Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

21

08.01.2007, 09:02

Sevgili Kardeşim/Ağabeyim

Demokrasi diye bir tabir Risalei Nurda kesinlikle geçmemektedir.

Meşrutiyet vardır.

Meşrutiyeti ise Sizinde alıntı yaptığınız gibi serapa Hürriyet diye Üstadımız anlatmış ders vermiştir.

Üstadımız istibdatın düşmanıdır.

Üstadımız Meşverete kuvvet veren Meşrutiyeti savunmuştur.

Fakat yine aynı dönemde Volkanda yazdığı gibi şeriatı Garranın içindeki Meşvereti şeriyyi gaye maksad edinmiştir.

Bunun özelliklerinide Hem Eski Said Hem Yeni Said Hemde 3. Said döneminde bir cihetle izah etmiş. Tatbikatını Nurun bir çok yerine serpmiştir....diye düşünüyorum...


Üstadımızın Cumhuriyet demesinde Asırlardır ıslam olan bir milletin meşveret esasında 4 halife gibi mutlak adaletle hükmetmesini anlıyorum..

şu an zamanım müsait değil...

Aslında Nurdan uzunca izahlar yapmak isterdim....

Gerek şimdiki uygulanan Demokrasi adı altında bir cihette sermaye hakimiyetinin veyahut anglo sakson devletlerin geniş dairede güçlüyü kuvveti hakkın önünde hakim eden mimsiz medeniyet Üstadımızdan yüzbinlerce kar uzaktır....


Necip Üstadımız Hürriyeti ders verirken (Münazarat) şeriatın esaslarını anlatırken (Volkan Divanı Harbi Örfi) Ya da Sosyal Hayatın kaidelerini (9. şua) Ya da Siyasilerin hareket tarzı dersleri (Emirdağ Mektupları)

baştan başa şeriatı Garradaki medeniyeti anlatıyor..

Bu medeniyet Ne ABD ne AB ne Türkiyede Ne Arabistanda nede ıranda...

Sadece 4 Halife döneminde yaşanmış..

Ve ınşaAllah yakın bir gelecekte şu mübarek biladı ıslamiyede tatbik olacak diye düşünüyorum...

Bazı kardeşlerimizin özellikle geniş dairede Hizmeti Kuran hedefleyen Yeni Asya daki Kahraman kardeşlerimizin şimdiki demokrasiyi nazara aldıklarına inanmıyorum.

Ama zahirde sadece bu adil olmayan zulum olan......

şimdiki tarza azim tahşidatları yanlış anlaşılıyır, anlatılamıyır ve de Nurun Kudsi derslerinin önüne geçtiğine inanıyorum...


Kardeşiniz...

22

08.01.2007, 09:28

Allah razı olsun kardeşim,devamını bekleriz
sekam ve dua Alidar.
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

23

08.01.2007, 09:36

Mevcut uygulanan demokrasinin batıl olduğunu zaten herkez söyleyecektir.
Ancak Üstad Münazarat'ta mevcud Meşrutiyetin uygulanma şekline bakarak tuhaf yorumlayanlara izahlar yapmış. Meşrutiyetin ne demek olduğunu tam anlatmış.

Üstad 1911'de demokrasi kelimesi revaçata olsayadı meşrutiyet yerine o kelimeyi kullanırdı. Bugün moda o kelimedir. O zaman meşrutiyet yerine demokrasi terimini kullanmak yanlış değildir.
Bence kavramlarda boğulmak yerine Üstad'ın istediği demokrasi veya aynı anlamda meşrutiyetin ne demek olduğunu konuşmak lazım.
Hem bugün uygulanan meşrutiyetin değil Üstad'ın arzu ettiği ve tarif ettiği meşrutiyeti anlamak lazım. Zaten vicdanı olan kime sorsanız hatta demokrasiyi uygulayana sorsanız bu günkü demokrasinin hürriyet-i şer'iye ile bağdaşmadığını söyleyecektir. Demekki meselemiz bu günkü uygulama değil.
Hem cunhuriyet başka demokrasi başkadır. Doğrudur. Zaten arzu edilen Demokratik Cumhuriyettir. Zira cumhuriyet çeşitleri var. Sosyalist Cumhuriyet. Siyasal ıslam'ın anladığı cumhuriyet. Kapitalist Cumhuriyet vs.

Ayrıca demokrasi diye bir tabirin Risalelerde geçmediğini söylemişsiniz. Ben 8 adet tesbit ettim. Hepsi de olumlu manadadır.
Biri şudur.
Avukat Mihri Helâv' ın Müdâfaasından Parçalar .Tarihçe-i Hayat
...
Karşınızda kemâl-i saffet ve samîmiyetle âdilâne kararlarınıza intizar eden bu asırdîde zât, ömründe hiçbir defa hilâf-ı hakîkat beyânda bulunmaya tenezzül etmiş bir adam değildir. Ilk celse-i muhâkemede, bugünkü hükûmetten memnun olduğunu ve muvaffakıyetine duâ ettiğini, onun beğenmediği ve tenkit ettiği hükûmet, eski hükûmetler olduğunu alenen söylemiştir. Filhakîka, müvekkilim, bütün milletle beraber istibdâda karşı mücâdele etmiş, hürriyet ve demokrasinin tesisine çalışmış ve bu hususta husûle gelen muvaffakıyetten dolayı da memnun olmuştur. Risâle-i Nur'un gayesi de içtimâî nizam ve intizâmı kalblere yerleştirmektir.
Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

24

08.01.2007, 09:51

Alıntı sahibi ""Ceka""

mahkeme reisi hurşid paşa sorar: "sen de şeriat istemişsin?.." bediüzzaman cevap verir: "şeriatın bir hakikatine, bin ruhum olsa feda etmeye hazırım. zira, şeriat sebeb-i saadet ve adalet-i mahz ve fazilettir. fakat, ihtilalcilerin isteyişi gibi değil!"

Evet Üstad'ın şeriat istemi nasıl farklı ise Nur Cemaatinin şeriat istemi öyle farklıdır.
Aslında Üstad hangi anlayıştaki şeriatı istemiyor, diye anlamak lazım ki istediği şeriat tüm Nuru ile gözüksün. Fehmiziden o istenmiyen şeriat anlayışını çıkarmak hakikat eleği olacaktır.

Ben ıstemediği şeriat anlayışını başlıklar halinde sunmak istiyorum. Sonra mümkün olursa açılım olsun.

Üstad Siyasal ıslam'ın şeriat anlayışını istemiyor. Ayrıca eski hal dediği ve yarım şeriat olan Osmanlının şeriat anlayışını istemiyor. Ki yarım olduğu için hadisin işaret ettiği gibi beşyüz seneden biraz fazla yaşamış.



Ayrıca konu budur. Zaten senin dediğin gibi mevcut demokrasi yada uygulanan şeriatı Üstad istemiyor. Madem Üstad'ın istemediği şeriat en azından isimler olarak meydana çıktı.O zaman istediği şeriatı tanımlamak lazım.

Ben konuya yardımcı olmak için Hulusi Kardeşe sormak istiyorum.

Ceka kardeşim senin bahsettiğin demokraside içki içmek yasak mı?değil mi?yoksa serbest mi .hani sen demokrasi istiyorsun ya,
adam diyor ben içki içmek,zina yapmak ,kızlarla gezmek,vesaire günahları yapmak için demokrasi istiyorum.
sen böylelerine bu tür demokrasiyi verirmisin.


Peki şeriat bu türden adamlara neyi veriyor?
şeriatı konuşmak istiyordun buyrun anlatınız.
Mesela, Peygamberimiz zamanında içki içene ne edilmiş ne ceza verilmiş bilelim?

Baki Selam
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

25

08.01.2007, 09:52

Sevgili kardeşim kavramlarda boğulmayalım diyorsun fakat cumhuriyet kavramsal olarak alıp çeşitlerini gösteriyorsun..

Seninde yazdığın gibi Demokrasi tabiri Üstadımızdan çıkmamıştır....


Müdafalarda olabilir....

Oda o kadar önemli değil bence...

Sevgili kardeşim..

Ben son cümlede zaten sizinde bu manada düşünmediğinizi sadece şer olan bir şeyi ehven dir deyip kabul etmek varken bunu mutlak kabul edildiğinizin zannı genel düşünce olarak size odaklanmış...

Yani ben arkadaşları tenzih etmişim...

Ama bu kadar sadece şerri meşrutiyete tabi olmak..

Nurun en büyük davasından ziyade ehememiyet vermek....

Onuncu Söze 29. Söze 32. Söze 20. Mektupa 2. şuaya


Tevhit Haşir Nübüvvet ve Adaleti kenara itmek olur ki bunu yapmamız lazımgelir diye düşünürüm...

Hatta Üstadımız Rumuzatı Semaniyeyi bir talebesine göndermesinde bile bir ihtar ile uyarılıyor...

En önemli meseleleri tali yapar diye o hizmette çalıştırılmıyor...

şeriatı Garradaki Adaleti Mutlakanın tatbiki olan hürriyeti şeriyyede çalışmanız güzel ama Nuru Kuranda her değer her dustur cirmi kadar yer almalı...

Füruat Esasata hücum etmemeli....

Bunu savunacağım diye baştan başa ığrenç lanetli siyasette boğulunulmamalıdır...

Kardeşiniz.

26

08.01.2007, 10:39

Alıntı sahibi ""Alidar""

Sevgili kardeşim kavramlarda boğulmayalım diyorsun fakat cumhuriyet kavramsal olarak alıp çeşitlerini gösteriyorsun..
.


Benim kastım şudur. Demokrasi ve Meşrutiyet anlamdaştır. Yani, bu gereksiz teferruatla uğraşmamak adına, dedim. Yani,"kavramlar ile boğulmamak" senin dediğin anlamda değil. Tabiki Cumhuriyetin Çeşitleri Veya şeriat çeşitleri birer kavramdır. Benim bahsettiğim kavramın başka bir tarifidir. Anladın.

Neyse. şöyle demişsin...

Alıntı sahibi ""Alidar""

Seninde yazdığın gibi Demokrasi tabiri Üstadımızdan çıkmamıştır....
Müdafalarda olabilir....
Oda o kadar önemli değil bence...


Oysa yukarıda

Alıntı sahibi ""Alidar""

Demokrasi diye bir tabir Risale-i Nurda kesinlikle geçmemektedir.
Meşrutiyet vardır.


Madem Risale-i Nur'da Demokrasiye Hürriyet-i şer'iye namına sahip çıkıyor. O zaman- birinci dereceden olmasa bile- önemlidir.

Alıntı sahibi ""Alidar""

Ben son cümlede zaten sizinde bu manada düşünmediğinizi sadece şer olan bir şeyi ehven dir deyip kabul etmek varken bunu mutlak kabul edildiğinizin zannı genel düşünce olarak size odaklanmış...


Konu başlığını okursanız ehven mi değil mi sorusunun cevabını aramamız gerektiğini yazmışım. Ben demokrasi yani meşrutiyetin ehven olmadığını demokratların ehven olduğunu iddia ediyor ve ıspat etmeye çalışıyorum veya fikrimi yazıyorum. Size de düşen demokrasinin ehven olduğunu ıspatlamanız. Bu ıspatı Risale-i Nur'da göstermeniz. Başka bir yerden değil. Yada demokrasi adına yapılan cinayetleri demokrasi gibi göstererek demokrasinin ehven olduğunu söylemek doğru değil. Zaten Üstad meşrutiyet yada demokrasinin asıl mecrasına ulaşana kadar mevcut anlayışın ehven olduğunu Münazaratta söylemiş.

Alıntı sahibi ""Alidar""

Ama bu kadar sadece şerri meşrutiyete tabi olmak..
Nurun en büyük davasından ziyade ehememiyet vermek....
...
Bunu savunacağım diye baştan başa ığrenç lanetli siyasette boğulunulmamalıdır...


Nurun en büyük davasında peşin hüküm var mıdır? Benim Meşrutiyete Nurun davası olan iman hakikatlerinde daha ziyade ehemmiyet verdiğimi şu bir kaç yazıdan nasıl çıkardınız? Ben meşrutiyeti savunmak adına siyasete nerde girmişim peki. Sonuçta bu forumda açılan başlıklardan biridir ve ben buraya fikrimi yazıyorum.

Ben anlamıyorum. Bir başlık açtım. Demokrasi hakkında fikri olan yazsın ,diye. Başlığa yazmayana hakaret edeceğimi filan mı yazmışım?

Sormak istiyorum. Risale-i Nur mesleğine göre münazara ve teat-i efkar yapmanın kuralı nedir?

Biri bir fikir söylerse onu delillerle ya desteklemek ya çürütmek Risale-i Nur talebelerinin vasfı değil mi? Bunu Üstad ders vermiyor mu?

Anlamıyorum hem siyasi konularda boğulmayalım, deniyor, hem meseleyi uzatacak bir sürü ayrıntıya giriliyor. Fikir adına hiç bir şey serdedilmeden sadece eleştiri yapılyor.

Hüseyin kardeşim,bir şeyi ıspatlamak kolaydır. Bakın, çıkarırsın Risale-i Nurdan Üstad'ın demokrasiyi muteber görmediğini yazan bir yazı koyarsın çeker gidersin. Yorgan gider,kavga biter. Bizde tekrar imani meselelre döneriz.

Bu kadar kolay bir şey varken ne diye konu uzuyor anlamıyorum.

vesselam
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

27

08.01.2007, 10:54

Ben yıpratıcı bi şey yazdığımı sanmıyorum...

Bu kadar tepki neden...

Risalei Nurunun umdesi yazıyor başlıkta....

Umde : esas prensip şart demek ....

Yani bu çerçevede sadece görüşlerimi yazdım...

Kırdıysam özür dilerim...

Fakat siyasetle ilgili özellikle DYP ile ilgili bir kaç parça yazıda vardı ikisinede yazdım..

Aynı hissiyata sahip olduğunuz düşncesiyle bunları yazdım...

Genelde okuduğum kadarıyla burada olanlar yazdıkları için bir cihetten umuma yazmıştım...

Bunu geniş dairede Nura hizmet için yaptıklarına inanıyorum...

Fakat Nurun Ruhunu uymuyor...

Esma ve sıfat dairesi dersini alan Nur talebeleri için geniş dairelerin zerre kadar kıymeti olabilir...

Benden Nurdan izah istiyor ve sanki defol git diye son satırda yazmışsın...

ılginç..

Allah Razı Olsun...

Madem nefsin sen haklısın dememi istiyor..


Evet kardeşim sen haklısın....

Ehveni Esasla karıştırılıyor diyorum....

28

08.01.2007, 11:03

Madem Üstadımızdan istersin buyurun....


Üstadımızdan

Ey ebna-i vatan! Hürriyeti sû-i tefsir etmeyiniz; ta elimizden kaçmasın ve müteaffin olan eski esareti başka kapta bize içirmekle bizi boğmasın Haşiye

Zira, hürriyet,

müraat-ı ahkam ve

adab-ı şeriat ve

ahlak-ı hasene ile tahakkuk eder ve neşv ü nema bulur.

Bediüzzaman




--------------------------------------------------------------------------- -----



Haşiye: Evet, daha dehşetli bir istibdat ile, pek acı ve zehirli bir esareti bize içirdiler.

29

08.01.2007, 11:09

Yine Üstadımız Divanda

Yazık! Eyvahlar olsun!

Saadetimiz olan meşrûtiyet-i meşrûa,

bir menba-ı hayat-ı içtimaiyemiz ve

ıslamiyete uygun olan maarif-i cedîdeye millet nihayet derecede müştak ve susamış olduğu halde;

bu hadisede

ifratperver olanlar meşrûtiyete

garazlar karıştırmakla ve

fikren münevver olanlar da dinsizce

harekat-ı laubaliyane ile milletin rağbetine karşı ,maatteessüf, set çektiler.

Bu seddi çekenler, ref' etmelidirler. Vatan namına rica olunur.


ışte, bu seyyiatıma bedel, bir hasenem de var; söyleyeceğim:

Herkesin şevkini kıran ve neşesini kaçıran ve ağrazlar ve taraftarlıklar hissini uyandıran ve sebeb-i tefrika olan ırkçılık, cemiyat-ı akvamiyeyi teşkiline sebebiyet veren ve


ismi meşrûtiyet ve manası istibdat olan ve

ıttihad ve Terakkî ismini de lekedar eden buradaki şûbe-i müstebidaneye muhalefet ettim.

Fakat, meşrû, hakîki meşrûtiyetin müsemmasına ahd ü peyman ettiğimden, istibdat ne şekilde olursa olsun,

meşrûtiyet libası giysin ve ismini taksın; rast gelsem sille vuracağım.



Fikrimce, meşrûtiyetin düşmanı, meşrûtiyeti gaddar, çirkin ve hilaf-ı şeriat göstermekle meşveretin de düşmanlarını çok edenlerdir. "Tebeddül-ü esma ile hakaik tebeddül etmez."
En büyük hata, insan kendini

hatasız zannetmek olduğundan, hatamı îtiraf ederim ki; nasın nasihatini kabul etmeden, nasa nasihati kabul ettirmek

30

08.01.2007, 11:25

Allah razı olsun kardeşim,
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

31

08.01.2007, 16:41

Son bir şey yazmak istiyorum. Ancak bunu temsilen anlatmaya karar verdim.

Mesele, mutfaktayız ailemizle yemek yiyoruz. Kardeşimiz geldi, yemek yeme biçmimizle alakalı eleştirilere başladı. Kaşığı şöyle tut, önce çorba iç vesaire veya yemek yememizin çok önemli olmadığını önemli olanın çalışmak olduğunu söylemeye başladı. Çalışmadan yemek bile bulamıyacığımız gibi doğru şeylerden konuşmaya başladı.
Ben de ondan yemek yememe engel olduğu için rahatsız olarak dedim ki "Burası mutfak rahatsız olduysan başka odalarda var". Oda bana "sen beni kovuyor musun gibi anlamasız bir söz sarf etti.

Yahu dedim seni kovan kim.Buranın sahibi ben değilim ne haddime. Burası mutfak ve yemek yenir. Benim yemek biçmimi bu.Rahatsız oldu isen bak sen yemekle işin yok abur cubur yapıyorsun. Git içerde başka odalar var. Televizyon seyret, uzan dinlen,kitap oku, namaz kıl. Benim yemek biçimim yanlış olabilir. Ancak doğrusunu göster o zaman, diyorum
Hem ortalığı dağıtsam beni evin sahibi uyarır. Yada ben yatak odasında yemek yemiyorum ki beni eleştiriyorsun. Yada ben çalışmayı önemsiz görmüyorum ki bana kızıyorsun. Yemek için ne kadar zaman lazımsa o kadar zamanım var. Hayatımı mutfakta geçirmiyorum. Yemeğimizi yiyelim mesele kapansın. Önemli işlerimize dönelim diyorum. Bak sen beni lafa tutun önemli işe geç kaldım, diyorum.

O kardeşimde tutup salatayı çorbanın içine boca ediyor. Lisan-ı hali ile "ben haklıyım, işte ıspatı diyerek çekip gidiyor. Üstelik çıkarkende " illede haklı mı olman lazım" diyor.

Ne diyeyim Allah selamet versin. Çorbaya boca ettiği salatayı mecburen yiyorum. Diğer kardeşimde meseleyi anlamamış. "ıyi oldu çorba ile salatayı severim" diyerek arkasından teşekkür ediyor.

Bu başlık benim için kapanmıştır.

Baki Selam
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

32

08.01.2007, 19:34

Cevat Abi Rabbim seni ahirette nur yüzünle ilk seçilenlerden eylesin inş.

Amin..

Son yazıyı çok güzel yazmışsın

Mevlam razı olsun
'

Bağ-ı cennette ümidim bu durur kim Zatî'yi
Cümle müminlerle ol server ede hem sâyesi


_

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir