Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

10.11.2006, 18:14

Gayr-i meşrû bir muhabbetin neticesi.

32.sözde

Alıntı

Hem dahi, ey bedbaht ehl-i dalâlet ve gaflet! "Gayr-i meşrû bir muhabbetin neticesi, merhametsiz azab çekmektir"

kaidesi sırrınca, siz, fıtratınızdaki Cenâb-ı Hakkın zât ve sıfat ve esmâsına sarf edilecek muhabbet ve mârifet istidadını ve şükür ve ibâdât cihazâtını nefsinize ve dünyaya gayr-i meşrû bir sûrette sarf ettiğinizden, bilistihkak cezasını çekiyorsunuz.

Çünkü, Cenâb-ı Hakka âit muhabbeti nefsinize verdiniz; mahbubunuz olan nefsinizin hadsiz belâsını çekiyorsunuz. Çünkü, hakiki bir rahatı, o mahbubunuza vermiyorsunuz. Hem onu, hakiki mahbub olan Kadîr-i Mutlaka tevekkül ile teslim etmiyorsunuz, dâimâ elem çekiyorsunuz.

Hem, Cenâb-ı Hakkın esmâ ve sıfatına âit muhabbeti dünyaya verdiniz ve âsâr-ı san'atını âlemin esbâbına taksim ettiniz; belâsını çekiyorsunuz. Çünkü, o hadsiz mahbublarınızın bir kısmı size Allahaısmarladık demeyip, size arkasını çevirip, bırakıp gidiyor. Bir kısmı sizi hiç tanımıyor, tanısa da sizi sevmiyor, sevse de size bir fayda vermiyor; dâimâ hadsiz firâklardan ve ümitsiz dönmemek üzere zevâllerden azab çekiyorsunuz.

ışte, ehl-i dalâletin saadet-i hayatiye ve tekemmülât-ı insaniye ve mehâsin-i medeniyet ve lezzet-i hürriyet dedikleri şeylerin içyüzleri ve mahiyetleri budur. Sefâhet ve sarhoşluk bir perdedir, muvakkaten hissettirmez. "Tuh onların aklına!" de.

Gayr-i meşrû ıslâmiyet'e uygun olmayan iş ve hareketler demek bunu biliyorum..

Dersde işledik bugün bu konuyu çok etkilendim..çoook.. :cry: :cry: :cry: işlediğimiz okadar çok gayrı meşru şey varki bunu fark ettim..

gayr-ı meşru ya örnek olarak 24.lemada geçiyor :

Alıntı

sekiz dokuz dakika bir zevki cidden acılaştıracak sekiz dokuz ay ağır bir veled yükünü zahmetle çekmekle beraber, hâmisiz bir veledin terbiyesiyle, sekiz dokuz sene, o sekiz dokuz dakika gayr-ı meşru zevkin belâsını çekmek ihtimali var.


Gayrı meşru derken başka neleri düşünebiliriz?

Bende bazı konularda nefsime uyuyorum.. Cenâb-ı Hakkın esmâ ve sıfatına âit muhabbeti başka şeylere sarfetmek istemiyorum..dersde ağladım..adi nefsime bazı konularda söz geçiremiyorum..tamam diyorum birdaha uymayacağım..ama bakıyorum yine uyuyorum…yine…yine… hakikatleri okumakla ferahlıyorum anlıyorum hayata tatbikte isee zorlanıyorum.. :cry: Bana Allahaısmarladık demeyip, arkasını çevirip, bırakıp gidecek şeylere gönül bağlamak istemiyorummm :cry: :cry: gönül bağlarsam işte gayr-ı meşru bi iştir bu yaptığımda değilmi?

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

2

11.11.2006, 00:34

bu bölüm beni de çok etkileyen bir yer...hatta bu bölümü not almıştım... kalpteki dünyaya ait ve daha bir sürü batıl bağları kopartıyor... ama şunu da unutmayalım Allah'ın esmasını gösterdiği için sevmek veya Allah için bir şeyi sevmek yine Allah'ın esmasını sevmek demek oluyor... Yani sevdiğimiz şeyleri Allah namına onun esmasını gösterdiği sevmeliyiz...yine 32.sözde geçiyor ya

Mühim Bir Suâl: Diyorsunuz ki: "Muhabbet ihtiyârî değil. Hem, ihtiyac-ı fıtrîye binâen, leziz taamları ve meyveleri severim, peder ve vâlide ve evlâtlarımı severim, refîka-i hayatımı severim, dost ve ahbablarımı severim, enbiyâ ve evliyâyı severim, hayatımı, gençliğimi severim, baharı ve güzel şeyleri ve dünyayı severim. Nasıl bunları sevmeyeceğim? Nasıl bütün bu muhabbetleri Cenâb-ı Hakkın zât ve sıfat ve esmâsına verebilirim? Bu ne demektir?"

Elcevap: Dört Nükteyi dinle.

BıRıNCı NÜKTE: Muhabbet, çendan, ihtiyârî değil. Fakat ihtiyar ile muhabbetin yüzü, bir mahbubdan diğer bir mahbuba dönebilir. Meselâ, bir mahbubun çirkinliğini göstermekle veyahut asıl lâyık-ı muhabbet olan diğer bir mahbuba perde veya ayna olduğunu göstermekle, muhabbetin yüzü mecâzî mahbubdan hakiki mahbuba çevrilebilir.

ıKıNCı NÜKTE: Tâdâd ettiğin sevdiklerini, sevme demiyoruz. Belki, onları Cenâb-ı Hakkın hesâbına ve Onun muhabbeti nâmına sev deriz


ama dediğin gibi gayr-i meşru bazı hareketlerimiz davranışlarımız oluyor...kalbimizi olmayacak şeylere bağlıyoruz.... sonra onların cezasını çekiyoruz... aslında Allah neyi günah ettiyse onda dünyevi bir zarar da koymuş... Allah ona dünyevi sıkıntılar da vererekte onun yanlışlığını gösteriyor...Allah bizi aldananlardan eylemesin...Amin...
sen de aldanmamışsındır inşaallah aldanmadığını düşünüyorum...nur talebesi olanın kalbine yalan sevdalar girmez onun kalbinde her zaman nurlar vardır :wink:
başka bir bölüm daha var orayı da ekleyelim inş.
Ey gafil Said! Bil ki, şu âlemin fenâsından sonra sana refakat etmeyen ve dünyanın harabıyla senden mufarakat eden birşeye kalbini bağlamak sana lâyık değildir. Hususan senin asrının inkırazıyla seni terk edip arka çeviren ve bahusus berzah seferinde arkadaşlık etmeyen ve hususan seni kabir kapısına kadar teşyî etmeyen, hususan bir iki sene zarfında ebedî bir firakla senden ayrılıp günahını senin boynuna takan, hususan senin rağmına olarak husulü ânında seni terk eden fâni şeylerle kalbini bağlamak kâr-ı akıl değildir.

Eğer aklın varsa, uhrevî inkılâbâtında, berzahî etvârında ve dünyevî inkılâbâtının müsâdemâtı altında ezilen, bozulan ve ebedî seferde sana arkadaşlığa muktedir olmayan işleri bırak, ehemmiyet verme, onların zevâlinden kederlenme.

Sen kendi mahiyetine bak ki: Senin lâtifelerin içinde öyle bir lâtife var ki, ebedden ve Ebedî Zattan başkasına razı olamaz. Ondan başkasına teveccüh edemiyor. Mâsivâsına tenezzül etmez. Bütün dünyayı ona versen, o fıtrî ihtiyacı tatmin edemez. O şey ise, senin duygularının ve lâtifelerinin sultanıdır. Fâtır-ı Hakîmin emrine mutî olan o sultanına itaat et, kurtul.

mesnevi-i nuriye...


fi emanillah....
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

3

11.11.2006, 11:43

Allah senden razı olsun..çok rahatladım sağolasın :)

4

11.11.2006, 20:25

Üstadın dediği gibi "dünyevi rütbeler ve dostlar kabir kapısına kadardır". O dostlar diyor ki , Arzu edersen bu dünyada seni çok eğlendirebilirim, mutlu edebilirim, tatmin edebilirim. Ancak, ben size kabir kapısına kadar hizmet ve eşlik edebilirim, gerisine yetkim yok, gücüm dahi yok.
Dikkat eden, muhabbet duyulan bu dostların ve peşinden koştuğumuz o rütbelerin lisan-ı hali ile bunları söylediğini duyabilirsiniz.
Oysa o dostlar ve rütbeler Rıza-ı ilahiye ulaşmak için istenilebilir. Hem dünya hayatı için bir fayda, hem ahiret için bir azık hazırlamaya vesile olurlar.
Mesela,Evladını senin mülkünmüş gibi, emanet olan o mülk senin tasarrufundaymış gibi sahiplenirsen, emanet edenin istediği gibi değil kendi dilediğin gibi yetiştirirsen o evladın varlığından aldığın lezzet ve ona duyduğun muhabbet kabir kapısında sizi terk edecek ve gidişinin ayak seslerini duyacaksınız.
Oysa o evladın size veriliş gayesini bilirseniz ve Sahib-i Hakikisinin tasarrufuna terk ederseniz size hayırlı bir evlat haline gelir ki ihanet edercesine kabir de sizi bırakmasını belli bir süre için tayin edilmiş bir ayrılık olarak görüp zamanı geldiğinde sizin elinizden tutup ve cennet kapılarını açtıracak bir nimet olarak anlarsınız. Kabrinizde gidişini feryatla değil bir intizar ile dinlersiniz.

Ben bunları anladım.

Baki Selam
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir