Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

  • Konuyu başlatan "insirah"

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

1

02.03.2007, 10:52

şerri Kalil ,Hayri Kesir Tabirlerini Nasıl..?

Soru:üstad hayır kesir için şerri kalil irtikap edilir demektedir bu bir fıkıh kuralıdır bu kuralı somutlaştırabilimiyiz mesela bazen hizmetlerde hizmetleri yapmak için ufak günahlar yani şer olan şeyleri işliyoruz, eğer işlemezssek büyük bir hayırdan vazgeçmiş olacaz diye bir sonuç çıkar mı doğru mu bu içtihat ..

Değerli Kardeşimiz;

ıslam düşüncesinde genellikle Mutezile imamlarının çıkmaza girdiği "şerr'in yaratılması" konusunu Bediüzzaman şöyle açıklamaktadır: "Halk-ı şer şer değil, belki kesb-i şer şerdir." Halk ve icad umum neticelere bakar, bir şerr'in vücudu çok hayırlı neticelere mukaddeme olduğu için, o şerr'in icadı hayır hükmüne geçer.

Kötülük (şer) insana göredir. ınsanın nazarıyla, niyetiyle, inanıp inanmamasıyla ilgilidir. O halde, şerlerin kaynağında nefs-i emmarenin olduğunun bilinmesi, ontolojik bakımdan insanın aidiyetini doğru olarak tespit etmesi (fena ve faniden yüzünü bakiye çevirmesi), epistemolojik (bilgi) bakımdan da yanlış ve vehmi bilgilerden kurtulup doğru bir şuura erişmesi için gerekli ilk adımı oluşturmaktadır. Bediüzzaman'a göre çözüm imandadır, çünkü eğer iman olmazsa, nasıl ki kör, sağır ve dilsiz bir adama göre her şey ölüdür (şerdir), öyle de imansıza her şey madumdur, zulümatlıdır. Kısaca şer ve zulüm, insanın dünyanın hangi yüzüne bakacağı ile ilgilidir.
Dünyanın Esma-i ılahiyeye bakan yüzünde zeval, firak ve adem (şer) yoktur. Ahirete bakan yüzde dahi mevt ve zeval değil, hayat ve beka cilveleri vardır. Ancak dünyanın üçüncü yüzünde fena, zeval (şer) gözükebilir. Aslında insanın imtihanı eş-zamanlı olarak devam edip gitmektedir. Bakılması gereken yüze bakamayanların gözüne gerçekten sürekli olarak fena ve zeval (şer) görünmektedir. Daha kötüsü, o gözlerin sahipleri dünyayı (bu anlamda) kaybettikleri gibi ahiretlerini de kaybetmektedirler.

Eğer hayrı kesiri işlemek şerri kalile girmeden mümkünse en güzel yol budur. ıslamiyetin belirlediği bir takım kırmızı çizgiler vardır. Bunlar haram olarak telakki edilir. Bunlar da şariin emri olduğundan biz insanlar bazı kılıflar uydurarak bunların azını işlemekle külli hayırlara gitmemiz doğru değildir. Çünkü ulaşmak istediğimiz doğruya şayet ulaşamazsak o zaman o işlediğimiz haramı temizlemeyi nasıl gerçekleştireceğiz.
Bir kimse fedakarlık yapıp külli hizmetler için nefsi isteklerini bir kenara bırakarak belli bir süre veya ömür boyu bir takım fedakarlıklarda bulunabilir. Bu da yine iyiyi terk edip daha iyiye ulaşmak için. Bediüzzaman Hazretleri alemi islamın tüm sıkıntılarını kendi omuzunda hissedip evlenmeye bile zaman bulamaması buna en güzel örneklerden biridir. Talebelerinden biri bir gün üstad hazretlerine sorar; seyda (hocam) sen niye evlenmedin.? Bediüzzaman Hazretleri-başka maksadda olduğundan ve bu evlilik meselesini unuttuğundan-, o da mı vardı diye ifade buyurması dikkat aver bir hadisedir. Ancak kişi sünneti ifa edeyim diye farz olan bir şeyi terkedemez. Terkederse mesul olur. Bu nefsin ve şeytanın bir aldatması olur.


Selam ve dua ile...

Editör
www.sorularlarisaleinur.com

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir