Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

31.10.2005, 23:14

yaradılışın nedeni?

selamunaleykum bu siteye bi tavsiye üzerine geldim.ben öğretmenım yeni mezun oldum ve sunada bi dersaanede calışıyorum.burda cok degerli abilerın oldugunu ve sorularına cvp bulabilecegin bir site dediler.şimdilik yanlızca bi soru sorcam diğerlerını kendım araştırıp bulmaya calışıcam eger bulamazsam sizlere danışmak isterım.

allah insanları ve cinleri kendisine ibadet etmek için yarattığını söylüyo bi ayetınde hangi ayet oldugu bilmiyorum eger yanlışsa lütfen düzeltin.allah ın insanların kulluguna ve ibadetıne ihtiyacı yok hepimiz biliyoruz.bizide kendi yarattıgı güzelliklerı ve allahın kudretını buyuklugunu görmek için yarattı diyenlerde oldu.allahın bu güzelliklerı birine gösterme gibi bir ihityacıda yok kullugumuzada ihtiyacı yok.peki yaradılışımızın nedeni ne olabilir?neden yaratıldık?bizler yaratılmasaydık cennet cehennmde olmazdı sorgu sualde olmazdi.

bu benım cok düşündüğüm ve cevabını bulamadıgım bi soru belkı bazı şeyler düşünülmez sual olunmaz ama buda sorulmaması gereken ve düşünülmemesı gerekenlerden birimi bimiyorum.örnegin bazı durumlarad daha fazlasını düşünmeyın allahın nasıl oldugu sonsuzluk nasıl oldugunu bunları düşününcede kafa dağılır bunları düşünmemeız gerektıgını beyın kapasıtesının sınılı oldugunu biliyorum o yüzden bunları sorgulamıyoruz.acaba bu yaradılşta bunlardan birmi?

benı aydınlatırsanız mutlu olurum.şimdiden hepinizden allah razı olsun.

2

01.11.2005, 09:17

ve aleykümüsselâm,

(şu parantez içindeki kısmı en son ekliyorum. Allah bunları yazarken olan kusurlarımı affeylesin, biraz uzun da oldu. Uzun yazmayı sevmem, çünkü okunmaz, okunsa da anlaşılması zor olur, çünkü zihin çok yerlere dağılır, belağat gereği kısa ve öz anlatılması taraftarıyım. Ama bu konular birbirine bağlı ve çok kafa karıştıyor, sürekli sorulara sebep oluyor, başlamışken yazmış olayım dedim. Yazıda hatalarım varsa, düzeltilsin.)

ılk önce 11.Söz'ü okumanızı tavsiye ederim. Oranın başından bir kısa alıntı yapacağım:

Alıntı

Ey kardeş! Eğer hikmet-i âlemin tılsımını ve hilkat-i insanın muammâsını ve hakikat-i salâtın rumuzunu bir parça fehmetmek istersen, nefsimle beraber şu temsilî hikâyeciğe bak:
Bir zaman bir sultan varmış. Servetçe onun pek çok hazîneleri vardı. Hem o hazînelerde her çeşit cevâhir, elmas ve zümrüt bulunuyormuş. Hem, gizli pek acâib defîneleri varmış. Hem, kemâlâtça sanâyi-i garîbede pek çok mahareti varmış. Hem, hesabsız fünûn-u acîbeye mârifeti, ihâtası varmış. Hem, nihayetsiz ulûm-u bedîaya ilim ve ıttılâı varmış.
Her cemâl ve kemâl sahibi, kendi cemâl ve kemâlini görmek ve göstermek istemesi sırrınca, o sultan-ı zîşan dahi istedi ki, bir meşher açsın, içinde sergiler dizsin; tâ nâsın enzârında saltanatının haşmetini, hem servetinin şâşaasını, hem kendi san’atının hârikalarını, hem kendi mârifetinin garîbelerini izhâr edip, göstersin. Tâ, cemâl ve kemâl-i mânevîsini iki vecihle müşâhede etsin:
Bir vechi, bizzat nazar-ı dekàik âşinâsıyla görsün; diğeri, gayrın nazarıyla baksın.



Üstad burada, cemal ve kemâl sahibi olarak, Cenab-ı Hakk'tan bahsediyor. Risale-i Nur'da ve tasavvufta geçer ki, şu kâinat, Allah'ın Esma-i Hüsna'sının tecelligâhıdır, yani bir nev'i aynasıdır. ınsan bunlara bakarak Cenab-ı Hakk'ın saltanatının ne kadar büyük olduğunu görür, Rabbü'l-âlemîn ismini müşahede eder, güzellikleri ve güzel yaratılmışları görür, demek bu güzelliği bilerek veren var, bütün güzelliğin kaynağı O'dur der, Cemîl ismini tefekkür eder, kendisinin ne derece nimetlere gark edildiğini farkedebilirse, Hamîd ismini zikreder, elhamdülillah der, şükreder ve hakeza.

Kısaca, Risale ıstılahında, kâinat bir kitab-ı kebîr (okunabilen büyük bir kitap), Cenab-ı Hakk'ın sanatını, saltanatını, kudretini sergi ve teşhir ettiği bir yerdir.

Bahsini ettiğiniz ayet ise:
Zariyat Suresi 51/56.Ben cinleri ve insanlan ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım. وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ
Burada Allahû Teâla, insanları ve cinleri neden yarattığından bahsediyor, kâinatı değil.

Dikkat ederseniz, Kur'an'da, Allah'ın göklerdeki, yerdeki, hatta nefislerimizdeki ayetlerine dikkat çekilir. Çok defalarca, Allah'ın ayetleri zikredilir, tezekkür ve tefekkür etmemiz istenir.

ışte, Allah kâinatı yarattı, kâinatın bir önemi var, çünkü kâinatta Allah'ın koyduğu ayetleri, delilleri var, Allah'a ait olan şey, hiç kıymetsiz olur mu?

ınsanların ve cinlerin kulluğuna gelir isek, Allah, Kur'an-ı Kerîm'de, tesbih edin, şükredin, istiğfar edin, namaz kılın, zekat verin, Allah'tan korkun ve ona kulluk edin ki, O sizi ve sizden evvelkileri yarattı diye belirtir. Kullukta da en üst derecede ise, Nebiyy-i Ahirzaman, Hz.Muhammed Mustafa s.a.v. var.

Risale-i Nur'da ise, şu hadîsi kudsî (yani Hz.Peygamber a.s.m. tarafından bize bildirilmiş olup, Allah'a ait olan söz) aktarılır, "Levlake levlak, lema hálaktü'l-eflak" "Sen olmasaydın, sen olmasaydın, (Burada Hz.Peygamber a.s.m. 'den bahsediyor) , felekleri (kâinatı) yaratmazdım."

Yeri gelmişken değinmek istedim, çünkü bazen soruluyor, madem böyle bir hadis var, bu hadîs Kur'an'daki, zariyat suresindeki malum ayete aykırıdır. Eğer dikkatle incelerseniz görürsünüz ki, Allah bu hadis-i kudsi de "Seni bana ibadet etmemen için yarattım." demiyor Hz.Peygamber a.s.m. ye. Bilakis, yani aksine, burada Hz.Peygamberin a.s.m. önemine ve kulluğunun büyüklüğüne dikkat çekiliyor. Onun kulluğu ve Allah'ın ayetlerini, kainat kitab-ı kebîrini okuması, Allah'ın ayetlerini tefekkür ve tezekkür ile, ins ve cin taifesi içinde O'ndan en fazla korkan kul olarak, Allah'ı tesbih ve tahmid etmesi (övmesi) o kadar büyük bir kulluk örneği ki, eğer böylesine bir kulluk olmayacak olsaydı, bu kâinatın yaratılmasındaki sebeplerden biri ortadan kalkmış olurdu. Allah ise hikmetsiz iş yapmaz, düşünebiliyor musunuz, bu kâinatta insan yok, Hz.Muhammed a.s.m. yok, Allah'ın ayetlerini kim tefekkür ve tezekkür edecek, Allah'ı tesbih ve tahmid edecek? Allah kâinatı boşuna yaratır mı?

Haşa burada Hz.Muhammed a.s.m. 'ye, Hz.ısa 'ya a.s.m. hrıstiyanların uluhiyet (ilahlık) isnadı gibi bir isnad yoktur yanlış anlaşılmasın. Bunların sonucuna bakarsanız, yine Allah'ı görürsünüz, yani Allah Hz.Muhammed a.s.m. 'yi kendine kulluk etsin diye yarattı, kainattaki ayetlerini ona gösterdi. Peki Allah buna muhtaç değildi de, niye yaptı?

Her cemâl ve kemâl sahibi, kendi cemâl ve kemâlini görmek ve göstermek istemesi sırrınca, o sultan-ı zîşan dahi istedi ki, bir meşher açsın, içinde sergiler dizsin; tâ nâsın enzârında saltanatının haşmetini, hem servetinin şâşaasını, hem kendi san’atının hârikalarını, hem kendi mârifetinin garîbelerini izhâr edip, göstersin. Tâ, cemâl ve kemâl-i mânevîsini iki vecihle müşâhede etsin:

Bir vechi, bizzat nazar-ı dekàik âşinâsıyla görsün; diğeri, gayrın nazarıyla baksın.

ışte o gayrın (yani Allah'tan başkasının) nazarının en büyüğü ve en kıymetlisi, kulluğu ile Hz. Muhammed a.s.m dir.



Bu konuda Muhyiddin-i Arabî hazretlerinin de görüşü şöyledir. "Mahlukat (yani yaratılmışlar) Allah'ın isimlerine ayna, tecelligahtır. O'nun yaratmaya ihtiyacı yok ama Rahman ve Rahîm isminin tecellîsi olarak yarattı." Yani Muhyiddin-i Arabî hazretleri de, yokluğun bir vahşet, dehşet durumu olduğunu anlatıyor. Hiç uyanmamak üzere uyuyacağınızı, hiç dirilmemek üzere öleceğinizi düşünebiliyor musunuz? Yokluğun korkunçluğu üzerine, benzer düşünceleri Bediüzzaman hazretleri de risalelerinde dile getirmiştir.


Aklınıza takılan diğer hususta ise, 12.Mektubtan alıntı yapacağım. Bu mektubta Üstad bazı soruları yanıtlıyor sorular ise şunlar:

Birinci Sualiniz: Hazret-i Âdem’in (a.s.) Cennetten ihracı (çıkarılması) ve bir kısım Benî âdem’in (Adem oğullarının) Cehenneme ithali (dahil edilmesi, atılması) ne hikmete mebnidir?

ıkinci Sualiniz: şeytanların halkı (yaratılması) ve icadı ne içindir? Cenâb-ı Hak şeytanı ve şerleri halk etmiş; hikmeti nedir? şerrin halkı şerdir, kabîhin halkı kabîhtir. (şerri yaratmak şerdir, çirkinin yaratılması çirkindir.)

Üçüncü Sualiniz: Cenâb-ı Hak musibetleri veriyor, belâları musallat ediyor. Hususan masumlara, hattâ hayvanlara bu zulüm değil mi?

Sizin sorduğunuzun cevabı ikinci sorunun cevabının içinde geçiyor. şimdi oradan alıntı yapalım.

Alıntı

Elcevap: Hâşâ, halk-ı şer şer değil, belki kesb-i şer şerdir. (şerrin yaratılması değil, kesb edilmesi, yani Allah'ın hür irade verdikleri tarafından irade edilmesi, yapılmak istenmesi şerdir. Allah şerri yarattı diye suçlu olmaz, çünkü onu isteyen, kesb eden Allah'ın sonunda hesap vermek şartıyla hür iradeli yarattıkları, suçlu ancak onlar olur.) Çünkü, halk ve icad bütün netâice bakar. Kesb, hususî bir mübaşeret olduğu için, hususî netâice bakar. Meselâ, yağmurun gelmesinin binlerle neticeleri var; bütünü de güzeldir. Sû-i ihtiyarıyla bazıları yağmurdan zarar görse, "Yağmurun icadı rahmet değildir" diyemez, "Yağmurun halkı şerdir" diye hükmedemez. Belki sû-i ihtiyarıyla ve kesbiyle onun hakkında şer oldu. Hem ateşin halkında çok faydalar var; bütünü de hayırdır. Fakat bazılar, sû-i kesbiyle, sû-i istimaliyle ateşten zarar görse, "Ateşin halkı şerdir" diyemez. Çünkü, ateş yalnız onu yakmak için yaratılmamış. Belki o, kendi sû-i ihtiyarıyla, yemeğini pişiren ateşe elini soktu ve o hizmetkârını kendine düşman etti.

Elhasıl: Hayr-ı kesir (büyük miktarda hayır) için şerr-i kalil (küçük miktarda şer de onunla beraber gelecekse) kabul edilir. Eğer şerr-i kalil olmamak için, hayr-ı kesiri intaç (netice) eden bir şer terk edilse, o vakit şerr-i kesir irtikâp edilmiş olur. Meselâ, cihada asker sevk etmekte, elbette bazı cüz’î ve maddî ve bedenî zarar ve şer olur. Fakat o cihadda hayr-ı kesir var ki, ıslâm, küffârın istilâsından kurtulur. Eğer o şerr-i kalil için cihad terk edilse, o vakit hayr-ı kesir gittikten sonra, şerr-i kesir gelir. O ayn-ı zulümdür. Hem meselâ, kangren olmuş ve kesilmesi lâzım gelen bir parmağın kesilmesi hayırdır, iyidir. Halbuki zâhiren bir şerdir. Parmak kesilmezse el kesilir, şerr-i kesir olur.

ışte, kâinattaki şerlerin, zararların, beliyyelerin ve şeytanların ve muzırların halk ve icadları şer ve çirkin değildir; çünkü çok netâic-i mühimme için halk olunmuşlardır. Meselâ, melâikelere şeytanlar musallat olmadıkları için, terakkiyatları yoktur; makamları sâbittir, tebeddül etmez. Kezâ, hayvânâtın dahi, şeytanlar musallat olmadıkları için, mertebeleri sabittir, nâkıstır.
âlem-i insaniyette ise, merâtib-i terakkiyat ve tedenniyat, nihayetsizdir; Nemrutlardan, Firavunlardan tut, tâ sıddıkîn-i evliya ve enbiyaya kadar gayet uzun bir mesafe-i terakki var.


ışte, kömür gibi olan ervâh-ı sâfileyi (sefil, aşağılık ruhlar) , elmas gibi olan ervâh-ı âliyeden (alî, yüce ruhlar) temyiz ve tefrik için, şeytanların hilkatiyle (yaratılmasıyla) ve sırr-ı teklif ve ba’s-ı enbiya ile (peygamberlerin yollanmasıyla) , bir meydan-ı imtihan ve tecrübe ve cihad ve müsabaka açılmış. Eğer mücahede ve müsabaka olmasaydı, maden-i insaniyetteki elmas ve kömür hükmünde olan istidatlar beraber kalacaktı. âlâ-yı illiyyîndeki Ebu Bekr-i Sıddık’ın ruhu (en yükseklerdeki Hz.Ebu Bekr'in ruhu) , esfel-i sâfilîndeki Ebu Cehil’in ruhuyla bir seviyede kalacaktı.
Demek, şeyâtin (şeytanların) ve şerlerin yaratılması, büyük ve küllî neticeye baktığı için, icadları şer değil, çirkin değil. Belki, sû-i istimâlâttan ve kesb denilen mübaşeret-i hususiyeden gelen şerler, çirkinlikler kesb-i insana aittir; icad-ı ılâhîye ait değildir.

Eğer sual etseniz ki: Bi’set-i enbiya ile beraber şeytanların vücudundan ekser insanlar kâfir oluyor, küfre gidiyor, zarar görüyor. "El-hükmü li’l-ekser" (Hüküm çoğunluk içindir, çoğunluğa göredir) kaidesince, ekser ondan şer görse, o vakit halk-ı şer şerdir; hattâ bi’set-i enbiya dahi rahmet değil denilebilir.

(Yani ya sorarlarsa, Peygamber yollanınca, ona inanmayanlar, onu yalanlayanlar kafir oluyor, cehennemlik oluyor. ınsanların çoğu ise kâfir, hani nerede büyük miktarda hayır ki, Allah onun için Peygamber yollamış, Cennet-Cehennem yaratmış olsun)

Elcevap: Kemiyetin (sayının), keyfiyete (nasıl olduğuna) nisbeten ehemmiyeti yok. Asıl ekseriyet (çoğunluk) , keyfiyete bakar. Meselâ, yüz hurma çekirdeği bulunsa, toprak altına konup su verilmezse ve muamele-i kimyeviye görmezse ve bir mücahede-i hayatiyeye mazhar olmazsa, yüz para kıymetinde yüz çekirdek olur. Fakat su verildiği ve mücahede-i hayatiyeye maruz kaldığı vakit, sû-i mizacından sekseni bozulsa, yirmisi meyvedar yirmi hurma ağacı olsa, diyebilir misin ki, "Suyu vermek şer oldu, ekserisini bozdu"? Elbette diyemezsin. Çünkü o yirmi, yirmi bin hükmüne geçti. Sekseni kaybeden, yirmi bini kazanan zarar etmez, şer olmaz.
Hem meselâ, tavus kuşunun yüz yumurtası bulunsa, yumurta itibarıyla beş yüz kuruş eder. Fakat o yüz yumurta üstünde tavus oturtulsa, sekseni bozulsa, yirmisi yirmi tavus kuşu olsa, denilebilir mi ki, "Çok zarar oldu, bu muamele şer oldu, bu kuluçkaya kapanmak çirkin oldu, şer oldu"? Hayır, öyle değil, belki hayırdır. Çünkü o tavus milleti ve o yumurta taifesi, dört yüz kuruş fiyatında bulunan seksen yumurtayı kaybedip, seksen lira kıymetinde yirmi tavus kuşu kazandı.

ışte, nev-i beşer, bi’set-i enbiya ile, sırr-ı teklif ile, mücahede ile, şeytanlarla muharebe ile kazandıkları yüz binlerle enbiya ve milyonlarla evliya ve milyarlarla asfiya gibi âlem-i insaniyetin güneşleri, ayları ve yıldızları mukabilinde, kemiyetçe kesretli, keyfiyetçe ehemmiyetsiz hayvânât-ı muzırra nevinden olan küffârı ve münafıkları kaybetti.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Zisan

Acemi

Mesajlar: 22

Konum: Aşıkların Diyarından ...

Meslek: sigorta

Hobiler: risale-i nur iman hakikatleri

  • Özel mesaj gönder

3

01.11.2005, 12:11

Maşallah barekllah kardeş
Allah razı olsun
ihtiyacı olan öyle bir okur ki 8)
Bir ticaret yapmadım,nakd-i ömür oldu heba,
Yola geldim lakin göçmüş cümle kervan bihaber,
Ağlayıp nalan edip edip düştüm yola tenha garip,
Dide giryan,sine biryan,akıl hayran bihaber.

zynp

Stajyer

Mesajlar: 58

Konum: ıstanbul

Meslek: ev hanımı

  • Özel mesaj gönder

4

01.11.2005, 13:11

Allah razı olsun buradaki bilgiler pek faydalı oldu.Artık bu tür sorularla karşılaşınca böylesi bir açıklama yapmak soru sahibinide tatmin edecek ümidindeyim.Genel olarak çoğunlukta sorulan sorulardan biri 'Yaradılış' üzerine diğeride 'Kader 'meselesi üzerine oluyordu bu bilgiler sayesinde cevapları herkesin anlayabileceği şekilde izah edibileceğim inşaallah.
"..Genç adam!Bundan böyle senden beklediğim,manevi babanın tabutunu musalla taşına,Anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymandır" Necip Fazıl K.

5

01.11.2005, 13:36

lotus kardeşim;
öncelikle size hoşgeldiniz diyorum.
öğretmenliğinizin de hayırlı olmasını diliyorum.

sualinize gelince:

Alıntı

allah insanları ve cinleri kendisine ibadet etmek için yarattığını söylüyo bi ayetınde hangi ayet oldugu bilmiyorum eger yanlışsa lütfen düzeltin.allah ın insanların kulluguna ve ibadetıne ihtiyacı yok hepimiz biliyoruz.bizide kendi yarattıgı güzelliklerı ve allahın kudretını buyuklugunu görmek için yarattı diyenlerde oldu.allahın bu güzelliklerı birine gösterme gibi bir ihityacıda yok kullugumuzada ihtiyacı yok.peki yaradılışımızın nedeni ne olabilir?neden yaratıldık?bizler yaratılmasaydık cennet cehennmde olmazdı sorgu sualde olmazdi.


bu sualinizde bir kaç husus var.
bir misal ile başlamak daha aydınlatıcı olabilir.

şimdi bir ressam düşünelim.
çok mükemmel bir resim yapan bir ressam bu.
öyle ki picasso'dan daha iyi resim yapıyor.

bu ressam çok güzel, dünyada eşi olmayan bir resim yapıyor.
resmini duvara asıyor,
ve şöyle geriye çekilip kendi yaptığı resme kendisi bakıyor.
ve bu resmin en ince noktalarını ve
resmin mükemmeliğini en iyi kendisi bildiği için,
öncelikle bizzat kendisi resme bakıyor.
resmin içindeki harikalıkları kendisi görerek,
kendi yaptığı resimden müthiş bir lezzet alıyor.
kendisindeki mükemmel sanat duygusunun fırça darbeleri ile tabloya yansımasından son derece memnun oluyor.
müthiş bir şevk ve kendi sanat duygusuna harika bir muhabbet duyuyor.

ardından bu tabloya bakan,
ve tablodaki harika resmi gören ve bu resmin sanatkarını takdir eden kişileri gördükçe ayrı bir memnuniyet, ayrı bir lezzet, ayrı bir muhabbet ve şevk duyuyor.

işte basit bir insan, basit bir sanat duygusundan, bu sanat duygusunun açığa çıkmasından böyle lezzet alır, böyle bir muhabbet duyarsa;
öyle de;
alemlerin rabbi olan ve bu harika alemleri yaratan,
sanatının harikalarını gösteren,
kudretinin ve iradesinin ve ilminin inceliklerini sergileyen,
muhabbetinin ve şefkatinin tüm güzelliklerini gösteren,
adaletini ve hikmetini en güzel şekilde tecelli ettriren,
bir Zat-ı Zülcelal;
bir Zat-ı Zülkemal;
elbette ki O'nun zatına uygun olarak;
bir muhabbet-i mukaddese,
bir lezzet-i mukaddese,
bir memnuniyet-i mukaddese ile
şu kainatı yaratacaktır.

demek ki kainatın yaratılmasındaki en son hikmet,
lezzet, faaliyet, muhabbet ve şevk tir.
bu tür şuunat için de ihtiyaca gerek yoktur.

zannederim olay biraz açıklığa kavuştu.
lotus kardeşim;
arzu ederseniz
bu konuda müzakereye devam edebiliriz.
saygılar...

6

01.11.2005, 21:20

yazan herkesten allah razı olsun.yazılar uzun olunca okumak zor oluyo tabi dediğiniz gibi dagılıyor.evet bende bi sanat ustası bile güzelliklerını göstermek ister.ama benım anladıgım bunlardan sual olunmuyo galıba.allah kendı güzelli,klerını kımseye gösterme gibi ihtiyacıda yok ama elbet vardır bi hikmeti.orası galıba insan oğlunu aşıyor.düşünmemek lazım.hepiniz cok saolun allah razı olsun

7

01.11.2005, 22:29

Allah razi olsun bilgileri paylasmak cok guzel
sabir en buyuk erdemdir..

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

8

01.11.2005, 22:37

Lotus kardeş Allah razı olsun sorun sayesinde bizde birşeyler öğreniyoruz...
Ahmet Abi, abdulkadir ve diğer kardeşlerden Allah razı olsun güzel açıklamalar yapmışlar....

Yani biz ancak Allah ın sıfatlarını kendimize verilen bazı duyular hislerle anlayabiliyoruz yani Allah ın sıfatlarını anlıyoruz mesela hasta olup iyileştiğimizde Allah ın şafi ismini kavrıyoruz...ve ya bir iyilik yaptığımızda haz duyduğumuzda veya bir annenin çocuğa olan şefkatini gorup bunları Yaratan Allah ın şefkatinin çok daha fazla olduğuna hükmediyoruz...

yani verilen örneklerde bu türdendir... yani Ahmet Abinin örneğine bakalım o ressamın yaptığı resmi insanlara göstermesine ihtiyacı yok yani o bişey kazanmıyor...ama kendi sanatını onlar üzerinde seyrediyor....nasıl biz boyle bir durumda zevk alıyorsak Allah-u Teala nın da kendi sanatını gormesinin ve gostermesinden hoşlandığına kanaat getiriyoruz... ben boyle bir anladım...EN DOğRUSUNU ALLAH BıLıR....

selametle
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

9

02.11.2005, 10:32

Alıntı sahibi ""alkan_unal""

Allah-u Teala nın da kendi sanatını gormesinin ve gostermesinden hoşlandığına kanaat getiriyoruz... ben boyle bir anladım...


alkan_unal kardeş forum dersine tam çalışmamış, burdan bunu anlayabilir miyiz :) :wink: ,daha önce burada geçmişti.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

10

02.11.2005, 12:45

:oops: kardeş kötü yakaladın ...evet o yazını biliyorum üşengeçlik işte..şimdi okudum...ama benim dediğimi herhalde yanlış çıkarmaz....mevcudat Allah ın esmasına ayine oluyor...Allah da esmasını gormek ve gostermek istediğinden insanları yarattı.....yani bize verilen duygular veya bazı hisler Allah ın esmasını kavramak için verilmedi mi? mesela sahip olma duygusu hakkında üstad diyor ki mesela bu bahçeye ben bakıyorum benim kontrolum altında diyorsun sonra bütün kainatta O'nun taht-ı tasarrufunda deyip bir nevi Allah ın kudretini anlıyorsun bu sayede(sonra elinin altındakini de O'nun tasarrufuna veriyorsun)....Bizim Allah ın zatını kavrama gibi bir durumumuz olamıyacağı için ancak bu kadar gidebiliriz sanırım...??
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

11

02.11.2005, 13:24

estağfirullah alkan kardeş, Üstad da, Allah'ın yüceliğine ve kusurlardan ve noksanlardan uzaklığına layık şekilde terimlere mana yükleyebilmek için sürekli, lezzet-i mukaddese, şefkat-i mukaddese, muhabbet-i mukaddese gibi kelimeler kullanmış. Zaten başında demiş "Öyle de Vâcib-ül Vücud'a (Varlığı, var olması, yani vücudu vacip olan, zorunlu olan Allah) lâyık bir tarzda ve istiğna-i zâtîsine (yani O'nun zatının zenginliğine ki, o hiç bir şeye muhtaç değil ki, fakrı olsun, o öyle Ganiyy'dir ki, hiç bir şeye muhtaç değildir) ve gınâ-i mutlakına (mutlak zenginliğine) muvafık (uygun) bir surette ve kemâl-i mutlakına (mutlak mükemmelliğine) münasib bir şekilde" ve öyle başlamış anlatmaya. Ama yine de şunu da söylemiş fazla derine inmemek için:

Merhametine mazhar olanların, hususan Cennet-i bâkiyede nihayetsiz enva-ı rahmet ve şefkatine mazhar olanların derece-i saadetlerine ve tena’umlarına ve ferahlarına göre, o Zât-ı Rahmânirrahîm, Ona lâyık bir tarzda bir muhabbet, bir sevmek gibi, Ona lâyık şuûnâtla tâbir edilen ulvî, kudsî, güzel, münezzeh mânâları vardır. "Lezzet-i kudsiye, aşk-ı mukaddes, ferah-ı münezzeh, mesrûriyet-i kudsiye" tâbir edilen, izn-i şer’î olmadığından yâd edemediğimiz gayet münezzeh, mukaddes şuûnâtı vardır ki, herbiri, kâinatta gördüğümüz ve mevcudât mâbeyninde hissettiğimiz aşk ve ferah ve mesrûriyetten nihayetsiz derecelerde daha yüksek, daha ulvî, daha mukaddes, daha münezzeh olduğunu çok yerlerde ispat etmişiz.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

barish

Orta Düzey

Mesajlar: 387

Konum: USA

Meslek: PHD ogrencisi

Hobiler: Risale, Pirlanta, Matematik

  • Özel mesaj gönder

12

02.11.2005, 17:08

UFAK BIR HATIRA

Aslinda konuya ilgili bir soruyu birgun bir amerikali arkadas bize sormustu. O soruya cevap veren arkadasin cevaba baslayisi hala aklimdadir ve cok hosuma gider:

Soruya cevap veren arkadas: "First of all, I am glad that I was created and most of the people, though they struggle alot of troubles in this world, are happy for they are created. There might be few people who are not happy but their unhappiness is not because they are created but they blame their existence for their problems which is not true"

Turkcesi: "Birinci olarak, ben ve de insanlarin cogunlugu- dunyadaki bircok kotu cilelerine ragmen- yaratildiklarina cok memnunuz. Iyi ki Allah bizi yaratmis. Belki cok az bir grup insan vardir ki yaratilislarindan memnun degillerdir ve yaratilmamayi tercih ederler. Ama onlarda varoluslarini yasadiklari problemler yuzunden suclarlar - ki bunun dogru yaklasim olmadigi aciktir"

SOnra bu "Cemal ve Kemal" iceren ornekli hikayeyi ve sonra da KAdir abinin ve de Ahmet abinin dedigi asli konulari anlatmisti.

BENIM BU GIRIS HEP HOSUMA GITMISTIR. Cunku insanlar hakikaten yaratildiklarina memnundurlar. SAdece hayatin cileleri bazen onlara isyan ettiriyor.
"Arkadas, gel bana bu Nur'larin elmaslarini kesfetmeye yardimci ol ve ben de sana "Allah razi olsun" diyeyim."

Sedat

Orta Düzey

  • "Sedat" bir erkek

Mesajlar: 167

Konum: Frankfurt

Meslek: Sürücü kursu ögretmeni

  • Özel mesaj gönder

13

02.11.2005, 23:15

Cümlenizden Allah razi olsun cevaplar co güzel.
gerek kalmasada bir iki cümlede ben yaziyim diye düsündüm.

Barish kardeshin yazdigi gibi konuya bir de insan acisindan bakinca farkli bir yönde ortaya cikiyor.

Yani Allah ihtiyaci olmadigi halde bizi niye yaratmis' i degilde
bize ihtiyaci olmadigi halde bizi yaratmsih(cünkü variz, yaratilmisiz bir realite) sükredebilecegimize bile sükretmeliyiz.

bir noktada Sifatlari ve isimleri geregi, yani
Rezzak sifati rizki ve riziklananlar olmasini gerekli kiliyor
halik ismi Yaratmayi ve yaratilanlari gerekli kiliyor
.... diye devam ettirebiliriz
ve sonucta sonsuz öngerüsü ile yaratmadan önce (yaratici icin bas-son, önce-sonra zaman mekan gibi seylerden münezzeh oldugu icin) yaratacagi mahluklardan birini görmesi ve bilmesi yani nur u Muhammedi.
o nur u muhammed ki onun Habibullah olacagini görecek, o kalb i muhammed ki yaraticinin tüm isim ve sifatlarina mükemmel bir ayna olacagini görecek ve bilecek...
ve bildigi halde ve gördügü icin.. ihtiyaci olmadigi icin yaratmasada.. herhalde Yaraticin sonsuz adaleti, ve sonsuz hikmeti ve sonsuz merhameti ve sonsuz sefkati ve sonsuz .... sifatlari bizim yaratilmamiza sebeb olmush (allah ul alem) Elhamdulillah, Sükürler olsun bizi yaratmaya ihtiyaci olmadigi halde yaratan Merhametlilerin en Merhametlisine.
Selam olsun yaratrilmamiza vesile olan o yaratilmishlarin en hayirlisina, Elfü elfü Salatün ve Elfü elfü Salamün ya Resülullah, ya Habibullah

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

14

02.11.2005, 23:39

Allahumme Salli ve Sellim ala seyyidina muhammed... evet sonsuz salavatlar...

bu konu hep sorulur Allah bizi niye yarattı ben yaratılmak istemedim diyenler çıkar mesela... hem yaratıyor sonra beni cehenneme koyuyor gibi şekvalar duyuyoruz... açıkçası '''ben yaratılmak istemiyordum''' diyen kişilerin gerçekte samimi olduklarına inanmıyorum..çünkü yokluk tamamen şer oluyor...hiç bir iyi yönü yok...üstad kafirlerin yok olmayıp daire-i vucudta(cehennemde) kalmalarını dahi bir merhamet olarak goruyor ..zaten oyle...cehennemde olsa ebediyet isterim...sozu de insanın derinlerinden gelen bir ses...yani hiç bir insan ben yaratılmak istemiyordum diyemez... belki şoyle olsaydım şunlar başıma gelmeseydi diyebilir...ama öyle demeye de zaten hakkı yok...çünkü biz insan olmak için çalışmadık veya bir yerde bulmadık...bunların hepsi fezlından geldi...onun için insanın vazifesi şükür...

neyse güzel paylaşımlar oldu abiler kardeşler Allah razı olsun...

ÜMMET-i Muhammedin RAMAZAN BAYRAMINI KUTLUYORUM...Dünya üzerinde müslümanlara ve diğer insanlara yapılan zülümlerin son bulması dileğiyle...

15

14.03.2006, 04:28

hakkınızı helal edin ama bu konunun çok kısa kesildiği kanaatindeyim.her insan öncelikle kendi varlığını sorgulamakta ve sorular,kendi varlığının sebebini ararken neden varım neden ölüm neden dirilme neden cehennem neden neden... diye uzayıp gitmektedir.
bu konuyu felsefecilerin eline bırakmadan :)
varlık ve adem (yokluk) konularının daha derin işlenmesi gerekir.
mutlak adem varmıdır?
yaradılanın vacib olması ve mümkin olması!..
yaratıldıktan sonra mutlak yokluğa gidecek bir varlık varmıdır.
üstadın ebedi cehennem dahi olsa ebediyen varolmak hayırdır sözlerinin de biraz açılması gerekir...
en azından aciz ve cahil şahsım açısından bunu talep ediyorum ...
abilere duyrulur....

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir