şefkat kahramanı olan annelerin elmas misal bu duygularını kötüye kullanmaları Risale-i Nur’da “validelerin şefkatlerini su-i istimali” başlığı altında incelenir.
Bediüzzaman Hazretleri bu noktada hanımları ikaz eder. (Hanımlar Rehberi, s. 19)
Hayvan annelerini dahi içine alabilecek hususiyette olan şefkat kahramanlığında hanımlar ne yaparlar da bu imtiyazlarını kötüye kullanırlar?
Anneler kendilerini ve uğruna hayatlarını feda etmekten çekinmedikleri yavrularını doğrudan doğruya Yaratıcılarının huzuruna götürebilecek potansiyelde olan bu duyguyu hangi tercihleriyle bozup, kısır bırakırlar?.. Evlatlarının ebedi hayatlarını tehlikeye atıp, onları Cehennem hapislerine nasıl düşürürler? Yavrularını ahiret alemlerinde şefaatçi değil de, “Benim imanımı neden takviye etmedin, helaketime sebep oldun” diye nasıl şikayetçi yaparlar?
Oysa ki, anneler şefkat duygusunu kötüye kullanmasalar evlatlarını ebedi hapis olan Cehennemden ve ebedi idam olan imansızlık içinde ölmekten kurtarmakla kalmayıp, vefat ettiklerinde arkalarında devamlı amel defterlerine sevaplar gönderen hayırlı bir mirasçı bırakacaklar…
Tıpkı, Bediüzzaman Hazretlerinin annesi Nuriye Hanım gibi… O küçücük Said’ini iman hakikatleriyle yetiştirmenin ücretini, halen almakta, amel defterine kıyamete kadar hayırlar kaydedilmekte. Çünkü, seksen bin zatlardan ders aldığı halde, annesinin verdiği dersleri hiç unutmadığını ifade eden Bediüzzaman’ın yazdığı eserler dünyanın dört bir yanında halen imanları kurtarmaya, takviye etmeye devam ediyor…”Sebep olan yapan gibidir” kaidesince de sevgili annenin amel defteri dolup taşıyor…
Kaderin adaleti!
Hanımlar Rehberi’nde şefkatini su-i istimal eden anneye örnek olarak, ileride rahat hayat sürmesi ümidiyle evladını hafız mektebinden alıp, “Oğlum paşa olsun” diye Avrupa’ya gönderen, bu uğurda bütün malını harcayan, her türlü fedakârlığı yapan bir kadın tipi çizilir.
Anne bu hatalı tercihinin faturasını ağır öder. Oğlu “paşa” olur, ama “adam” olamaz. ıslami eğitimi tam almadığı için ana hakkına gereği gibi riayet edemez, çok kusurlar işler…
Aslında, hiçbir anne evladının sıkıntı çekmesini istemez.
Ama ne çare, anneler ellerine ıslam fıtratıyla teslim edilmiş, minik melekleri öyle bir eğitimden geçirirler ki neticede kendilerinin yanında çocukları da ne dünyada, ne ahirette rahat ederler.
Bunun çevremizde, medya ve sanat dünyasında yer alan o kadar çok örnekleri var ki…
Huzurevlerinde, ağlamaklı halde evladının sesini özlediğini söyleyen annelerin sayısı gittikçe artıyor…
Bir yerde kaderin adaleti bu! Anne şefkatini kötüye kullanmanın bedelini, evladından merhamet, ilgi, sevgi görmeyerek ödüyor…
Dikkat edelim…
Bu karmaşık görünen garip problemin cevabı biz annelerin tercihlerinde gizlidir.
Uçak yolculuğu yapmışsanız bilirsiniz. Acil durumlarda yardım için öncelikle annenin kendine oksijen maskesi vs. takması tavsiye edilir. Çocuğun sağlıklı bir şekilde kurtulması için öncelikle anne kendini sağlama almalıdır. Çocuk sağlığı için kilit nokta annedir.
Hayat yolculuğu da uçak yolculuğundan farklı değil aslında… Tercihlerimiz, telkinlerimiz evladımızın can güvenliğini mutlaka etkiliyor.
Günümüzde bilerek ve severek dünya hayatını, ahiret hayatına tercih etme hastalığı ne yazık ki, biz anneleri de etkilemekte. Fani, değersiz, aldatıcı, ama cazip hayat tarzlarına baki elmaslar kıymetinde imiş gibi muamele etmek, bu uğurda tüm fedakârlığı yapmak, “Benim ulaşamadıklarıma evladım kavuşacak! Beni de rahat ettirecek…” düşüncesiyle, gözünü karartıp bilerek ve severek evladını risk ateşlerine atmak bir anne için ne büyük bir aldanış!
Ne yazık ki, annelerin bu kısır bakış açısı, çocuğun eğitimi ya da evliliği gibi hayati tercihlerine bile yön vermekte.
Bediüzzaman Hazretlerinin Hanımlar Rehberi’nde (s.29) genç kızlara yaptığı “’iaşe hatırı’ için ıslami terbiye almayan, serseri ve tahakküme alışan birisiyle evlenip ubudiyet ve ahlakını bozmak yerine ‘Köy kadınları gibi kendi nafakasını kendi çalışması ile kazanmak on defa daha kolaydır’“ ikazını bir de bu açıdan okumakta fayda var.
Kızlarını lüks bir hayata sahip olması için böyle bir evliliğe yönlendiren annelerin kulakları çınlasın!
Dikkat edelim de “Bilerek, severek dünya hayatını ahirete tercih eden ve telkinleriyle evlatlarını da buna zorlayan anneler” den olmayalım…
Yasemin Güleçyüz (bizim aile dergisinden)
» Eylül2006 sayısından...