Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

27.08.2006, 17:43

İfrat tefrit mübalağa mücazefe tarafgirlik şöhretperestlik

ışte ıslamların en önemli hastalıklarından bir kaçı. ıslam'ı yaralayan, bölen,hurarfelere kapı açan, müşterilerini soğutan, dalaletlere atan,gaflete sokan bu hastalıkların izalesi Nur mesleğinin içindedir. Mehdi ve şahs-ı Manevisinin bir mesleğide bu olacaktır. O zaman her Nurcunun bu hastalıkları tanıması ve reçetesini bilmesi gerekir. Zira, pek çok müşkülün çözümü burdan halledilmektedir.
Baki Selam
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

2

27.08.2006, 18:12

Allah razı olsun abicim.

evet islamın en önemli hastalıkları bunlar ınşallah nur ilaçlarımızı kullanark ve hayatımıza tatbik ederek bu hastalıklardan muhafaza olacağız.. :)



21.lemadan


ıHLÂSI KIRAN ıKıNCı MÂNı: Hubb-u cahtan gelen şöhretperestlik saikasıyla ve şan ve şeref perdesi altında teveccüh-ü âmmeyi kazanmak, nazar-ı dikkati kendine celb etmekle enâniyeti okşamak ve nefs-i emmâreye bir makam vermektir ki, en mühim bir maraz-ı ruhî olduğu gibi, "şirk-i hafî" tabir edilen riyâkârlığa, hodfuruşluğa kapı açar, ihlâsı zedeler.

Ey kardeşlerim! Kur’ân-ı Hakîmin hizmetindeki mesleğimiz hakikat ve uhuvvet olduğu ve uhuvvetin sırrı, şahsiyetini kardeşler içinde fâni edip Haşiye onların nefislerini kendi nefsine tercih etmek olduğundan, mâbeynimizde bu nevi hubb-u cahtan gelen rekabet tesir etmemek gerektir. Çünkü mesleğimize bütün bütün münâfidir. Madem kardeşlerin şerefi umumiyetle her ferde ait olabilir; o büyük şeref-i mânevîyi şahsî, hodfuruşâne, rekabetkârâne, cüz’î bir şerefe ve şöhrete feda etmek, Risale-i Nur şakirtlerinden yüz derece uzak olduğu ümidindeyim.

3

27.08.2006, 18:22

22.mektupdan

BEşıNCı VECıH: Hayat-ı içtimaiyece, inad ve tarafgirlik, gayet muzır olduğunu beyan eder.

Eğer denilse: Hadîste اِخْتِلاَفُ اُمَّتِى رَحْمَةٌ denilmiş. ıhtilaf ise, tarafgirliği iktiza ediyor. Hem tarafgirlik marazı; mazlum avamı, zalim havassın şerrinden kurtarıyor. Çünki bir kasabanın ve bir köyün havassı ittifak etseler, mazlum avamı ezerler. Tarafgirlik olsa, mazlum bir tarafa iltica eder, kendisini kurtarır. Hem tesadüm-ü efkârdan ve tehalüf-ü ukûlden hakikat tamamıyla tezahür eder.


Elcevap: Birinci suale deriz ki: Hadîsteki ihtilaf ise, müsbet ihtilaftır. Yani: Herbiri kendi mesleğinin tamir ve revacına sa'yeder. Başkasının tahrib ve ibtaline değil, belki tekmil ve ıslahına çalışır. Amma menfî ihtilaf ise ki: Garazkârane, adâvetkârane birbirinin tahribine çalışmaktır; hadîsin nazarında merduddur. Çünki birbiriyle boğuşanlar, müsbet hareket edemezler.

ıkinci suale deriz ki: Tarafgirlik eğer hak namına olsa, haklılara melce' olabilir. Fakat şimdiki gibi garazkârane, nefis hesabına olan tarafgirlik, haksızlara melce'dir ki; onlara nokta-i istinad teşkil eder. Çünki garazkârane tarafgirlik eden bir adama şeytan gelse, onun fikrine yardım edip taraftarlık gösterse, o adam o şeytana rahmet okuyacak. Eğer mukabil tarafa melek gibi bir adam gelse, ona hâşâ lanet okuyacak derecede bir haksızlık gösterecek.

