Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

02.08.2005, 13:56

Risale-i Nurların Dili..

S.a.Benim sorum risale-i Nurların telif diliyle olacak.Özellikle internette son zamanlarda gördüğüm birşey varki oda Bediüzzaman Hazretlerinin Türkçesi çok zayıfken nasıl olurda bu kadar harika Türkçeyle eserler meydana gelir diyerek bu eserlerin Bediüzzaman tarafından yazılmadığını iddia eden sitelere rastladım.Mesela ışaretül ıcaz ve Mesneviy-i Nuriye gibi eserler arapça yazılıp sonradan Türkçeye çevrilmiştir.Ancak sözler ve lemalar gibi eserler nasıl Türkçe yazılmıştır.Bu konuda bilgi verirseniz sevinirim.Selametle..

2

02.08.2005, 14:19

ve aleykümüsselam.

Türkçesi çok zayıf değildi, Osmanlıcası gayet iyiydi, fakat Arapçası ve ana dili olan Kürtçesi kadar Türkçe tahsili olmadı. Bunun yanında Farsça, Süryanice ve Fransızca biliyordu. Farsça'nın ve Arapça'nın da edebî sanatlarını risalelerde kullanmıştır. Zaten Osmanlıca, Türkçe, Farsça ve Arapça'nın harmanlanmasından oluşmuş bir dildir. Arapçadan ekseriyetle (çoğunlukla) kelimeler gelirken ve kelime türetme metodları (mef'ul kelimeler gibi, kökler aynıdır veya benzerdir, haram, tahrim, mahrum, mahrem)Farsça'dan edatlar, ekler ve saire dilimize geçmiştir. Tırpana uğramasaydı, bugün bunları daha bariz görürdünüz, şu haliyle bile bir sürü görmeniz mümkün. Hal böyle iken, Osmanlıcaya, tabiri caizse, Fransız kalmış olamaz.

Mesnevî-i Nuriye ve ışarat el-ı'caz'ın Arapça yazılma sebebi farklıdır. Bu iki risalenin hitab ettiği, Arapça bilen, Bediüzzaman'ın eski usul tedris ettiği medrese talebeleri ve memleketin Arapça'sı kavî kısmı idi. Sözler ve diğer kitapların ise sebeb-i telifleri farklıdır.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

3

02.08.2005, 15:51

Türkçesiyle ilgili Hulusi abi bir kere ziyaret ettiklerinde üstad çayın tam bitirmeyip dibini bıraktığından "Sen sünnet bilmez" demiş yani Türkçesi bu şekildeymiş.Benim merak ettiğim o zaman etrafındaki talebeleri genelde arapça bilmiyorlarmış.Ha eğer üstad bu şekilde söylüyor ve onlarda osmanlıca yazmışlarsa bilmiyorum.Sonuçta bu konu risale-i nur düşmanları tarafından bir bahane olarak öne sürülüyor.

Allah razı olsun..

4

02.08.2005, 15:58

Üstad'ın ıstanbul'da, ıstanbul şivesiyle dahi konuştuğunu görenler var. Bu Bediüzzaman beşlemesinde geçiyordu sanırım. Etrafında sonraki nesil talebelerinden Arapça bilenler var tabii. Eski usul tedris ettikleri gibi olmasa da. Hulusî abiyle ilgili hikayenin kaynağı nedir bilemiyorum. Üstad yeni nesilden bir çok kişiyle de konuşmuş, kimisi çok genç iken ona talebe olmuş Üstad'ın ömrünün ahirinde. Ceylan Çalışkan, Abdullah Yeğin abiler gibi. Ziyaretçileri eksik olmamış, sürekli ziyaretçileri bulunmuş. Eğer Türkçesi facia olsa, bu sürekli dilden dile dolaştırılırdı. Ben dahi, Türk olsam da, zaman zaman dilim sürçer, bazen söyleyeceğimden hızlı düşünür ve anlatmaya çalışırım. Üstad ise birsürü dil biliyor, sürekli zihni meşgul, arasıra dilbilgisi hataları yapmışsa, bundan risale düşmanları nasıl nasiplenir ki? Çatacak başka bahis bulamıyorlar, bunları dillerine doluyorlar. Enaniyetli bir takım hocaların zamanında risalelere sataşacak cihet bulamayıp, Üstad'ın sakal ve evlilik gibi sünnetleri yerine getirmemiş olmasına takılıp kalması gibi.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

5

02.08.2005, 16:30

Evet doğru diyorsunuz.Hulusi abinin olayını bizzat Hulusi abinin derslerinde bulunan abilerimiz söylediler.Sonuçta bu gibi şeylere çok takılmamak lazım ama işte risale-i nur muarızlarına cevap verebilmek adına bunlarıda öğrenmemiz lazım.Tekrardan Allah razı olsun..

6

02.08.2005, 16:34

amin, cümlemizden, ecmain.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Fahri Avcu

Orta Düzey

Mesajlar: 496

Konum: Almanya

Meslek: isci

Hobiler: bilgisayar

  • Özel mesaj gönder

7

02.08.2005, 18:57

ve aleykümüsselam.

Risale-i Nurun hakikatleri,Bediüzzaman Hazretlerine ana dili olan Kürtçe lisaniyla ilham edilmis; Üstad Hazretleri Kürtçe ilham olunan bu hakikatlari Arapça dilinin sarf ve nahv kaidelerine göre tanzim etmis;daha sonra daTürkçeye tercüme etmistir.Bütün bunlar,eseri rahmet olarak bir anda vuku bulmustur.Dolayisiyla Arapça dilinin kaidelerini bilmeyen, risale-i Nuru`un cümlelerini tahlil edemez ve asil manaya tam vakif olamaz.

lügat:

Sarf :Gr: Bir lisani meydana getiren kelimelerin degismesinden, birbirinden türemesinden bahseden ilim subesi. Kelime bilgisi. Kelime sekli bilgisi. Morfoloji. Tasrif çesitlerini, isim ve fiil nevilerini ögreten ilim.

Nahv : (Nahiv) Yol, cihet. Etraf, yön. * Misâl. * Miktar. * Kasd ve azmeylemek. * Gr: Kelimelerin birbirine rabt, izafet ve amel eylemeleriyle ilgili olan kaideleri içine alan ilim. Nahiv ilmi ile Arapça kelimelerin yeri ve usulü bilinir, yani cümle tahlili yapilir.

Tanzim : (Nazim. dan) Siraya koymak. Siralamak. Dizmek. * Düzenlemek. Tertiblemek. * Islah etmek. * Manzum veya mensur olarak yazmak.

8

02.08.2005, 19:31

Fahri abi buna kaynak verebilir misin, ben de öğrenmek isterim, Üstad'ın hayatını anlatan kitapların birinde mi okudun?
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Fahri Avcu

Orta Düzey

Mesajlar: 496

Konum: Almanya

Meslek: isci

Hobiler: bilgisayar

  • Özel mesaj gönder

9

02.08.2005, 19:57

Kaynak = reddü`l evham 3 Rahle yayinlari sayfa 83

Istanbul isterseniz telefonu da yazarim

10

02.08.2005, 20:12

Mustafa Kaplan veya benzeri grupların bir yayın evi mi?

Bunu sormamın sebebi şu. Üstad, risalelerde "Arabî olarak kalbe gelen, Farisi olarak kalbe gelen" diyerek Arapça veya Farsça metni veriyor. Bir dil içinde, o dilin kurallarıyla düşünmek, o dil anadili gibi farzederek konuşmaya çalışmak, tercümeden daha kolaydır. Acizane kendim de tercüme yapmaya çalışmış biri olarak derim ki, tercüme ederken illa kayıplar, manalarda tağyirler, letafette noksanlıklar olur. O dilde düşünmek, kendi dilinde üretip o dile çevirmekten daha kolaydır.

ılham olunduğu dilde yazılmış metinler, risalelerde vardır, işte bazı örnekler:
Kalbe Farisî olarak tahattur eden bir münacat

şu mertebe-i uzmâ-yı mâlikiyet ve makam-ı âzam-ı tevhidin bir hüccet-i kübrâsı, lâtif bir zamanda ve lâtif bir hatırada, Arabî ibaresinde, şu âcizin hatırına ilka edildi. O lâtif hatıranın hatırı için, aynı ibare-i Arabiyeyi kaydedip sonra meâlini yazacağız.


şu an bulamadığım bir yerde yine Üstad "Arabî olarak kalbe gelen" diyerek Arabî metin veriyordu. Risalelere az-çok vukufu bulunanlar beni tasdik edecektir.
Yani Üstad hangi dilde ilham edilirse, o dilde yazmaktan çekinmiyor.


Alıntı sahibi ""[url=http://www.tahsiye.com/rahle.html"

Rahle yayınlarıyla ilgili bir adres[/url]"]Rahle Yayınları adı altında neşrettiğimiz bu eserlerin zındıka komitesinin oyunlarını bozduğu görülmektedir. Artık herkes şahısların yanlış sözlerine ve davranışlarına değil, doğrudan Risâle-i Nur külliyatına bakacaktır. Bu eserler dikkatlice okunduğunda da, eserin Müellifinin şeriat-ı Garra-yı Muhammediyeye muhalif bir cümle sarf etmediğini görecek ve bu eserlere kendi malı olarak sahip çıkacaktır. Böylece Müellif-i Muhterem (r.a), dâvâsının hilafına istismar edilmekten kurtulacak ve rûhu şâd olacaktır.


Yukarıdaki kısmı da okuyunca, Mustafa Kaplan ve yakınlarından kuşkulanmadım değil. Çünkü, internette, bir haber sitesinde, yazılan yorumlarda, sürekli Kaplan'ın yazılarını alıntı yaparak hırçınca saldıran bir zat, Risale-i Nur'un şimdiki takipçilerinin sapıttığını iddia ediyordu. Hatta nasıl Musa a.s. Tur dağına gitti, Yahudiler sapıttı, Bediüzzaman öldü, bunlar sapıttı diyerek işi değişik mecralara çekti. Israrla üzerinde durduğu ise, şu anki Risale-i Nur talebelerinin Bediüzzaman'ı yanlış tanıttığıydı.

Alıntı

şahısların yanlış sözlerine ve davranışlarına değil,
kısmıyla ise, Abdullah Yeğin, Mustafa Sungur, Mehmet Kutlular gibi kanaat önderi abilerin kastedilmesi muhtemeldir. ınternette benzer taarruzları gördüm.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Fahri Avcu

Orta Düzey

Mesajlar: 496

Konum: Almanya

Meslek: isci

Hobiler: bilgisayar

  • Özel mesaj gönder

11

02.08.2005, 20:19

Mustafa Kaplan veya benzeri grupların bir yayın evi mi?
Cevap evet

12

02.08.2005, 20:22

Abi, onların, Risale-i Nur'un Ene ve Zerre risalesine yazdıkları şerhi de gördüm. Okuyanlar da bazı rahatsızlıklarını ifade ediyorlar. Hatta kitabı aynı Risale-i Nur gibi ciltlemişler, olaylara vakıf olmayan biri eline alsa, risale zanneder. Yeni Asya temsilcisi abinin bürosunda otururken de ona sordum, size de mi verdiler diye, evet dedi, o da risale rengiyle, şekliyle, fontuyla, puntosuyla, cildiyle basılmasının, iltibasa sebep vereceğinden yakındı. O grubun ifrat ve tefritinden çekindiğimden ötürü, onların neşriyatından, önceki malumatıma zıt bir şey bana gelirse, iyice araştırma ihtiyacı hissediyorum.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Fahri Avcu

Orta Düzey

Mesajlar: 496

Konum: Almanya

Meslek: isci

Hobiler: bilgisayar

  • Özel mesaj gönder

13

02.08.2005, 20:33

:D

14

02.08.2005, 21:26

Sevgili Fahri abime bir haller oldu, o yüzden gülüyor zannetmeyin, bana özelden birşeyler yazmış. Onunla bu konuları daha önce konuşmuştuk, onunla ilgili bir olay olmuş, Cenab-ı Hakk'ın hikmeti.. Ona gülüyor sadece :D
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Fahri Avcu

Orta Düzey

Mesajlar: 496

Konum: Almanya

Meslek: isci

Hobiler: bilgisayar

  • Özel mesaj gönder

15

02.08.2005, 22:01

bir yerde okumustum galiba :D sadakaymis.

16

03.08.2005, 15:46

Değerli kardeşler,abilerim.Risale-i Nurları okuyan bir insanın daha sonra eline aldığı kitabın kuş kadar hafif gelmesi Risale-i Nurların edebi olarakta üstünlüğünü ortaya koymaktadır.Gerçi asıl olan manadır.Ancak edebi yöndende güçlü olması önemlidir.Yalnız haddime düşmeyerek şunuda belirtmek isterimki bu külliyatın neşrine çalışan yayın evlerinin dikkat etmesi gereken birşey vardırki oda risale-i nurların bilinmeyen kelimeler adı altında değiştirilmesi yanlış bir olaydır.Lügat her ne şekilde olursa olsun kitaplardan ayrı olmalıdır.Sonuçta külliyat içinde bugün kullandığımız dilden farklı olarak 400-500 arası kelime vardır.ıhlasla ve şevkle okuyna bir insan 4-5 ay içinde o kelimeleri hıfzedebilir.

Reklam olmasın ama envar yayıncılığın buna şiddetle önem verdiğini söylemeliyim.Selametle.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir