Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

26.01.2007, 18:30

Hizmet ne demek?

Selamün aleyküm
Bu forumda olsun kitaplarda olsun nurcularin hizmete ne kadar önem verdigi sürekli dile getiriliyor. Nur cemaatinde hizmet tam olarak ne anlama geliyor? yani Risale-i nur yolunda olanlara yardim etmek mi sadece hizmet?

Saygilar

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

2

26.01.2007, 19:20

Mesela su 9 emir hizmet ederken dikkat edilmesi gereken kurallardIr. Yani bundan su anlam cIkIyor ki Risalei Nur talebeleri sadece nurculara degil, bütün cemaatlere IttihadI-Muhammediyi temin icin, hicbir cemaatte olmayanlarI Risalei Nur dairesine veyahut iman dairesine davet etmek ve imanI dahi olmayanlara ahiretlerini kurtarmak icin hizmet etmeye calIsmak: HIZMET demektir.

1. Müsbet hareket etmektir ki, yani, kendi mesleğinin muhabbetiyle hareket etmek. Başka mesleklerin adaveti ve başkalarının tenkîsi, onun fikrine ve ilmine müdahale etmesin, onlarla meşgul olmasın.

2. Belki, daire-i ıslamiyet içinde, hangi meşrepte olursa olsun, medar-ı muhabbet ve uhuvvet ve ittifak olacak çok rabıta-i vahdet bulunduğunu düşünüp ittifak ederek...

3. Ve haklı her meslek sahibinin, başkasının mesleğine ilişmemek cihetinde hakkı ise: "Mesleğim haktır," yahut "daha güzeldir" diyebilir. Yoksa başkasının mesleğinin haksızlığını veya çirkinliğini îma eden "Hak yalnız benim mesleğimdir" veyahut "Güzel benim meşrebimdir" diyemez olan insaf düsturunu rehber etmek.

4. Ve ehl-i hakla ittifak, tevfik-ı ılahînin bir sebebi ve diyanetteki izzetin bir medarı olduğunu düşünmekle...

5. Hem ehl-i dalalet ve haksızlık-tesanüd sebebiyle-cemaat sûretindeki kuvvetli bir şahs-ı manevînin dehâsıyla hücumu zamanında, o şahs-ı manevîye karşı, en kuvvetli ferdî olan mukavemetin mağlûp düştüğünü anlayıp, ehl-i hak tarafındaki ittifak ile bir şahs-ı manevî çıkarıp, o müthiş şahs-ı manevî-i dalalete karşı hakkaniyeti muhafaza ettirmek.

6. Ve hakkı, batılın savletinden kurtarmak için,

7. Nefsini ve enaniyetini,

8. Ve yanlış düşündüğü izzetini,

9. Ve ehemmiyetsiz rekabetkarane hissiyatını terk etmekle ihlası kazanır, vazifesini hakkıyla îfa eder. Haşiye

Lem'alar, s.145-146.




--------------------------------------------------------------------------- -----


Haşiye: Hatta hadîs-i sahîhle, ahir zamanda ısevîlerin hakîki dindarları ehl-i Kur'ân ile ittifak edip, müşterek düşmanları olan zındıkaya karşı dayanacakları gibi; şu zamanda dahi ehl-i diyanet ve ehl-i hakîkat, değil yalnız dindaşı, meslektaşı, kardeşi olanlarla samîmi ittifak etmek, belki Hıristiyanların hakîki dindar rûhanîleri ile dahi, medar-ı ihtilaf noktaları muvakkaten medar-ı münakaşa ve niza etmeyerek, müşterek düşmanları olan mütecaviz dinsizlere karşı ittifaka muhtaçtırlar.
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

3

26.01.2007, 20:55

Re: Hizmet ne demek?

Alıntı sahibi ""seher""

Selamün aleyküm
Bu forumda olsun kitaplarda olsun nurcularin hizmete ne kadar önem verdigi sürekli dile getiriliyor. Nur cemaatinde hizmet tam olarak ne anlama geliyor? yani Risale-i nur yolunda olanlara yardim etmek mi sadece hizmet?

Saygilar


Kardeşim, keşke zamanımız olsaydı da uzun uzun anlatılabilseydi bu konu size. Ancak sizin gibi zeki ve gayretli muhataplara bir işaret bile yeter diye düşünerek sadece bir cümle söylemek isterim.
Risale-i Nur Talebeleri'nin bir tek gayesi vardır. Üstadları'ından aldıkları ders ile, umum insanların imanlarının kurtulmasına ve Kur'an hakikatlerinin anlaşılmasına yardım etmek. Yani başkalarının derdini dert edinmek.

"Birtek gayem vardır:
O da, mezara yaklaştığım bu zamanda, ıslâm memleketi olan bu vatanda bolşevik baykuşlarının seslerini işitiyoruz. Bu ses, âlem-i ıslâmın ımân esaslarını zedeliyor. Halkı, bilhassa gençleri imansız yaparak kendisine bağlıyor. Ben bütün mevcudiyetimle bunlarla mücâdele ederek gençleri ve Müslümanları imana dâvet ediyorum. Bu imansız kitleye karşı mücadele ediyorum. Bu mücahedemle inşaallah Allah huzuruna girmek istiyorum. Bütün faaliyetim budur. Beni bu gayemden alıkoyanlar da, korkarım ki bolşevikler olsun. Bu ımân düşmanlarına karşı mücahede açan dindar kuvvetlerle el ele vermek, benim için mukaddes bir gayedir. Beni serbest bırakınız, el birliğiyle, komünistlikle zehirlenen gençlerin ıslahına ve memleketin imanına, Allah'ın birliğine hizmet edeyim.
Mevkuf Said Nursî "


ışte Risale-i Nur Talebeleri'nin gayesi ve HıZMET anlayışları budur kısaca..
Muhabbetle...

4

30.01.2007, 22:48

hizmet hikmet arasında nasıl birilişki var acaba
Madem Kuran-ı Hakim mürşidimizdir, üstadımızdır, imamımızdır, her bir adabda rehberimizdir.
O kendini methediyor. Biz de onun dersine ittibaen, onun tefsirini methedeceğiz."

6

31.01.2007, 15:45

Alıntı sahibi ""ıSA""

hizmet hikmet arasında nasıl birilişki var acaba


Alıntı sahibi ""seher""

:?:


Hikmet açısından iman ve Kur’an hizmeti ne demektir?

Kur’an-ı Kerim’de, hikmet kelimesiyle genel olarak, nasihat ve öğüt, ilim ve irfan, vahiy ve peygamberlik, Kur’an’ın incelikleri ve ılâhî sırlar kastedilmiştir.

Hayatı, sünnet programlı götürmeye çalışmak.. iyiliklerde dahi olsa aşırılığa kaçmayıp dinin, her şart altında yaşanılırlığı düşüncesine uygun davranmak.. ifrat ve tefrite girmeden her şeyin hakkını verip itidali korumak.. da hikmetin çerçevesine dahildir.

Nitekim, akıl gücünün vasat (itidâl) mertebesi, hikmet tabiriyle ifade edilegelmiştir. Kuvve-i akliye’nin ifrat (aşırı) hâline, hakkı bâtıl, bâtılı hak gösterme manasında “cerbeze”; tefrit durumuna, hiçbir şeyi doğru dürüst anlayamama, en basit şeyleri dahi idrak edememe anlamında “gabâvet” ve “hamâkat”; mûtedil olanına da, eşya ve hadiseleri güzelce değerlendirip, lehte ve aleyhte olması muhtemel bulunan şeyleri birbirinden ayırabilme keyfiyetinin unvanı olarak “hikmet” denmektedir.

Ayrıca, meselenin, hem nazarî hem de amelî yanlarını ihtiva edecek şekilde hikmeti, “hayırhahlık” olarak tarif etmek de mümkündür. “ınsanları Rabbin yoluna hikmet ve mev’ize-i hasene ile davet et!..” (Nahl, 16/125) meâlindeki âyet de bu anlamdaki hikmeti hatırlatır.

Evet, gönlünden diline hikmet akan bir insan, kimsenin dikkatini çekmeyen incelikleri görür, başkalarının sezemediği hakikatleri dile getirir ve kimsenin söylemediği sözleri söyler. Söyler ve dudaklarından dökülen herbir cümle bir muhtacın derdine derman olur.

ıslâm âlimleri, hikmetle alakalı çok farklı tarifler yapmışlardır. Aslında, bu tariflerin herbiriyle hikmetin bir yanını dile getirmişlerdir. Fakat, çoğunluk itibarıyla, hikmeti “faydalı ilim ve salih amel beraberliği” şeklinde yorumlamışlardır.


--------------------------------------------------------------------------- -----

Hikmete üç yolla ulaşmalı


1) ISLAHÇI OLMAK ıLK DÜSTUR

Kötülükleri gidermenin ve iyilikleri elde etmenin söz konusu olduğu her işte hikmet manası vardır. ınsanlık için fayda getirecek faaliyetlerde bulunmak, bozulanı onarmak, yıkılanı tutup kaldırmak, hep ıslahçı olmak ve her şeyin yaratılış gayesine uygun şekilde devamını sağlamak hikmetin önemli bir derinliğini teşkil eder. ışte, iman hizmeti ilk günden itibaren hep bu çizgide olmuştur.


2) ÇAğI OKUMAK VE METODU BıLMEK

Islahçı olmak, Kur’an talebesinin şiarı ve vazifesidir; fakat, en az bu vazife kadar onu eda ederken uygulanacak metodların ve öncelikli olarak ele alınacak meselelerin tespiti de ehemmiyetlidir. ışte, bu noktada işin içine çağı çok iyi okuma mevzuu girer. Çağı iyi okumak, tekvinî emirleri okumaktan daha farklı bir konudur. Bu konu, değişik toplumları yeterince tanımakla, yeryüzüne hâkim milletlerin planlarını gayet iyi bilmekle, dönemin fen ve tekniğini hayır istikametinde kullanabilme istidadına sahip olmakla ve asrın hastalıklarını tam olarak teşhis edip onlara uygun tedavi çareleri geliştirmekle alakalı bir husustur.

Bugünü değerlendirmek ve aydınlık yarınlara ulaşmak isteyenler, mutlaka zamanın gerçekleri ve hayatın çağlayanları ile kendi irade, sa’y ve gayretleri arasındaki âhengi yakalamak mecburiyetindedirler. Aksine, kâinattaki umûmî cereyana karşı direnmeleri, onların mahvolup gitmelerine netice verir. Dünya başını almış bir yerlere giderken, bir toplumun kendi dar kabuğuna çekilip inzivâya dalması kendi idam fermanını imzalaması demektir. Bu açıdan da, hayatını iman hizmetine adamış insanlar, içinde bulundukları çağın şartlarını çok iyi bilmeli; bu asrın vâridat, mana ve yorumlarıyla mutlaka tanışmalı, barışmalı ve uzlaşmalıdırlar.


3) BÜTÜNCÜL BAKMA, ACELE ETMEME

Teşhisi yapılan hastalıkları tedavi ederken şartları ve konjonktürü nazarı itibara alma, üslubunu güzelce belirleme, mebde ve müntehâya bütüncül bir nazarla bakma ve asla acelecilik yapmama gibi hususlar takip eder. Her şeyden önce hep hatırda tutulmalıdır ki, iman hizmeti insana yapılan bir yatırımdır ve böyle bir yatırımın geriye dönmesi belki bir asır alır.


Sayı: 202
Bölüm: Kavramlar
Ailem dergisi

7

31.01.2007, 15:58

Evet, gönlünden diline hikmet akan bir insan, kimsenin dikkatini çekmeyen incelikleri görür, başkalarının sezemediği hakikatleri dile getirir ve kimsenin söylemediği sözleri söyler. Söyler ve dudaklarından dökülen herbir cümle bir muhtacın derdine derman olur.



--------------------------------------------------------------------------- ---
hikmet ehli olmayanlar veya kendisine hikmet verilmemişlerin yaptıkları hizmet mi
Madem Kuran-ı Hakim mürşidimizdir, üstadımızdır, imamımızdır, her bir adabda rehberimizdir.
O kendini methediyor. Biz de onun dersine ittibaen, onun tefsirini methedeceğiz."

8

31.01.2007, 16:08

''Hikmeti istediğin kadar söyle, sen ehil değilsen uzaktır o senden. ıster yaz, belirt; ister söyle, anlat. O senden yüzünü gizler a inatçı, bağlarını koparır da kaçar senden; fakat yanar yakılırsan okumasan bile yanışını görür de o bilgi, elinde alışmış kuşa döner. O, her usta olmayan kişinin yanında durmaz. Köylünün evindeki tavus kuşu gibi hani.'' (Hz. Mevlânâ)

9

31.01.2007, 16:24

Yani hizmet ve hikmet ikisi bir icra edilmeyince bir bütün saglanmamis oluyor. Istedigin kadar hizmet et hikmet sahibi olmadiktan sonra.. Yanlis mi anlamisim?

10

31.01.2007, 21:58

Alıntı sahibi ""ıSA""

Evet, gönlünden diline hikmet akan bir insan, kimsenin dikkatini çekmeyen incelikleri görür, başkalarının sezemediği hakikatleri dile getirir ve kimsenin söylemediği sözleri söyler. Söyler ve dudaklarından dökülen herbir cümle bir muhtacın derdine derman olur.


ve bu şekilde hizmet eder..

yani seher kardeş önce hikmet dolar içimize hayatımızda hizmet olur bu şekilde ..

yazı çok güzel okuyalım inşallah..

Alıntı

Hikmet dolan, hizmet dokur

Ziyarette ziyafet yaşadım… Görüşmeyeli günler olmuştu… Hikmet konuşur, biz dinlerdik… Yine öyle oldu öğle öncesi ziyarette…

Konuşma esnasında hizmet ehli bir dost telefonla aradı, selâm söyledi… Selâm sohbeti ulvîleştirdi… Üstaddan bir anekdot anlattı Ali Ağabey…

Başka bir beldeye gidildiğinde hizmet niyetiyle gitmeyi tavsiye edermiş Üstad… Bir selâm götürmeyi bile hizmet sayarmış… Ola ki yolda öldünüz, hizmet yolunda ölmüş oluyorsunuz, şehitsiniz.

“Allah yolunda ölenlere ölü demeyiniz, bilâkis onlar diridirler, fakat siz farkına varmazsınız âyeti buna delil değil mi? Hizmette küçük küçük değildir… Niyetin derinliği ve ruhu esastır…

Bir kelâm, bir selâm çok büyük kapıları açan bir anahtar olabilir. Kapının büyüklüğüne bakıp anahtarı küçük sayamazsınız, saydığınızda kapılar yüzünüze kapanır.

Nereye, ne diye gidiyoruz? Sürüklenerek mi gidiyoruz, yoksa küçük adımlarımıza büyük anlamlar yükleyerek mi yürüyoruz? Normal gündelik işlerimizi hizmetle ilintilendirebiliyor muyuz? Değilse birilerinin rüzgârıyla savrulmaya başlamışızdır.

Sorgulama sürecini yoğun geçirmemiz gereken günlerdeyiz… Bu günler hevâ ile hebâ edilecek günler değil… Ziyaretleri hikmet ve hizmet konuşarak ziyafete dönüştürmek büyük bir hizmettir.

Kelâmlarımız kendimize olduğu kadar, karşımızdakine de bir şeyler hatırlatmalı… “Kendine iyi bak” diyene “Allah’a emanet ol” diyebiliriz meselâ… ıçimize hikmet dolmuşsa hayatımız hizmettir...Selâmımız da, kelâmımız da… Yürüyüşümüz de, bakışımız da… Kâinat hizmet alanı…

Ali Çakmak Ağabey Bediüzzaman’ı ziyaret etmiş, duâsını almış bir hizmet âbidesi… Nur ziyafeti verir ziyarete gelenlere… Nazarları Nurlara çevirir... Küçük bir hatırası büyük bir hizmet hatırlattı… Paylaşmak hizmet parlaması olur inşaallah.

Nur Risâlelerini de günde birkaç defa ziyaret edebilen herkese selâm.

03.10.2006

E-Posta: huseyineren@yeniasya.com.tr

11

31.01.2007, 23:19

Simdi daha iyi anliyorum
Allah razi olsun

12

01.02.2007, 08:57

Re: Hizmet ne demek?

Alıntı sahibi ""seher""

Selamün aleyküm
Bu forumda olsun kitaplarda olsun nurcularin hizmete ne kadar önem verdigi sürekli dile getiriliyor. Nur cemaatinde hizmet tam olarak ne anlama geliyor? yani Risale-i nur yolunda olanlara yardim etmek mi sadece hizmet?

Saygilar


Hizmetin başında risalei nuru okumak gelir,
sonra okuduğunu başkalarına anlatmak ve duyurmak gelir.
sonra hayatın gayesi olarak risalei nura hizmet akla gelir.
sonra derslere gitmek,başkalarınıda götürmek.
sonra dershane açmak,
dershanede yani vakıflarda kalanlara yardım etmek,
talebe yetiştirmek,okuma proğramları düzenlemek,
vakıf yetiştirmek.
dershanede kalanlar için,risale okumaktan başka,dershaneniyi temizlemek,gelen misafirlerle ilgilenmek,misafirlere ikram etmek.
üstaddan kalan hatıraları anlatmak.üstadın kaldığı yerleri gezmek.
fıkıh bilgisi az olanları bilgilendirmek.kuran okumasını bilmeyenlere ,öğretmek.

akla gelir.

hizmet yapan kişi zaten hikmetli hareket ediyor.
hikmetli hareket etmese niçin hizmet yapacak ki.
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

13

01.02.2007, 14:09

Re: Hizmet ne demek?


Sagolasin abi senin yorumlarina hep ihtiyacimiz oluyor.
saygilar

14

18.08.2007, 09:51

Bazen geride durmak da hizmettir

Risâle-i Nur’un muhtelif yerlerinde Bediüzzaman, talebelerine “Hizmette ileri, ücrette geri durmalarını” tavsiye ediyor. Yani herbir ehl-i hizmet, hizmetten gelen her türlü zahmeti, meşakkati göze alarak, devamlı ön safta olmayı tercih ederken; bu hizmetin sonucunda hâsıl olan maddî ve manevî mükâfatta sâir kardeşlerinin nefsini, nefsine tercih ederek, kendisi geri planda kalmaya razı olacak.

Hizmetin bir gereği olarak devamlı önde olmayı tavsiye eden Bediüzzaman, ıhlâs Risâlesi’nde de, talebelerine ihlâsı kazanmanın önemli bir kaidesinden bahsederken “bir hakikat-ı imaniyeyi muhtaç bir mü’mine bildirirken, mümkünse nefsinize bir hodgâmlık gelmemek için, istemeyen bir arkadaşla yaptırması hoşunuza gitsin” diyerek, talebelerine bu defa da bu gibi durumlarda geri durmalarını tavsiye ediyor.

ınsanın aklına, nasıl olacak bu durum diye bir suâl geliyor. Hizmete tâlip olan bir insan, bu kudsî hizmetin gerektirdiği bütün zahmet, meşakkat ve hatta tehlikeleri göze alarak hep ileride olacak; hem de zaman zaman diğer hizmet ehlinin de öne çıkmasını sağlamak için kendisi o yolu açık tutarak, geride kalmayı tercih edecek.

Bediüzzaman’ın buradaki gayesi nedir acaba? Ehl-i hizmet neden bazan ileride, bazan da geride kalsın? Hizmet adına bu durumun illeti ve faydası ne olabilir?

Burada ilk akla gelen, Üstadın “nefsinize bir hodgâmlık gelmemesi için...” notunu düşmesi bazı ip uçları veriyor gibi... “Hodgâmlığa” girme ihtimali her insan için söz konusu olabilir. O halde bu ulvî dâvâya hizmet etmeyi vazife bilenler için sürekli önde görünmenin muhtemel bazı tehlikeleri söz konusu olabilir. Böyle bir tehlikeye girmemenin en iyi çaresi, en sağlıklı yolu, zaman zaman sair hizmet ehli kardeşlerimize önde görünmenin yolunu açık tutmak olmalıdır diye düşünüyorum.

Diğer taraftan bu konu, Nur mesleğinin hizmet tarzında önemli bir yeri olan “isar” hasletiyle de bağlantılıdır. Bu bakımdan hizmette hem ileri, hem geri durmanın sırrını anlamak için “isar” hasletinin önemini ve mahiyetini anlamamız lâzım.

Haşir Sûresi’nin 59. âyetinde; “...onları kendi nefislerine tercih ederler” şeklindeki ifadeler, sahabelerin kendi aralarındaki “isar” hasletine işaret ediyor olsa gerek. Sahabe-i Kiram, birbirleriyle olan münasebetlerinde muhataplarının nefislerini kendi nefislerine tercih ederek adeta birbirlerinde fani olma kemâlâtını göstermişlerdir. Dine hizmette bütün zahmetleri ve tehlikeleri göze alarak hep ön safta olmayı tercih ederken; maddî veya manevî mükâfatların paylaşımında ise sâir sahabelerin nefislerini kendi nefislerine tercih etmişlerdir.

Bu meyanda Bediüzzaman da, talebelerine “Kardeşlerinizin nefislerini nefsinize şerefte, makamda, teveccühte, hatta menfaat-i maddiye gibi nefsin hoşuna giden şeylerde tercih ediniz” tavsiyesinde bulunarak “isâr” hasletinin bizim mesleğimizdeki yerini ve önemini belirtiyor.

Görüldüğü gibi, Nur talebelerinin hizmette ileri, ücrette geri durması ve ayrıca iman hakikatini muhtaç bir insana bildirmekte, istemeyen bir kardeşimizi tercih etme olayı, “isar” hasletiyle ilgili bir durum.

Aslında burada “geri durma” olayı, Nur hizmetinde geri durma olmayıp, tam tersine hizmetlerde tam da ileri olma mânâsına geliyor. Çünkü bir ehl-i hizmet, ferdî çalışmasının bir sonucu olarak belki şahsî sevaplara kavuşabilir. Ama kardeşler arasındaki ihlâsı muhafaza edebilmek niyetiyle, zaman zaman, güzel bir hakikati, istemeyen bir kardeşine söylettirmek sûretiyle kendisinin geride kalmaya razı olması, kudsî hizmetlerimiz adına çok daha önemli ve sevaptar bir harekettir.

Konu ile alâkalı Bediüzzaman’ın yorumu, başka yorumlara yer bırakmayacak kadar açıktır: “Eğer ‘Ben sevap kazanayım, bu güzel meseleyi ben söyleyeyim’ arzunuz varsa, çendan onda bir günah ve zarar yoktur; fakat mabeyninizdeki sırr-ı ihlâsa zarar gelebilir.”

Demek ki şahsî hizmetlerimizden öteye, kardeşler arasındaki birlik beraberliği, tesanüdü ve ihlâsı muhafaza etmek niyetiyle geride durmak, bir bakıma hizmet adına ileride olmak demektir. Bunun tersi bir durum, hep ileride olmayı tercih etmek, önde görünmek, kardeşler arasındaki ihlâs, uhuvvet ve tesanüde zarar verecek bir duruma sebebiyet veriyorsa, bu hâl sonuç olarak hizmette ileri değil; geride kalmak mânâsına gelir.

Hüseyin GÜLTEKIN
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

15

18.08.2007, 09:57

Başarı ittifaktadır

Nur hizmetlerinde ittifakın, birlik-beraberliğin önemi bu hizmete aşina olanların malûmu olduğundan, bu konuda fazla söze gerek görmüyorum. Çünkü her hizmet erbabı bilir ki tam bir birlik-beraberlik, samimî bir tesanüd olmadan istikrarlı ve etkili bir hizmetten bahsetmek abes olur.

Diğer bir ifade ile tefrika ve ihtilafların, ayrılık ve gayrılıkları hükümferma olduğu bir ortamda verimli ve kalıcı bir Nur hizmetinin yapılamayacağını her akl-ı selim biliyor olmalı.

Bu ulvî hizmetin olmazsa olmazları arasında sayılan tesanüdün önemi, Risale-i Nur’un müteaddit yerlerinde zikredilmekte, ittifak ve beraberliğin korunmasıyla alâkalı çok geniş tahşidatlar yapılmaktadır.

Samimi bir tesanüdün sırrındandır ki Bediüzzaman sağlığında bir avuç talebesiyle çok harika hizmetlere imza atmış. Vefatından sonra da onun güzide talebeleri birlik ve beraberliği ön planda tutarak önemli hizmetlerde bulunmuşlardır.

Geçmişten bu güne baktığımızda Nur hizmetinde ittifak ve birlikteliğin sağlandığı yıllarda, bu ulvî hizmetin adeta şaha kalktığını, buna paralel olarak her alanda ülkemizin çehresinin değiştiğini görmekteyiz.

Nur camiasında şu veya bu şekilde vahdet ve ittifakın sarsıldığı, küçük de olsa ihtilafların olduğu zamanlarda ise hizmet kervanının arzulanan performası göstermekte zorlandığını ve bunun bir sonucu olarak ülkemiz insanlarının da maddî-manevî sıkıntı ve kaoslara giriftar olduğunu görüyoruz.

O bakımdan manevî hizmetlerimizde ideal ve doğru olanın ihtilaf değil ittifak; tefrika değil ittihad; dağınıklık değil birlik ve beraberlik olduğunda şüphe yoktur.

Yalnız şurası da ayrı gerçektir ki, çok samimi arzularımıza ve gayretlerimize rağmen, istesek de, istemesek de, küçük de olsa bazı ihtilaflar ve ayrılıklar da olmuyor değil. Nâhoş da olsa, bu durumdan üzüntü de duysak, böylesi durumları bir vaka olarak kabullenmek durumundayız.

Mizaç ve meşrep farklılıklarının beraberinde getirdiği teferruâttaki bazı görüş ayrılıklarının sebep olduğu ihtilâfları da müsbet ihtilaflar sınıfından saymak gerekir diye düşünüyorum.

Böylece zorunlu bir ayrılığı tercih etmekle karşı karşıya kalan kişiler, huzur-u kalple, en iyi hizmeti nerede ve hangi ortamda yapabileceğine yine kendisi karar verme hakkına sahiptir elbette. Ama istemeyerek de olsa ayrı kaldığı dost çevresiyle samimî dostluk ve kardeşlik bağlarını koparmadan... Herhangi bir kırgınlığa ve dargınlığa girmeden...

Böylece Kur’ân’a hizmeti ön planda tutan, aynı manevî kaynaktan beslenen; hedefi bir, maksadı, gayesi bir olan hizmet erbabı insanlar farklı mekânlarda, değişik kulvarlarda ifa-i hizmette bulunsalar da, onlar ruhen bir, kalben beraber sayılırlar. Zahiren ayrı gibi görünseler de hakikat-ı halde onlar beraber sayılırlar. Böylesi bir ihtilâf, Efendimizin (asm) “Ümmetimin ihtilâfında rahmet vardır” müjdesine dahil olsa gerektir.

Zaman zaman Sahabe-i Kirâmın da bazı içtihadî meselelerde görüş ayrılıklarına düşerek, farklı biçimlerde dîn-i mübîne hizmet ettiklerini düşünecek olursak, Nur camiasının bu nevî durumlarla karşı karşıya kalmalarını fazlaca kaygıyla karşılamamak gerekir diye düşünüyorum. Yeter ki bu gibi durumlarda “müsbet hareket” etme prensibini ön planda tutalım. Yeter ki ihlâs ve uhuvvet düsturlarını burada da geçerli kılalım. Yeter ki gereksiz, zararlı tenkitlerden, hâl ve tavırlardan uzak durma kemalâtını gösterebilelim.

Aramızda böyle bir müsbet hareket tarzını prensip edinebilirsek, ancak o zaman Efendimizin (asm) buyurduğu ihtilâftaki rahmete erişebilme şansını elde edebiliriz. Ve bu sayede iman ve Kur’ân hizmetlerimizdeki başarı grafiğimiz artarak devam eder.

Böyle yapmayıp, birbirimize karşı menfîce bir tavır içine girer, tenkit ve sitemlerde bulunur, dostluk ve kardeşlik düsturlarına riayet etmeyerek ihtilâfa düşersek, bundan birinci derecede omuzumuzdaki ulvî dâvâmız zarar görür ki, bunu bu kudsî dâvânın hiçbir ferdi kabullenemez.

Kısaca rızâ-ı ılâhî yolundaki hizmetlerimizde muvaffakiyet; ihtilâfta değil, ittihat ve ittifaktadır.

Hüseyin GÜLTEKıN
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir