Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

09.05.2005, 18:05

Bir soru! Kur-an Kerim, Meali, tevili, Tefsiri hakkında...

benim kanaatim şudur ki,

Kuran gibi icazlı bir kitabın kulun elinde herkesin meali ile anlam çıkarıp "bak kuranı kerim şu ayetinde şöyle demiştir" diyerek, bir nevi bizleri kurana münafi hareket ettiğimizi anlatanlara mealinden cevap vermenin doğru olmayacağı kanaatimdir.


efendimiz s.a.v. müjdesi ile her asırda gelecek olan müceddidler bu eksiklikleri kapatmak maksadı ile gönderildiği gerçeği ortaya çıktığını söylemek doğru olurmu. öyleki, her mealli kuranda farklı kelimelerle aynı anlamlar aktarılmakta ve karşımıza geçip ayetleri delil olarak gösterip ilzam etme yoluna gidenlerin mealllerden yola çıkmalarının hata olacağını onlara anlatmak mı gerekir. bunu onlara anlatmak için ise efendimiz s.a.v. in hadisindeki müjdeyi onlara söylemek ve müceddidden bahsetmek gerekir. ama bir çoğu hadisleri mütevatir olarak görmeyip onlar sahih değildir diyerek savunmaya akabinde saldırıyla taarruza geçmektedirler. bunun önüne set çekmek için benim gibi ilmi zayıf olanlar nasıl bir cevap vermeliler.


1. üstad hz.leri Kuran-ı kerim'i meal ile okumaya nasıl bakmıştır.
2. Zaman ilerledikçe kuran gençleşiyor ifadesinde türkçe meal saf dışı bırakılmış olmuyor mu. heleki türkçede ki anlam yitirmeleri buna eklersek..
3. tevil nedir
4. tefsir nedir.
5. her asırda gelen müceddid hz.leri Kuranı tefsir etmişlermidir.

Risale Okuyorum

Üyeliği İptal Edildi

  • "Risale Okuyorum" bir erkek
  • "Risale Okuyorum" adlı kullanıcı yasaklandı

Mesajlar: 663

Konum: Ankara

Meslek: Öğrenci

Hobiler: İnternet, Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

2

09.05.2005, 18:34

Bu konuda kapsamlı birşeyler yazmak niyetindeydim ancak ehil insanlara bırakarak bu soruları www.fikih.info ve de www.sorularlaislamiyet.com adreslerine sorulmasını tavsiye etmekle yetinmek istiyorum...
"şimdi oku, kabirde okuyamazsın!" (Zübeyir Gündüzalp)

3

09.05.2005, 19:17

Kur'an ayetlerini mermi gibi kullanma akımına kapılanlar, bu forumda oryantalist yazıp aratsın, geçmiş yazıları okusun. Meâllerdeki eksikliği Arapçası olmayan benim gibi biri bile gözüyle görüyorsa, siz bir de bileni düşünün. Kaldı ki, ayetlerin mana tabakaları olabilir, ayet belki mensuh, yani hükmü kaldırılmıştır, o adamın haberi yoktur. Bu yüzden, fıkıh, kelâm, tefsir, hadîs gibi ilim dalları vardır. Bunların imamlarına söverek dibini dinamitlemek isteyenler oryantalistlerdir.



http://www.muhabbetfedaileri.com/viewtop…ght=oryantalist
http://www.muhabbetfedaileri.com/viewtop…ght=oryantalist
http://www.muhabbetfedaileri.com/viewtop…ght=oryantalist


1- Üstad, Kur'an'ın hakiki tercümesi olmaz diye, Asa-yı Musa, 1.Bölüm'de bahsetmiştir. Fihristinde hemen gözünüze çarpar ilgili bahis. Ama yine Asa-yı Musa'da, hapishanedekilere "Ey Medrese-i Yusufiye'de kardeşlerim." demekte, ardından, nasılsa vaktiniz bol, bilenlerden Kur'an'ın manasını öğrenin demektedir. Bu ilk başlarında geçer Asa-yı Musa'nın. Ama bu meâli alıp müctehid olun demek değildir. Ana dili Arapça olan Ahmed b. Hanbel r.a. tonton dede olmuşken elinde kalem ilim peşinde koşturuyor, genç alimlerden ilim alıyorsa, ımam Buharî bir hadis için Ceziretü'l-Arab'ın bi ucundan diğerine gidiyorsa, ımam şafii yıllarını sadece fasih Arapça için Huzeyl kabilesinde geçiriyorsa, ımam-ı 'Azam 40 yaşından sonra icbar ile ders halkasının başına geçiyorsa ve hakeza... Herkeste bu ciddiyet varsa, hem de meâlden, müctehidlik kimin haddine...
(Hele ımam Buharî, hayvanını boş arpa çuvalıyla kandırdığı için, "Ben hayvanına yalan söyleyenden hadis rivayet etmem diyerek, tek hadis için aldığı yola hiç önem vermiyorsa...")

2- Zaman ilerledikçe gençleşmesi, 1400 yıldır meydan okumasına rağmen, bir benzeri getirilememiş olması, Harun Yahya'nın kendisini araştırmaya vakfettiği gibi, bir çok mu'cizelerinin yeni yeni anlaşılabilmesi gibi mu'cizelik özelliklerindendir. Ayrıca zaman ilerledikçe görülmüş ki, insanlığa sükuneti, selameti, huzur-u kalbi, şeriat-i ıslamiye getirir, kader-i ılahi'den yediği tokatlarla mimsiz medeniyet yavaş yavaş şeriat-ı ıslamiye'ye gelmektedir. Çünkü ilmi, hikmet hadsiz hududsuz olan, Cenab-ı Hakk'ın koyduğu kurallar ile, bugünü düşünen beşerin kendince düşündüğü çözümler bir olmaz. Beşer görecek ki, şeriat-ı ıslamiye'nin üstüne çıkmak kendi ilmi ve hikmetinin fevkındadır, kendi haddine değildir. şeriat-ı ıslamiye'yi, mesela miras konusunda, tenkid edenlere müceddid-i ahirzaman Bediüzzaman çok güzel cevap vermiştir, tenkid edenlerde haysiyet varsa utanır. Zekât meselesi ise dünyadaki fakirliği kaldırır, buna gayr-i müslimler dahi katılmakta ve itiraf etmekte. Mektubat'ta, 19.Mektub'un zeyllerinden birinde, Arabî bir gazete ibaresi vardı, eskilerden alıntı, onu da buraya koyabilirsiniz. Orada filozoflar heyeti, birkaç bin yıl sonra, Kur'an hakikatlerini yaşasak, medeniyet olarak yetişsek mes'ud oluruz diyordu.

3- Te'vil yorum demektir. Zaruret-i diniye dışındaki, hakkında mazbut, yani zabt edilmemiş, belli, kesin, muhkem hüküm olmayan konularda ve müteşabih ayet ve hadisler hakkındadır. Mesela, namazın farzlığını kimse te'vil edemez.

Eğer mazbut, muhkem, zaruret-i diniye konularında ederse, zaruret-i diniyeye muhaliflikten küfre düşmek tehlikesi var. Bunun dışında, Allah'ın eli gibi müteşabih ayetler ve Hz.Peygamber'in, özellikle gaybî konularda, anlatımı kolaylaştırmak için yaptığı teşbihat vardır. ılimde rasih olmayanlar te'vilcilik oynamaz, Âli ımran 2 / 7. O, sana Kitab’ı indirendir. Onun (Kur’an’ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihdir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. ılimde derinleşmiş olanlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır” derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar. ayetini bilir ve bununla amel eder. Bizim gibi avamın bu konularda konuşması tehlikeli olabilir.

4- Tefsir bir ilim dalıdır. Sarf-nahiv, hadis, belagat, fesahat, fıkıh, kelâm gibi ilimlerden ve dinin diğer kaynaklarından (ashabın beyanatı, icmaı gibi...) istifade ederek Kur'an'ı tefsir eder.

5- Her müceddid tefsir yazmamış olabilir. ıhtiyaca binaen ne gerekiyorsa, o yapılmış olabilir. Mesela, Mevlana Celal ed-dîn Rumî dînî kıssalar ve hikayelerle, zaten imanları kavî olan ehl-i imana bir şeyler öğretmeye çalışırdı. ımam Celal ed-dîn Suyutî ise muhaddis, müfessirdi, bunun dışında başka dalllarda da eserleri vardır. Ama ne Rumî'nin kıssaları, ne ımam Suyutî'nin belagat, fesahat, hadis, tefsir konusundaki yazdıkları bugünün ihtiyacına cevap veremeyebilir. Çünkü, bugün, yüzyıllardır biriken zındıkanın fikirleri sel gibi akmaktadır. Ahir zamandayız, ahir zamanın da hizmet tarzı inşa'Allah Risale-i Nurdur, imamımız ve müceddidimiz mücedid-i ahirzaman Bediüzzaman Said Nursi'dir. Tefsirden anladığımız, Kur'an-ı Kerim'in başından başlayıp, son ayetine kadar tefsir etmekse, Risale-i Nur böyle değil. Üstad bu şekilde bir tefsir yazmaya niyetlendiyse de, kanları donduran, tüyleri diken diken eden, Birinci Dünya Savaşı sırasında yazarken esir düşmüştür, yarım kalmıştır. Adı da : "ışarat el-ıcaz" . Mu'cizeliğin işaretleri. Fatiha'dan başlar, Bakara 32'ye kadar, meleklerin "Biz Seni hamd ile Sana ibadet ederken, yeryüzünde fesat çıkarıp, kan dökecek insan mı yaratacaksın" şeklindeki suale, Cenab-ı Hakk'ın cevabının ardından, "Seni tenzih ederiz, Senin öğrettiğinden başka ilmimiz yoktur. şüphesiz Sen hakkıyla bilen, hikmet sahibisin." diye meleklerin mukabele ettiği duaya kadardır. Bir abiden duyduğum kadarıyla; Üstad "Subhaneke... ınneke ente'l-alîmu'l-hakîm" ayeti hakkında buyurmaktadır ki "O ayetin tefsirini bitirebildim mi ki devam edeyim." . Belki sadece bu ayet için ayrı bir cilt yazacaktı. Üstelik, diğer müfessirler, seçtikleri ayetleri tefsir edip, kimisini tefsir etmezken, Üstad harf harf tefsir etmiştir. Mesela cemaat ve tesanüdün önemi ve kuvveti ile ilgili, "demek" fiilinden örnek vermiştir. Normalde müennes, yani dişi için kullanılan ifadenin niye Kur'an 'da gelenekselin muhalifinde kullanıldığını anlatmış, "Ne kadar latif bir i'caz" demiştir. Yanlış hatırlamıyorsam, bu, Kale yerine Kalet kullanıldığı yer ile ilgiliydi. Allahû â'lem bissavab. şu kale-kalet bahsini tam hatırlamıyorum, hata yapmış olabilirim, geçtiği yeri alıntı yapmak iyidir, yapandan Allah razı olsun.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Risale Okuyorum

Üyeliği İptal Edildi

  • "Risale Okuyorum" bir erkek
  • "Risale Okuyorum" adlı kullanıcı yasaklandı

Mesajlar: 663

Konum: Ankara

Meslek: Öğrenci

Hobiler: İnternet, Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

4

10.05.2005, 02:14

Abdulkadir Said ve alkan_unal kardeşlerim, hakkınızı helal ediniz. Konuyla alakasız 2'şer mesajınızı sildim. Lütfen konuyu dağıtmayınız...

Selamlar...
"şimdi oku, kabirde okuyamazsın!" (Zübeyir Gündüzalp)

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

5

10.05.2005, 02:17

selamın aleykum

Helal olsun abi de bu mesajlar da alakasız oldu bunlarıda silersin...

Keçeli, hakkını helal ettiğine millet şahitlik eder işte. Hiç siler miyim 8) [Risale Okuyorum]
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir