Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

41

24.06.2008, 11:19

HAşıYE Bu eserleri hakkında makamı-ı iddia, iddianamesinde yüz yanlışından, sekseninci yanlışında demiş ki: "Beşinci şuadaki teviller yanlıştır."

Elcevap: Beşinci şuada; "Allahu a'lem, bir tevili budur" cümlesi denildiğinden mânâsı budur ki: "Bu hadisin bir ihtimal ile mânâsı bu olmak mümkündür" demektir. Bu ise mantıkça tekzibi kabil değil. Yalnız muhaliyetini ispat ile tekzip edilebilir.

Saniyen: Yirmi seneden beri, belki kırk seneden beri benim muarızlarım ve Risale-i Nur'a itiraza çalışanlar hiçbir tevilimizi ilmen, mantıken reddetmedikleri ve o muarız ulemalarla beraber Nur şakirtlerinin binler âlimleri tasdik edip, "fîhi nazarun" demedikleri halde, Kur'ân'ın kaç sûre olduğunu bilmeyen, bunu inkâr ile karşılasa ne kadar insaf haricinde olduğunu insafınıza havale ediyorum.
Elhasıl, tevilin mânâsı hadîsin veyahut âyetin birçok mânâlarından bir mümkün ve muhtemel mânâsı demektir.



Bismihusübhanehu
Bu âciz kardeşiniz, hem itiraz eden o eski dost zâta, hem ehl-i dikkate ve sizlere beyan ediyorum ki, Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyânın feyziyle Yeni Said hakaik-i imaniyeye dair o derece mantıkça ve hakikatça burhanlar zikrediyor ki, değil Müslüman uleması, belki en muannid Avrupa filozoflarını da teslime mecbur ediyor ve etmektedir. Amma Risale-i Nur'un kıymet ve ehemmiyetine işârî ve remzî bir tarzda, Hazret-i Ali (r.a.) ve Gavs-ı Âzamın (r.a.) ihbaratı nev'inden, Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyan dahi bu zamanda bir mucize-i mâneviyesi olan Risale-i Nur'a nazar-ı dikkati celb etmesine mânâ-yı işârî tabakasından rumuz ve îmaları, i'câzının şe'nindendir. Ve o lisan-ı gaybın belâgat-i mucizekârânesinin muktezasıdır.
Evet, Eskişehir hapishanesinde dehşetli bir zamanda ve kudsî bir tesellîye çok muhtaç olduğumuz hengâmda, mânevî bir ihtarla, "Risale-i Nur'un makbuliyetine eski evliyalardan şahit getiriyorsun. Halbuki “ Yaş ve kuru ne varsa ap açık bir kitapta yazılmıştır." En'âm Sûresi, 6:59. sırrıyla en ziyade bu meselede söz sahibi Kur'ân'dır. Acaba Risale-i Nur'u Kur'ân kabul eder mi? Ona ne nazarla bakıyor?" denildi. O acip sual karşısında bulundum. Ben de Kur'ân'dan istimdat eyledim. birden, otuz üç âyetin mânâ-yı sarîhinin teferruatı nev'indeki tabakattan mânâ-yı işârî tabakasından ve o mânâ-yı işârî külliyetinde dahil bir ferdi Risale-i Nur olduğunu ve duhûlüne ve medâr-ı imtiyazına birer kuvvetli karine bulunmasını bir saat zarfında hissettim. Ve bir kısmı bir derece izahlı ve bir kısmını mücmelen gördüm. Kanaatime hiçbir şek ve şüphe ve vehim ve vesvese kalmadı. Ve ben de ehl-i imanın imanını Risale-i Nur ile takviye etmek niyetiyle o kat'î kanaatimi yazdım ve has kardeşlerime mahrem tutulmak şartıyla verdim. Ve o risalede biz demiyoruz ki, âyâtın mânâ-yı sarîhi budur. Tâ hocalar fîhi nazarun desin. Hem dememişiz ki, mânâ-yı işârînin külliyeti budur. Belki diyoruz ki, mânâ-yı sarîhinin tahtında müteaddit tabakalar var. Bir tabakası da mânâ-yı işârî ve remzîdir. Ve o mânâ-yı işârî de bir küllîdir; her asırda cüz'iyatları var. Ve Risale-i Nur dahi bu asırda o mânâ-yı işârî tabakasının külliyetinde bir ferttir. Ve o ferdin kasten bir medâr-ı nazar olduğuna ve ehemmiyetli bir vazife göreceğine, eskiden beri ulema beyninde bir düstur-u cifrî ve riyazî ile karineler, belki hüccetler gösterilmişken, Kur'ân'ın âyetine veya sarahatine, değil incitmek, belki i'caz ve belâgatine hizmet ediyor. Bu nevi işârât-ı gaybiyeye itiraz edilmez. Ehl-i hakikatin nihayetsiz işârât-ı Kur'âniyeden had ve hesaba gelmeyen istihraçlarını inkâr edemeyen bunu da inkâr etmemeli ve edemez.
Amma benim gibi ehemmiyetsiz bir adamın elinde böyle ehemmiyetli bir eserin zuhur etmesini istiğrab ve istib'ad edip böyle itiraz eden zat, eğer buğday tanesi kadar çam çekirdeğinden dağ gibi çam ağacını halk eylemek azamet ve kudret-i ılâhiyeye delil olduğunu düşünse, elbette bizim gibi âciz-i mutlak ve fakir-i mutlakta böyle ihtiyac-ı şedid zamanında böyle bir eser zuhuru, vüs'at-i rahmet-i ılâhiyeye delildir demeye mecbur olur. Ben sizi ve muterizleri Risale-i Nur'un şeref ve haysiyetiyle temin ediyorum ki, bu işaretler ve evliyanın îmâlı haberleri, remizleri, beni daima şükre ve hamde ve kusurlarımdan istiğfara sevk etmiş. Hiçbir vakitte ve hiçbir dakika nefs-i emmâreme medâr-ı fahir ve gurur olacak bir enâniyet ve benlik vermediğini, size bu yirmi sene hayatımın gözünüz önünde tereşşuhatıyla ispat ediyorum.
Evet, bu hakikatle beraber, insan kusurdan, nisyandan hâli değil. Benim bilmediğim çok kusurlarım var. Belki de fikrim karışmış; risalelerde bazı hatalar olmuş. Fakat Kur'ân'ın hurufat-ı kudsiyesinin yerine beşerin tercümesini ikame perdesi altında, noksan huruflarla yeni hat altında tahrifkârâne ehl-i dalâletin tevilât-ı fâsideleri âyâtın sarahatini incitmelerine bakmıyor gibi, bîçare mazlum bir adamın kardeşlerinin imanını kuvvetlendirmek için bir nükte-i i'câziyeyi beyan ettiği için hizmet-i imaniyesine fütur verecek derecede itiraz, elbette değil ehl-i hakikat zatlar, belki zerre miktar insafı bulunan itiraz edemez.
Bunu da ilâveten beyan ediyorum; bu zamanda gayet kuvvetli ve hakikatli milyonlarla fedakârları bulunan meşrepler, meslekler, tarikatler, bu dehşetli dalâlet hücumuna karşı zâhiren mağlûbiyete düştükleri halde benim gibi yarım ümmî ve kimsesiz ve mütemadiyen tarassut altında, karakol karşısında ve müthiş, müteaddit cihetlerle aleyhimde propagandalar ve herkesi benden tenfir etmek vaziyetinde bulunan bir adam, o mesleklerden daha ileri, daha kuvvetli dayanan Risale-i Nur'a sahip değildir ve o eser onun hüneri olamaz, onunla iftihar edemez. Belki doğrudan doğruya Kur'ân-ı Hakîmin bu zamanda bir nevi mucize-i mâneviyesi olarak rahmet-i ılâhiye tarafından ihsan edilmiştir. O adam, binler arkadaşıyla beraber o hediye-i Kur'âniyeye el atmışlar. Her nasılsa birinci tercümanlık vazifesi ona düşmüş. Onun fikri ve ilmi ve zekâsının eseri olmadığına delil, Risale-i Nur'da öyle parçalar var ki, bazı altı saatte, bazı iki saatte, bazı bir saatte, bazı on dakikada yazılan risaleler var. Ben yeminle temin ediyorum ki, Eski Said'in (r.a.)HAşıYECıK kuvve-i hafızası da beraber olmak şartıyla, o on dakika işi on saatte fikrimle yapamıyorum. O bir saatlik risaleyi, iki gün istidadımla, zihnimle yapamıyorum. Ve o bir günde altı saatlik risale olan Otuzuncu Sözü ne ben ve ne de en müdakkik dindar filozoflar altı günde o tahkikatı yapamazlar. Ve hâkeza...
Demek biz müflis olduğumuz halde, gayet zengin bir mücevherat dükkânının dellâlı ve bir hizmetçisi olmuşuz. Cenâb-ı Hak fazl ve keremiyle şu hizmette hâlisâne, muhlisane bizi ve umum Risale-i Nur talebelerini daim ve muvaffak eylesin. Âmin, bi hürmeti seyyidi'l-mürselîn.

Said Nursî



HAşıYECıK Bazı müstensihler, bu bîçare Said hakkında (r.a.) kelimesini bir dua niyetiyle yazmışlar. Ben bozmak istedim; hatıra geldi ki, "Allah razı olsun mânâsında bir duadır, ilişme." Ben de bozmadım.
Ey Hayy ve Kayyûm olan! Hayy ve Kayyûm isimlerin hürmetine, bu perişan kalbe bir hayat ver, bu müşevveş akla doğru yolu göster. âmin. Sözler

42

24.06.2008, 11:20

Aziz, sıddık kardeşlerim,

[Maddi ve manevi bir sual münasebetiyle hatıra gelen bir cevaptır.]

Deniliyor ki: "Neden Nur şakirtlerinin kuvvetli hüsn-ü zanları ve kat i kanaatleri, senin şahsın hakkında Nurlara daha ziyade şevklerine medar olan bir makamı ve kemalatı şahsına kabul etmiyorsun? Yalnız Risale-i Nur a verip, kendini çok kusurlu bir hadim gösteriyorsun?"

Elcevap: Hadsiz hamd ve şükür olsun ki, Risale-i Nur'un öyle kuvvetli ve sarsılmaz istinad noktaları ve öyle parlak ve keskin hüccetleri var ki, benim şahsımda zannedilen meziyete, istidada ihtiyacı yoktur. Başka eserler gibi müellifin kabiliyetine bakıp, makbuliyeti ve kuvveti ondan almıyor. ışte meydanda, yirmi senedir kat i hüccetlerine dayanıp, şahsımın maddi ve manevi düşmanlarını teslime mecbur ediyor.

Eğer şahsiyetim ona ehemmiyetli bir nokta-i istinad olsaydı, dinsiz düşmanlarım ve insafsız muarızlarım kusurlu şahsımı çürütmekle, Nurlara büyük darbe vurabilirdiler. Halbuki o düşmanlar, divaneliklerinden, yine her nevi desiselerle beni çürütmeye ve hakkımda teveccüh-ü ammeyi kırmaya çalıştıkları halde, Nurların fütuhatına ve kıymetine zarar veremiyorlar. Yalnız bazı zayıf ve yeni müştakları bulandırsa da vazgeçiremiyorlar.

Bu hakikat için, hem bu zamanda enaniyet ziyade hükmettiği için, haddimden çok ziyade olan hüsn-ü zanları kendime almıyorum. Ve ben, kardeşlerim gibi, kendi nefsime hüsn-ü zan etmiyorum. Hem kardeşlerimin bu biçare kardeşlerine verdiği makam-ı uhrevi, hakiki, dini makam ise, Mektubat ta ıkinci Mektubun ahirindeki kaideye göre, şahsıma verdikleri manevi hediye olan kemalatı, eğer-haşa!-ben kendimi öyle bilsem, olmamasına delildir. Kendimi öyle bilmesem, onların o hediyesini kabul etmemek lazım geliyor." Hem kendini makam sahibi bilmek cihetinde enaniyet müdahale edebilir.

Birşey daha kaldı ki, dünya cihetinde hakaik-i imaniyenin neşrindeki vazifedar, makam sahibi olsa, daha iyi tesir eder denilebilir. Bunda da iki mani var.

Birisi: Faraza velayet olsa da, bilerek, isteyerek makam yapmak tarzında, velayetin mahiyetindeki ihlas ve mahviyete münafidir. Nübüvvetin vereseleri olan Sahabeler gibi izhar ve dava edemezler; onlara kıyas edilmez.

ıkinci mani: Pek çok cihetlerle çürütülebilir ve fani ve cüz i ve muvakkat ve kusurlu bir şahıs sahip olsa, Nurlara ve hakaik-i imaniyenin fütuhatına zarar gelir. Fakat bir nokta var ki, mucib-i şükrandır: Ehl-i siyasetteki düşmanlarım, mezkur hakikatleri bilmedikleri için, şerefli, izzetli Eski Said i düşünüp mütemadiyen Nurlar bedeline benim şahsıma ihanet ve tenkis etmekle meşgul oluyorlar. Bazı mutaassıp enaniyetli hocaları da şahsımın aleyhine çeviriyorlar, güya Nurları söndürmeye çalışıyorlar. Halbuki Nurları daha ziyade parlattırmaya vesile oluyorlar. Nurlar, adi şahsımdan değil, Kur'ân güneşinin menbaından nurları alıyor.

Emirdağ lahikası
Ey Hayy ve Kayyûm olan! Hayy ve Kayyûm isimlerin hürmetine, bu perişan kalbe bir hayat ver, bu müşevveş akla doğru yolu göster. âmin. Sözler

43

24.06.2008, 11:21

Gibi bir çok konu Risale-i Nurlarda izah edilmiş…Ebcedi,cifri hadiseler can sıkıntısından..Müşteri bulmak teselli etmek..bunlar hem üstadımızla asla örtüşen bişey olmadığı gibi..Risale-i Nur un mahiyetinden zerre kadar haberin olmadağına delalettir..Kelam kendi kendine delildir…


Aziz, sıddık, gayyur kardeşim!

Süleyman Efendi'den anladım ki, bazı hususî müşkilâta maruz oluyorsun. Sizin gibi metin insanlara sabır tavsiyesi zâiddir. Hizmetin kudsiyeti ve o hizmetteki zevk ve gayretindeki şevk, o acı hususî müşkilâta karşı gelir ve galebe eder tahmin ediyorum. Mümkün olduğu kadar aldırmamalısın. Kıymetdar, kusursuz bir malın dükkâncısı müşterilere yalvarmaya muhtaç değil. Müşterinin aklı varsa o yalvarsın. خَيْرُ اْلاُمُورِ اَحْمَز ; sırrınca azîm hayırların müşkilâtı çok oluyor. Müşkilât çoğaldıkça ehl-i himmet fütur değil, gayret ve sebatını ziyadeleştirir. ınşâallah siz de öyle metin ve sebatkârlardansınız.

اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى

Kardeşiniz


Said Nursî






Ben tahmin ediyorum ki, bütün küre-i arzın bu yangınında ve fırtınalarında selâmet-i kalbini ve istirahat-ı ruhunu muhafaza eden ve kurtaran yalnız hakikî ehl-i iman ve ehl-i tevekkül ve rızadır. Bunların içinde de en ziyade kendini kurtaranlar, Risâle-i Nur’un dairesine sadakatle girenlerdir.
Çünkü bunlar, Risale-i Nur’dan aldıkları iman-ı tahkikî derslerinin nuruyla ve gözüyle, herşeyde rahmet-i ılahiyenin izini, özünü, yüzünü görüp herşeyde kemal-i hikmetini, cemâl-i adaletini müşahede ettiklerinden, kemal-i teslimiyet ve rızayla, rububiyet-i ılâhiyenin icraatından olan musibetlere karşı teslimiyetle, gülerek karşılıyorlar, rıza gösteriyorlar. Ve merhamet-i ılâhiyeden daha ileri şefkatlerini sürmüyorlar ki, elem ve azap çeksinler.
ışte buna binâen, değil yalnız hayat-ı uhreviyenin, belki dünyadaki hayatın dahi saadet ve lezzetini isteyenler, hadsiz tecrübeleriyle, Risâle-i Nur’un imanî ve Kur’ânî derslerinde bulabilirler ve buluyorlar.
Ey Hayy ve Kayyûm olan! Hayy ve Kayyûm isimlerin hürmetine, bu perişan kalbe bir hayat ver, bu müşevveş akla doğru yolu göster. âmin. Sözler

44

24.06.2008, 11:24

Çeşitli hayata taalluk eden bazı hadiselerde,Üstadımız sizi teselliye muhtaç görmüyorum..teselliye ihtiyaç yok..Hastalara size acımıyorum..çünkü yüzünüzü bekaya dönmüşsünüz meyanında ifadelerle ..Bütün hayatını Hizmet-i imaniyeye hasr etmiş…

Üstadımızın eserden çok hayatı diye bir şeyde mümkün olamaz… Vazife-i Fıtratım Olan Risale-i Nur diyor…Üstadımız her vesile ile nurları nazara veriyor…Bunda daimi tazyikat yapıyor…

Nur talebelerinin üstadlarına verdikleri ehemmiyete gelince..Ağaç meyvesi için muhafaza edilir…Yüksek kıymetli bir hediye âli bir padişahtan miskin muhtaç bir adama gelse..O adam kadir kıymet bilse..Onları kabuklarıyla yese..ambalajını yüzüne gözüne sürse mübalağa değildir..Gayet bereketli bir ihtiramdır…Mazhar muhafaza edilir…Çünkü Nimet o vesileyle gelir…

Nur talebeleri..Bürhana tabidirler..Olur olmaz meselelere tamam demezler..Tasavvur ehli değil tasdik ehilleridirler..Faziletfuruşluk,kendini kabul ettirmek,gösteriş yapmak nur talebelerinden ebediyen uzaktır…Daim ettikleri dersleriyle kabiliyetlerini hilkat gayesinde ittifak nimetiyle..ebediyen nurlara mazhar olabilme hasiyetine haizdirler…Hayatlarını iman hizmetine vakfeden..ıstihdam neferleridirler…

Risale-i Nur öyle bir aynadır ki..Onda ıman nurlarından başka bir şey görünmez…


Üstadın hataları diye ifade edilen hayat dönemleri..Üstadın ifade ettiği nevidendir..Aslında Meselenin tavazzuh eden yüksekliğine istinaden evvel kanaate edilen vesayadır…Bu büyüklerin değerlendirmelerine ait bir özelliktir…Yoksa o zaviyeden bakamayıp baktığını iddia etmekte olanların değerlendirecekleri bir hal değildir… Meratibi ilmiyeye ait basamaklardır..

Hatta misal verilen bir latif nükte var..Alime sormuşlar zekat kaçta kaçtır;avama göre mi? Havasa göre mi?demiş..avama kırkta bir..havasa kırkta otuz dokuz…

Üstadımızın bu hasiyetle ifade ettiği..ılmelyakinden hakkalyakine terakki etmiş hayatı maneviyesinin hata sevap cedvelini değerlendirmek yine üstadımıza aittir..

“AYıNESı ışTıR KışıNıN LAFA BAKILMAZ,şAHSIN GÖRÜNÜR RÜTBE-ı AKLI ESERıNDE”,,,
Ey Hayy ve Kayyûm olan! Hayy ve Kayyûm isimlerin hürmetine, bu perişan kalbe bir hayat ver, bu müşevveş akla doğru yolu göster. âmin. Sözler

45

24.06.2008, 11:34

Kitap basılması telif hakkı vs…Bu meseleye yaklaşımın basitliği nedeniyle pek etraflı bir cevaba ihtiyaç yok..Yalnızca şu var ki;

Bu eserlerin Hizmeti imaniye ve islamiyede istihdamı..hizmetin inkişaf etmesi ve genişlemesi..ve dünyaya yayılması..ve ulaşması gereken noktalar itibariyle..muhtelif çalışmaları da peşinden şartlar olarak getiriyor..Kabiliyetler Risale-i Nur’un ruhuna olan sadakati ve hizmet içtihadıyla bazı tarzlar istimal ediyorlar..Kimse Risale-i Nurları basarak,satarak kişisel istirahatını temin etme gayretinde değildir…Bu eserlerin telif bedeli neşri hakikatidir..Ücreti bu dünyaya ait değildir…
Ey Hayy ve Kayyûm olan! Hayy ve Kayyûm isimlerin hürmetine, bu perişan kalbe bir hayat ver, bu müşevveş akla doğru yolu göster. âmin. Sözler

46

24.06.2008, 11:50

Aziz, sıddık, müstakim kardeşlerim,

Gayet ciddî bir ihtarla bir hakikati beyan etmeye lüzum var. şöyle ki:

لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللهُ sırrıyla, ehl-i velâyet, gaybî olan şeyleri, bildirilmezse bilmezler. En büyük bir velî dahi, hasmının hakikî halini bilmedikleri için, haksız olarak mübareze etmesini Aşere-i Mübeşşerenin mabeynindeki muharebe gösteriyor. Demek, iki veli, iki ehl-i hakikat birbirini inkâr etmekle makamlarından sukut etmezler. Meğer, bütün bütün zâhir-i şeriate muhalif ve hatâsı zahir bir içtihadla hareket edilmiş ola.

Bu sırra binaen وَالْكَاظِ&#160 5;ِينَ الْغَيْظَ وَالْعَافِ&#161 0;نَ عَنِ النَّاسِ deki ulüvv-ü cenab düsturuna ittibaen ve avâm-ı mü’minînin şeyhlerine karşı hüsn-ü zanlarını kırmamakla, imanlarını sarsılmadan muhafaza etmek ve Risale-i Nur’un erkânlarının haksız itirazlara karşı haklı, fakat zararlı hiddetlerinden kurtarmak lüzumuna binaen; ve ehl-i ilhadın iki taife-i ehl-i hakkın mabeynindeki husumetten istifade ederek, birinin silâhıyla, itirazıyla ötekini cerh edip ve ötekinin delilleriyle berikini çürütüp ikisini de yere vurmak ve çürütmekten içtinaben, Risale-i Nur şakirtleri, bu mezkûr dört esasa binaen, muarızlara hiddet ve tehevvürle ve mukabele-i bilmisille karşılamamalı. Yalnız kendilerini müdafaa için musalahakârâne, medâr-ı itiraz noktaları izah etmek ve cevap vermek gerektir.

Çünkü bu zamanda enaniyet çok ileri gitmiş. Herkes, kameti miktarında bir buz parçası olan enaniyetini eritmeyip bozmuyor, kendini mazur biliyor; ondan nizâ çıkıyor. Ehl-i hak zarar eder; ehl-i dalâlet istifade ediyor.

ıstanbul’da malûm itiraz hâdisesi ima ediyor ki, ileride, meşrebini çok beğenen bazı zâtlar ve hodgâm bazı sofi-meşrepler ve nefs-i emmaresini tam öldürmeyen ve hubb-u cah vartasından kurtulmayan bazı ehl-i irşad ve ehl-i hak, Risale-i Nur’a ve şakirtlerine karşı kendi meşreplerini ve mesleklerinin revacını ve etbâlarının hüsn-ü teveccühlerini muhafaza niyetiyle itiraz edecekler; belki dehşetli mukabele etmek ihtimali var. Böyle hadiselerin vukuunda, bizlere, itidâl-i dem ve sarsılmamak ve adavete girmemek ve o muarız taifenin de rüesalarını çürütmemek gerektir.

Fâş etmek hatırıma gelmeyen bir sırrı, fâş etmeye mecbur oldum. şöyle ki:
Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsi ve o şahs-ı mânevîyi temsil eden has şakirtlerinin şahs-ı mânevîsi “Ferid” makamına mazhar oldukları için, değil hususî bir memleketin kutbu, belki ekseriyet-i mutlakayla Hicaz’da bulunan kutb-u âzamın tasarrufundan hariç olduğunu ve onun hükmü altına girmeye mecbur değil. Her zamanda bulunan iki imam gibi, onu tanımaya mecbur olmuyor. Ben, eskide, Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsini, o imamlardan birisini zannediyordum. şimdi anlıyorum ki, Gavs-ı Âzam’da, kutbiyet ve gavsiyetle beraber, “Ferdiyet” dahi bulunduğundan, âhirzamanda, şakirtlerinin bağlandığı Risale-i Nur, o Ferdiyet makamının mazharıdır. Bu gizlenmeye lâyık olan bu sırr-ı azime binaen Mekke-i Mükerremede dahi—farz-ı muhal olarak—Risale-i Nur’un aleyhinde bir itiraz kutb-u âzamdan dahi gelse, Risale-i Nur şakirtleri sarsılmayıp, o mübarek kutb-u âzamın itirazını iltifat ve selâm suretinde telâkki edip, teveccühünü de kazanmak için, medâr-ı itiraz noktaları o büyük üstadlarına karşı izah etmek, ellerini öpmektir.

Evet kardeşlerim; bu zamanda öyle dehşetli cereyanlar ve hayatı ve cihanı sarsacak hâdiseler içinde hadsiz bir metanet ve itidal-i dem ve nihayetsiz bir fedakârlık taşımak gerektir.

يَسْتَحِبُّونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا عَلَى اْلاٰخِرَةِ âyetinin sırr-ı işarîsiyle, âhireti bildikleri ve iman ettikleri halde dünyayı âhirete severek tercih etmek ve kırılacak şişeyi bâki bir elmasa bilerek rıza ve sevinçle tercih etmek ve âkıbeti görmeyen kör hissiyatın hükmüyle, hazır bir dirhem zehirli lezzeti, ileride bir batman sâfi lezzete tercih etmek, bu zamanın dehşetli bir marazı, bir musibetidir. O musibet sırrıyla, hakikî mü’minler dahi bazan ehl-i dalâlete taraftar olmak gibi dehşetli hatâda bulunuyorlar. Cenâb-ı Hak, ehl-i imanı ve Risale-i Nur şakirtlerini bu musibetlerin şerrinden muhafaza eylesin. Âmin.


Said Nursî
Ey Hayy ve Kayyûm olan! Hayy ve Kayyûm isimlerin hürmetine, bu perişan kalbe bir hayat ver, bu müşevveş akla doğru yolu göster. âmin. Sözler

47

24.06.2008, 11:55

El hasıl;


Bu hasta ve gaddar ve bedbaht asrın bela ve vebasından ve zulüm ve zulmetinden en mücerreb bir kurtarıcı, Risale-i Nur'un mizanları ve muvazeneleriyle, neşrettiği nur olduğunu kırk bin şahit vardır.(şimdi milyonlar Elhamdulillah) Demek Risale-i Nur'un dâiresine yakın bulunanlar içine girmezse, tehlike ihtimali kavîdir.

Bediüzzaman
Ey Hayy ve Kayyûm olan! Hayy ve Kayyûm isimlerin hürmetine, bu perişan kalbe bir hayat ver, bu müşevveş akla doğru yolu göster. âmin. Sözler

48

19.08.2008, 20:58

Daha açık :)

Merhaba m_safiturk,

Anladığım kadarıyla, ıslamoğlu'nun sözlerini 3 noktadan eleştiriyorsunuz:

1. Cifir meselesi
2. Nurcuların Üstada olan hürmetleri meselesi
3. Kitapların basılması meselesi

Bu konuda, sizin görüşlerinizi değerli buluyorum. Fakat yine de ıslamoğlu'nun sözlerinden dolayı, neden kendisini enaniyetle suçladığınızı anlamış değilim. ıslamoğlu tamamen haksız bile olsa, bu onun Risale-i Nura karşı kıskançlık duygusu içinde olduğunu göstermez, diye düşünüyorum. Ben şahsen, dinlediğim kadarıyla, kendisini Üstada, eserlerine ve Nur cemaatine karşı son derece saygılı ve nazik buldum.

Yukarıda bahsettiğiniz konularda, kendisinin farklı düşüncelerde olmasını, anlayışla karşılamak, Risale-i Nurdan öğrendiğimiz müspet hareket ilkesine uygun gelir, düşüncesindeyim.

Selamlarımla

49

20.08.2008, 11:54

Üç noktada ıslamoğlunu eleştirmenin dışında durum biraz..Kendi lisanımızı burada az istimal etmişiz..Hocamızın ifade ettiği meselelere eserlerden cevaplar tanzim etmeye çalıştık...

Nasıl hocamız fikrini ifade etmekte kendisine bir zemin bulmuş..Maksadı maslahatı kazandıracağı fayda..ıslam ittifakına olacak katkıları..Bir alimin bir cuma hutbesinde seçmiş olduğu konu ve onu cemaatine ..kemali dikkat ve itinayla izah etme gayreti..Bizide hayrete düşürdüğünden,hakkındaki kanaatlerimize müdahale eden bu tutuma karşı bazı hissiyatımız karışabilir...

Bediüzzamanı bugün inkar etmek dünyaya karşı kendi özürlülüğünü ilan etmektir affedersiniz..Buna aklı başında olan bir insan yanaşmaz zaten...Fakat yukarıda eserlerden hülasa ettiğimiz konuların ifade ettiği gibi hocalarımızda bu tip tutumlar olabiliyor...ılimlerinin getirdiği ruh halleri..Hususi kanaat ve keşfiyatlarını anlatmak arzusunda bulunabiliyorlar...Aynı müşterek videoyu izlediysek..Onun içerisinde hocamızın kullandığı üslup ve tanımlamadaki otoriter konumu kendisini ifade ediyor diye düşünüyorum...

Bediüzzaman üstadımız hem Risale-i Nur'un mahiyeti..ıslam ittifak ve uhuvvetine Kur'anın verdiği önem hasiyeti ve dersi ile Nur talebelerini "tenkid"gibi meselelerden.tartışmadan uzak tutacak hakkaniyetli teklif ve emirleri olduğundan..Nur talebeleri bu konulardan uzak durmayı tercih ederler...Hem insanların şahsi durumları,temsil ettikleri misyon gereği onların hatalarıyla meşgul olmak onların mesleklerine ve mabeynlerindeki muhabbete zarar verebileceğinden müdahale ile "rüasalarını ilişmeyiniz"meyanında rükün koymuş...Yalnızca ıtiraz noktalarının hürmetle cevaplanmasını istemiş...Bu meseleye bağlı kalmaya çalışıyoruz...

şimdi bizim burada ki konumumuz talebelik...Girişte de ifade ettiğimiz gibi..Hocamızın hocalık kisvesiyle bir hutbede bu vaaz-ı nasihatı..Daire-i islam içindeki insanları katagorize etmesi..Belki iman ve islamiyet gibi ..Sünnet-i seniye gibi Ümmetin muhtaç olduğu ilmi mesaile vakfedilesi ılminin istimali beklenirken..Kimseye fayda sağlamıyacak..kişilerin kalplerine ait halleri..Müdellel tesbitler gibi ifade etmesi bizede talebelik noksaniyeti içinde mukabelede bulunmak sevkine sebep oldu...

Alimler çok daha dikkatli olmalı belki..Kimsenin nefsine bir kapı açmaktan azami içtinap etmeli..Hakiki ittifak olan ihtilaf çıkarmamayı mefkure edinmeli..Mutlak maslahatları mevhum mazarratlara feda etmeden ..Faydalılık gayesiyle Rızaya yürümelidir düşünüyoruz...

üstadımızın Lemaatta geçen bir ifadesiyle bağlayalım inşaallah..


""Hakikî mürşid-i âlim koyun olur, kuş olmaz; hasbî verir ilmini.

Koyun verir kuzusuna hazmolmuş musaffâ sütünü.

Kuş veriyor ferhine lüab-âlûd kayyını.""demiş...


Tahaccüp ettiğimizdendir bizdeki noksan diyelim..Nazarı müsamahanıza havaleyiz...
Ey Hayy ve Kayyûm olan! Hayy ve Kayyûm isimlerin hürmetine, bu perişan kalbe bir hayat ver, bu müşevveş akla doğru yolu göster. âmin. Sözler

51

22.08.2008, 06:31

ALLAH`in bu ummete bir hediyesidir Ustad.Oyle bir hayat yasamistirki...diye devam eden cumleleride var..

Tahminim Islamoglu Hoca ile Risale- Nur`a muhatap olan kisilerin farki;biri hata bulmak icin okuyor(istifade edemez),biriside Kur`an hakikatlerine idrak etmeye calisiyor(Allah`in izniyle istifade ederler).

Rabbim istifade edenelerden eylesin.

52

24.08.2008, 15:17

Bu nasıl bir şey ,ne demek bu şimdi ,hele bu olmayacak zamanda, olduğundan büyük göstermekmiş, belki de Allahu alem olduğu büyüklüğü bile ifade edemiyoruz.Üstadın hakiki büyüklüğünü bu vatandaştan başka ölçe bilen yokmu imiş yani..
Hem böyle bir zamanda 9 doğru bir yanlış mantığıyla, Üstad hakkında kafada soru işaretleri çıkmarma mantığı neye hizmet ediyor,
Evet benimde kanaatim o zamanki siyonist ve mason taaruzuna karşı Abdulhamithan dan ,istibdaddan yana..Sorun siyonitlerin ,masonların son kaleyide düşürmek adına istedikleri meşrutiyete, ,Bediüzzamanın başka açıdan bakarak fikren ve kalben taraf olmasıdır; Ama Bediüzzamanın orda belirtilen yerlerde yaptığı konuşma hata değildir.Çokda doğru yapmış belki büyük kan dökülmesini engellemiştir.Üstad zaten kendi anladığı Meşrutiyeti ve ordaki hatayı Eski Sait, Yeni Sait gibi örtülü bir şekilde değil, açıkça yapmıştır.Onuda bir çok yerde ve tarihçei hayat 1.kısım ilk hayatında tafsilatlı olarak açıklanmaktadır.Diğer bir meslede bilemiyorum ,benim uzun zamandır büyük bir sorun olarak gördüğüm şeyle onun bahsetmek istediği şey aynımı.. kitaplar..kitaplar meslesi ne yazıkki; çok uzun bir zamandır, kimsenin görmek bile istemediği vahim bir hadise, hele misyonerlerin bedava Kitabı Mukaddes dağıttığı ,okumanın T.C.de ki insanlar için sorun olduğu bir zamanda 300 küsür ytl den indirmli 200 küsür ytl ye tefsirlerin Risalei Nurların satılışı. Allah sanki peynir satmayı ,textil satmayı, demir satmayı, başka ticaret yapmayı yasaklamış gibi; Allahın Kelamı üzerinden geçim sağlamak için; birbiri ardına kurulan yayınevleri ,matbaalar ,şirketler..hele o üstadın has talebelerine bile dil uzatabilen o garip şirket ve eşrafı... fahiş fiatlarla satışlar ve en nihayetinde ,Üstadın vasiyeti olan Sözler yayın evinin matbaasına kilit vurumuna kadar giden süreç ve 35-40 yılını hizmete vermiş ,vakıfların işsiz ,iaşesiz ,çaresiz, sahipsiz bırakılıp ekonomik açıdan yapayalnız bırakılmaları ,gerçekten çok ciddi sorunlar bunlar.Kitap olayında Yeni Asya yayınevi kastım değildir.Birincisi zaten Sözler, Envarla birlikte bu işin başını çeken ilklerdendir,bu işden kazancı varsada hakdır helaldir.ıkincisi fiat konusunda, yeni açılışı yapılan mağazadan gidip kontrolde ettim, yeni basım sözlüklü küllüyatı makul fiyatlara almak mümkündür.amma bütün bu konular, Üstad yorumlanmadan başka bir başlık altında dahada detaylandırlıp, daha geniş bir şekilde tartışılıp, eleştirilebilemezmiydi.Yapılabilseydi belki daha samimi olacaktı.Ya konuşmuş olmak için konuşuyor; yada kastı var. Gaybı Alim olan Allah dan ve onun bildirdiklerinden başkası bilemez.O yüzden kesin birşey diyemiyorum. Bir Alim bir şey anlatıyorsa; muhakkak bir mesajı vardır ve açık anlaşılır. Felsefeciler gibi net olarak ne dediği belli olmadan demogoji yapar gibi seviyormu ,yeriyormu belli olmadan insanların kafasını karıştırmak, bana eğitimli münafıkların oyunlarını ve hilelerini uzaktan çağrıştırıp hatırlatıyor.Ben daha öncede 1,5-2 yıl kadar oluyor, çanaktan bir müddet gece programlarını,takip etmişdim bu şahsın ,bazı yerde derin den girip, rahatsızlık veren hissetirmeden israiliyat sokar, gibi bir hali, şekli olduğuna kanaat getirmiş, daha sonra izlemeyi kesmişdim.Allah Hayreylesin ınşaalah,Çok dikkat etmemiz gerekiyor, kimin ne olduğu, neye hizmet ettiği ,belli olmayanların adeta klonlanarak çoğaltıldığı, bir döneme girmiş ,durumdayız.Allah selamı, rahmeti ve bereketi müminlerin üzerine olsun.

53

06.09.2008, 10:32

Üstadımızın bizim yüceltmemize ihtiyacı yok ki Onu biz büyük göstermiyoruz.Allah üstadımızı Kendi katın da yüceltmiş...sen kendi ağzınla diyorsun O BEDıÜZZAMAN...

Madem''değerini bilmediğimiz değerler diyorsunuz'' Bilin o zaman..Biz Değerini bilmeye çalışıyoruz...
YENı ASYA NIN BAHTININ MıFTAHI MEşVERET VE şÛRADIR!

54

06.09.2008, 11:28

Siz kimsiniz kardeş? o zaman bizm hüsnü zannımızdan ifrat ve tefrit içerisindeki yüceltmemizden neden rahatsız oluyorsunuz.HAşA ne PEYGAMBER dedik ne ıLAH ...MEHDıY-ı AZAMDIR diyorum..
bumudur rahatsızlığınız?..

55

06.09.2008, 11:56

Mübarekler, ikiniz de aynı şeyi demişken, birbirinize tavır almış sanmayınız..=)

Oruçtan olsa gerek..

Mesajdan hemen sonra yazılan her mesajı üyeler birbirine yazmazlar..

Kimi de başlığı okur sadece ona cevab yazar..

Daha külli bakarsak yanlış anlaşmalar kalkar..

Diye düşünüyorum..

56

06.09.2008, 12:11

beni oruç değil ama bu mustafa islamoğlu münafığı meselesi cidden bozuyor uyku bile uyutmuyor hakkınızı helal edin biraz yatışıp kendime gelinceye kadar bu güzel siteye giriş yapmama kararı aldım hakkınızı helal edin.Ne olur beni yanlış anlamayın 1 hafta, on gün yeterli olur inşaalah ...
Allahın selamı rahmeti ve bereketi hepinizin üzerinize olsun.

57

06.09.2008, 16:10

Alıntı sahibi ""kjviespe""

Siz kimsiniz kardeş? o zaman bizm hüsnü zannımızdan ifrat ve tefrit içerisindeki yüceltmemizden neden rahatsız oluyorsunuz.HAşA ne PEYGAMBER dedik ne ıLAH ...MEHDıY-ı AZAMDIR diyorum..
bumudur rahatsızlığınız?..


Kardeşim sizden sonra yorum yazmış olmam sizin yorumunuza karşı bir cevap olduğunu göstermez.Ben sizin yazdıklarınıza değil konuya muhattap şahsa söyledim.
YENı ASYA NIN BAHTININ MıFTAHI MEşVERET VE şÛRADIR!

58

06.09.2008, 22:50

münafık lafı ağır olmuş sanki,
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

59

11.09.2008, 12:08

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

münafık lafı ağır olmuş sanki,


Sanki değil çok ağır olmuş hemde..

ayrıca bu bir hakdır ..bunun günahı var

hem gıybet hemde iftira çitfe hak.

60

11.09.2008, 18:00

Bana bu tür eleştirileri yapan kardeşlerim, çevrelerini ve bu tür şahısları daha iyi araştırırlarsa, ınşaallah beni tenkid için kaybettikleri enerjiyi belki daha doğru yerlere sarfederler.Bu şahsa Allah için olan buğzumdan ,hakla batılın ayrılacağı hesap günü neticesi iyi veya kötü olarak, ben sorumluyum ve olacağım, sizler kendinizi bu konuda üzmeyin dua ediniz, doğru yol üstünde gidenlerden olayım ve olalım.Allah muhafaza sizin bana, benim size hakkım geçmesin yeter, ınşaalah.

Allahın selamı rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir