KASAP TAHİRİN TESBİHİ
'O'nu tanıyan ve itaat eden zindanda dahi olsa bahtiyardır. O'nu unutan saraylarda da olsa zindandadır, bedbahttır.' (Bediüzzaman)
Kunduracılar esnafından iri yan, cesur bir adam. Afyon ve civarını haraca bağladığı için 'Belâlı Tahir' diye tanınırken, karısına sarkıntılık eden bir alçağı kösele bıçağıyla doğrayınca, 'Kasap Tahir' diye anılmaya başlamış.
Hem ellerinden hem ayaklarından prangaya vurulan idam mahkûmu Tahir, hücresinden hava almak için hapishane bahçesine çıkarıldığı zamanlarda bile bu zincirlerle dolaşırken, bir gün bahçede Üstad Bediüzzaman'la karşılaşır.
Üstad'ın 'sûreti'nden 'siyref'ini okuyan Kasap Tahir, derdini ummana atmanın kıvranışı içinde:
-Ne olur bana dua buyurun! Kurtarın beni bu halden Hocam! ., diye yalvarıp yakarınca, Üstad:
-Bu sana takılan şeyler, senin idam mahkûmiyetinin zincirleri değildir! Senin tesbihindir bunlar! .. Sen namazına başla, teşbihini çek, ben de dua edeceğim, inşaallah kurtulursun! ., diye nasihatte bulunur.
O andan itibaren Allah dostunun gönül frekanslarıyla ihtizaza gelen Tahir, madden ve manen temizlenip tahir hale gelir ve namaza başlar. Namaz sonunda kendisini bağlayan zincirlerin halkalarını bir bir sayar. Bir de ne görsün; tamı tamına otuz üç halkadır zincir. O andan itibaren o zinciri de teşbih edinir temiz Tahir...
Ve günler, haftalar, aylar derken, bir süre sonra Üstadının kerameti gerçekleşir ve daha önce ruhu hürriyetine kavuşan Tahir, 1950 affıyla da tahlıye olur
“şimdi ey arkadaş!. Söz senindir, söyle. Ne diyorsan de!”