Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

27.07.2006, 11:58

bir cemadat olan taş ın lezzetten nasibi varmıdır

arasıra bilgilerine başvurdugum www.islamicevaplar.org adresindeki

Ağabeylerden

öğrenmek kastı ile sordugum soruya aldıgım bir cavabı sizler ilede

paylaşmak istedim


sizlerinde bu konuda katkıda bulunacagınızı düşündüm

sorum aynen şöyleydi

Alıntı

S. merhaba sayın islamicevaplar.org editörleri

Cemâdat kendi hesaplarına değil, onlarda tecellî eden esmâ-i ılâhiye hesabına bir şeref, bir makam, bir kemal, bir güzellik, bir intizam isterler, arıyorlar. O vazife-i fıtriyelerinin imtisalinde, Nûru’l-Envârın isimlerine birer mâkes, birer ayna hükmüne geçtiğinden, tenevvür eder, terakki eder.

Bir taş nasıl lezzet alabilir anlamaya çalıştıgıma göre cemadat ın lezzet alacagı anlatılıyor
bilgilendirebilirmisiniz şimdiden Allah razı olsun


Cevap: Kanaatımızca Taş durduğu yerde lezzet almaz. Emir aldığında bilkuvveden bilfiile geçtiği, harekete mahzar olduğu vakit lezzet alır. Mesela dağdan yuvarlandığında sünneti ilahiyeye uymasında bir şevk gözlenir. fakat taşın umumi hayattan hissesi olmadığı için bu şevkten oluşan lezzet o taşı temsil eden, nezaret eden şeye aittir. Bu da kanaatımızca o cansıza nezaret eden bir melektir.

Aynı yerden şu kısımda okunmalıdır.

"Evet, cemâdâta dikkatle nazar edilse, bilkuvve yalnız istidat ve kabiliyet cihetinde nâkıs kalıp inkişaf etmeyenlerin, gayet bir içtihad ve sa’y ile inbisat edip bilkuvveden bilfiil suretine geçmesinde, mezkûr sünnet-i ılâhiye düsturuyla bir tavır görünüyor. Ve o tavır işaret eder ki, o vazife-i fıtriyede bir şevk ve o meselede bir lezzet vardır. Eğer o câmidin umumî hayattan hissesi varsa, şevk kendisinin olur; yoksa, o câmidi temsil eden, nezaret eden şeye aittir. Hattâ bu sırra binaen denilebilir: Lâtif, nâzik su incimad emrini aldığı vakit, öyle şiddetli bir şevkle o emre imtisal eder ki, demiri şak eder, parçalar. Demek burûdet ve tahtessıfır soğuğun lisanıyla, ağzı kapalı demir kaptaki suya "Genişlen" emr-i Rabbânîsini tebliğinde, şiddet-i şevkle kabını parçalar. Demiri bozar, kendisi buz olur. Ve hâkezâ, herşeyi buna kıyas et ki, güneşlerin deverânından ve seyir ve seyahatlerinden tut, tâ zerrelerin mevlevî gibi devretmelerine ve dönmelerine ve ihtizazlarına kadar kâinattaki bütün sa’y ve hareket, kanun-u kader-i ılâhî üzerine cereyan ediyor ve dest-i kudret-i ılâhîden sudur eden ve irade ve emir ve ilmi tazammun eden emr-i tekvînî ile zuhur eder." RNK'dan 8.notadan alınmıştır.


--------------------------------------------------------------------------- -----

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir