Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

06.09.2006, 18:59

Risale-i Nur'da Fitne

Fitnenin Lugat Mânâsı

Bir madenin hâlisini, özünü, karışığın­dan ayır­mak için ateşe tutmaktır. Onun için mebdei, mihnet ve ibtilâ; münte­hası, imtihan ve ihtibar (deneme) ve temyiz mânâ­sınadır.Kur’anda fitne, mezkûr mânâ çerçevesinde ve muh­te­lif makamlarda hayli geçmektedir.

Risale-i Nur eserlerinde de, fitne keli­me­sinin geç­tiği yerler çoktur. Bunlardan birkaç kısa nümu­nesi şöyle­dir:


«Cazibedar bir fitne içinde bulunan ve daha ak­lını kaybetmeyen bazı gençlerle bir muhave­redir.» (Sözler sh: 142)


Buradaki fitne, çılgınca bir sefa­het ha­yatı mânâsında
«Eğer o katl, bir adavetten ve bir kinli garaz­dan gelmemişse ve bir münafık o fit­neye vesile ol­muş ise…» (Sözler sh: 152)


Burada ise fitne, münafıkların tah­rikiyle vuku’ bulan katl ve boz­guncu­luk mâ­nâ­sında..
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Ezvac-ı Tahiratına demiş: “ıçinizden birisi, mühim bir fitnenin başına geçecek...” (Mektubat sh: 98)


Bu ifadedeki fitne, müslümanlar ara­sında re’y ihtilafından doğan dâhilî harp mâ­nâ­sında…
«Gayet muhtelif akvamın birbirine karışma­sıyla, Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm’ın haber verdiği gibi, sonra inki­şaf eden yetmişüç fırka efkâ­rının esas­la­rını taşıyan o akvam içinde, fitne-engiz hâdisa­tın zu­huru…» (Mektubat sh: 99)

Yine müslümanlar arasında ihti­laf ve muka­tele mânâ­sında…
«Asr-ı Saadetin başına gelen o deh­şetli kanlı fit­nenin hikmeti ve vech-i rah­meti nedir? Çünki onlar, kahra lâyık değil idiler?…» (Mektubat sh: 100)

Aynı mânâda…
«‘veylün lil arabi min şerri kadikterab’ deyip, Cengiz ve Hülâ­gû’nun dehşetli fitnelerini…» (Mektubat sh: 104)


Buradaki fitne, Deccal gibi şerli in­sanla­rın müslümanlara yaptıkları me­zalim, fesad ve is­tibdad mânâ­sında…
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman et­miş ki: « “Ne vakit size Fars ve Rum kızları hizmet etti; o vakit belânız, fitneniz içinize girecek, har­bi­niz dahilî olacak» (Mektubat sh: 107)


Müslümanların içinde şerli ve zâ­lim olanlar arasında dâhilî müca­dele ve ih­tilal mânâ­sında…
«Kureyş kabilesi, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ı öldürtmek için, kat’î ittifak ettiler. Hattâ in­san suretine girmiş bir şeytanın tedbiriyle, Kureyş içine fitne düşme­mek için, her kabileden lâakal bir adam içinde bulunup, ikiyüze yakın, Ebu Cehil ve Ebu Leheb’in taht-ı hükmünde olarak, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın hane-i saadetini bastılar.» (Mektubat sh: 158)


Buradaki fitne, ihtilaf mânâ­sında…
«Hak namına, hakikat hesabına olan tesa­düm-ü efkâr([16]) ise; maksadda ve esasta it­tifak ile be­raber, vesa­ilde ihtilâf eder. Hakikatın her kö­şesini izhar edip, hakka ve hakikata hizmet eder. Fakat tarafgirane ve garazkârane firavun­laşmış nefs-i emmare hesa­bına hodfuruşluk, şöhret­perverane bir tarzdaki tesadüm-ü ef­kâr­dan barika-i hakikat değil, belki fitne ateşleri çı­kıyor.» (Mektubat sh: 268)


Buradaki fitne, garazkârane olan ve belli esaslara bağlı kalmayanlar ara­sındaki fikir ihti­lafları ve müca­deleleri mânâsında…
«ıstikbalde Hazret-i Ali (R.A.).A.); elîm hâdisata ve dâhilî fitnelere maruz kalaca­ğını nazar-ı nü­büv­vetle görmüş.» (Lem’alar sh: 23)


Bu fitne dahi, içtimaî ve dâhilî kar­gaşalık ve mukatele mâ­nâsında…
«Saltanat ve hilâfete kemâl-i liyakat ve kahra­man­lıkla girdiği halde ve kemâl-i zühd ve iba­det ve fakr ve iktisadı ihtiyar eden ve rükû ve sücudda de­vamı ve kesreti herkesçe musaddak olan Hazret-i Ali’nin (r.a.) istikbaldeki vaziye­tini ve o fitneler için­deki harpleriyle mes’ul ol­madığını ve niyeti ve matlubu fazl-ı ılâhî oldu­ğunu ha­ber veriyor.» (Lem’alar sh: 31)


Buradaki fitne de yukarıdaki mâ­nâda…
«Evet, istikbal bunu vuzuhla ve kat­’iyetle, parlak bir surette ispat etmiştir. Evet, o kadar acip fitneler ve dağdağa-i si­yaset içinde, gece ve gün­düzde Zeynelâbidin gibi bin rekât na­maz kılan ve Tâus-u Yemenî gibi kırk sene yatsı ab­destiyle sabah namazını edâ eden çok mü­him pek çok zatlar (meselühüm fî ttevrati) sır­rını gös­termiş­lerdir.» (Lem’alar sh: 31)


Burada da, dâhilî ve siyasî kar­gaşa ve mü­cadeleler mânâ­sında…
«Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, gayb-âşina ve istikbal-bîn nazar-ı nübüvvetle otuz kırk sene sonra Sahabeler ve Tâbiînler içinde mü­him fitneler olup kan döküleceğini görmüş. ıçinde en mümtaz şah­siyet­ler, abâsı altında olan o üç şah­siyet olduğunu mü­şa­hede etmiş. Hazret-i Ali’yi (R.A.).A.); ümmet nazarında tathir ve tebrie et­mek ve Hazret-i Hüseyn’i (R.A.).A.); ta­ziye ve teselli etmek ve Hazret-i Hasan’ı (R.A.).A.); teb­rik etmek ve musalaha([24]) ile mühim bir fit­neyi kaldırmakla şerefini ve üm­mete azîm faidesini ilân etmek ve Hazret-i Fatıma’nın zürriyetinin tâhir ve müşerref ola­cağını ve Ehl-i Beyt ünvan-ı âlîsine lâyık ola­caklarını ilân etmek için o dört şahsa kendisiyle be­raber “Hamse-i Al-i Aba” ünvanını bahşe­den o abâyı ört­müştür.» (Lem’alar sh: 94)


Yine dâhilî kargaşa ve mukatele mânâ­sında…
«Abbasîlerin zamanında, o tarihte Mu’tezile, Râfizî, Cebrî ve perde altında zındık­lar, mülhidler, ıslâmiyeti zedeleyen çok fırak-ı dâlle meydana gelmişti­ler. şeriat ve itikad nok­tasında ehemmiyetli sarsıntı­lar olması hengâ­mında, Buharî, Müslim, ımam-ı Azam, ımam-ı şâfiî, ımam-ı Mâlik, ımam-ı Ahmed ıbn-i Hanbel ve ımam-ı Gazalî ve Gavs-ı Azam ve Cüneyd-i Bağdadî gibi pekçok eâzım-ı ıslâmiye imdada yetişip, o fitne-i diniyeyi mağlub etti­ler. O tarihten üçyüz sene son­raya kadar o ga­lebe de­vam ile beraber, perde al­tında yine o ehl-i dalâlet fır­kaları, siyaset yoluyla Hülâgû Cengiz fitnesini ıslâmların başına getirdiler. Bu fitne­den hem ha­dîs, hem Hazret-i Ali Radıyallahü Anh sarih bir su­rette aynı tarihiyle işaret ediyor­lar. Sonra bu za­ma­nımızın fitnesi en büyük bir fitne oldu­ğundan, hem müteaddid hadîsler, hem çok işarat-ı Kur’aniye aynı tarihiyle haber veriyorlar.» (şualar sh: 331)


Bu fitne ise, şer’î hükümler ve iman ci­he­tinde bâtıl anla­yışlar ileri sürüle­rek or­taya çıkan gruplaşma­lar ve fikir mücadele­leri ile Hülagû - Cengiz’in if­sad ve tecavüz­leri ve zamanımızdaki en büyük fitne, yani fikrî, itikadî, şer’î, si­yasî, iç­timaî gibi her türlü kargaşa, fesad, anarşi ve ihti­lal­ler mânâ­sında…
«Rivayette var ki, [b]“Fitne-i âhirza­man o ka­dar dehşetlidir ki, kimse nef­sine hâkim ol­maz.” Bunun için bin üç yüz sene zarfında emr-i Peygamberî ile bü­tün ümmet o fitneden istiâze et­miş,azab-ı kabirden sonra ‘min fitnetid deccali ve min fitneti ahirizzaman’ vird-i ümmet ol­muş.Allahu a’lem bissavab bunun bir tevili şudur ki: O fitneler nefisleri kendilerine çeker, meftun eder. ınsanlar ihtiyarlarıyla, belki zevkle irtikâp eder­ler. Meselâ, Rusya’da hamamlarda kadın-erkek bera­ber çıplak girerler. Ve kadın, kendi güzellikle­rini gös­ter­meye fıtraten çok meyyal olma­sından, seve seve o fit­neye atılır, baştan çı­kar. Ve fıtraten cemalperest er­kek­ler dahi, nefsine mağlûp olup o ateşe sarho­şâne bir sü­rurla düşer, yanar. ışte dans ve tiyatro gibi o za­manın lehviyatları ve kebairleri ve bid’a­ları, bi­rer câzibedar­lıkla pervane gibi nefisperestleri etrafına toplar, sersem eder.» (şualar sh: 584)[/b]



Buradaki fitne, nefisleri azdıran gü­nahlar ve cemiyeti istilâ eden dehşetli bir sefahet mânâ­sında…
«Risale-i Nur’un nuru- ile dalâletin tecavüz eden nârı inşâallah sönecek. Yani, fitne-i diniye ate­şini ya tahribattan vazge­çirecek veya ileri teca­vüzatını kıra­cak. Eğer Hicrî tarihi olsa, bundan iki sene evvel, dini dünyadan tefrik fır­satından istifade ile, di­nin ve Kur’anın zararına olarak ilerleyen deh­şetli tasavvura­tın tecavüzatı tevakkuf etmesi, elbette karşı­larında kuvvetli bir seddin bulunmasındandır. O sed ise, bu za­manda çok intişar eden Risale-i Nur’un kes­kin hüccet­leri ve kuvvetli bürhanları ol­duğu, çok ema­reler ile his­sediliyor.» (şualar sh: 735)


Bu fitne ise, ehl-i dalaletin cemi­yeti id­lal ve ifsadı ile dinde yaptığı tahribat mânâ­sında…
«Bu asırda hayat-ı insaniye, hususan hayat-ı iç­timaiyesi öyle dehşetli fakat câzi­beli ve elîm fakat me­raklı bir vaziyet almış ki; insanın ulvî latifelerini ve kalb ve aklını, nefs-i emmaresinin arkasına düşü­rüp per­vane gibi o fitne ateşlerine düşürttürüyor.» (Kastamonu Lâhikası sh: 104)


Bu dahi, insanın ruhî ve manevî ha­yatını tahrip eden ve nefs-i em­mareyi insana hâ­kim kı­lan ve millî ahlâkı sön­dü­ren ve cemi­yeti kapla­yan günahlar ve sefahet hayatının çekiciliği mâ­nâ­sında…
«Eğer idare-i millet ve asayiş-i mem­leketin hakiki esaslarını bilmeyen bir cahil hamiyet-fü­ruş, dese: “Senin risalelerin, asa­yişi bozanlara ve idareyi karıştı­ranlara bir medar olabilir cihe­tiyle ve sen dahi ihtiyat­sızlık edip idare-i hazı­raya itiraz etsen, ri­sa­lelerin kuv­vetiyle bir gaile açmak ihti­ma­liyle sana ilişiyoruz.”

Elcevab: Risale-i Nur’dan ders alan, elbette çok masumların kanını ve hu­kukunu zayi’ eden fitne­lere girmez ve bilhassa tecrübeleriyle, mü­kerreren akîm ve zararlı kalan fitnelere hiçbir cihetle yanaş­maz. Ve bu on senedeki on fitne­lere, Risale-i Nur’un şakirdlerinin ondan birisi, belki aslâ hiçbi­risi karışmadığı gösterir ki, risa­leler bu fitnelere zıd ve asayişi temine medar­dır­lar.» (Tarihçe-i Hayat sh: 232)


Bu fitne de, dine zarar veren ida­reye karşı müslümanların fiilen karşı gelip dâhilî mü­cadele açma­ları ile or­taya çıka­cak kar­ga­şalık mânâ­sında…
«ışte bizi böyle haksız isnadlarla it­ham eden Devr-i Sâbık’taki gizli düşmanla­rımız şüphe yok ki ya siyaseti dinsizliğe âlet; etmek is­tediler, yahut bile­rek, bilmeyerek bozuk ide­olojileri memleketimize yer­leştir­mek gayretine düştüler. Görülüyor ki, ni­zam ve inti­zamı bo­zan, maddî manevî memleketin emniyet ve asayişini ihlâl eden bizler değil, asıl on­lardı. Hakiki bir Müslüman, samimi bir mü’min hiç­bir zaman anarşiye ve bozgunculuğa taraf­tar olmaz. Dinin şiddetle men’et­tiği şey fitne ve anar­şidir. Çünkü anarşi hiçbir hak ta­nımaz. ınsanlık se­ciyelerini ve me­de­niyet eserlerini ca­navar hayvan­lar seciye­sine çevirir ki, bunun âhirza­manda “Ye’cüc ve Me’cüc” komitesi ol­duğuna Kur’an-ı Hakîm işaret buyurmaktadır.» (Tarihçe-i Hayat sh: 653)


Burada ise fitne, dinsizlik ideolo­ji­siyle dâ­hilde asayişi bozmak ve iç mü­cadelelere kapı açmak mânâ­sında…
«Âhirzaman fitnesinde en dehşetli rolü oy­na­yan, taife-i nisaiye ve onların fit­nesi olduğu, had­îsin rivayet­lerinden anlaşı­lıyor.» (Gençlik Rehberi sh: 23)


Bu fitne ise, -mevzuun devamından da an­la­şıldığı üzere- açık-saçık kadın­ların ce­miyetin her tarafında karıştı­rıl­ması ile ma­neviyata yapı­lan taarruz ve anarşiye kapı aç­mak ve millî ah­lâkı ifsad ederek her türlü kötülüklerin menşeini hazırlamak mâ­nâ­sında…
«Fitne-i âhirzamanın mahiyeti bana gö­ründü ki; o fitnenin en dehşetlisi ve cazibedarı, kadınların yüzsüz yüzün­den çıkıyor. ıhtiyarı selbedip, pervane gibi sefa­het ateşine atıyor. Ve bir dakika ha­yat-ı dün­yeviyeyi, senelerle ha­yat-ı bâ­kiyeye tercih etti­riyor. Ben birgün so­kağa bakarken, o fitnenin tesirli bir nümu­nesini his­settim. Gençlere çok acıdım. Dedim: Bu bi­çareler kendi­lerini bu mıknatıs gibi cez­bedici fitnenin ateşinden kur­tara­mazlar, diye düşü­nürken; birden o fitneyi ateşlen­diren ve talim eden ir­tidadkâr, bir şahs-ı manevî önümde te­cessüm etti.» (Gençlik Rehberi sh: 16)

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir