Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

  • Konuyu başlatan "insirah"

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

1

27.05.2006, 00:12

Risale-i Nur'un bilime bakışı

Risâle-i Nur'un bilime bakışı


Risâle-i Nur; "Mahiyet ve istidat itibariyle her şey ilme bağlıdır." tesbitinden hareketle ahir zamanda, "ulum ve fünun"un hakim olacağını vurgulamaktadır.

Risâle-i Nur; fen bilimlerini dürbünü ile, tevhit inancını ve Kur'ân'ın ölçülerini teyit eden bir Kur'ân tefsiridir.

Bediüzzaman; "fünun-ı cedideyi, ulum-ı medaris ile mezc ve derc..." edilmesini ister. Yeni bilimlerle din bilimlerinin beraberce bir doku gibi işlenmesini önerir. "Vicdanın ziyası Ulum-ı diniyedir, aklın nuru fünun-ı medeniyedir ikisinin imtizacıyla hakikat tecelli eder. " Beyanında maddî ve mânevî dengenin akıl ve vicdanın beraberliği ile olacağına işaret eder.

Yine Risâle-i Nur'da; "Fen, sanat silahıyla cehalet fakra hücum ediniz." denilmektedir. Benzer şekilde; "meydanı medeniyette fen ve sanat balonuna, şimendiferine binerek istikbali istikbal...." etmemize işaret eder .

Risâle-i Nur bilime ve bilimin ilgi alanına giren her şeye yaratıcısı adına bakar, sanatı sanatkar adına mahlûku halk eden adına kabul eder.

ıslâm dünyasının teknolojik kalkınmada ve ekonomik gelişmede geri kalmasının sebeplerinden biri de fen bilimlerine yeterince önem verilmemesidir. Bediüzzaman asrımızı, fen, sanat ve belâgat asrı olarak tanımlamaktadır. Risâle-i Nur'un günümüze bakan cihad anlayışı, "maddî kılıçlar" olarak ifade edilen savaş yerine mânevî kılıçlar olan ve "bilim" olarak tarif edebileceğimiz "berahin-i katıa"yı yani kesin delilleri esas almıştır.




Risâle-i Nur'daki "fen" tanımı

Risâle-i Nurda "fen" tabiri, bilim anlamında, genel bir adlandırma ile kullanılmaktadır. Bu çalışmada bugünkü terminolojinin kullandığı "Fen Bilimleri" başlığına uygun olan "fenler" incelenmiştir. Din, mahiyet olarak vahiy esaslı ve Kâinatı sahibi adına tarif eden ve hikmet cihetiyle tevhidi nazara veren bir esas üzerine bina edilmiştir. Bu anlamıyla daha çok sosyal bilim öncelikli olmuştur.

Fen bilimlerinde, doğru sentez ve yaklaşımlar ortaya konulması halinde, baştan sona yaratılış gerçeğini ispatlayan ve "her fennin kendi lisan-ı mahsusuyla Allah'ı ispatlayan deliller olduğu" görülür




Fen Bilimleri ve Risâle-i Nur


Kâinatın yaradılış maksadının "görmek" ve "göstermek" olduğu Risâle-i Nur'da orijinal bir üslupla ifade edilmektedir.

Kâinatın işleyişinden; insanların şahsî ihtiyaçlarının karşılanması, ahireti kazanacak bir imtihan mekanı olması ve Cenab-Hakkın tanınması ve esmasının anlaşılması, murat edilmektedir. Fen bilimcileri olarak; Risâle-i Nur perspektifi ile ilgili görevimiz; "Esma'nın anlaşılmasını" kolaylaştırıcı incelemelerde bulunmaktır.

Cenâb-ı Hak Fail-i Muhtardır; yani aynı maksatları farklı yollarla yaratmıştır. Yani bir fen ile anlaşılan bir Esma, başka bir incelemede farklı bir tecelli ile karşımıza çıkmaktadır. Bu farklı tecelliler Cenâb-ı Hakkın Fail-i Muhtar ve Ehad olduğunu göstermektedir.
Bütün bunlarla beraber; bir fen bilimci, çalışmalarında insanların istifadesine ürünler üretmekle birlikte, Risâle-i Nur perspektifiyle yaptığı araştırmada, tecelli eden Esmaları gösterebilmelidir. Ayrıca aynı Esma'nın farklı tecelliyatını gösterip Cenâb-ı Hakkın Fail-i Muhtar olduğunu ifade edebilmelidir



Bilimsel tariflerin Risâle-i Nur'daki karşılıkları

Risâle-i Nur, ilmin ve dinin bir bütün olduğu ve ilmin dine hizmet edeceği inancını her zaman ortaya koymuştur. Bu meyanda, kıyas-ı fasitle birbiri yerine ikame edilmesini uygun görmez. Hem ilim, hem de din, beraber ve birbirini tamamlayan durumdadır. "Fen bilimlerini bilmek, din ilimlerini de bilmek mânâsına gelmez." Tesbitini yapmıştır. Sadece din ilminin, fen ilmi olmadan yeterince anlaşılamayacağı malûmdur. Nitekim, Risâle-i Nur'da geçen; "Fen küllî kanunlardan ibarettir." hükmü, Kâinatta var olan bir yaratılış gerçeğidir.

Bediüzzaman'ın; "Fenler insandaki terakki meylini ve çok tecrübelerle fikirlerin birbirine kuvvet vermesinin neticesidir." diye ifade ettiği bilimler, kalkınmanın temel ayağıdır. "ınsanın mazhar olduğu ilmi, kemalatı, fenni ve terakkisi talimi esmadan kaynaklanmaktadır." ifadesinde, Esma-i ılahiye'ye dayanan bilimin terakki ve kemalat vesilesi olacağını belirtir.

Günümüzü tanımlayan; "Ahir zamanda hüküm ve kuvvet ilmin eline geçecek. ınsanlık âlemi bütün kuvvetini ilim ve fenden alacak." hükmü, 20. yüzyılın başlarında ortaya konmuştur. Geçen süre, bu tesbiti doğrulamıştır. ıslâm dünyasının ilme ve fenne ne kadar muhtaç olduğu ortadadır.

Bediüzzaman'ın; "Allah hesabına müşahede edilen her şey ilimdir." ifadesinden, Kâinatta mevcut olan keşfedilmiş veya keşfedilmeyi bekleyen her gözlemin ilim olduğu anlaşılmaktadır.

Çağımızın en belirgin özelliği olan uzmanlık ve ihtisaslaşmanın, mikro düzeyde ve gittikçe derinleşen bir mahiyet almasıdır. Buna işaretle Risâle-i Nurda; "Bir fende sözü hüccet olanın, diğer fenlerde sözü hüccet olmayabilir." ifadesi, her bir uzmanın kendi uzmanlık alanının dışına çıkmaması gerektiğini vurgulanmaktadır.

Bediüzzaman'ın "temayülat-ı akliye" dediği istikbal, aynı zamanda "hikmet" olarak da belirtilmektedir. "Akıl ilim ve fennin hükmettiği istikbalde, aklî delile isnad eden ve hükümlerini akla tesbit ettiren Kur'ân hükmedecek." ifadesiyle, gelecekte delile dayanan hükümlerin kazanacağını ve bunun en kuvvetli dayanağının da Kur'ân olacağını müjdeler.

...............................................
ılim beynin manevî gıdasıdır. ılim "Nasıl?" sorusuna cevap ararken hikmet, "Niçin?" sorusuna vahye dayalı akılla cevabını bulur.

Bediüzzaman'a göre kalp ve aklın imtizacı ile duygu ve düşünceler yaradılış gerçeğini öğrenmeye çalışır. Beşeriyet, bu öğrenmede "Necisin? Nereden geliyorsun? Nereye gidiyorsun?" sorularının cevabını aramaktadır. Bunların cevabı Kur'ân ve Kâinat kitabında mevcuttur. .




[img][/img][img][/img]

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir