ESKı SAıD VE HATALAR
Yeni Said’in Eski Said ile ilgili değerlendirmelerinde Eski Said’in hatalarından bahsedilmektedir. Bu hatalar da ikiye ayırmak gerekir. Bunlardan birincisi bizzat kendi şahsıyla ilgili hatalar, ikincisiler ise, yazdığı kitaplardaki hatalar. Yeni Said’in şahsıyla ilgili hatalarını açık bir şekilde beyan etmesi sadece Eski Said dönemine ait hayatıyla sınırlı değildir. Yeni Said kendisinin Yeni Said dönemiyle ilişkin hayatında ciddi eleştirilere tabi tutmakta ve hata ve kusurlarından sıklıkla bahsetmektedir. Hatta şahsını hatalı ve kusurlu olarak görmesi Yeni Said’de Eski Said’e göre daha fazladır. Eğer şahsıyla ilgili hatalarına ait beyanlarını eserlerine de teşmil edecek olursak çok yanlış sonuçlara ulaşırız. Bunun için bu hata kavramının muhakkak bir ayırımının yapılması gerekir.
Ayrıca, kendisi hatalardan ve yanlışlardan söz ederken ve hatta bunların neler olduğunu açıklarken, bizim bunları tevazu olarak nitelememiz ne kadar yanlış ise, sınırlı sayılı hataları Eski Said’in bütün eserlerine teşmil etmek anlamına gelebilen yorumlar geliştirmemiz de o kadar yanlıştır. Eski Said’in özellikle münazarat adlı eserinde ileri de bir nur çıkacağı ve zulümatları dağıtacağını şeklindeki müjdelerinin adresinde hataya düşüldüğü birçok yerde belirtilir. Eski Said’ siyasal hayatın bizzat içinde biri olarak toplumsal kurtuluşları veya refahı siyaset adresinde araması ve tahlillerini bütün islamcılar gibi bu merkezde geliştirmesi o günün şartları düşünüldüğünde çok normaldir. Kısmen siyaset merkezli bir hareketin beklentilerinin siyaset aleminde olması kaçınılmazdır. Siyaset merkezli yapılan tahminlerin veya yorumların bir kısmının hatalı oluşu Eski Said’in meşveretle ilgili anlatımlarının hiçbirini gözden düşürmez. çünkü o meşvereti, adaleti, hürriyeti anlatırken hep kaynağını Kur’an ve hadisten almıştır. Meşrutiyeti dört mezhepten istihraç etmiştir. Eski Said’in Osmanlı toplumu ortamında meşverete yaptığı vurgu ve ıslam alemi için zaruretine olan düşüncesinin, aynı şekilde Yeni Said döneminde kurmaya çalıştığı Risale-i Nur cemaatı için yapılmıştır. Meşveretin tesis edilmek istenen alanlarının farklılaşması meşveretle ilgili Eski Said düşüncelerinin yürürlükten kalktığı veya lağv edildiğini anlamına gelemez.
Ancak, durum böyle olmakla beraber Yeni Said Eski Said’in hataları yorumlarını da eleştirmekten geri durmaz. Nitekim Kastamonu Lahikasında.
“ Telifinden otuz dört sene sonra, Münazarat namındaki esere baktım. Gördüm ki, Eski Said’in o zamandaki inkilâptan ve o muhitten ve tesirat-ı hariciyeden neşet eden bir hâlet-i ruhiyeyle yazdığı bu gibi eserlerinde hatiât var. O kusurat ve hatîatımdan bütün kuvvetimle istiğfar ediyorum ve o hatîattan nedamet ediyorum. Cenab-ı Hakkın rahmetinden niyazım odur ki, ehli imanının meyusiyetlerini izale niyetiyle ettiği hatiat hüsn-ü niyetine bağışlansın, affedilsin” Eski Said’in bu gibi eserlerinde iki esas-ı mühim hükmediyor. O iki esasın hakikatleri vardır. Fakat ehl-i velâyetin keşfiyatı tevilâta ve rüya-yı sadıkanın tevile muhtaç oldukları gibi, o hiss-i kablelvukukun dahi, daha ince tabirlere lüzumu varken, Eski Said’in o hissi kablelvuku ile hissettiği ve iki hakikatın tevilsiz, tabirsiz bir surette beyanı, kısmen kusurlu ve kısmen hilaf görünüyor. ” Yine aynı yerde “ Eski Said, bazı dâhi siyasi insanlar ve harika ediplerin hissettikleri gibi çok dehşetli bir istibdadı hissedip on karşı cephe almışlardı. O hiss-i kablelvuku tâbir ve tevile muhtaç iken, bilmeyerek resmî, zayıf ve ismî bir istibdat görüp ona karşı hücum gösteriyorlardı. Halbuki onlara dehşet veren, bir zaman sonra gelecek olan istibdadın zayıf bir gölgesini asıl zannederek öyle davranmışlar, öyle beyan etmişler. Maksat doğru, fakat hedef hata... ( Kastamonu Lahikası sh. 1600). ıfade de bu gibi eserler dendiğinize nazaran diğer eserlerde de bu tür siyaset merkezli inkişafların olacağına dair hatalı adreslerin olduğunu söylenebilir.
Eski Said’in hatalarını bu mektupta açık bir şekilde eleştirilmektedir:Eski Said’ düşüncelerindeki hatalarını iki ana noktada toplamaktadır. Birincisi, hemen büyük bir kısmı sömürgeleştirilmiş ıslam aleminin içinde bulunduğu olumsuz şartları sebebiyle ümitsizlik içine düşmüş ve her geçecek günün daha kötüye gideceğine adeta kendini şartlandırmış ehl-i imanın meyusiyetine karşı bir teselli vermek amacıyla, Eski Said, devamlı bir ümit aşılamıştır. Eski Said, ” istikbalde bir nur var “ olarak sıkça vurguladığı ümidin adresi siyaset dairesidir. Halbuki, yeni Said bu hissi kablel vukuyu hatalı olarak görmektedir. Risale-i Nur’un gelecekte ve dehşetli bir zamanda ehl-i imanın imanlarını takviye edecek hizmetini, siyaset ve kemmiyet eksenli yorumlamıştır.
ıkincisi ise, birçok kimse gibi Bediüzzaman’da çok dehşetli bir istibdadı hissetmiş ona karşı bütün kuvvetiyle cephe almıştır. Bediüzzaman’ın özelde, siyasal tarihimize “ devri istibdat” olarak geçen 33 yıllık 2. Abdulhamit dönemine ait istibdadına, genelde ise, mazi olarak değerlendirdiği, Hicri beşinci asırdan sonra olan islam alemindeki istibdada karşı çok itiraz ve eleştirileri vardır. Hatta öyle ki, “ şeriat aleme gelmiş ta ki, istibdad ve tahakkümü kaldırsın. “ diyecektir. ıkinci meşrutiyet öncesi ve sonrası istibdadına karşı çıkarken, asıl sonradan gelecek istibdadın hak ettiği hücumlar oklarını bu devre çevirdiğini, burada yanlışlık yaptığını belirtir. Böyle bir beyan devri istibdat ile ilgili uygulamaları meşrulaştırmak biçiminde okunmamalı. Tek şahıs istibdadını mumla aratacak ıttihatçıların zümre istibdadı ve tek parti yönetimine kıyaslandığında Abdulhamit’in istibdadı hafif kalır. Ama onun hafif kalması hiçbir zaman onu meşrulaştırmaz. Yeni Said’in kendi beyanıyla gelecek olan istibdatların zaif bir gölgesini asıl zannetmiş ve asla hak ettiği eleştiri ve hücumları gölgesine yapmıştır. “ Maksat doğru hedef hata”
Bu öz eleştiri içeren mektuptaki belki son nokta da kendisinin ıttihat ve Terakki ile olan ilişkileridir. Yeni Said bu mektupta Eski Said’in ıttihat ve Terakki Partisi ile olan ilişkilerini masaya yatırır. Kendisi ıttihat ve Terakki komitesine şiddetli karşı olmakla beraber onların Hükumetine ve bilhassa orduya karşı tarafgirane yüksek bir taktiratının sebebi olarak altı yedi sene çıkacak Birinci Cihan Harbi’de şehit olacakları hissetmesini göstermektedir. ıleride içlerinden çıkacak bir milyona yakın şehitlere olan alaka ve ilgi kendisini onlara dört sene tarafgir etmiştir. Bu nokta dikkate alınmadığında Bediüzzaman’ı ittihatçılarla beraber hareket eden biri olarak görebiliriz.
Eski Said’in hatalarıyla ilgili olarak Yeni Said adres gösterir, yoksa bir bütün Eski Saidi ve düşüncelerini mahkum etmez. Eski Said’in düşüncelerinin bazılarını sonradan yanlış olarak görmesi, sadece o düşüncelerle ilgili tartışmaları masaya yatırmamıza imkan tanır.
ESKı SAıD VE YENı SAıD’DE DEVAM EDENLER
Eski Said’in üzerinde durduğu birçok hususun Yeni Said döneminde de üzerinde durulduğu ve anlatımın devam ettiğini görürüz. Bütün bunları bu çalışmada belirtmemize imkan olmadığı gibi lüzum da yoktur. Örnek olarak bazılarını belirtmekle yetineceğiz.
1. Sınıflar arasındaki mücadele ile ilgili anlatım
Bediüzzaman’ın bütün ihtilalatı beşeriyenin kaynak ve madeni olarak gördüğü “Sen çalış Ben yiyeyim “ ile “Ben tok olduktan sonra başkası açlıktan ölse bana ne “ şeklinde formüle ettiği Eski Said’e ait anlatımın Yeni Said döneminde de devam ettiğini görmekteyiz. 25. söz ve diğer bazı yerlerde bu hususun hemen hemen aynı ifadelerle sınıf çatışmalarının tahlillerini yapar.
2. Müstebit yönetimlere ait eleştiri.
Eski Said’in mücadele ettiği ve hatta insanın mahisi olarak gördüğü müstebit yönetimlere ait eleştireler Yeni Said’de devam etmektedir. 22. Lema, daki anlatım, Rumuzat-ı Semaniye Risalesinde istibdadın daha ne kadar devam edeceği ile ilgili Kur’an’dan işaretler bulma gayretleri, Mahkemelerde yaptığı savunmalarda istibdat yönetimlerinin en bariz özellikleri olan muhalefet ve aykırı düşüncelere hakkı hayat tanımama ile ilgili yaptığı tenkitler, müstebitlere feda edilen bireyi korumak isteyen Emirdağ Lahikalarındaki mektuplar eski Said ile yeni Said’in paralellikleri olarak durmaktadır.
3. Eski Said’in özellikle münazarat adlı eserinde anlattığı, olması gereken devlet birey ilişkisi , devletin ve devlet memurlarının hizmetkar oldukları yoksa devletin tahakküm aracı olmadığı ve devleti idare edenlerin ise, hükmedenler yerine hizmetkar olmaları gerektiği şeklinde düşüncesi özellikle Emirdağ lahikasındaki mektuplarda güncelleştirilerek devam ettiğini görüyoruz. Birisinin hatasıyla başkalarını sorumlu tutan bir anlayışa Kur’andan referanslarla karşı çıkışı Emirdağ Lahikaları ile Barla lahikasında Yeni Said’in tavrı ile Divanı harbi örfi adlı eserindeki karşı çıkışlar bire bir örtüşür. Eski Said’de anlatılanların Yeni Said de devam edenlerin envanterinin çıkarılması ciddi bir çalışmayı gerektirir.
YENı SAıD’ıN ESKı SAıD’ı şAHıT TUTMASI.
Dikkatimizi çeken noktalardan biri de Yeni Said’in bazı durumlarda Eski Said’i şahit tutmasıdır. Bu da Yeni Said’in eskiye ait reddi miras etmediğinin bir göstergesi olarak alınabilir. Kendisini gizli örgüt kurmakla suçlayanlara karşı eski Said dönemi hayatını da delil göstererek böylesi bir gizli yanının olmadığını defaatle tekrarlar. Kendisine kürtçülük isnat eden tek parti yönetimine karşı verdiği cevapta da Eski Said ve Yeni Said’in yazdıklarını şahit gösterip, savunmasını bu yazdıklarıyla delillerindirir. ”Eski Said ile Yeni Said’in yazdıkları meydanda “ gibi ifadelerini görebiliyoruz. Özellikle mahkeme savunmalarında en çok başvurduğu eser Divan-ı harbi örfi içindeki savunmalarıdır. Kendisine reva görülen bütün zulümlere karşı hakikati söylemekten asla imtina etmeyeceğini özellikle mahkemelerdeki savunmalarında belirtir. Her türlü baskıların onu hakikati dillendirmesinden vazgeçirmeyeceğini söylerken, Eski Said maruz kaldığı bütün tehlikelere karşı sergilediği tereddütsüz tavır örnek gösterilir. Özellikle Eski Said dönemi hayatının şahitliğiyle korkunun kendi elini tutup hakikatı söylemekten vazgeçirmediğini görmekteyiz. Bütün bunlar her iki said arasındaki dönüşerek bir süreklilik olduğunun delili olarak alınabilir.
SONUÇ YERıNE
Eski Said ve Yeni Said ayırımı bizzat Bediüzzaman Said Nursi tarafından yapılmış bir ayırım olup bu ayırım önemlidir. Bu ayırım; kendini Eski Said’in, dine hizmet etmekteki tavrında meydana gelen dönüşümde kendini daha belirgin hissettirmektedir.
Eski Said Yeni Said ayırımı kemale doğru giden bir dönüşüme işaret eder. Eski Said eğer bir çekirdek olarak kabul edilirse, Yeni Said Onun meyve veren bir ağacı gibidir. Çekirdeğin meyve veren bir ağaca dönüşümünde, bazı değişimler geçirdiğini gözden ırak tutmamak gerekir.
Eski Said’den Yeni Said’de dönüşümün ana ekseni Bediüzzaman’ın iç dünyasında meydana gelen değişmedir.
Eski Said’in hayatı ilim ve velayetle, akıl ve marifetle, Yeni Said’in hayatına bir basamak gibidir.
Eski Said aklına geldikçe yazmıştır. Yeni Said kalbine doğdukça yazmıştır.
Eski Said daha ziyade, büyük ve cazibeli görünen dış dünyanın ıslahına yönelmişken, Yeni Said, dar ama, ahiret noktasından büyük olan imanı kurtarmaya çalışmıştır.
Hakikatı arama yolculuğuna çıkan Eski Said hakikatı bulmak için çok olmasa bile, Batı medeniyeti ve felsefesinin yardımına ihtiyaç hissetmişken, Yeni Said böyle bir yöntemi eleştirir ve kendisi bu dönemde bu tarzı tamamen terk etmiştir.
Bu anlamda Eski Said’in mesleği, yirmidördüncü sözdeki anlatıma göre katre ise, Yeni Said’in hakikatı bulma yöntemi reşhaya denk düşer. Eski Said’in Yeni Said’e dönüşümü katre mesleğinin reşha mesleğine dönüşümüdür. Hakikatin bulanık veya perdeli görüntüsüne sebep olabilen katre mesleğinin aksine Yeni Said’in aracı kurumları yoktur.
Eski Said’in hayatı üzerinde siyasal konjoktürün etkisi Yeni Said’e göre daha fazladır.
Eski Said daha çok harice konuşan biri iken, Yeni Said’in ilk başta muhatabı kendisidir
Eski Said’de Yeni Said var, Yeni Said’de eski Sait zaman zaman vardır. 22. Lema, vehhabilik meselesi, Yeni Said döneminde yazılmış olmalarına karşın, Eski Said ‘in eserleriyle bütünlük arz ederler. Ancak, ışaratül ıcaz, Lemaat, Hakikat çekirdekleri, şuaat, Mesnevi Nuriye gibi eserler Eski Said dönemi eserleri olmalarına karşın;gerek muhtevaları ve gerekse takdim ediliş biçimi olarak Yeni Said’in eserlerine benzemektedirler. Bu Eski Said ve Yeni Said’in yanar döner bir lamba olduğu şeklinde anlaşılmamalıdır. Eski Said Yeni Said tarihsel bir sıralamayı ifade eder.
Haktan bigan kalır işlenecek.
Eserleri Bakımından
Eski Said’in Birinci dünya harbinden sonra yazmış olduğu eserleri, Yeni Said’in eserlerinden çok farklı değillerdir. Ancak, Eski Said’in birinci evresinde yazılmış olan eserleri ile Risale-i Nur eserlerinin gerek muhatapları ve gerekse takip ettikleri gayeler bakımından ciddi farklılar vardır. Bu farklılıklar ;bir zaaf olarak değil, bir zenginlik olarak kabul edilmeli. Bununla birlikte birinci dönem eserlerin, hakikatlerinin Emirdağ Lahikalarında ve kısmen müdafalarda güncelleştirildiğini söylemek mümkündür.
Eski Said’in eserlerinde batı fününu ve felsefesinin hayırları asıl, şerleri tebei iken, Yeni Said’de din yerine ikame edilmek istenen fünun ve felsefenin şerleri ön plandadır ve bu şerlere karşı mücadele dikkati çeker. Bunda batı fen ve felsefesinin gittikçe manevi boyutunun azalması da etkili olmuş olabilir.
Eski Said, ayrılmaları mümkün olmayan ıman ve ıslam’ın, islam tarafını sağlamlaştırmak ve islamiyetsiz imanın olamayacağını ispatlamaya yönelmiştir. Ancak, buna karşın Yeni Said bu bütünün iman tarafına ağırlık vermiştir. Eski saidde hizmeti diniye vurgusu, yeni Said de ise hizmeti imaniye vurgusu vfazladır. Her ikisi birbirini tamamlar. Eski Said ve Yeni Said’in bütünü ımanlı bir ıslamiyeti hedefler.
Eski Said ile Yeni Said çatıştıklarında Yeni Said asıl Eski Said tevil olunur.
© 2004 karakalem.net / Abdussamet Demir