Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.
Alıntı
Ta 1371 senesinden sonraki alem-i ıslam'ın mukadderatına nazar eden Hutbe-i şamiye'deki hakikatler... Evet şimdi olmasa da 30-40 sene sonra fen ve hakiki marifet ve medeniyetin mehasini o üç kuvveti tam teçhiz edip, cihazatını verip o dokuz manileri mağlup edip dağıtmak için taharri-i hakikat meyelanını ve insaf ve muhabbet-i insaniyeyi o dokuz düşman taifesinin cephesine göndermiş, inşallah yarım asır sonra onları darmadağın edecek.' (Hutbe-i şamiye, 25)
Alıntı
şam'da yaptığı bu konuşmada, hicri 1371 senesinden sonra yaşanacak gelişmelere dikkat çekerek, Bediüzzaman Mehdi'nin göreve başlamasının bu tarihten 30-40 yıl sonra olacağını bildirmiştir. Bu tarih ise hicri 1401-1411, miladi olarak da 1980-1990 yılları arasıdır.
Tarzında bir hüküm ise ancak sahte Mehdilere ait bir yorum olur. Yani tamamen gerçek dışı.Alıntı
Bediüzzaman Mehdi'nin göreve başlamasının bu tarihten 30-40 yıl sonra olacağını bildirmiştir.
Alıntı
Yine aynı konuşmanın devamında Üstad, Mehdi'nin inkarcı fikir sistemini fen, ilim ve medeniyetin imkanları sayesinde fikren susturacağını haber vermiştir. Bu fikri üstünlüğün tarihi olarak da 1371 tarihinden yarım asır sonrasını bildirmiştir. Bu da hicri 1421, yani miladi 2001 senesi demektir.
'Evet şimdi (1371) olmasa da otuz-kırk (30-40) sene sonra...
Fen: Müspet ilimler, biyoloji, fizik, kimya vs.
Hakiki marifet: Hüner, sanat, ilim ve fenlerle öğrenilen bilgi.
Medeniyetin mehasini: Medeniyetin iyiliklerini
O üç kuvvetle donatıp gerekli ihtiyacını karşılayıp o dokuz engelleri yenip dağıtmak için,
Taharri-i hakikat meyelanı: Hakikati araştırma meyli
Muhabbet-i insaniyeyi: ınsan sevgisini.
O dokuz düşman sınıfının cephesine göndermiş, inşallah yarım asır sonra (50 sene) onları darmadağın eder.'
1371 + 50 = 1421 (Miladi 2001)
Bediüzzaman hicri 1400 yılı başlarında Mehdi'nin inkarcı felsefe ile mücadeleye başlaması zamanına, 1401-1411 = 1981-1991 yılları arası fen, hüner, sanat ve medeniyetin iyiliklerini birleştirip bunlarla mücadelesine ve fikren darmadağın edeceği tarih olarak da 1421 = 2001'e dikkat çekiyor.
'Yetmiş birde fecr-i sadık başladı veya başlayacak. Eğer bu, fecr-i kazib de olsa, otuz-kırk sene sonra fecr-i sadık çıkacak.' (Hutbe-i şamiye, 23)
Fecir: Tan yerinin ağarması, güneş doğmadan önceki kızıllık, sabah vakti
Fecr-i Kazib: Sabaha karşı ufukta yayılmaya başlayan birinci kızıllık.
Fecr-i Sadık: Fecr-i Kazib'den sonra yayılmaya başlayan ikinci aydınlanma
1371 + 30 = 1401 = 1981
1371 + 40 = 1411 = 1991
Bediüzzaman ıslam'ın dünyaya tekrar hakim olmasını güneşin doğuşuna benzetiyor. Güneşin battıktan sonra ertesi gün yeniden doğması gibi, ıslam'ın da dünya üzerinde tekrar doğup parlayacağına bu benzetmeyle işaret ediyor. Fecr-i Kazib ve Fecr-i Sadık ifadeleriyle bu doğuşun başlangıç yıllarına dikkat çekilmiştir.
Buna göre Hakkın karşısındaki batılı temsil eden düşünce olan ateizmin ve materyalist felsefenin dağıtılmaya başlaması 1981-1991 yılları, fikren tam anlamıyla susturulup dağıtılmasının ise 2001 yılında olacağına işaret etmiştir.
Alıntı
Risale-i Nur Külliyat'ında, Mehdi'nin mücadele ve hakimiyet devreleri ile ilgili verilen ebcedler:
'Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kafirler istemese de Allah, kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor.' 9/32 ayetindeki '...Allah, kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor.' cümlesi hakkında Bediüzzaman şöyle demektedir:
'şimdi hatıra geldi ki, eğer şeddeli 'lamlar' ve 'mimler' ikişer sayılsa bundan bir asır sonra zulümatı dağıtacak zatlar ise, Hazret-i Mehdi'nin şakirtleri olabilir.' (şualar / 605)
Bu ayetin ebced değeri ise '1424-Miladi: 2004' tür. Mehdi önderliğinde ıslam'ın hakimiyeti devrelerine işaret etmektedir.
'...inkar edenlerin velileri ise tağut'tur...' 2/257 ayetindeki 'tağut' (batıl fikir sistemi) kelimesinin kendi içinde çöküş tarihini de Bediüzzaman (ebced değerini) 1417 (miladi 1997) olarak vermektedir.
Alıntı
iyi ozaman riselei nura dönelim :Besinci suayi okudum :
şualar, Sayfa 510
Dünyada mütesanit hiçbir hanedan ve mütevafık hiçbir kabile ve münevver hiçbir cemiyet ve cemaat yoktur ki, âl-i Beytin hanedanına ve kabilesine ve cemiyetine ve cemaatine yetişebilsin.
Evet, yüzer kudsî kahramanları yetiştiren ve binler mânevî kumandanları ümmetin başına geçiren ve hakikat-i Kur’âniyenin mayasıyla ve imanın nuruyla ve ıslâmiyetin şerefiyle beslenen, tekemmül eden âl-i Beyt, elbette âhir zamanda, şeriat-ı Muhammediyeyi ve hakikat-ı Furkaniyeyi ve sünnet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) ihya ile, ilân ile, icra ile, başkumandanları olan Büyük Mehdînin kemâl-i adaletini ve hakkaniyetini dünyaya göstermeleri gayet mâkul olmakla beraber, gayet lâzım ve zarurî ve hayat-ı içtimaiye-i insaniyedeki düsturların muktezasıdır.
ihyâ: canlandırma.
icrâ: uygulama, yapma.
şeriat-ı Muhammediyeyi ve hakikat-ı Furkaniyeyi ve sünnet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) ihya ile, ilân ile, icra ile, başkumandanları olan Büyük Mehdînin..
burda sadece sunu belirtmek istiyorum uygulayacak olan Büyük Mehdîdir
Alıntı
Dünyada mütesanit hiçbir hanedan ve mütevafık hiçbir kabile ve münevver hiçbir cemiyet ve cemaat yoktur ki, âl-i Beytin hanedanına ve kabilesine ve cemiyetine ve cemaatine yetişebilsin.
Evet, yüzer kudsî kahramanları yetiştiren ve binler mânevî kumandanları ümmetin başına geçiren ve hakikat-i Kur’âniyenin mayasıyla ve imanın nuruyla ve ıslâmiyetin şerefiyle beslenen, tekemmül eden âl-i Beyt, elbette âhir zamanda, şeriat-ı Muhammediyeyi ve hakikat-ı Furkaniyeyi ve sünnet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) ihya ile, ilân ile, icra ile, başkumandanları olan Büyük Mehdînin kemâl-i adaletini ve hakkaniyetini dünyaya göstermeleri gayet mâkul olmakla beraber, gayet lâzım ve zarurî ve hayat-ı içtimaiye-i insaniyedeki düsturların muktezasıdır.şualar, Sayfa 510
Alıntı
Dünyada mütesanit hiçbir hanedan ve mütevafık hiçbir kabile ve münevver hiçbir cemiyet ve cemaat yoktur ki, âl-i Beytin hanedanına ve kabilesine ve cemiyetine ve cemaatine yetişebilsin.
Alıntı
Evet, yüzer kudsî kahramanları yetiştiren ve binler mânevî kumandanları ümmetin başına geçiren ve hakikat-i Kur’âniyenin mayasıyla ve imanın nuruyla ve ıslâmiyetin şerefiyle beslenen, tekemmül eden âl-i Beyt,
Alıntı
elbette âhir zamanda, şeriat-ı Muhammediyeyi ve hakikat-ı Furkaniyeyi ve sünnet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) ihya ile, ilân ile, icra ile, başkumandanları olan Büyük Mehdînin kemâl-i adaletini ve hakkaniyetini dünyaya göstermeleri gayet mâkul olmakla beraber, gayet lâzım ve zarurî ve hayat-ı içtimaiye-i insaniyedeki düsturların muktezasıdır
Alıntı
peki ben sorayım...ustad 25 yaşından kaç kişi üstad tanıyordu dunya üzerinde...
Alıntı sahibi ""alkan_unal""
peki ben sorayım...ustad 25 yaşından kaç kişi üstad tanıyordu dunya üzerinde...
Alıntı sahibi ""ahmetsaid""
Alıntı
Fahri avcu kardeşim;
Ben sizin nasıl bir mehdi beklediğinizi merak ediyorum.
sizin yorumlarınızdan acaba şöyle mi anlamak lazım:
1-Mehdi bir genelkurmay başkanı olacak, bir ordu yönetecek?...
2-Mehdi bir siyasi partinin başkanı olacak, Başbakan olacak?...
3-Mehdi bir cumhurbaşkanı olacak?...
öyle mi acaba?
Bu üç dünyevi makam da olsa sadece bir devlet için olabilir.
Peki o zaman dünya hakimiyeti nasıl olacak?
yoksa size göre mehdi Birleşmiş Milletlerin mi başkanı olacak?...
ınanın merak ediyorum, nasıl bir Mehdi tasavvur ediyorsunuz.
Alıntı
2. Ahmed Said abi, Ustadimizin Mehdiyeti hakkinda 100 uzerinden ne kadar eminsiniz? Buna cevap verirken kendisine olan manevi bagla degil, delillerle ve akilla cevap veriniz lutfen. Ama lutfen delilleri getirmeyiniz buraya. Onun yerine 100 uzerinden ne kadar emin oldugunuzu soyleyiniz. Ayni sey sizin icin de gecerli ALkan abi. Eger aklinizda bir Mehdi adayi var ise 100 uzerinden bir ihtimal veriniz.
Ikinizden de ricam bunu yaparken kullandiginiz delillerin benzerlerinin baskalari tarafindan da baska manalarda kullanildigini unutmamanizdir.
eger ikiniz de 100 de 100 emin degilseniz, lutfen yuzde bir de olsa diger ihtimale saygi gosteriniz. Bunu yapmak enaniyetten siyrilmanin geregidir. Ne Sahte Mehdi tabirlerini kullanmak dogrudur(cunku kim oldugunu bilmesem de, o zat belki de Mehdidir.), ne de Ustadin Mehdiyetini nefyetme gayreti dogrudur.
Alıntı
şimdi, Mehdî gibi eşhâsın hakkındaki rivâyâtın ihtilâfâtı ve sırrı şudur ki: Ehâdisi tefsir edenler, metn-i ehâdisi tefsirlerine ve istinbâtlarına tatbik etmişler. Meselâ, merkez-i saltanat o vakit şam’da veya Medîne’de olduğundan, vukuât-ı Mehdiye ve Süfyâniyeyi merkez-i saltanat civârında olan Basra, Kûfe, şam gibi yerlerde tasavvur ederek öyle tefsir etmişler. Hem de, o eşhâsın şahs-ı mânevîsine veya temsil ettikleri cemaate âit âsâr-ı azîmeyi o eşhâsın zâtlarında tasavvur ederek öyle tefsir etmişler ki, o eşhâs-ı hârika çıktıkları vakit bütün halk onları tanıyacak gibi bir şekil vermişler. Halbuki, demiştik, bu dünya tecrübe meydanıdır. Akla kapı açılır, fakat ihtiyârı elinden alınmaz. Öyle ise, o eşhas, hattâ o müthiş Deccâl dahi çıktığı zaman çokları, hattâ kendisi de bidâyeten deccâl olduğunu bilmez. Belki nur-u imânın dikkatiyle o eşhâs-ı âhir zaman tanınabilir.