16.söz 2.şua da mealen şöyle bir sual vardır.
Yasin Suresi 82.ayette belirtilen "Allah, Bir şeyin olmasını murad ettiği zaman ol der oluverir" ayetine istinaden, madem her şeyi def-i bir şekilde oluyor neden her şey aşama aşama basamak basamak kademe kademe oluyor. mesela dünyanın altı günde halk edilmesi gibi. burada bir tezatlık yokmu, münafilik yok mu diye bir sual vardır.
üstad çok güzel bir cevap veriyor. zıtlık, tezatlık değilde hikmet vardır diyerek çok güzel anlatıyor. evrim teorisini savunanlar bu hikmetleri anlamadığı için darwinizme sarılıyorlar. evrim diye tesmiye ettikleri hadiselerin esası hikmettir. hikmet ise ilmi gerektirir.
---------------
Mektubat | Yirminci Mektup | 235
şu ilm-i muhit, o Zâta lâzım olduğu gibi, taallûk cihetiyle herşeye dahi lâzımdır. Yani, hiçbir şey Ondan gizlenmesi kabil değildir. Perdesiz, güneşe karşı zemin yüzündeki eşya, güneşi görmemesi kabil olmadığı gibi, o Alîm-i Zülcelâlin nur-u ilmine karşı eşyanın gizlenmesi, bin derece daha gayr-ı kabildir, muhâldir. Çünkü huzur var. Yani, herşey daire-i nazarındadır ve mukabildir ve daire-i şuhudundadır ve herşeye nüfuzu var. şu câmid güneş, şu âciz insan, şu şuursuz röntgen şuaı gibi zînurlar, hâdis, nâkıs ve ârızî oldukları hâlde, onların nurları, mukabilindeki herşeyi görüp nüfuz ederlerse, elbette vâcib ve muhit ve zâtî olan nur-u ilm-i ezelîden hiçbir şey gizlenemez ve haricinde kalamaz. şu hakikate işaret eden, kâinatın had ve hesaba gelmez alâmetleri, âyetleri vardır. Ezcümle:
Bütün mevcudatta görünen bütün hikmetler, o ilme işaret eder. Çünkü, hikmetle iş görmek, ilimle olur. Hem bütün inâyetler, tezyinatlar, o ilme işaret eder. ınâyetkârâne, lütufkârâne iş gören, elbette bilir ve bilerek yapar.
Hem herbiri birer mizan içindeki bütün intizamlı mevcudat ve herbiri birer intizam içindeki bütün mizanlı ve ölçülü hey'ât, yine o ilm-i muhite işaret eder. Çünkü, hikmetle iş görmek, ilimle olur.