Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.
Alıntı
Soru: Zübeyir Ağabeyin bu gazetenin siyasi mecraya girmesine, daha sonra bir siyasi partiyi açıkca destekler hale gelmesine, izni, müsadesi, arzusu var mıydı.
şöyle durumlar oluyordu. Zübeyir Ağabey hüsn-ü zan sahibi, yani dava arkadaşları kabul ettiği kişilerce verilen malumatı doğru kabul ederdi. Hatta hizmet arkadaşlarından birisini hizmette daha mu’temed gördü ve alâka gösterdi. Sonraları ise anladı ki o kişi kendi arzusuna göre verdiği yanlış ve mübalağalı haberlerle Zübeyir Ağabeyi maksadına vesile yapmak istiyor. Bunun farkına varan Zübeyir Ağabey, o kişiden fazlasiyle incindi ve bir gün bana o şahıs hakkında ben ondan ümid ediyordum, “hâin beni aldattı” deyip müteyakkız olmamı tenbih etti ve beni kendisine jurnal ettiğini de haber verdi. ışte siyaset ve partiler sahasında da ayni metod tatbik edildi. Bu tarz meselelerde fazla bir şeyler demenin faydası yok. Olan oldu ve geçti. Ancak Zübeyir Ağabeyin yanlış tanıtılmaması ve sualinize cevab olsun için kısaca ve kapalı söyledim. Bu cevabı yeterli görmek gerek.
Zübeyir Ağabey Hz. Üstadın lahikada yazdığı gibi, Demokrat Partinin devamı manasında düşünülen Adalet Partisini de ehvenüşşer manasında, yani tasviben değil ancak dereceli şerde geçerli olan tercih tarzı ile düşündü ve düşündük. Tasvib edilince şerre ortak olmak mesuliyeti gelir.
Ben Zübeyir Ağabeyden müteaddid defa görüp duydum ki “Demirel pamuk el,” elini kaldırıp sağa sola çevirerek: “böyle de olur, böyle de olur.” Diye bizlere teyakkuz işareti veriyordu. Bu kati hadise, katiyyen isbat eder ki Ağabeyde ve halen de bizde particilik ve bir partinin arkasına takılmak katiyyen yoktu ve yoktur. Çünkü o zaman müştereken rey verdiğimiz partiye ve liderine karşı fikir ve hissimize mücanebet telkini neden verilsin. ışte bütün bu isabetli ve düsturlarımıza mutabık istikamet-i Nuriye belli bir kesimde tersine döndü ve Nurun Kur’anî parlak vasfı, efkâr-ı ammey-i ıslamiyede kısmen lekelendirildi.
Eğer denilse ki şimdiye kadar niye susuldu? Hayır susulmadı. Siyaset ve geniş daireye bakan derlemelerden takriben otuz sene kadar önce ve Tahirî Ağabeyin desteğiyle alınan teksir makinesiyle; sonra Envar Neşriyatı yoluyla; daha sonra da ıttihad Neşriyatı vasıtasiyle gereken bilgiler neşredildi. En isabetli ve ilmî tarz da budur.Fakat bakıyorsunuz ki tâ şu yakınlara kadar o eski yanlılıklar yine nazara veriliyor. Yani ki adeta bilenler söylesin manasında meseleler ortaya çıkıyor.Biz de bu durumda peki, tamam diyoruz.
Soru: Peki Ağabey birde şey var yani kendilerinin bütün hal ve hareketlerini destekler mahiyette olduğunu ifade ile, Zübeyir Ağabeyin eline gazeteyi aldığı, cebine gazeteyi soktugu, gidip köprüde, Galata köprüsünde dağıttığı sattığı, gibi, hatıralar okuduk ve bazı kitaplarda gazetenin propagandasını kendisinin yaptığına dair, bunlardan sizin haberiniz varmı. Böyle bir şey oluşunu biliyor musunuz?
O zamanlarda dini gazeteler çıkıyordu, ama gazete ile hiç alakası yok, adı gazete idi. Bu gazetelerde, Risale-i Nurdan alınan bahisler büyük puntolar altında yazılıyor ve bir iki evliya menkıbesi ve bid’atlardan uzak ve evde hazırlanan dini tebliğ vesileleri gibi mevkutelerdi. O zamanlar taarruzlar ve yasaklarla millet ürkütülmüş olduğundan gazete ismi perdesi altında vatandaşa Risale i Nuru okutmak vesilesi idi. Daha çok camilerde satılıyordu. Elbetteki buna muhalefet değil sahib çıkılacaktı. Hem Nurculuk adına bir hareket etmek iddiası da yoktu.
Haftalık çıkan ıttihad Gazetesi devresi ise şöyle böyle, o zaman biz de bir derece sahip çıktık Haftalık mevkute olduğundan günlük politikaya fazla girilemiyordu. Fakat sonra, siyasî günlük gazeteye geçilince işin rengi giderek değişti. Anadoludaki işe yarayan medrese ehli Nurcularını gazete faaliyetine çekmeye başlandı. Zübeyir Ağabeyin çok canı sıkılıyor fakat fazla bir şey de diyemiyordu. Bu babda çok hadiseler oldu, uzun çeker tafsilat vermiyorum.