Risale-i Nur’un yüksek, kıymettar hizmet-i îmaniyesi onlara kafi olarak kanaat veriyordu. O şakirtlerin gayet keskin kalb basîreti şöyle bir hakîkati anlamış ki:
Risale-i Nur ile hizmet ise, îmanı kurtarıyor; tarîkat ve şeyhlik ise, velayet mertebeleri kazandırıyor. Bir adamın îmancnı kurtarmak ise, o mü’mini velayet derecesine çıkarmaktan daha mühim ve daha sevaplıdır. Çünkü, îman, saadet-i ebediyeyi kazandırdığı için, bir mü’mine küre-i arz kadar bir saltanat-ı bakiyeyi temin eder. Velayet ise, mü’minin Cennetini genişletir, parlattırır. Bir adamı sultan yapmak, on adamı vali yapmaktan daha sevaplı bir hizmettir.
ışte bu dakîk sırrı senin Ispartalı kardeşlerinin bir kısmının akılları görmese de umûmunun keskin kalbleri görmüş ki; benim gibi bir bîçare, günahkar bir adamın arkadaşlığını evliyalara, eğer bulunsaydı müçtehidlere dahi tercih ettiler. Bu hakîkate binaen, bu şehre bir kutub, bir gavs-ı azam gelse, "Seni on günde velayet derecesine çıkaracağım" dese; sen, Risale-i Nur’u bırakıp onun yanına gitsen, Isparta kahramanlarına arkadaş olamazsın!
Said Nursî
Kastamonu Hayatından syf 253-254 tarihçe..