Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.
Alıntı
Sitemizi kapatmaya karar verdik!!!
Sahte şeyh, sahte prof ve sapık Haydar Baş'ın tarikat mağdurlarının gerçek vekili olan milletvekilimiz sayın Gökhan Durgunu, Türk halkına Haydar Baş'ın gerçek yüzünü gösterdiği için sitemizi ziyaret eden yüzbinler adına tebrik ediyor, kendisine can-ı gönülden teşekkür ediyoruz.
Eğer milletvekilimiz sayın Gökhan Durgun'un verdiği soru önergelerinde bizim yayınladığımız gerçeklerin sadece biri yalan veya yanlış çıksın, sizlere yemin ederiz ki sitemizi kapatacağız.
Alıntı
Bir serçe bir kartalı
Bediüzzaman Hazretleri “Hak yücedir; onun üzerine çıkılmaz” prensibini bugünkü Müslümanların durumu açısından izah ederken dört nokta üzerinde duruyor ve dördüncüsünde diyor ki: “Bir hak, bilkuvve kalmış, yahut kuvvetsiz kalmış, yahut mahluttur (karışık) hem mahşuş (katışık, hileli)...
Ona da bir inkişaf ya bir taze kuvvet vermek lâzım gelmiştir. Mühezzeb (tehziple düzeltilip terbiye edilmiş) ve müzehhep (altınla süslenmiş) hale getirmek için, muvakkaten bâtıl musallat (edilir). Tâ ki, sebîke-i hakka (hak külçesine) ne miktar lüzum vardır. Tâ mahz ve hâlis çıksın.” (Lemaat, Hakikat Çiçekleri) Biraz açacak olursak; Hak adına Allah rızası için insanlığa hizmet gayesiyle bir hareket ortaya çıkar. Temelde eğer Allah rızası ve ihlas korunacaksa ki -işin esası budur- bu hareketin siyaset ve menfaat gibi şeylerden uzak olması gerekir. ılk zamanlar hiç kimse sahip çıkmazken, hatta iltifat bile etmezken, mükemmel bir gelişme olarak istikbal vaat etmeye başlayınca, bu potansiyelden, siyasî ve ticari gayelerle menfaat temin etmek isteyenler işin içine girmeye çalışır. Hiç kimsenin içinden geçenler bilinemeyeceği için hem de kapılar herkese açık olduğundan dolayı çeşitli niyetlerle girenler olabilir. Onun Cenab-ı ihlas ve duruluğunu korusun diye bu hareketin üzerine bâtılı, musallat eder. Böyle bir tasallut gören menfaatperestler hemen terk edip kaçarlar, hatta bazıları düşmanlıklarını bile ilan ederler. Böylece Hak Teâla, hakkın hizmetçilerini katışık, karışık şeylerden kurtarmış olur. Yani nasıl tabiattaki toprak, taş karışık altını ayırmak için ateşe atılıp büyük bir mihnet altında halis altın külçesi ortaya çıkarılsa, batıl güçlerin saldırmalarının verdiği ateş gibi yakıcı mihnet ve derin imtihanlarla da ihlaslı bünye kurtarılıp arı ve duru hale getirilir. Bu arada birçok kâbiliyet de geliştirilmiş olur.
On Sekizinci Söz’de de şöyle denilmektedir: “Bahar mevsiminde fırtınalı yağmur çamurlu toprak perdesi altında nihayetsiz güzel çiçek ve muntazam nebâtâtın tebessümleri saklanmış ve güz mevsiminin haşin tahribatı, hazin firak perdeleri arkasında tecelliyât-ı celâliye-i sübhâniyenin mazharı olan kış hâdiselerinin tazyikinden muhafaza etmek için nazdar çiçeklerin dostları olan nazenin hayvancıkları vazife-i hayattan terhis etmekle beraber, o kış perdesi altında nâzenin taze, güzel bir bahara yer hazırlamaktır. Fırtına, zelzele, veba gibi hâdiselerin perdeleri altında gizlenen pek çok manevî çiçeklerin inkişafı vardır. Tohumlar gibi gelişme imkanı bulamayan birçok istidat çekirdekleri, zâhirî çirkin görünen hâdiseler yüzünden sümbüllenip güzelleşir. Güyâ umum inkılaplar ve küllî tahavvüller, birer manevî yağmurdur. (...) Mesela; atmaca kuşunun serçelere musallat edilmesi zâhiren rahmete uygun gelmez. Halbuki serçe kuşunun istidadı o musallat kılma ile inkişaf eder.” Eğer o kabiliyetleri gelişen serçeler, ihlas ile dua ile ve Allah’a tam dayanmakla, esbaba ve şartlara da uyarak hareket ederlerse nice atmaca ve kartalları alt ederler. Hem de bu enteresan halleri ile, meşhur Yunus Emre’mizin “Bir serçe bir kartalı Salladı vurdu yere Yalan değil gerçektir Ben de gördüm tozunu” şeklinde söylediği lügazının manâsının da açıkça anlaşılmasına vesile olurlar. Ayrıca “Nice az topluluklar vardır ki, Allah’ın izniyle çok büyük topluluklara gâlip gelirler.” (Bakara Suresi, 249) âyetinin de mealine ayna olurlar. Onun için birilerinin montaj kasetlerle veya CD’lerle saldırması, bazılarının da propagandanın fevkalâde ince tekniğini kullanarak yeni yeni kitaplar hazırlaması kimseyi üzmesin. Bunlar bütün dünyayı kucaklayan bir hareketin ileride başına gelmesi muhtemel hücumlara karşı şimdilik birer antrenmanı mâhiyetindedir. Küçük çapta böyle bir tecrübe görülmezse, büyük entrikaların üstesinden gelmek zor olur.
Hak yolcularının güzel üsluplarını hiç bozmadan yolarına devam etmeleri gerekir. Onuncu Lema’da anlatılanlar her gün yaşanan gerçeklerdir. ıbret alınmalı ve en güzel niyet ve düşüncelerle kervan yoluna devam etmelidir. Hızırî adımlarla yeryüzünü yeşerterek devam eden bu hareketin ara sıra böyle şeylerle karşılaşması, teyakkuza sebeptir. Cenab-ı Hakk’ın, başka çeşit bir tecellisiyle yeknesaklığı giderip renklendirmesi de ayrı bir güzelliktir. 08.05.2005