Üçüncü suale deriz ki: Hak namına, hakikat hesabına olan tesadüm-ü efkâr ise; maksadda ve esasta ittifak ile beraber, vesailde ihtilaf eder. Hakikatın her köşesini izhar edip, hakka ve hakikata hizmet eder. Fakat tarafgirane ve garazkârane firavunlaşmış nefs-i emmare hesabına hodfüruşluk, şöhretperverane bir tarzdaki tesadüm-ü efkârdan barika-i hakikat değil, belki fitne ateşleri çıkıyor. Çünki maksadda ittifak lâzım gelirken, öylelerin efkârının Küre-i Arz'da dahi nokta-i telakîsi bulunmaz. Hak namına olmadığı için, nihayetsiz müfritane gider. Kabil-i iltiyam olmayan inşikaklara sebebiyet verir. Hâl-i âlem buna şahiddir.

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

4

27.08.2006, 18:28

Allah razı olsun cevat abi ve nuraşığı kardeş

Cevat abi sık sık uğrayın özlettiriyonuz kendinizi...
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

5

27.08.2006, 18:29

Elhasıl:

اَلْحُبُّ لِلّهِ* وَالْبُغْض&#161 5; فِى اللّهِ * وَالْحُكْم&#161 5; لِلّهِ

olan desatir-i âliye düstur-u harekât olmazsa nifak ve şikak meydan alır. Evet

َالْبُغْضُ فِى اللّهِ *وَالْحُكْم&#16 15; لِلّهِ demezse, o düsturları nazara almazsa, adalet etmek isterken zulmeder.


Cây-ı ibret bir hâdise: Bir vakit, ımam-ı Ali Radıyallahü Anh, bir kâfiri yere atmış. Kılıncını çekip keseceği zaman, o kâfir ona tükürmüş. O kâfiri bırakmış, kesmemiş. O kâfir, ona demiş ki: "Neden beni kesmedin?" Dedi: "Seni Allah için kesecektim. Fakat bana tükürdün, hiddete geldim. Nefsimin hissesi karıştığı için ihlasım zedelendi. Onun için seni kesmedim." O kâfir ona dedi: "Beni çabuk kesmen için seni hiddete getirmekti. Mâdem dininiz bu derece sâfi ve hâlistir, o din haktır." dedi.


Hem medar-ı dikkat bir vakıa: Bir zaman bir hâkim, bir hırsızın elini kestiği vakit eser-i hiddet gösterdiği için, ona dikkat eden âdil âmiri onu o vazifeden azletmiş. Çünki şeriat namına, kanun-u ılâhî hesabına kesse idi, nefsi ona acıyacak idi. Ve kalbi hiddet etmeyip, fakat merhamet de etmeyecek bir tarzda kesecekti. Demek nefsine o hükümden bir hisse çıkardığı için, adaletle iş görmemiştir

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

6

27.08.2006, 18:31

risale-i nur yolu kuran-ı hakim'in caddesi elhamdulillah...

bu zamanda urvetul vuska mahiyetinde....O'na yapışan necat buluyor Allah'ın izniyle...

selam nurlara tabi olanlara olsun
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

7

27.08.2006, 18:32

22.mektuptan

ALTINCI VECıH:

Hayat-ı maneviye ve sıhhat-ı ubudiyet, adâvet ve inad ile sarsılır. Çünki vasıta-i halâs ve vesile-i necat olan "ihlâs" zayi' olur. Zira tarafgir bir muannid, kendi a'mal-i hayriyesinde hasmına tefevvuk ister. Hâlisen livechillah amele pek de muvaffak olamaz. Hem hüküm ve muamelâtında tarafgirini tercih eder, adalet edemez. ışte ef'al ve a'mal-i hayriyenin esasları olan "ihlâs" ve "adalet" husumet ve adâvetle kaybolur. şu Altıncı Vecih çok uzundur. Fakat kabiliyet-i makam kısa olduğundan kısa kesiyoruz.

8

27.08.2006, 21:44

güzel sentez olmuş Allah razı olsun inşaallah

hizmetteki bu çalışmalarınızdan vallahi hepinizi dua çeteleme yazdım rabbim kabul etsin inş. biçare kulunun dualarını

selametle
'

Bağ-ı cennette ümidim bu durur kim Zatî'yi
Cümle müminlerle ol server ede hem sâyesi


_

9

08.09.2006, 14:17

Mübalağa Zemm-i Zımnidir

Hangi şeyi vasfetsen,olduğu gibi vasfet.Medhin mübalağası bence zemm-i zımnidir.

ıhsanı ilahiden fazla ihsan ,ihsan değildir.


Sözler

10

08.09.2006, 14:21

şöhret Zalimedir

şöhret bir müstebittir; sahibine mal eder başkasının malını.

Meşhur Hoca Nasreddin letaifi içinde,zekatı-yani, onda biri onundur-asıl malı..

Rüstemi sistani onun hayal-i şanı garet etti bir asır mefahir-i iranı.

Gasb ve garetle şişti o namdar hayali,hurafata karıştı,attı nev-i insanı.


Sözler-Lemeat

11

08.09.2006, 14:24

Beğendiğin şeyde ıfrat Etme

Bir derdin dermanı ,başka derde dert olur,panzehri zehir olur.

Derman hadden geçerse,dert getirir öldürür.


Sözler_Lemeat

12

08.09.2006, 14:41

Buraya çok uğraşarak,Risalelerden yardımla, bütün bu kavramları izah eden bir yazı yazmıştım.
Derken bilgisayar kilitlendi. Yazıyı kurtaramadım. Hayır vardır, diyerek bıraktım. Yunusum kardeşin "ısrar" konulu yazısını okudukatan sonra yazmaya karar verdim.Bu sefer işim ve tansiyonum müsade etmedi. Her işte bir hayır var.
Neyse ki Nuraşığı kardeşim var.Benim yerime yazıyor. Açtığım başlığın muallakta kalmasına engel oldu.
Allah razı olsun Gül kardeşim
Selametle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

13

25.09.2006, 07:29

Tarafgirlik

«Müminlerde nifak ve şikak, kin ve adâ­vete sebebiyet veren tarafgirlik ve inat ve haset, ha­kikatçe ve hikmetçe ve in­saniyet-i kübrâ olan ıslâmiyetçe ve hayat-ı şahsiyece ve ha­yat-ı içti­maiyece ve hayat-ı mâneviyece çirkin ve merdut­tur, muzır ve zulümdür ve hayat-ı beşe­riye için zehir­dir.» (Mektubat sh: 262)


«Câ-yı dikkat bir hadise: Bir zaman, bu garaz­kâ­râne ta­rafgirlik neticesi olarak gördüm ki, müte­dey­yin bir ehl-i ilim, fikr-i siyasîsine muhalif bir âlim-i sa­lihi, tekfir dere­cesinde tezyif etti. Ve kendi fikrinde olan bir münafığı, hürmetkârâne medhetti. ışte, siyasetin bu fena netice­lerinden ürktüm, Eûzü billâhi mine’ş-şey­tâni ve’s-siyaseti dedim, o zamandan beri hayat-ı siyasi­yeden çekildim.» (Mektubat sh: 267)



«Mesleğimiz, sırr-ı ihlâsa dayanıp, hakaik-i ima­niye ol­duğu için, hayat-ı dünyaya, hayat-ı içtima­iyeye mecbur olmadan karışmamak ve rekabet ve ta­rafgirliğe ve mübarezeye sevk eden hâlâttan te­cerrüt etmeye mes­leğimiz itibarıyla mec­buruz. Binler teessüf ki, şimdi müthiş yılanların hücumuna mâ­ruz biçare ehl-i ilim ve ehl-i diyanet, sineklerin ısır­ması gibi cüz’î kusuratı bahane ederek, birbirini ten­kitle, yılanların ve zındık mü­nafıkların tahribatlarına ve kendilerini onların eliyle öldürmesine yardım edi­yor­lar.» (Kastamonu Lâhikası sh: 246)



«Nur şakirdleri, hiç siyasete karışmadılar, hiç­bir partiye girmediler. Çünkü iman, mâl-ı umumîdir. Her ta­ifede muhtaçları ve sahipleri vardır. Tarafgirlik gi­remez. Yalnız küfre, zende­kaya, dalâlete karşı cephe alır. Nur mesleğinde, mü’minlerin uhuvveti esastır.» (Emirdağ Lâhikası-l sh: 180)


«Risale-i Nur’un bu kadar muarızlarına muka­bil en büyük kuvveti ihlâs olduğundan ve dünyanın hiç­bir şeyine âlet olmadığı gibi, tarafgirlik hissiya­tına bina edi­len cereyanlara, hu­susan siyasete te­mas eden cereyan­larla alâkadar olmaz. Çünkü tarafgirlik damarı ihlâsı kı­rar, hakikati değiş­ti­rir.» (Emirdağ Lâhikası-l sh: 272)


«Mâbeynimizdeki hakikî ve uhrevî uhuv­vet, gü­cenmek ve tarafgirlik kaldırmaz.» (şualar sh: 498

14

13.10.2006, 11:25

Akletmek ne demek?Bir mesele aklederek nasıl çözülür? Buna hissiyatın karışmadığı nasıl malum olur? Akletmek en üst meziyet midir?

Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

15

13.10.2006, 11:58

maşallah ya çok güzel yazılar...rabbim devamlı eylesin inşallah...

çok istifade ediyorum...
şu âlemde mü'minin mü'mine karşı en büyük yardımı dua iledir.Barla -247

16

13.10.2006, 13:07

Akletmek ne demek?anlamak demektir.akıl erdirmek de denir.akıl nasıl erer anlayarak.


Bir mesele aklederek nasıl çözülür? anlamak için önce dikkatli okunur.sonra ne anlatılmak isteniliyor diye bakılır.sonrada çözülür.ve sonrada anlamış oluyorsun.

Buna hissiyatın karışmadığı nasıl malum olur?anladığın halde anlamadım demekle.

Akletmek en üst meziyet midir? anlamayan insanda ne fayda var.demek anlamak en üst meziyet oluyor.
herkese akıl erdirmek veya anlamak verilmez.isteyene verilir.

17

13.10.2006, 13:14

üstadımın bir sözü bence sorunun cevabı:

"Fikrin sönük ise; Kur'anın güneşi altına gir, ımanın nuriyle bak ki: Yıldız böceği olan fikrin yerine her bir âyet-i Kur'an, birer yıldız misillü sana ışık verir."

(sözler)

dua ile..

18

13.10.2006, 16:54

Allah hepinizden razı olsun burda yazılanları isim ve kaynak verip bazı sitelere yapıştırıyorum helal edin

19

13.10.2006, 17:20

Allah Razı olsun hepinizden. Ben bu konuda başımdan geçen bir olayı yazmak istedim. Belki bana ve size yardım eder.

Bir zaman bir arkadaşım Amerikaya bir iş için çağrıldı. Uzun seneler orda kalması icab ediyordu?
Banden fikrimi almak için geldi.
Sürekli eline geçecek daha rahat bir yaşam ve paradan bahsedip durdu. Yardım edeyim bari dedim(!)
"Amerikaya gitmek istemen madii sebeplerden ibaret herhalde" diye sordum.
"E tabiki dedi"

"O zaman giiit(!)"
"Abi ben senle istişareye geldim, kararsızım. Gideyim mi gitmeyeyim mi?"

"O zaman aklet , hislerini şimdilik bir kenara at", dedim.
Akletmeye başlayan arkadaş yine Amerikadaki kazancı ve karşılaşma ihtimali olan karşılamama ihtimali de olan meseleleri anlattı.
Anlattıkları hep arzu ve beklentilerinden ibaretti. Çok acı ki bunu akletme adına yapıyordu.

Yoooo ,dedim, sen arzularını gerçekleşmiş gibi yada kesin gerçekleşecekmiş gibi anlatma. Akletmek gerçeklerden ibarettir, hayallerden değil. Hem sen hikmet verilmiş bir insan değilsin. ışin sonuda hayır olmasını murad etmekle kesinlikle hayırlı bir işe giriştiğini zannetme. Orası senin bilgin dahilinde değil.
Hayır mı şer mi bunu ancak Allah bilir. Birde kendisine hikmet verilenler.
"Peki nasıl akletmeliyim. Bana anlat.”
“Nasıl yapılacağını biraz biliyorum ,ama bende tam beceremiyorum. Mesela, para için oraya gidiyorsun dime. O zaman terazinin bir kefesine parayı koy, bir kefesine geride bıraktıklarını koy. Hangi taraf ağır kalırsa onu uygula.”
Bu arkadaş geride bıraktıklarını düşündü. Annesini ,evini, arkadaşlarını, dinini, alışkanlıklarını, işini. Zaten bir işe sahipti kazancıda eh denilen cinstendi. Aslında çokta paraya ihtiyacı olmadığını anladı. Böylece gitmekten vazgeçti.

Doğrumu yaptırmışım sizce . Akletmek buna benzer bir şey mi?
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

20

16.10.2006, 07:53

doğru yapmışsın.

amma burdaki akletmek ileriyi görerek karar vermesini istemişsin.
bu bir nevi ferasettir.yani sen ona ferasetli ol demişsin ve kafanı kullan yanlış yapma demişsin.

vede hikmetli olarak iş yap demişsin.


akletmekle ne kadar mana ortaya çıktı ya cevat.

maşaallah.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir