benimde aklıma şöyle bir açılım gelmektedi ki,
yüce ALLAH cc sonsuz kuvvet ve kudret ve izzet ve ilim sahibi olduğu için hiç bir şeyin onun kudretine,ilmine,iradesine zor gelmediğinin en büyük kanıtı da en küçük masnuat ve mahlukatta dahi yüksek bir sanat ve ihtimam var olduğudur.
en küçük mahlukat olan tek hücreli varlıklar,baktariler,virüsler yüksek bir sanata sahip olduğu gibi yıldızlardan, büyük gezegenlerden ,galaksilerden geri kalmamaktadır.bu aynı zamanda kudret ve kudrette tefavüt yani derecelenme olmadığıdır.kudretin bir lem'ası kudretin hasiyetine sahiptir.küçük masnuat ve mahlukata taalluk eden kudret aynı zamanda zorlanmadan büyük masnuat ve mahlukata da tecelli etmekte,kudret ve kudrete bir ağırlık söz konusu olmamaktadır.
bu konu da üstad ra.şöyle der;
ışte, eşyayı esbaba isnad etmekte bu kadar muhaller vardır. Amma sahib-i hakikî olan Vâcibü’l-Vücuda isnad edildiği vakit, o zerreler şöyle bir vaziyete girerler ki, şemsin cilvelerine, timsallerine, lem’alarına mazhar olan su katreleri gibi kudret-i ezeliyenin nurânî tecellîsine, cilvelerine, lem’alarına o zerreler de mazhar olup, sahib-i kudretin izniyle, gayr-ı mütenahî olan ilim ve iradesiyle, o zerrelerde teşekkülât ve terkibat yapılır. Binaenaleyh, kudret-i ezeliyenin bir lem’ası kudretin hâsiyetine mâlik olduğundan, esbabın binler lem’asından ve esbabın sultanından daha tesirlidir. Çünkü, bunda tecezzî ve inkısam vardır, kudret-i ezeliyede ise yoktur.
Ve keza, külfet ve uğraşmak da yoktur. Çünkü, kudret Sâniin zatına zatîdir, ârazî değildir. Acz, kudretine tahallül edemez. Kudretin bir lem’asına zerreler, şemsler mütesavidir. Büyük, küçükten ağır ve zahmetli değildir. Ve keza, hayat, vücut, nur gibi şeylerin zahir ve bâtınları şeffaf olduğundan, icadları zamanında, vesait-i esbab altında kudretin tasarrufu görünür. Evet, hayatın vaziyetlerine ve derecelerine dikkat edilirse kudretin tasarrufu görünür.