dünyada huzur ve rahat mı arıyorsunuz? Ukbada saadet mi istiyorsunuz? Risale-i Nur okuyunuz.

37

30.05.2007, 16:03

Bismillahirrahmanirrahim

Allahualem
Risale i Nurlara bu nazar ila bikilirsa bizim bir resha olarak aktarmaya tesebbüs ettigimiz o ummandan daha cok cevherler hakikatler zuhur eder...


-Risale i Nur Gerci umuma tesmil sureti ile degil,fakat her halde Hakaiki islamiyyenin icinde cerayan edip geleN
esas-i velayet
esas-i takva
esas-i azimet
esasat-i Sünnet-i seniyye
gibi ince fakat ehemmiyetli esaslari deruhte etmek bir vazife-i asliyesidir.
sevki zaruretle hadisatin fetvalari ile onlar terkedilmez...

Allahualem
Burda ve bir cok yerde görünen velayetin Risale i Nur dairesinde oldugu ve hemde ilk merhalede oldugudur...

En büyük ihsani ilahi ihsanini ihsan ettigini kuluna o nimeti ihsas ettirmemesidir...:(yani ona bildirmemesidir)
yani: velayet 3 sekilde görülüyor:

1-Allah bilir velayet sahibini fakat ne o kul nede baskalar bilmez...
2-Allah bilir velayet sahibi kulunu kulda bilir baskalar bilmez...
3-Allah bilir velayet sahibi kulunu kulda bilir halkta bilir...

hem velayet dahi 3 tür
Velayet-i kübra
velayet-i sugra
velayet-i vustadir...

hem dahi ehl-tarikin(tasavvuf ilmi ile yol alanlarin mesleklerin) velayet dedikleri kalb ile alinan yolu ve halleri Risale i Nur talebeleri kalb ve akil ittifaki ile alirlarki aklin (Marifetullah) kalb ile(Muhabbetullah) yol alisidir acz hali , bu hal dahi ehli tasavvufun, bir kac merhalesindeki hal ve basamaklari aldirir ehl-i tasavvufun o merhalelerde gördükleri gösterdikleri haller görülür gösterilir...

Hem fakr dahi hem TAKVA hem SADAKAT gibi haller ile ehli tarikin mutmaine dedikleri Ey Mutmainne olmus nesf girin cennetime merhalesine hallerine vardirir...
ki Risale i Nur talebeleri iman ile kabre girecekleri, ehl-i cennet olduklari,iman hakikatlerinin kalbin en derin köselerini aydinlattigini oralara yerlestigini ... bu ve benzeri ifadeler Risale-i nurda mevcuddur...

bu merhaleden ilerisini nasibi olanlar bilir ...

Risale i Nurlar ne sarkin ilminden nede garbin felsefesinden alinmis olmayip nevi sahsina münhasir bir ilimdir...: ondandirki Risale nurlari bilmeyen okumayan o meslek hakkinda söz söyleyemez zira Risale i nur
Ilimde ve kiyamda Kur`an-i azimüssanin... Barika-i elmas kilictir...

Sonuc : Risale i nurda hem velayet hem kemalat hemde diger haller ve o hallere sahib hazretlerde mevcuddur hemde ziyadesi ile lakin
Allah bilir (o hazretleri) velayet ehlini o sahislar bilmez kendini kendilerini... kedilerine bakinca mesleginin geregi olarak TÜM HAYRLARI ALLAHTAN BILIR tüm kusurlarida nefsinden kusurdan baska bir seyde bulamaz,amma vazife basinda yapmasi gereken isi ve gereken halle yaparlar...

-Bir ehl-i tasavvufa da gerektirki kendi mesleginde yol alirken gördügü görecegi hallere bakarak, o halleri Risale i Nur talebelerinde arasin baksin bakalim kimlerin nerelerde oldugunu bulabilirse bulsun, zira bildigi bir sey ile bilmedigi seyleri aramak yerine bildigi ile bildiklerini arasin baksin ki anlasin...

-bizlere düsen isimize bakmak ... lakin ehl-i tasavvuf veya ehl-i tarik halleri sergileyip o meslegede ve meslek sahiblerinede yakismayan sözler ile Risale i Nur lara veya hasa camiasina ilismek degilde MERAK anlamak nevinden yazan kardesimize Haddimiz olmayarak Risale i Nurdan ve görebildigimizden bir nebze zarureten yazdik ki ne ehl- tarik kardeslerimize karsi kalbimizde biz suizan olusa hasa Allaha siginiriz nede bilmyen birilerinin suizanna dusmesine engel olur , dahi Risale i nurlarda bazi yerleri dahi bizlerin iyi tetkik etmesi nevinden sunuldu ,niiyeti ile yazildi yazilanlar...
insallah isabet etmisizdir hata var ise nefsimizindir dogru ve guzellikler Risale i nurun odahi Ilsamindir...

38

30.05.2007, 16:09

risalede akrebiyet vardır..syrü süluk yoktur..

velayetler genelikle seyrü sülükle elde edilir..

amma risale velayetten ziyade nübüvvetten gelen akrebiyet vardır..

bir dersde hemen haikakata ulaşmak vardır..

iman hakikatlarını kimisi bir hafta,kimsi bir ayda,kimiside 15 haftada alır..,
işte bu akrebiyettir..
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

39

30.05.2007, 16:14

Bismillahirrahmanirrahim


kardesim akrebiyyetin olusu senin ve emsalinin manen terakki etmesine engel degilde daha kisa yoldan terakki etmene sebebiyyet verse gerektir...
ESAS-I VELAYET
olan yeri
velayet-i kübra yi
nereye koyalim...

40

30.05.2007, 16:17

zaten velayeti kübrada akrebiyet vardır..

işte risalei nurlar velayeti kübraya mazhardırlar..okuyanlarda derecesine göre..

yani iman hakikatlarını anlamasına göre..

bazıları barlada vardır..çok çabuk hazmetmişler..

barla lahikası dikkatli okunmalı taki velayeti kübrasın sahipleri anlaşılsın..
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir