Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

441

26.06.2006, 15:07

yunusum kardeş;

aynı yazıları tekrar eklemeyin lütfen.

siz bu konuyu okumadan mı yazı ekliyorsunuz?

alisaid

Stajyer

Mesajlar: 58

Konum: ankara

Meslek: müh.

Hobiler: moderatörlük,araştırma,inceleme,enerji,strateji,uluslarası ilişkiler

  • Özel mesaj gönder

442

03.07.2006, 14:18

gelecek zat

Yunusum kardeşin diğer forumda cehcah ile ilgili tesbiti üzerine bir yanıt verme gereğini hissettim..çünki Cehcah veya Kahtani ismiyle hadislerde zikredilen zat mehdiden sonra geleceği rivayet edilen zattır..ismin ebced değeri ile said veya mehdi ismiyle aynı değeri taşıması o zatında mehdinin yolundan gideceğine delildr.. yine www.ittihad.com da yapılan güzel bir derlemeyi nazarlarınıza sunmak isterim..konu ile ilgili değişik görüş ve yorumlar olabilir..ancak burada seviyeyi muhafaza etmek ve birbirimize saygı duymak daha önemlidir..hiç bir fikir veya tartışma nedeni olan görüş bizlerin uhuvvetinden ve tesanüdünden daha değerli değildir..
selamlar

ÂHıRZAMAN FıTNESıNıN ıFSADATINA KARşI ISLAHAT HAREKETı HAKKINDA BıR TETıMME

Risale-i Nur eserlerinde “Sonra gele­cek zât” ve sair ifade şekilleriyle yapılan tavsi­fatla nazara verilen ve hakiki Mehdi ve Mehdiyete bağlı ve onun geniş da­iresini temsil edip vazife görecek olan zâta ait bazı ifade­ler vardır. Bu ifadeler­den bir kısmı aynen şöyle­dir:

«Hilafet-i Muhammediye (A.S.M.).S.M.); cihe­tin­deki sal­tanatı…» (Emirdağ Lâhikası-I sh: 266)

«Hilafet-i Muhammediye (A.S.M.) ve itti­had-ı ıslâm ordula­rıyla zemin yüzünde sal­tanat-ı ıslâmiyeyi sür­mek…» (Emirdağ Lâhikası-I sh: 267)

Bilindiği gibi Hilafet, ıslâm millet ve dev­letleri­nin şeair ve ıslâmî hayat cihetiyle or­tak idare mer­kezi ve temsilciliği­dir. Demek o zât, böyle geniş si­yasî saltanata yani mümessil­lik vasfıyla hâkimiyete sahip olacak.

«O zâtın üçüncü vazifesi; Hilafet-i ıslâmiyeyi itti­had-ı ıslâma bina ederek, ısevî ru­hanileri ile itti­fak edip Din-i ıslâm’a hizmet etmek­tir.» (Sikke-i Tas­dikî Gaybî sh: 9)

Bu ifade dahi mezkûr hükmü aynen teyid eder ve ısevî ruhanileriyle ittifak etmek de, bü­yük vazifeleri ara­sında yer alır.

«Bu zamanda öyle fevkalâde hâkim ce­re­yanlar var ki, herşeyi kendi hesabına al­dığı için, fa­raza hakikî beklenilen o zât dahi bu zamanda gelse, harekâtını o cere­yanlara kaptırmamak için si­yaset âlemin­deki vazi­yetten feragat edecek ve hede­fini değiştire­cek diye tahmin ediyorum.» (Kastamonu Lâhikası sh: 90)

Bu beyanda geçen “Bu zamanda” kaydı, itti­had-ı ıslâm teşekkül etmeden, onun kuvve­tine sahip ol­ma­dan mânâsında olduğunu, hem yukarıdaki ifadelerden hem Külliyat mü­vace­he­sinde hem de mantıkan anla­mak icab eder. Demek ittihad-ı ıslâmın teşekkülü evlevi­yet ka­zanı­yor.

«Bir asır sonra zulümatı dağıtacak zâtlar ise, Hz. Mehdi’nin şakirdleri olabi­lir…» (şualar sh: 720)

«Yüz sene sonra Nurların ektiği to­hum­la­rın sün­büllenmesi ile aynen o geniş daire, Nur da­iresi olacak.» (Emirdağ Lâhikası-II sh: 112)

Bu ifadelerden de anlaşılıyor ki; geniş da­ire fü­tu­hatı, inayet-i ılahiyeye istinad eden Risale-i Nur’un manevî kuv­ve­tinin eseridir. şu halde Risale-i Nur ve Müellifi, esas teşkil edip metbuiyyet ve âmiriyyet ma­ka­mındadırlar. Zira Bediüzzaman Hazretlerinin sarih ifade­siyle:

«Sonra gelecek o mübarek zât, Risale-i Nur’u bir proğramı olarak neşir ve tatbik edecek.» (Sikke-i Tasdik sh: 9) şeklindeki beyanı…

Hem yine her asra hisse-i dersini veren had­îs­teki ile işaret edilen Bediüzzaman ve has dairesindeki taifeye atfen:

«O zât, o taifenin uzun tedkikatıyla yaz­dık­ları eseri kendine hazır bir proğram ya­pa­cak…» (Emirdağ Lâhikası-I sh: 266)

ıfadesinin sara­ha­tıyla; o zâtın Risale-i Nur’a istinad ve teba­iyet edeceği hükmü, tevil kaldırma­ya­cak dere­cede açık­tır.

Mezkûr hakikatı teyid eden fakat gayet te­vazu ma­ka­mında yazılan ve ıbn-i Mace 4088. hadîsiyle işa­ret edilen şu ifade de o zâta bakar:

«O ileride gelecek acib şahsın bir hiz­metkârı ve ona yer hazır edecek bir düm­darı ve o büyük ku­man­da­nın pişdar bir ne­feri oldu­ğumu zannediyo­rum.» (Barla Lâhikası sh: 283)

Rivayetlerde âhirzamanda geleceği müjde­lenen ve zu­lümatı dağıtacak olan manevî kuv­vet, Nur Ri­salelerinde te­celli eden hakaik-i Kur’aniye ve ima­niyye olduğu, Risale-i Nur’da tekraren nazara ve­ril­miştir.

Zübdet-ül Buhari Tercemesi 958. hadî­sin haşi­ye­sinde, Er-Raid Lügatı’nın beyanına göre “Harbte na­’ra atan kah­raman” mânâ­sında olan “Cehcah” vas­fıyla tavsif edilen bir zâtın geleceği (şarkavî şerhi’nden naklen) şöyle ifade edilir:

«Bu kişinin adı Cehcah’tır. Çok kıymetli bir zât olup, Mehdi’den sonra ortaya çıka­cak, onun yo­lunu tu­tacaktır. Çoban koyunu nasıl sürerse, Cehcah da ci­hangir olarak bütün ülkeleri idare edecek, herkes ona bo­yun eğecektir.»

NOT:

Yukarıda zikredilen “yüz sene sonra” ve sair şekil­deki ifadelerin tarihî tesbit­leri, ayrı bir tedkikat iste­diği ve ayrı bir mes’ele olduğu ci­hetle ele alın­madı.

Risale-i Nur’dan çok kısa olarak nakle­dilen mez­kûr parçalarda görüldüğü gibi; “bir asır sonra gele­cek” ve “gelecek zât” gibi ifade­lerle bir zâtı haber veren Bediüzzaman Hazretleri olduğuna göre, bu be­yanlar kendi­sini değil, ken­di­sinden sonra gelecek olan şahıstan bah­set­tiği zâhirdir.

Hem yine mezkûr nakillerde o zât hakkın­daki şu ifade­ler:

“Hilafet-i Muhammediye ci­hetindeki salta­natı” yani si­yasî hâkimiyet makamına sahip olacağı ve bu vazifesini “ittihad-ı ıslâma bina edeceği” ve “ısevî ru­hanileriyle ittifak edeceği” ve “hayatın geniş da­iresinde” vazifedar olacağı gibi beyanlarla bildirilen vazifeleri, siyasî icra­atlardır.

Halbuki Bediüzzaman Hazretleri mez­kûr siyasî vazife­lerle bizzat iş­ti­gal etme­miş ve iman üzerinde bütün mesaisini hasretmiş­tir. Ancak şu var ki; o gelecek diye bahsedilen zât, geniş da­irede Risale-i Nur’u proğram yaparak ve Risale-i Nur’a bağlı kala­rak hizmet eder.

Buna göre bu zâtın vazife makamı, Risale-i Nur’un ve müelli­finin seviyesinde ol­mayıp teba­iyet maka­mında bulu­nacağı da sarihtir.

Bediüzzaman Hazretleri Risale-i Nur’un şahs-ı manevî­sini ve üstünlü­ğünü tavsif ve beyan eden pek çok ifadele­riyle bu hükmü sarahatla ortaya koyar ve Risale-i Nur’u merci’ gösterir ve tekraratla ilân eder ve etmiştir.

Meselâ elyazma Emirdağ Lâhikası’nda talebele­rine hitaben şöyle diyor:

«Risale-i Nur hakkındaki hüsn-ü zannı­nız daha fevkinde Risale-i Nur’a lâyıktır. Çünki Kur’an-ı Ha­kîm’in bir mu’cize-i ma­neviye­sidir. Âhirzamanda gelecek Hazret-i Mehdi de ona o kıymeti verecek itika­dın­dayım.»

Hem yine Risale-i Nur’un muhtelif yer­le­rinde ge­çen ve “iman, hayat, şeriat” olarak ifade edilen üç vazifenin en mü­himmi “iman” olduğu ve bu vazife de tamamen Risale-i Nur’un ve halis, sadık ve has şakirdle­rinin vazifesi ol­duğu; geniş daireye bakan di­ğer iki vazife ise imana nisbeten ikinci, üçüncü dere­cede olduk­ları ve Risale-i Nur’un proğra­mına göre yü­rütü­leceği, yani Risale-i Nur’a bağlı kalınacağı be­yan ediliyor ki yine Risale-i Nur’un vazife ma­kamının ul­viyetini gösterir. Bu beyanlardan birkaç nümunesi şöyledir:

«Hem üç mes’ele var: Biri hayat, biri şe­riat, biri imandır. Hakikat noktasında en mü­himmi ve en azamı, iman mes’elesidir.» (Kastamonu Lâhikası sh: 90)

«…üç vazifesinden en mühimmi ve en bü­yüğü ve en kıymetdarı olan iman-ı tahki­kîyi neşr ve ehl-i imanı dalâletten kur­tar­mak cihetiyle, o en ehemmiyetli vazi­feyi aynen bitemamiha Risale-i Nur’da görmüş­ler.» (Sikke-i Tasdik sh: 9)

«şimdi hakikat-ı hal böyle olduğu halde, en bi­rinci vazifesi ve en yüksek mes­leği olan imanı kur­tarmak ve imanı tahkikî bir surette umuma ders ver­mek, hattâ avamın da imanını tahkikî yapmak vazifesi ise, manen ve hakikaten hidayet edici, irşad edici mâ­nâsının tam sarahatını ifade ettiği için, Nur şakirdleri bu vazifeyi tamamıyla Risale-i Nur’da gördüklerin­den, ikinci ve üçüncü vazifeler buna nisbeten ikinci ve üçüncü dere­cedir diye, Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsini haklı ola­rak bir nevi Mehdi te­lâkki edi­yorlar.» (Emirdağ Lâhikası-I sh: 266)

«Hattâ eski evliyanın bir kısmı, ke­ra­met-i gaybi­yelerinde Risale-i Nur’u aynı o âhirzamanın hidayet edicisi olduğu diye ke­şifleri, bu tahkikat ile te’vili an­laşılır.» (Emirdağ Lâhikası-I sh: 267)

«Hazret-i Hasan Radıyallahü Anh’ın altı ay­lık hi­lafeti ile beraber Risale-i Nur’un Cevşen-ül Ke­bir’den ve Celcelutiye’den al­dığı bir kuvvet ve feyizle vazife-i hilafetin en ehemmiyetlisi olan neşr-i hakaik-ı ima­niye noktasında Hazret-i Hasan Radıyallahü Anh’ın kısacık müdde­tini uzun bir za­mana çevi­rerek tam beşinci halife na­zarıyla baka­biliriz. Çünki adalet-i hakikiye ile bu asırda insan­ları mes’ud ede­bilir bir istidadda bulunan, Risale-i Nur’dur ve onun şahs-ı manevîsi, Hazret-i Hasan Radıyallahü Anh’ın bir muavini, bir mü­tem­mimi, bir manevî ve­ledi hükmündedir.» (Emirdağ Lâhikası-I sh: 72)

«Evet bu zaman hem iman ve din için, hem ha­yat-ı içtimaiye ve şeriat için, hem hukuk-u âmme ve siya­set-i ıslâmiye için, gayet ehemmi­yetli birer müceddid is­ter. Fakat en ehemmiyetlisi, hakaik-ı ima­niyeyi mu­hafaza noktasında tecdid vazi­fesi, en mukaddes ve en büyüğüdür. şeriat ve ha­yat-ı içti­ma­iye ve siyasiye da­ireleri ona nis­beten ikinci, üçüncü, dördüncü derecede ka­lıyor.

Rivayat-ı hadîsiyede, tecdid-i din hak­kında zi­yade ehemmiyet ise, imanî hakaik­teki tecdid iti­ba­riyledir.» (Kastamonu Lâhikası sh: 189)

«Bu asırda, Cenab-ı Hakk’a hadsiz şü­kür olsun ki, Risale-i Nur’un hakikatına ve şakirdlerinin şahs-ı ma­nevîsine, hakaik-ı imaniye muhafazasında tecdid vazi­fesini yaptırmış. Yirmi seneden beri o va­zife-i kudsi­yede te’sirli ve fatihane neşriyle gayet deh­şetli ve kuv­vetli zendeka ve dalâlet hü­cumuna karşı tam mukabele edip, yüzbinler ehl-i imanın imanlarını kurtardığını kırk­binler adam şehadet eder.» (Kastamonu Lâhikası sh: 190)

Risale-i Nur’un makamını ve ehemmi­yetini be­yan eden buna benzer daha pek çok ifadeler gösteriyor ki, asıl merci’ ve söz sahibi Risale-i Nur’dur. Daire-i Nur dâhilinde olanlar, onun başka bir fikir ve ha­reket tarzını getire­mezler. “Risale-i Nur’un talimatı dairesinde” (Emirdağ Lâhikası-I sh: 73) hizmet ederler.

Risale-i Nur, dinin teferruatından ve az bir kısmı müs­tesna olarak içtihadî mes’elele­rinden bahsetmez. Geniş da­irenin mes’elelerini, ileride teşekkülü beklenen mütehassıs heyetle­rine bı­rakır.

Evet «Risale-i Nur, hayat-ı içtimaiyenin ka­nunla­rını da ihata eden dinin geniş daire­sinden bahset­mez. Belki asıl mevzuu ve he­defi, dinin en has ve en yüksek kısmı olan imanın erkân-ı azîmesinden bahse­der.» (Tarihçe-i Hayat sh: 231)

Geniş dairede bir kısım teferruat mesa­ili­nin ta’­dil ve teşrii için ihtisas heyetlerini ha­tır­latan şu ifade de dikkat çe­kicidir:

«Evet bu zaman hem iman ve din için, hem ha­yat-ı içtimaiye ve şeriat için, hem hukuk-u âmme ve siya­set-i ıslâmiye için, gayet ehemmiyetli birer mü­ceddid ister.» (Kastamonu Lâhikası sh: 189)

Evet Osmanlı Devleti’nin son devrinde “şûra Heyeti”nin lüzumunu anlatan Bediüzzaman Hazretleri aynı o teklifini; “şimdi âlem-i ıslâmın mütemerkiz noktasına tek­rar arzediyorum.” diyerek tâ gelecek­teki itti­had-ı ıslâmın merkezine kadar ucu uzanan re­yini be­yan eder.

ışte bir nebze nümunesini gördüğümüz ve risale­lerde serpilmiş ifade ve beyanlara kül­liy­yen bakılıp dik­kat edi­lirse; Risale-i Nur, ge­niş daireye esasat ci­hetinde proğramını ver­miş ol­duğu görülür. Bundan da anlaşılı­yor ki; gele­cekteki va­zifedarlar, Risale-i Nur’a sahip çı­ka­caklar, emir ve tavsiyele­rine dikkat edecekler ve Risale-i Nur’un metbuiyet makamını teba­iyetleriyle mu­hafaza ede­ceklerdir.

NETıCE

Ahirzaman fitnesinin dehşetli ifsadatını tamir, ıs­lah ve halkı tenvir ve irşad vazifesini Bediüzzaman ve şakird­leri, muannid düşman­larına karşı en ağır şartlar içinde hayatla­rını ortaya koyarak, en kudsî ve en bü­yük vazife olan iman hakikatlarını keşif ve neşirle; haki­kat nokta-i nazarında as­rın rivayetlerde müjde­le­nen en haşmetli ta­rihî hâdisesini or­taya koy­muşlar, küfrün belini kırarak da ıslâmî hayat ve iç­timaiyatın zeminini hazırlamışlardır.

Bu hakikatı, yani bi­rinci vazife olan iman hizmeti­nin ve vazifedarlarının emsal­siz üstünlüğünü daima nazara ve­ren Bediüzzaman Hazretleri, bir talebesinin mektubuna verdiği cevabda aynı mes’eleye dikkati çeker ve der ki:

«Muhbir-i Sâdık’ın haber verdiği “Manevî fütu­hat yapmak ve zulümatı da­ğıtmak, za­man ve ze­min hemen hemen gelmesi” diye fıkrasına, bütün ruh u canı­mızla rahmet-i ılâhiyeden niyaz ediyoruz, te­menni ediyo­ruz. Fakat biz Risale-i Nur şakirdleri ise: Vazifemiz hiz­mettir, vazife-i ılâhiyeye ka­rış­mamak ve hizmetimizi onun vazifesine bina et­mekle bir nevi tec­rübe yapma­mak olmakla bera­ber; kemmiyete değil, keyfiyete bak­mak; hem çok­tan beri sukut-u ahlâka ve hayat-ı dün­yeviyeyi her cihetle hayat-ı uh­reviyeye tercih ettirmeye sevke­den dehşetli esbab altında Ri­sale-i Nur’un şim­diye kadar fütuhatı ve zındıkla­rın ve dalâletlerin sav­let­lerini kırması ve yüzbinler bîçare­lerin imanlarını kurtarması ve herbiri yüze ve bine mukabil yüzer ve binler hakiki mü’min talebeleri ye­tiş­tirmesi, Muhbir-i Sâdık’ın ihbarını aynen tasdik et­miş ve vukuat ile isbat etmiş ve inşâallah daha edecek. Ve öyle kökleşmiş ki; inşâallah hiçbir kuvvet Ana­dolu’nun sinesinden onu çı­karamaz. Tâ âhir­zamanda, haya­tın geniş dairesinde asıl sahibleri Cenab-ı Hakk’ın izniyle gelir, o daireyi genişletti­rir ve o to­humlar sünbül­lenir. Bizler de kab­ri­mizde sey­redip, Allah’a şükrederiz.»

Bediüzzaman Hazretlerinin mezkûr tarz­daki ifa­dele­rinden anlaşılıyor ki; geniş daire va­zife­darları, Ri­sale-i Nur’daki Kur’an ve iman haki­katlarını geniş çapta ve res­men neşir ve tat­bikle Risale-i Nur’un irşad sahasını genişle­tir­ler, kendi ilimleri ile irşada giriş­mezler.
Muhterem Üstadım Bediüzzaman Said Nursi; anam,babam ve tatlı canım sana feda olsun....Zübeyir Gündüzalp

443

03.07.2006, 19:14

şu an kaynak veremem ama; bir Hadis-i şerif'te Cehcah'tan Mehdi ile farkı yoktur deniliyor. Buda Ali Said kardeşimizin tespiti ile uyumluluk gösteriyor.
Sahih-i Buhari'de cehcah için asasıyla çoban gibi insanları dize getirecek kişi olarak bahsediliyor.
Ben Kahtan kelimesinin manasını Kıtlık diyarı olarak buldum. Cehcah'ı ise savaşta nara atan kahraman,demek olduğunu biliyorum.
Ben Cehcah'ın nasıl olduğunu manasından görülebileceğine inanıyorum..Nasıl eski savaşlarda askarleri motive etmek için, kahraman olarak görünen bir Asker veya komutan ordunun önünde dolaşıp onlara nida eder, aynen öyle şu zamanda moral motivasyonu hiçe inmiş,ümitsiz Müslümanları uyandırmak için birinin çıkıp cesaret verici icrat ve sözler etmesi olarak düşünülebilir.
şu an hatırlamıyorum. Bir internet sitesinde Cehcah'ın üç kiş olduğunu okudum. Ne derece doğru bilimiyorum ama; yorum yapan kişi belki sahs-ı manevi tanımını bu şekilde yapmıştır.
Yazı için teşekkür ederim Ali Said kardeşim. Ümit artırıcı ve şevk verici olmuş. Rabbim hizmetten ayırmasın.
Selam ve dua ile
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

444

03.07.2006, 20:09

bismillah

O hazret madem SÜNNETI SENIYYEY-I canlandiracak yani kura ni hukumleri yasanir halde tatbik edecek imani hakikatleri yani islam diye bildigimiz her isi ve bizlerde miheng kur an ve sunnettir yani O HAZRETLER BELLIDIR BELLI OLURLAR HER ASIRDA ...olduklari yer muslumanlarin ici islami hayatin yeridir...

Kim ne kadar biliyorsa ve ya bilmiyorsa bu konu hakkinda , yapmamiz gereken sudur kanaatimizce, o hazrte gelince yapacagi is islamiyetin yasanmasi yani islami olan amellerin islerin geregince tatbiki... bir mumin islamiyeti samimi olarak yasasin o hazreti tanisada tanimasada ona yardim etmis onun safinda sayilir, kaybi olmaz, bir muminde islamiyeti yasamasa o hazreti bilsede onun görsede safinda hizmetinde yaninda degildir yani mesele o hazreti bulmaktan ziyade kisi kendisi nerede duruyor ona bakmali zira O HAZRET IS YAPACAK ( alemi islamin gereken uhuvetle hayatlanmasi gerektigi hallere gelmesi icin gececegi merhalelerde elbette birileri ön saflarda olacaktir) o ön safta olacak olan hazretler ve ya hazret... yapacagi isleri yapanlar onun safinda olacaklar ve kabullenmeleri kolay olacak, yok eger taassubla yanliz kendini hak bilenlerden ise keni cemaati ve mesrebinden baskasini kabulde zorlanan varsa ve ya derdi islamiyeti yasamak degilde baska islerse Allah o halde olanlari islah etsin zararlardan koruyup uygun kivama getirsin...Dua edelim Allaha siginalim Allah o hazret ve onun gibi dine imana hizmet edenlerin... bizleri derdi din iman olanlarin yaninda muhafaza edip kur ana ve sunnete hizmet edenlerden kilsin insallah...amin amin amin...

Risale i nur miri malidir kur anin malidir ve tum islami cemaatler risale i nur okuyor ve okumaya baslamislar ... yani yakinda Risale i nur camiasi tum islami camiat ve tarikatlari kapsamina alinca mesreblerimiz bizleri onlari kabulde zorlamasa insallah nasibi bol olanlardan yanlislardan uzak kalanlardan oluruz insallah...

Yakindir tüm tarikatler ve islami cemaatler Risale i nur catisinda isimleri degisikte olsa bulunacaklar kendi mesleklerinide muhafazua ederek...diye ümid variz...
Ümitvar olunuz..

445

03.07.2006, 21:36

Bu yazı ile kimseye cevap vermiyorum. Sadece çok ince manalar ihtiva ettiğine inanıyorum. Çok hoşuma gitti.

Hutbet'ül Beyan Li Emir'il Müminine Ali Bin Ebi Talib

Tarikat alimleri ve hakikat şeyhlerince, sahih nakledilen ve keşfi sarih ile tespit olmuştur ki, Emir’ül Müminin Ali aleyhisselam Küfe’de mimbere çıktı ve Hutbet’ül Beyan ismiyle bilinen şu hutbeyi beyan etti:

“Gökleri ve yeri yaratan, yeryüzünü yayıp döşeyip, semayı ona tavan yapan, dağları yüceltip arza direk yapan, pınarları var edip fışkırtan, rüzgarları estiren, felaketleri emreden ve istediği zaman kaldıran, gökleri yıldızlarla süsleyen, felekleri tedbir ve teshir eden, onları paylaştırıp menziller takdir eden, bulutları yaratıp yerden yere sevk eden, yıldızlara ışık veren, cisimleri ölçüsü ile evsafiyle halkeden, dehri dürüp dertop edip bulandıran, hadiseleri getiren ve götüren, rızıkları tekeffül eden ve tedbir eden ve ölüleri dirilten Allaha hamd ederim.
Nimetlerine ve nimetlerinin bolluğuna ve o nimetlerin devamlılığına hamd ederim. Ortağı olmayan Allah’ın birliğine tanıklık ederim, öyle bir tanıklık ki tanıklık edeni selamete götürür ve azabtan emin kılar. Ve yine tanıklık ederim ki Muhammed (saa) onun resulü ve
Resullerin sonuncusu, keremlisi, en faziletlisi ve Kainatın efendisidir. Hak olan davetinin fatihi ve yayıcısıdır. Allah o yüce zatı öyle bir ümmete gönderdi ki, onların şairleri putlara övgü yazarlardı. ışte o ümmete öyle nasihat etti ve hidayet kapıların açtı ki sancakları yükseldi ve mimberleri aydınlandı. Kuran mucizesi ile şeytan’ı ve saltanatını perişan etti. Arabın en azgınlarının ve kafirlerinin burnunu yere sürttü. Onun davası ilk ziyaretçisi ile hak oldu. Onun temiz şeriatı ile şereflenen ebediyen şereflenir. Allah’ın salat ve selamı Resulüne ve onun mübarek ağacına (soyuna) olsun.
Ey insanlar, olan oldu ve olacak olan olmaktadır. Önümüzde öyle bir zaman var ki; iş başına namertler geçecek, idareyi kadınlar ele alacak, arzu ve istekler artacak, reyler çoğalacak, müşküller büyüyecek, şikayetler artacak, davaların ve sorunların ardı ve arkası kesilmeyecek, yer depremlerle sarsılacak, farzlar yerine getirilmeyecek, emanet gizlenecek, hiyanet ortaya çıkacak, iddialar çoğalacak, eşkıya galip gelecek, sefihler öne çıkacak, salihler geride kalacak, Kuran sınırlanmaya ve saptırılmaya çalışılacak, Ay’ın menzilleri kızaracak, fetret zirveye çıkacak, Hicret altılanınca çökük burunlular ortaya çıkacak, önüne geleni yakıp yıkacaklar, silip süpürecekler. Keysan’a gelecekler, Horasan’ı tahrik edecekler, kaleleri yıkacaklar, kan dökerek Irak’ı fethedecekler... Âh...âh, tekrar âh, âh onlara, her bulduğunu yiyip bitiren geniş ağızlara...”

ımam Ali bundan sonra, bir sağına ve bir soluna baktı ve derin bir nefes aldı. “Hayır... hiç çare yok, bunlara mutlaka olacak” buyurdu ve bir müddet huşu ve sakinlik içinde kaldı.
Bu esnada Süveyd bin Nevfel el-Hilali yanına gitti ve “Ey Emir’ül Müminin, sen bunlar olurken orada mıydın, gözünle mi gördün, nereden biliyorsun?” deyince Emir’ül Müminin ona döndü, baktı ve gazapla şunları söyledi: “Keşki anan seni doğurmamış olsaydı, ey korkak, ey habis ve ey yalancı! Kahrolası ve yok olası seni” ve tekrar söze başladı:



“Ben sırların sırrıyım, ben nurların ağacıyım, ben göklerin deliliyim, ben tesbih edenlerin enisiyim, ben Cebrail'in haliliyim, ben Mikail'in arkadaşıyım, ben meliklerin kumandanıyım, ben feleklerin semendeliyim, ben safilerin kabıyım, ben elvahın muhafızıyım, ben karanlığın kutbuyum, ben Beyt-i Mamurum, ben bulutların yağmuruyum, ben gaypların nuruyum. ben hüccetlerin feleğiyim, ben hüccetlerin hüccetiyim. ben yaratılmışların doğru yola sevk edicisiyim. ben hakikatların muhakkıkıyım. ben tevilin açıklayanıyım. ben incil in müfessiriyim. ben Ali abanın beşincisiyim, ben yol göstericilerin rehberiyim. ben koruyucuların koruyucusuyum. ben araf ın ricaliyim. ben ibrahim in sırrıyım. ben kelim in resulüyüm. ben evliyanın velisiyim. ben enbiyanın varisiyim. ben gafurun hicabıyım. ben celilin en seçkiniyim. ben incilin ilya'sıyım. ben şedidül kuvayım. ben livail hamdin taşıyıcısıyım. ben mahşerin imamıyım. ben kevser'in sakisiyim. ben Cennetlerin taksim edicisiyim. ben ateşten uzaklaştıranım. ben dinin aribeyiyim. ben müttakilerin imamıyım. ben muhtarın varisiyim. ben yardımcıların yardımcısıyım, ben kafirlerin yok edicisiyim. ben imamların babasıyım. ben kapıyı sökenim. ben Ahzab'ı dağıtanım, ben kıymetli cevherim. ben ilim şehrinin kapısıyım, ben beyyinatın müfessiriyim, ben müşküllerin halledicisiyim, ben Nun vel kalemim, ben karanlıkların kandiliyim. Meta Suali benim. ben Hel Eta süresinin memduhuyum. ben en-Nebeül Azim (Büyük olan Haberim), ben Sıratı Müstakimim, ben sedeflerin incisiyim, ben Kaf dağıyım, ben harflerin sırrıyım. ben zamanı kısaltanım, ben sarsılmayan dağım, ben ilmin zirvesiyim, ben gaypların anahtarıyım, ben kalplerin kandiliyim. ben ruhların nuruyum, ben eşbahın nuruyum, ben önüne geçilmeyen süvariyim, ben kınından sıyrılan kılıcım, ben katledilen şehidim. ben kuranı toplayanım, ben Beyanın binasıyım. ben Resülüllah'ın kardeşiyim, ben Betül Fatıma'nın kocasıyım. ben islam'ın direğiyim, ben putları kıranım, ben en iyi işiten kulağım, ben cinnin katiliyim. ben müminlerin salihiyim, ben felaha erenlerin imamıyım, ben kerem ve seha sahiplerinin imamıyım, ben nübüvvet esrarının hazinesiyim. ben öncekilerin haberlerini bilenim, ben sonrakilerin haberlerini verenim, ben kutupların kutbuyum, ben sevgililerin sevgilisiyim, ben zamanın beşiğiyim, ben zamanın isa'sıyım, vallahi ben Allah'ın yüzüyüm, vallahi ben Allah'ın aslanıyım, ben arabın efendisiyim, sıkıntıları açan benim, ben hakkında Le feta illa Ali denilenim, Resülullah'ın senin benim yanımdaki misalin Harun’un Musa’ya olan mertebesi gibidir dediği kimseyim. Ben Allah'ın galip aslanıyım, ben Ali bin Ebi Talib'im.”
Bu esnada soruyu soran şahıs bir feryat ile bağırdı ve düşerek yerinde öldü.
ımam Ali devamla şöyle buyurdu: “Rüzgarları yaratan, ümmetleri tasarruf eden Allah’a hamd eder, ısm-i Azam ve Nur-u Akdem Muhammed ve âline salatu ve selam ederim.” Sonra şöyle buyurdu: “Bana göklerin yollarını sorunuz, ben onları yeryüzü yollarından daha iyi bilirim. Beni kaybetmeden önce sorunuz. Göğsüm ilahi ilimle denizler gibi coşup taştı, bana istediğinizi sorunuz”
ılimde derinleşenler, hakimler, evliyalar ve asfiya yanına yaklaştılar, bastığı yerleri öptüler ve ısm-i Azam bahşı için söze devam etmesini istediler. Yüce zat sözüne şöyle devam etti:
“Sancak-ı Muhammedinin ve Devlet-i Ahmedinin kılıcı ile ve hali ile Mehdi kaim zuhur edecek, yeryüzünü yaşanacak hale getirecek, farzı ve sünneti diriltecek” dedikten sonra şöyle devam etti: Ey şanımdan mahcup ve halimden gafil olan! Acaibat havatırımın asarıdır, garaib zamairimin esrarıdı. Zira ben hicabı yırttım, acaibatı izhar ettim. Kapıyı getirdim, doğruyu söyledim. Gaypların hazinelerini açtım, kalplerin esrarını çözdüm, maarifin letaifini derledim. Letaifin irfan rumuzlarını vazettim.
Söylediğim bu sözlerin kulpuna ve yapışanlara ne mutlu! Zuhurunu haber verdiğim o imamın arkasında namaz kılanlara müjdeler olsun. Çünkü o Kitab-ı Mastur’un ve Rakkı Menşur’un manalarına vakıftır. Beyt-i Mamur’a ve Bahr-i Mescur’a girer çıkar” dedikten sonra şu şiiri okudu:
“ışte ben evvelinin ilmine haiz oldum,
Ve ben ahirinin ilmine ketumum,
Esrar-ı Gaybın hepsini açtım,
Olmuş ve olacak hepsi bende,
Her kayyumun kayyumu benim,
Bütün alemleri muhitim ve alimim.”

Sonra buyurdu ki: “şayet isteseydim, Fatiha’nın tefsirinden yetmiş deve yükü kitap yazardım.”

Kaynak: (şeyhülislam el-Kunduzi el-Hanefi’nin “Yenabi ül Mevedde” kitabı ıstanbul bas. Sayfa: 404-405-406)


"Göğsüm ilahi ilimle denizler gibi coşup taştı, bana istediğinizi sorunuz”

Tanıdık geliyor mu?
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

446

03.07.2006, 22:12

bismillah



Maasallah barekallah tanidik geliyor kardes O IMAM ALI r.a SAHI VELAYET ILMIN KAPISI GELECEKTE GELECEKLERE ISARET EDERKEN CELCELUTIYEDE VE BASKA YERLERDE ISARELTER VERMIS VE ISARET VERENLERDEN vazifelerin taksiminide tarif edenlerden biride USTADMIZ HAZRETLERIDIR...

ALLAH AZZE VE CELLE ONLARA BAGLILIGIMIZI ZIYADE EDIP HISSESI NASIBI BOL OLANLARDAN KILSIN BIZLER AL-I BEYTINE DOST HADIM HIZMETCI KILSIN ( ZIRA SÜNNET-I SENIYYENIN MENBA-I VE MUHAFIZI AL-I BEYTTIR) (4.lem a) O VAZIFELI HAZRETLERE HIZMETCI KILSIN SON NEFESIMIZE KADAR IMAN ILE RISALE I NUR HAKIKATLERINE VE O HAZRETLERE HIZMETCI KILIP IMAN ILE EMANETI TESLIM EDIP AHIRET ALEMINE GÖCENLERDEN ETSIN ALLAH AZZE VE CELLE amin amin amin...
Ümitvar olunuz..

447

04.07.2006, 08:53

cehcah diye biri gelmiyecek.
çünkü o üstadın kendisi.
zaman cemaat zamanı olduğu için artık şahıs beklemeyin.
beklerseniz daha çok baklersiniz.

risalei nura hizmetkarlık herşeyin fevkindedir.
risalei nura hizmetkar olmak demek Kurana hizmetkar olmak demektir.

hazreti mehdinin şakirdleri zülumatı dağıtacağina göre.
bunlar nur talebeleridir.çünkü mehdi üstad.şakirdleride nur talebeleridir.

öyle bir zat farzı muhal olsaydı şöhret bulması lazımdı.
yoksa buldunuzda haberimiz yok.

madem yok bilinki yokki bulasınız.


tamammı kardeşler...

nuruhuda kardeş yazdığın yorumları biraz güzel yaz.hep kopuk kopuk olmuş.anlaşılmıyor.
bazı yanlışların var.
onun için yazıyı bir daha oku.ondan sonra yaz.

selam.

alisaid

Stajyer

Mesajlar: 58

Konum: ankara

Meslek: müh.

Hobiler: moderatörlük,araştırma,inceleme,enerji,strateji,uluslarası ilişkiler

  • Özel mesaj gönder

448

04.07.2006, 11:07

Yunusum kardeşim
bu konuda bahsedilen hakikatler hadis ve risale kaynaklarından derlenmiştir..sizin sahip olduğunuz görüş,yorum kime veya hangi meşrebe aittir bilemiyorum..ancak Nur caimasında beklenen zattan şahsı manevinin önemli bir temsilcisi ve vazifeli şahsiyet olduğu bilinmektedirr..hadis kaynakları da bu konuda sahihdir..konu ile ilgili olarak gerek değişik risale kaynaklarında gerekse hadislerde mehdinin 7 ila 9 veziri olacağı rivayet edilmiştir. Kuranda bu konuya işari olarak remzen bakmakta adeta Risale-i Nurun tarihçesi Kuranda bir çok surede özlellikle şuara suresinde yer almaktadır..bu sureyi günlerdir okuyorum acizene incelemeye Risale-i Nurun gözüyle anlamaya çalışıyorum..surede geçen 7 kıssa Risale-i Nurun 7 devresine,7 vezirine, mümmessile,7 iklimde 7 kıtada neşr ve fütuhat yapacağına işaret ediyor..ayrıca her ayet sıra ile Risale-i Nurn tarihçesini aksettiriyor..
Hazret-i Musa A.S. kıssası Hazret-i üstadla ile Zübeyr Abiye işaret ediyor..Musa A.S'ın cehd ve gayreti,mücadele azmi , hizmette sadakat ve metaneti Hazret-i Üstadla birlikte Zübeyr Abinin mümeyyiz vasıflarını ortaya çıkartıyor..Musa A.S. nin kardeşi olan Harun A.S. da Merhum Hüsrev Abiye işaret ediyor ki kaleminin fesahetiyle Harun A.s. fesahet vasfını günümüze aksettirmiştir..
ıbrahim A.S. uhuvvet ,hıllet ve risalede fani olan hem merhum ıbrahim Hulusi abiye hemde Sungur abiye işaret ediyor..

ve Nuh A.S. da ceh caha işaret ediyor..aynen islam cemaatini ve beşeriyeti tufandan beladan kurtaracağına,süfyan fitnesine son vereceğine remzen bakıyor...ve Nuh A.S. gibi büyük bir kaptan ve kumandan olacak ki Risale de acip ve büyük bir kumandan olacağı da sarahetle beyan edilmiştir.. Hud. A.S., Salih A.S., şuayb A.S. ve Lut A.S kıssalarında hangi mümmessiler kasdediliyor henüz tesbit edemedim..
bunlar hem Üstadın hayatında mümeyyiz vasıfları ile saffı evvelede olan has talebeleri olduğu gibi istikbalde hadislerde değişik isimlerde bahsedilen vezirlerde olabilir..ki hadislerde Mehdiden sonra Kahtani, Cehcah, Mahzumi, Mansur, Mevla, Heşim-ül mehdi, Selam, Emir-ül Usub, Müferrec, Zulusub, Mukaat isminde halifelerden bahsedilmektedir..
tarihçe konusunda çalışmaya devam ediyorum..arzu edenlere taslak halindeki halini iletebilirim..örneğin Musa ve Harun A.S. ye firavuna gidip tebliğ görevini ifa etmeleri Hazreti Üstadaın ankaraya gidip devrin fravunlarına islamı tebliğ edip nasihat etmesine işaret ediyor..Musa A.S. ın asası Asay-ı Musanın telif edildiği tarihe işaret ediyor.. Yed-i Beyza sözlerin telif edildiği tarihleri yansıtıyor..fravunun Musa. A.S dan bu büyük sihirbazdır diye korkması eskişehir müdafaasına işaret ediyor..Kuranı Hadis ve Risale kaynakları ile birlikte değerlendirmek gerekiyor..ilmi bir heyet teşkil edilirse bir çok hakikat daha net anlaşılabilecektir..
selamlar..
Muhterem Üstadım Bediüzzaman Said Nursi; anam,babam ve tatlı canım sana feda olsun....Zübeyir Gündüzalp

449

04.07.2006, 12:28

alisaid kardeşim;

sizi ısrarla ikaz etemize rağmen mantıksız izahlarınıza devam ediyorsunuz.

cehcah ve kahtani beklentisi içine giriyorsunuz.

bir nur talebesinin böyle beklneti içine girmesi risale-i nurun mesajını hiç anlamdığına veya anlamak istemediğine delildir.

değerli kardeşim;
ittihatd.com dan naklettiğiniz yazı Risale-i nur mesleğine uygun değil.
yapılan yorumlar sadece o kişiyi bağlar.

Üstad kendi şahsını bile öne çıakarmaz iken siz hala cehcah ve kahtani beklentisne giriyorsunuz.
böylke mantıksızlık olmaz.
allah için biraz risale-i Nuru anlamaya çalışın.
artık eski hal muhal. ya yeni hal ya izmihlal diyor Üstad.
Artık eskisi gibi harika zat beklentisi bitti.
Üstad son kişi.

Üstad son müceddid.
Üstad Mehdi..
dahası yok.

bırakın artık kehtani ve cehcahı.
bu beklentiler yanlış kişilerin zuhur etmesine neden olur.

zaman cemaat zamanıdır.
Risale-i Nurdaki o ifadeler hep Üstada ve cemaatine ait sıfatlardır.

imtihan sırrı ile olaya bakarsanız daha net görürsünüz.

hy120

Profesyonel

  • "hy120" bir erkek

Mesajlar: 654

Konum: usak

Meslek: esnaf

  • Özel mesaj gönder

450

04.07.2006, 13:19

mehdi nasıl tanınacak bahsi belki en fazla ilgi gören bahis oldugu gayet açık bir sekilde belli oluyor. doğrusu ben buna üzülüyorum. bu gün bile bu konularda takılıp kalınması çok şaşırtıcı.

tabiii , bu durum üstad-ı daha iyi anlaya bilmeme sebep oluyoır. malum, o sahsın mahiyetinin anlaşılması için binlerce sehit versek azdır manasında bir sözü var. hakikatende ne kadar doğruymus.

en hoş olanı da gerçekten de cenab-ı hakkın bize bu ce meatı nasip etmesi ne büyük bir nimet.

mehdi konusuna gelince yeniasyanın yorumlarına bakın. aslında ben direk risaleleri okuyun derim ama yinede sabredemeyenler için en güzeli şimdilik yeniasyanın yorumları.

451

04.07.2006, 13:52

bismillah

CADDE-I KÜBRA demek TUM ALEMI ISLAMIN ICINDE MESLEK VE MESREBI ILE YURUYUP RAHATLIKLA ARADI HER SEYI BULACAI YOL DEMEKTIR... BUNU PATIKAYA CEVIRMEYE KALKANLAR KENDILERINE ZARAR VERIRLER ALLAH BIZLERE RISALE NURU ANLASILMASI GEREKTIGI GIBI ANLAMAYI VE YASAMAYI NASIB EDE amin...

cemaat demek yigin demek degildir malum ...
nasilki bir köy muhtarsiz olaz askeriye komutansiz olmaz bir cemaat veya ev reissiz olmaz... öylede cemeat kasdedilirken sahsi manevi zikredilir o cemaat adina en önsafi alan mümessil , sahi menevinin mumessili...

Risale i nurlarin yapmaya calistigi sey islamin ta kendisidir sünneti seniyyedir Risale i nur DAVA DEGILDIR DAVA ICINDE BURHANDIR, tahrib edilen islam kalasini tamirdir, islamiyet nedir asirlar göstermistir bassiz yöneticiz yani herkesin esit oldugu konustugu yerde anarsiden baska ne olur ki sosyalistligin ta kendisidir...Istisarede bile bir sorumlu bas olur herkes reyini söyledikten sonra o sorumlu ister istedigini secer veya kendi bildigini yapar itaat vacibdir...yoksa demokrasilerdeki gibi kim cok oy alsa onlarin dedigi olacak bu yoktur seriatta ... derdi din iman olana bu...

Risale i nur gerci umuma tesmil sureti ile degil fakat her halde
hakaiki islamiyyenin icinde cerayan edip gelen
ESAS-I VELAYET
ESAS-I TAKVA
ESAS-I AZIMET
ESASAT-I SÜNNETI SENIYYE GIBI
ince FAKAT EHEMMIYETLI ESASLARI DERUHTE ETMEK BIR VAZIFE- I ASLIYYESIDIR sevki zaruretle hadisatin fetvalari ile onlar TERKEDILEMEZ...

Risale nurda bir terbiye inkisaf ilim terakki irsad var oldugunu kabul eden her kes sunu kabule mecburdur
bunlar ehlince yeni baslayana ögretilmesi gösterilmesi gereken islerdir,
eline al kitabi oku ile olmuyor öyle olunca cemaatte olunmaz...

bizler anlayislarimizi MIHENGE VURMAK ZORUNDAYIR

NE HIKMETTIR RIZA IL ILAHI ICIN AMEL YAPANLARIN BIRLIK OLMASI GERKIRKEN AYRILDIKLARI NOKTA RIZAI ILAHI ICIN IS YAPMALARINDA OLUYOR!!! 20. lem a bu ayriliklarin mahiyetini belirtiyor... NERDEN BILECEZ RIZA I ILAHI ICIN IS YAPTIGIMIZI ÖLCÜMÜZ NE OLACAK ISTE KUR AN VE SUNNET yani MIHENG ( RISALE I NUR KUR ANIN TEFSIRIDIR KUR ANI EN IYI YASYAN S:A:V DIR O HALDE 11.LEM ADA DA DENILDIGI GIBI S:A:V ME UYACAZ:::BURDA KIMIN NE YAPTIGINI ORTAYA KOYAR.

SÜNNETI SENIYE ILE ILGILI RISALE I NURDA GECENLERI BURAYA AKRATMAYA GERK YOK...

SIKKE-I TASDIK-I GAYBI ilk satilrar BIZLER O GELECEK ZATLARA ZEMIN HAZIRLIYORUZ... BIZLER ACELE ETTIK KISTA GELDIK...
SONRA GELECEK O ZAT RISALE I NURU BIR PROGRAMI OLARAK NESR VE TATBIK EDECEK

YANI RISALE NUR CAMIASINDAN BIRI CIKACAK
YANI RISALE I NURU TATBIK EDECEK BIRILERI ISI ELE ALACAK
YANI RISALE I NUR MIRI MALIDIR KUR ANIN MALIDIR yani
her risale i nur okuyan ve risale i nurlarla amel etmeye calisanlar icinden cikabilir...bUNA MANI YOKTUR

ve risale i nur kendinden önceki ILIMLERI VE RIVAYETLERI FES ETMEMISTIRKI ONLARDAN ISTIFADE VE ORDAKI DELILLERE RIVAYETLERE BAKILMASIN... ÜSTADIMIZ KISITLAMA KOYDUGU ESERLER MUELLIFLERI BITATA GIREN BIDATA TARAF OLANLAR VE ESERLERI HAKKINDADIR SON SAZAMANLARDAKI CIKISLARLA ILGILIDIR. yoksa imam gazali ve imam rabbani r.a hum hz.lerinin eserlerinin bizlere dustur olacagida bildirilmistir ve mevlana imam rabbani gazali ... r. ahum ecmainlerin asirlarinin mucaddidi olduklarina isarette ediyor ve ustadimizda hi diyor ... BIRINCI USTADIM IMAM ALI.. ABDULKADIR GEYLANI... ham uveysi olarak ders aldim...Mektubatta 2 yerde mirza bediuzzaman diye mektub vardi ...


bizler
RISALE I NURLARI VE USTADI ANLAMAK YERINE ANLADIKLARIMIZA RISALEDEN DELIL BULMA YOLUNA GIDERSEK YANLIS OLMAZMI...

HEM BIR HAZRET GELSE BU NE USTADIMIZA HASA HALEL VERMEZ HEMDE NUR CAMIASINA MADEM
BU KULLI MERHALELER OLACAK ELBETTE OLAN O ISLERIN BASINDA BIR SÖZ SAHIBIDE OLACAKTIR...

INSALLAH O HAZRET VE HAZRETLER VAZIFELERINI YAPARKEN ONLARIN SAFINDA OLANLARDAN OLURUZ SONUNA KADAR... VE SU TAASSUB HASTALIGI HAK VE HAKIKATI GÖRMEMIZI ENGELLEMEZ...

HIC BIR GURUP VEYA CEMAAT VEYA SAHIS ZAN ETMEYEKI KENDILERI OLMASSA BU IS OLMAZ VEYA IS SADECE KENDILERINE VERILMIS VEYA RISALE I NURUN SAHIBI ONLARDIR...

MADEM RISALE I NUR KUR ANIN MALIDIR MIRI MALIDIR VE MADEM SIMDI 12 KOL ILERDE DAHADA INKISAF EDECEK OLAN BU ESERLER ILE DAIRE GENISLEYECEKTIR BIZLER MESLEGIMIZIN FITRI MESREBINI TATBIK EDERKEN ISIMIZI YAPSAK ISLAMI OLAN ISLERE YARDIM EDIP ILISMESSEK VE

RISALE I NUR TUM ISLAMI CEMAATLERIN TAHSIL ETTIGI ILIMLERI IHTIYAC SAHIBINE SUNAR YANI
12 HAK TARIKIN TUM IRSAD MERHALELERI VE TUM ISLAMI ILIMLERIM MERTEBELERI SIRR LI OLARAK YAZILMIS EHILLERI KENDILERINE AIT OLANLARI ALIYOR VE ALACAKLAR...

YOLU SADECE KENDI ANLAYISIMIZA HAS SAYIP TIKAYAMAYIZ...BUNA NE RISALE I NUR IZIN VERIR NEDE BU INKISAFLAR ZIRA ALEMI ISLAMI ILGILENDIREN BIR HADISEDIR VE RISALE I NURLAR TUM DUNYA DILLERINEDE CEVRILIYOR BIZLER YAPMAMIZ GEREKENLERI YAPMASSAK EHILLERI ISE SAHIB CIKIP ILERLERKEN BIZ HALA DEDIKLERIMIZI TEKRARDA KALIRIZ...

hem MEHDI GELSE KIMIN NE KAYBI OLUR... IYI OLMAZMI... BUNA ITIRAZ ETMESI GEREKENLER GAYRI MUSLIMLER OLMALI...YOK KASDEDILEN MANEVI MANA ISE TESVIK GAYRET VERMEKSE YINE YOL ONA CIKAR BEKLEMEKTE VE ZEMIN HAZIRLAMAKTA VE YAPILMASI GEREKEN ISLERI YAPMAKTA KIMIN KAYBI OLUR...

BIRAZ OKUDUKLARIMIZI DEGISIK NAZARLARLADA TAHKIK EDELIM INSALLAH ZARARIMIZ OLMAZ...
bu yazdiklarimiz elbette kimseyi baglamaz nasilki her kes sahsi reyinde özgürdur ve idrakler farkli farklidir bizimkide budur..
beyenen alir beyenmeyen ilismesede olur zira onun degil almak zorundada degildir...
Ümitvar olunuz..

452

04.07.2006, 13:54

ahmetsaide aynen katılıyorum.

alisaid kardeş bir diyor üstad mehdi.
bir de diyor cehcah çıkacak.

ya kardeş bir mehdiliği tartışıyoruz.

en büyük mehdi üstaddır diyorsun.peki cehcah neye bekliyorsun.

hadisler müteşabihdir.

Mustafa sungur abi kaç defa cemaatte beklenilen zat üstaddır dedi.

neden inanmıyorsun.
mustafa sungur abi kadar risalei nuru biliyormusun.
1000 kişi bir araya gelse yine sungur abi kadar anlamaz.risalei nuru.

risalei nurdan okuyarak mehdinin üstad olduğu söyledi.

sen neden inanmıyorsun.

cehcah üstaddır.mehdii azam üstaddır.vesselam...

453

04.07.2006, 14:01

bismillah


Üstad elbette mehdi dir...bu ustadin vekillerinin de mehdi olmayacagi anlamina gelmese gerek veya mehdinin yapacagi isleri risale i nurun yapacaklarini yaparken sahsi manevilerinin olmayacagi anlamini tasima gerek...

Sungur abi demisse bize sukut duser ...daha önce yazmis olsa idiniz bu yazdiklarimizi yazmazdik. ...Allah bizleri af ede ve o hazretlerin hizmetinde daim kila, risale i nurlari Ustadimizin anladigi ve anlatmak istedigi sekli ile anlamayi nasib ede ve bizlere aca. amin amin amin...
Ümitvar olunuz..

454

04.07.2006, 14:07

vallahi billahi elazığda dersahene 300 kişiye yakın cemaatte söyledi.
hemde üstadı mehdi kabul etmiyen hulusi abinin hizmetkarı muhammed orakçı abinin yanında söyledi:

5.şuayı açtı.büyük mehdinin bir kısım vazifesini icra eden zatlar ilgili kısmı okudu.
alim abilere sordu ve beklenilen zatın üstad olduğunu söyledi.

inanmayan gitsin istanbulda sorsun sungur abiye....


selam.

455

04.07.2006, 14:11

Size geçmiş mesajların hepsini okuyun diyeceğim ama biraz malayutak bir teklif olacak. Ben hatırladıklarımdan bir tanesini yazayım, hem bu 30 sayfa içinde geçmiş olabilir bu, hem de ayrı başlık olarak geçmiş olabilir forumda, ama ben bizzat o yazıyı foruma aktardığımı hatırlıyorum, şaban Döğen ağabey, yabancıların da büyük katılım gösterdiği, o büyük konferanstan bir notu köşesine taşımıştı, Sungur ağabeyin o konferansta, o kadar insan önünde "Bediüzzaman beklenen zattır." dediğini aktarmıştı.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

456

04.07.2006, 14:14

Allah razı olsun kardeşim.

o yazıyı buraya aktarda bize lazım olur..

selam.

457

04.07.2006, 14:15

bismillah


Ya mubarekler yazmissinizda yazmissiniz 30 sayfa okumakla bitermi dermisim simdi, bizde son kisma bakip katildik, eh öyle katilirsan böyle olur...

hic kaybimiz yok elhamdulillah bilmediklerimizi duymadiklarimizi duyuyoruz..

Allah razi olsun hepinizi Allah icin seviyoruz:...
Ümitvar olunuz..

458

04.07.2006, 14:17

Bu başlık 60 sayfayı bulacak diye korkuyorum, o yazıyı bulunca buraya aktaracağım inş.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

459

04.07.2006, 14:18

Bizde Allah için hepeinizi seviyoruz.

çünkü biz mehdinin askerleriyiz.

ne yazıkki askerle birbirleriyle uğraşıyorlar.

birbirleriyle uğraşan askerler düşmanı yenemezler..

selam.

460

04.07.2006, 15:02

Alıntı sahibi ""WORLD""

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

Mahkeme hadisesini bir abi çok güzel anlatıyor, gülmeden duramıyoruz.

Ahmed Feyzî abi öne çıkıp, müdafaasını sunmaya başlıyor. Anlatıyor, durmuyor... Tam elindeki kağıtları, notları cebine koyuyor, mahkeme heyeti "Oh be!" dediği anda diğer bir cebinden yenisini çıkarıyor, şevkle, iştiyakla, ateşle anlatıyor... Sonra iyice coşuyor, Üstad "Artık yeter, yavaşla" anlamında çekiyor arkadan eteğini. Ahmed Feyzî abi devam anlıyor, iyice devam ediyor, Üstad çekiyor, Ahmed Feyzî abi coşuyor. En sonunda da duvardaki portreyi gösterip "ışte Deccâaaal" , Üstad'a dönüp işaretle "ışte Mehdîiiiii" diyor... Tabi daha sonra -sanırım- 6 ay hapis cezası veriyorlar, o ayrı.


:mrgreen:

ışte Ahir Zaman Kahramanlarııııııııııııııııııııı


Alıntı sahibi ""ahmetsaid""

abdulkadır kardeşın söyledığı Üstadın Afyon hapsindekı avukatının htıralarında geçiyor.
son şahitler cilt 3


ışte bu başlık altında geçmişlerden bir tanesi bu.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Bu konuyu değerlendir