Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

41

02.04.2006, 19:06

Alıntı sahibi ""hy120""

risale-i nuru anlayamamaktan şikayet edenler okadar çok ki saymak pek kolay olmasa gerek.meselenin sebeplerinden ziyade sonuçlarına bakarak gayet açık bir sekilde diyebilirim ki bazıları bilerek bazılarıda bilmeyerek risale-i nura zarar vermektedirler. elbette ki günes üflemekle sönmez lakin bu üfleyuenler sadece kendileri için perde örtmüyor aksine bazı safdil masumlar içinde perde oluyorlar.

geçenlerde 40 yaslarında birisi dediki ya risaleyi okuyorum ama anlayamıyorum? dedim hangisini okudun? inanın dahga kitabın adını bile söyleyemiyor.

şimdi sadede gelirsek bana mesele su gibi geliyor;
bazıları risaleleri anlayamıyoruz diyerek sadeleşmiş kitaplara yöneliyor. yönelirkende sadeleştiren sahsın fikriyle, onun baktığı pencereden bakarak risalelere bakıyor. sonuçta doğrudan risalelere bakmadığı için yabancılaşıyor. hem sadeleştirelerim diyenler bilerek veya bilmeden neslin risalelerden uzaklasmasına sebeb oluyor.

risale-i nuru sadeleştirelim diyenler risalelere gölge olup zarar veriyorlar. hem aslınıda bozuyorlar.


Sadeleştirme konusu daha önce burda işlendiğinden buraya taşınmıştır. (Webmaster)

42

02.04.2006, 19:07

Alıntı sahibi ""insirah""

af af...işinde kariyer yapmak için git yurt dısına ya da git iyi bir dil eğitimi veren kursa deseler hiç durmadan hemen paralar dökeriz bir de emek...ee işin sonunda kariyer var iyi maaş var ya hani
risale-i nuru anlamıyoruz yok efendim yok...hapishanelerde ,soğuklarda,zorluk altında siz iman hizmeti yapıyorsunuz seneler sonraki insanları düşünürek,bizlerde sıcak döşeğimizde,teknolojinin en ileri düzeyi bir deviirde oturup ben bunları anlamıyorum sadeleştirin diyorsunuz..
risale-i nuru şuan anlayanlar doğdugunda muhteşem bi ilmemi sahipti.?
size ahiret hayatı sunulmakla kalmıyor dunyevi huzuruda sunan asrın tefsiri öününüze sunulmuş,bizlerde nefsimize cevaz aranaamaya çalışıyoruz.
bu kitabı kaleme almış Zat,nasıl okunması gerektiğii,nasıl anlamamız gerektiğini kitaplarında anlatmıştır.
siz kitap yazıyorsunuz bir süre sonra bazıları alıp kitabınızı sadeleştiriyor ne hissedersiniz?ki ustad hzleri bu eserlerin yazdırıldıgını soyluyor.bizlere düşen sadakatle sabırla okumak ve risale-i nuru nasıl anlamamız gerektiği konuda tekrar risale-i nura(lahikalar ozellikle) başvurarak öğrenmeliyiz

biraz sert uslup oldu ama inanın artık bu soruyu saf yürekle sormuyorlar,risale-i nur bizlerin malıdıır Kuranın malıdır...

Sadeleştirme konusu daha önce burda işlendiğinden buraya taşınmıştır. (Webmaster)

43

02.04.2006, 19:08

Alıntı sahibi ""faraklit_""

ama herkesi kendimiz gibi talipli göremeyiz....

mesela feylosofların çukuruna düşenler,talipli değiller ve onlara öyle muamele yapamayız ve üstadın reddiyelerinden haberdar olmalılar....

çünki zaten talipli kişi yani nur şakirdleri veya sempatizanları feylosofların düşünce girdabına kapılmış kimseler değiller....

dolayısıyla reddiyeler esas red edilen felsefelere inananlara ulaşılmalı....

sanmıyorum üstadın risaleleri sadece nurcular okusun diye telif ettiğini....

herkesden nurcuların verdiği emeği beklemekde yersiz....

gerçi zaten sadeleştirilmiş risale-i nurlar var....

eğer bu kitapları büyük kitap evlerinde bulmak mümkün olduğunda mesele tamamen ortadan kalkacak....

Sadeleştirme konusu daha önce burda işlendiğinden buraya taşınmıştır. (Webmaster)

44

08.05.2006, 09:25

risalei nurun sadık talebeleri risalei nuru sadeleştirmezler.çünkü üstad buna izin vermemiş diyor mustafa sungur abi,bayram abi.
yapan yapsın sonucuna kendisi katlanır.
kimse yapma demiyor.yap ama sadık değilsiniz.kime üstada.
şimdi sormak lazım.risalei nur anlamak için okunur denirse peki Bediüzzaman hazretleri neden çok okumuş hemde herkesden fazla okuyarak.ve tefekkür ederek.
ne diyorlar abiler haşir risalesini 10.000 defa okumuş.lahikada üstad diyorki ben haşir risalesini 50 defa tefekkür ederek okuduğum halde hala ihtiyacım var.diyor.
türkçeleştirsen kimse bu kadar okumaz çünkü bıkar.risalei nur doğrudan kurandan geldiğinden usandırmıyor.100 kere okunsa 101 kerede okunuyor.

Mesela rububiyet kelimesinin karşılığı ne veya uluhiyet veya ehadiyet veya vahidiyet.bunlara bir karşılık vererek konuyu anlamabilirmisin.
kısa kesiyorum sadık talebeler üstada sadıklar.üstad ne diyorsa o.
yok böylede olur diyene de birşey demeyiz.ama sadık nur talebesi değildir deriz.

45

08.05.2006, 14:37

Ben bir Boşnakım.Bazı Risaleler Boşnakça olarak elimde mevcut. Risaleleri okumamış bazı akrabalarıma okudum veya okuttum.Kendime de okudum.
"almanca ingilizce cevirileri okuyan insanlar belki bizden daha iyi anliyor" denilmiş.Bilinmesini isterim ki herkes çok ağır olduğunu söyledi.Bahsedildiği gibi çeviri kolay anlaşılmasını sağlamıyor.Bazı ibareler yerine oturmadığı için bir karışıklık olabiliyor.En iyisi orjinali emin olun.Çeviride belagat bazen gizlenebiliyor ve okunandan her seferinde farklı bir şey çıkarma, çevirilerde pek mümkün olmuyor.Sabır sabır sabır.ışte Risalelerin ilk dersi.şunu da bilelim;
Fecr-i Sadık ufukta göründü.Risalelerin dilinin evrensel olması kesin inşaallah
Selametle...

46

11.05.2006, 20:47

Bu forumu keşfettiğime çok sevindim.Çünkü; hem yeni kardeşlerle tanışma şansına sahip olacaktım,hem yeni şeyler öğrenebilecektim,hem kendimi geliştirme şansı bulacaktım,hem boş zamanlarımda aptal aptal sörf yapacağıma iyi bir şeylerle meşgul olacaktım.
Ben konumuzla alakalı olan üçüncü sebep üstünde durmak istiyorum:
Foruma yazı yazarken yanlış yapma korkusu yaşamıyorum.ılzam olurum, diye bir derdim de yok.Laf yetiştirmeye de çalışmıyorum.Derdim yazı yazmak Çünkü;yazdıkça kendimi geliştiriyorum.Özellikle en büyük amacım, Risal-i Nur Türkçesinin iyi bir kullanıcısı olamak.
Kendi yazdıklarımı tekrar tekrar okuyurum. Her hangi bir yazıya cevap için yazmışsam o yazıyı da tekrar tekrar okuyorum.Burda bunu deseydim daha iyi olurdu.Burda kelime hatası yapmışım.Burda bunu demişim de yazılan başka bir anlama gelir bir şekilde olmuş vs. vs.Neyse biraz içimi döktüm...
Dedim ya Risale-i Nur Türkçesi'nin iyi bir kullanıcısı olmak istiyorum.Neden mi?Bu kadar kısır bilgimle üç-beş kelam Risale-i Nur kelimeleriyle veyahut Risale-i Nur Tarzında konuşsam karşımdakini ilzam ediyorum.Çok etkileniyor ve inanın hemen hangi kitapları okuduğumu soruyor.
Bir hatıramı paylaşmalıyım:Geçen sene bir avukat arkadaşımı ziyaret ettim.
Konu kunuyu açtı,derken Risale-i Nur konusuna geldi .Bana kahrolduğum şu cevabı verdi:"Bana Risale-i Nur'dan bahsetme.".Neden, diye soramadım.
Geçen ay yanına uğradım.Bana ailevi ve özellikle kızıyla ilgili sorunlarından bahsetti.Tavsiye istedi.Bende ona Risale-i Nur diliyle ve Risale-i Nur'dan alıntı yaparak tavsiyelerde ve izahlarda bulundum.Dinledi dinledi...
Akşam üzeri olmasından paydosuna yakındı.Büroyu kapatı benimle iş yerime
kadar yürüdü.Sonuda sordu;"Sen Risale-i Nur mu okuyordun?".Sadece "Evet"
diyebildim.Kendisini de -tevaffuk- o akşam Hoca Efendinin bir talebesi sohbete çağırmış.Onlarında Risale-i Nur okuduklarını söyledim.Gidicem,dedi.
ışte Kardeşlerim; Risale-i Nur'un öyle güzel bir dili ve Ruhu var ki dinleyeni dahi cezb ediyor.Anlatılmak istenen mesele Risale-i Nur Türkçesiyle öyle bir kolay ifade edilebiliyor ki; doğru kullanıldığında, yani; kelimeleri ve uslubu iyi bilirseniz yanlış anlaşılmalar ortadan kalkıyor.
Nişanlısıyla sürekli kavga eden bir kardeşim benden tavsiye istedi. Bir kaç soru sordum.Cevaplarından anladım ki çoğu mesele,Türkçenin eksikliğinden kendisinin de pek iyi bilmemesinden kaynaklanmış.Anlattım .ıkna oldu.
Telefonda uzun uzun konuşmamasını tavsiye ettim.Zira; günümüz Türkçesi o kadar eksik ki pek çok meseleyi jest ve mimiklerle ifade etmek zorunda kalıyoruz.Telefonda bu mümkün değil tabiki...
şimdi Risale-i Nur dilinin sadeleştirilmesi taraftarlarına soruyorum:Hangi Türkçe ile sadeleştireceksiniz.Smile Paneliniz çok mu zengin?Aynı anlamı verecek kelimeyi bulamadığınız zaman ne koyulabilir ki başka... :P
Yabancı dile çevirme konu dışıdır.Zira şimdilik ehven-ü şerdir.ıleride ne olur belli olamaz.
Hem biri çıksa;bize içinde gelecekten kesin haber veren ilimlerin öğretildiği bir kitab verse, yada uzak uzaydaki tüm sırların yazıldığını söylese ama; Çince dese,gecemizi gündüzümüzü Çince öğrenmeye ayırırız.En fazla iki ay boyunca her akşam 15 dakika çalışarak öğrenilecek,içinde kar içinde kar olan Risal-i Nur Türkçesi çok mu zor?
ımani meseleleri hakkalyakin bir imanla öğreten, bize sadet-i ebediyeyi kazandıracak Risale-i Nur'u dili biraz ağır diye sadeleştirmek bir cinayettir.
Hata kim nasıl isterse öyle yapsın, demekte cinayettir.Zira öyle bir fitneye kapı açar ki kıyamet sebeb olmasa bundan kopar.
Ne olur biliyor musunuz? Tembelliği üfleyen nefs ve şeytan herkezi Risale-i Nur'un sadeleştirilmiş haline teşvik eder. Sadeleştirmede o eşsiz ibareler belagat,icaz ikna kabiliyeti,mana sönük kalacağından etki kaybolacak. Zamanla Risale-i Nur sıradan kitaplar haline gelecek.Kim bilir belki 70-80 sene sonra Nurların perde altına girmesinin bir sebebide bu yanlış hareket olacak.
Lütfen ilişmeyin.Üç-beş tembel için koca hakikatleri söndürmeyin.
vesselam
Türkçesini öğrenmek

47

11.05.2006, 21:01

cevat abi Allah razı olsun senden , bu forumu sevmemin bir nedeni de sensin. uslubun ve anlatımın çok güzel, Allah daha da versin.

abi peki benim gibi yeni başlayanlar için, teknik önerilern var mı, yoksa bunu ayrı bir başlıkta anlatalım dersen ayrı başlık açalım. ne gibi yöntemler öneriyorsun risalelerin diline alışmak için

48

13.05.2006, 16:06

Sevgili Yolcu5 Kardeşim;Kesinlikle Hak etmediğim iltifat için teşekkür ederim.
Ancak; muhallif bir insana cevap vermek, iltifata cevap vermekten kolaydır.
Sunu bil ki;ben yazılarımda Risale-i Nur uslubunu kullanıyor ve alıntılar yapıyorum.
Kabul ettiğin fikir kendi fikrindir,prensibiyle hareket edip, kendi müşevveş fikirlerimle yoğuruyorum. Yukarada gördüğün güzel ibareler Risalelerin malıdır.Karışık ve yanlış fikirler benim aciz fikirlerimden tevellüd etmiştir.Ben bir talebeyim.Talebe öğrenendir.Yanlışlarına itiraz edilmez.Belki düzeltsin, diye gösterilir.Teşvik edilir.Senini iltifatını da bir ders arkadaşının ders arkadaşına teşviki noktasında kabul edebilirim.Fazlası zarardır.Allah Razı olsun.
Risal-i Nur diline alışmak için ancak;kendi metodumu yazabilirim,artık teknik olurmu bilmem.
Biz kendi aramızda Salı günlerine özel bir çalışma içindeyiz.Önceden belirlenen bir konuyu, bilerek yapılan tüm gıcık tavrımıza rağmen, bir arkadaş okuyup veya anlatıp izaha çalışıyor.Burda Sinirimize hakim olmayı,Risale-i Nur dilini kullanmayı, araştırma yapmayı öğreniyoruz.Mümkün olduğunca aramızda Risale-i Nur Türkçesi kullanmaya çalışıyoruz.Çünkü, yeni bir lisan ancak tekrar ile öğrenilir ve kaim olur.Hergün enaz iki üç yeni kelime ezberlemek Salı dersinin harici bir görevi.Birde her akşam mutlaka Risale-i Nur okuyoruz. Burda metod serbest,mesela bir kaç sayfada mevcut , bilmediğim kelimelerin altını çiziyorum.Her gün tekrar ediyorum.Bu işlem her akşam iki dakikamı alıyor.Bir arkadaş küçük kağıtlar kullanıyor.vs.vs.
Yanlış anlama, bu Salı Sohbetleri sadece, aklı fikri Risale-i Nur olan bir kaç fanatik arakadaşa münhasır,yoksa kaide değil.Zaten kolay kolay kimseyi çağırmıyoruz ve kabul etmiyoruz.Zira, bu konuda kesin karar vermiş olması gerkiyor ki iki eli kanda olsa Salı sohbetini ihmal etmesin ve edemesin. Çarşamba günleri mümkün olduğunca bağlı olduğum cemaatin yerel sohbetine,Cuma günleri kah cemaatin ilçe bazında ki sohbetlerine, kah çok ısrarcı olan çok sevdiğim Zehra Vakfından kardeşlerimin sohbetine gidiyorum.Cumartesi'de ender de olsa genel sohbete gidiyorum.Perşembe günleri aileme okuyorum.
Bunu kendimi övmek için yazmadım.Seni ürkütmekte istemem.Eğer bir davan var ise o dava için her fırsatı değerlendirip çabalaman icab eder.Yok ben sempatizan olarak kalmak istiyorum,imani meseleri öğrenmek bana yeter diyorsan,her akşam bir iki sayfa okuyup namazına devam etsen,kebairi terketsen,sünneti mümkün olduğunca yaşasan,tesbihatı yapsan bu devirde kurtulmak için yeter inşaallah.
Yeni pencere açılsa sanki iyi olur ama, yine de bir kaç kiş ile daha istişare fena olmaz gibi...
Selam muhabbet ve dua ile canım kardeşim...

49

13.05.2006, 23:32

anladım abi Allah razı olsun
selam ve dua ile

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

50

02.09.2006, 18:50

Risale-i Nur Sadeleşmeli mi?


Hemen her konuda araştırma konusu olmuş, yeri geldiğinde tartışma konusu da olmuş Risale-i Nur’un çokça söz edilen ve ele alınan bir konusu da üslup ve dilidir. Bu tartışmalarda ağırlık, Risale-i Nur dilinin sadeleşmesinin gerekip gerekmediğiyle ilgilidir.
Risale-i Nur’un sadeleşmesi gerektiğini ifade edenlerin dayanaklarını üç noktada toplamak mümkündür.



1-Edebî ve tarihî bir metin olan Risâle-i Nur günümüzde yaşayan dile yabancı olduğundan, anlaşılması zor bir metindir. Sadeleştirilmelidir.

2-Risâle-i Nur’un geniş halk kitleleri tarafından anlaşılabilmesi için, sade Türkçe ile yeniden ele alınması gerekir.

3-Risâle-i Nur imanî meseleleri nazara verdiğinden, imanî meselelerin önemine binaen sadeleştirmek gerekir.



Bir eser hakkında belli bir yargıda bulunmadan önce, eserin mahiyeti hakkında bilgi edinmek esastır. Eğer eserin mahiyeti tam olarak anlaşılabilir ve anlatılabilirse, sonradan ifâde edilecek düşünceler sağlıklı olacaktır. Bu yüzden önce “Risale-i Nur nedir? Nasıl bir eserdir?” sorularını cevaplamak gerekir? Risâle-i Nur; müellifinin ifadesiyle, “Doğrudan doğruya Kur’an’ın feyzinden mülhemdir ve sema-i Kur’anîden ve ayatının nücumundan, yıldızlarından iniyor, nüzul ediyor.(Nursi, 1994: 86)” Burada Cemil Meriç’in, “Her eser, kendi dili ile doğar. Risale-i Nur’un dili Kur’anî ve ıslâmî bir lisandır. Risale-i Nurları anlamaya çalışmak, ancak bize nasip olabilecek en büyük mükâfattır.(şahiner, 1990: 17). ” sözünü belirtmek gerekir ve Bediüzzaman’ın Risâle-i Nur hakkındaki görüşü ile birleştirildiğinde, Risâle-i Nur’un, zamanın eserlerinden farklı olduğu ortaya çıkmaktadır.

Risale-i Nur’un, iman ilmini vermesi ve öğretmesi gerçeğinden hareketle, tarihselliği ve bu nedenle eskimişliği görüşü hükümsüz kalmaktadır. Zira, nasıl ki Kur’an çağlarüstü ve zamanı aşan bir dil kullanmışsa, Vehbî ilim sonucu, Kur’an-ı Kerim’den ilhamen yazılan Risâle-i Nur’un da çağlarüstü olması gerekir. Bundan dolayı da Risale-i Nur üslubunun günümüz Türkçe'sine göre farklı ve biraz da ağır olması tabiidir.Ancak bu farklılık veyahut ağırlık eskimişlikle ilgili değil, Risâle-i Nur’un tarihsellikten bağımsız konular olan imanî konuları ele almasından kaynaklanır. Çünkü bir ilim sahası olan imanî konuların kendilerine ait kavramları vardır. Çünkü bir ilim sahası olan imanî konuların kendilerine ait kavramları vardır. Allah'ı idrak etmenin yolu da bunları bilmekten geçer. yapılan araştırmalara göre, Risâle-i Nur vasıtasıyla Allah’ın 217 esmasından bahsedilmesi ve onların idrak edilmesi(Bkz. Risale-i Nur’da Esma-i Hüsna, )bu kavramların öğretiminin Risale-i Nur’da ne kadar önemli bir yekün tuttuğunu göstermesi açısından öenmlidir.

Hemen belirtelim ki, Risâle-i Nur’da Esma-i Hüsna salt kavramsal bir bazda verilmemekte, metin içinde temsil ve telkin metoduyla anlaşılır kılınmaktadır. Bu durum, Risâle-i Nur’un hemen her yerinde mevcuttur. Bunun dışında Risâle-i Nur, dinî ya da din dışı konuları içeren dönemin kitaplarına kıyasla sade bir üsluba sahiptir. Bundan da öte, Risâle-i Nur’da anlamı akıcı ve anlaşılır kılan bir iç lügatçe de mevcuttur. Mesela, “… O sultana Halîl ve dost ol!.. O rahmetin kuvvetidir ki, zîşuurun nazarlarını celb eder, kendine çeker…” gibi altı çizili örnekler, genelde aynı anlama sahiptir. Risale-i Nur’un hemen hemen her yerinde var olan bu tarz kullanımlar, avamdan âlim insanlara kadar herkesin anlayabileceği bir dilin varlığını gösterir. (Demirci, makale, 2000:71)

Elbette Risale-i Nur üslubu sadece Türkçe’ye has bir üslup değil. Çünkü Risâle-i Nur, 20. Asır ve sonrasına ıslam medeniyetinin sunumunu yapma misyonuyla ortaya konmuş bir eserdir ve ıslam medeniyetinin temelinde de başta Arapça, sonra Farsça ve Türkçe vardır. Dolayısıyla Arapça, Farsça ve Türkçe’nin karışımından oluşan bir üslubun kullanımı da kaçınılmazdır. Böyle olduğuna delillerden bir tanesi, “… zahiren mevt inhilaldir, ademdir, tefessühtür, hayatın sönmesidir.” cümlesinde aynı anlama gelen Arapça, Farsça ve Türkçe kelimelerin birlikte kullanılmasıdır. Aynı şekilde, “Ey insan! Fenâya, ademe hiçliğe, zulümata, nisyana, çürümeye, dağılmaya, ve kesrette boğulmaya gittiğinizi tevehhüm edip düşünmeyiniz. Siz fenâya değil, bekâya gidiyorsunuz. Ademe değil, vücud-u dâimîye sevk olunuyorsunuz. Zulümata değil, âlem-i nûra gidiyorsunuz. Sahip ve Mâlik-i Hakikinin tarafına gidiyorsunuz…” gibi, Risâle-i Nur’un hemen her yerinde mevcut ifadeler üç dile mensup insanların ortak medeniyetini, ki bu ıslam medeniyetidir, nazara verir.

Bu cümleleri okuyan herhangi bir okuyucu, mutlaka hissesini alacak ve anlatılanın ne olduğunu kavrayacaktır. Kur’an-ı Kerim’i okuyan bir çoban ve bir âlim seviyesine göre hissesini nasıl alıyorsa, Risâle-i Nur’u okuyan her kesim de seviyesine göre hissesini alacaktır. Eğer bu gözetilmez de tek yönlülüğü ifade eden sadeleştirme yapılırsa, Risâle-i Nur evrensel hitap olma özelliğini kaybedecektir. Dolayısıyla bu bağlamda sadeleştirmenin sağlıksızlığı göze çarpmaktadır.

Öte yandan, “Risâle-i Nur imanî meseleleri nazara verdiğinden, imanî meselelerin önemine binaen sadeleştirmek gerekir.” fikrine de katılmak mümkün değil. Çünkü Risâle-i Nur’da imanî meseleler işlenirken öyle bir üslup kullanılıyor ki, aklın yanında diğer his ve latifeler de hissesini almaktadır. Nitekim, bunu müellifi, “Risâle-i Nur’un gıda ve taam hükmündeki hakikatlerinden hem akıl, hem kalb, hem ruh, hem nefis, hem his hisselerini alabilirler(Nursi, 1994: 279).” şeklinde ifade etmiştir. Bundan da öte, şimdiye kadar belirttiğimiz düşünceler gösteriyor ki, Risâle-i Nur’un sadeleşmesi demek, şerif Mardin’in belirttiği, “19. Yüzyılın elektrik ve termodinamiği ile ilgili konuşma tarzı, yani kavramlaştırma tarzı Risâle-i Nur’un diline girmiştir. Said Nursî dinamizm ifade eden bir dil kullanmıştır.(şahiner, 1990: 24).” özelliğinin kaybolması demektir.

Hâsıl-ı kelâm, âliminden çobanına kadar Risâle-i Nur’u okuyan herkes seviyesine göre mutlaka hissesini alır. Ve her ne kadar zâhiren Risale-i Nur’un üslubu ağır gibi görünse de okuyucunun, iman ilmini kavramak için biraz çaba göstermesi gerektiğini idrak etmesi gerek. Nitekim Bediüzzaman da, “Risale-i Nur, sâir ilimler ve kitaplar gibi okunmamalı. Çünkü ondaki iman-ı tahkikî ilimleri, başka ilimlere ve maariflere benzemez. Akıldan başka çok letaif-i insaniyenin kut(rızık) ve nurlarıdır. (Nursî 1994: 55)” demekle, bunun altını çizmektedir. ışte bu gerçekten harketle, sonuçta Risale-i Nur’dan nasıl faydalanılması gerektiği hususunda, sarf edilen şu görüşlere de katılmamak mümkün değil: “Risale-i Nur, yirminci asrın Müslümanlarını ve bütün insanları koyu fikir karanlıklarından ve müdhiş dalalet yollarından kurtarmak için müellifin kendi ihtiyarıyla değil, bir ihsan-ı ilahî olarak yazılmış olan ilhamî bir eserdir. ışte insan üzerindeki tesiri pek büyük olan böyle bir eseri devamlı olarak, teenni (ihtiyatlı ve akıllıca düşünmek) ile ve lügatların manalarını öğrenerek, dikkatle okuyabilseniz, geceli gündüzlü çalışan birçok Nur talebeleri gibi siz de büyük bir huzur ve saadete kavuşursunuz (Nursî, 1995: 175).”


Kaynaklar:
1. Bediüzzaman Said Nursî, Sikke-i Tasdik-i Gaybî,

2. Necmettin şahiner, Nurculuk nedir?,

3. Süleyman Kösmene, Risâle-i Nur’da Esma-i Hüsna,

4. Senai Demirci, Risâle-i Nur’un Etrafından Risâle-i Nur’un ıçine, Köprü Dergisi, Bahar 2000

5. Bediüzzaman Said Nursî, Tarihçe-i Hayatı,

6. Bediüzzaman Said Nursî, Emirdağ Lahikası -1,

7. Bediüzzaman Said Nursî, , Ekim ıstanbul s.175 Nurun ılk Kapısı

ıttihad ılmi Araştırma Heyeti tarafından, bu konuyla ilgili hazırlanmış dosya... ındirmek için tıklayınız...

http://www.hemenpaylas.com/download/1483…ILMESI.doc.html

51

03.09.2006, 15:14

şayet bir bediüzzaman daha gelecekse sadeleştirsin.

madem gelmiyecek sadeleştirilemiyecek.
çünkü bediüzzaman olmak lazımki sadeleştirirlsin.

madem bediüzzaman yok.
herkes haddini bilmeli.

52

03.09.2006, 20:04

Hem gelsede sadeleştirmeyecek. Sadeleştirsede elini öpüp orjinaline devam edeceğiz.
Selametle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

adgu

Acemi

Mesajlar: 11

Konum: Istanbul

Meslek: Dis Ticaret

  • Özel mesaj gönder

53

08.09.2006, 12:36

Alıntı sahibi ""KyLe""

şunu demek isterim ki şeytan matbaa bulundu diye işinden vazgeçecek değildir..Siad Nursi Hz. her nekadar buyuk bir Allah dostu ise de eserinin korunacağı diye bir garanti yoktur..bu yuzden fitne çıkartmıyorum...olasılıkları düşünüyorum...
emaniyeler eger hepsi doğruyu yazsaydı şu anda islam dunyasında bu kadar karmaşa, ayrım ya da islamı yaşayış farklılığı olmazdı...mutlaka ki o alimler yada evliya zatlar eserlerini en düzgün şekilde Hak dinini anlatarak yazmışlardır...ama onlardan sonra tahribat her turlu olacaktır..talebeleri bunu yapar yada yapmaz demiyorum..ama şeytanın amacı bizi ihtilafa düşürmekse bunu talebesinin aklına girerek te yapabilir, o eseri yazanın da..
siz beni harici olarak goruyorsanız buyrun...bişey diyemem size...bu soruyu bana sorarak topu bana atmaya çalışıyor gibisiniz..ama bunu düşünmekten de geri kalmıyorsunuz...ben yanlış birşey demedim..Kur'an'da O'nu bizim tek başımıza anlayamıyacağımızı bu yuzden ulul'elbab evliyara ihtiyacımız olduğu yazıyor...ben tek başıma Kur'an'a sarılırım derken bunu kastediyorum...mutlaka Kur'an'ı bize hakkıyla anlatacak olanlar da var..onlara sarılarak zaten Kur'an'a sarılmış oluruz...
örnek istiyorsunuz : Ruhumuzun biz hayattayken Allah'a ulaşması, vasıl olması olması, yani ruhun hidayeti konusunda şu anda bir ihtilaf yok mudur? insanları kurtuluşa goturecek olan bu hayati mevzuyu şeytan ortadan kaldırmıyacaktı da neyi ortadan kaldıracaktı? önemli noktaları islamdan kopartarak daha az önemi olan konularda bizi ihtilafa düşürerek zaman kaybettirmek en buyuk başarısı değilmidir? risale'de bu konuyla ilgili bolumleri sunarsanız ozaman siz bunu uygalamadığınız için özür dilemeniz gerekir bence....


bir "Kürşat Otçu" havası var bu kayl kardeshimde...

Saygılarımla,

AdgU_

54

08.09.2006, 12:38

ıskender Mihr'in mürididir KyLe.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

adgu

Acemi

Mesajlar: 11

Konum: Istanbul

Meslek: Dis Ticaret

  • Özel mesaj gönder

56

08.09.2006, 12:48

Lütfen sapıklara link vermeyelim. Her üreyen ite taş atsak, yerde taş kalmaz.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

57

08.09.2006, 12:54

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

Lütfen sapıklara link vermeyelim. Her üreyen ite taş atsak, yerde taş kalmaz.


Komik... :)

58

08.09.2006, 12:55

Köpeğe atılan taşlar nereye gidiyor acaba... :)

adgu

Acemi

Mesajlar: 11

Konum: Istanbul

Meslek: Dis Ticaret

  • Özel mesaj gönder

59

08.09.2006, 13:00

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

Lütfen sapıklara link vermeyelim. Her üreyen ite taş atsak, yerde taş kalmaz.


Peki

60

08.09.2006, 14:04

Alıntı sahibi ""ADEMAYAZSIN""

Köpeğe atılan taşlar nereye gidiyor acaba... :)


Tenezzül edip de tekrar geri almak istemeyeceğimiz yerlere gidiyor. Ne attığımızdan bişey anlarız, ne onları geri topladığımızdan, yani geri kazanmamız gereken himmetimizden, eforumuzdan.

Alıntı sahibi ""adgu""

Peki


Anlayışın için teşekkür ederim.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir