Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.
Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""
Bu hakikatlerin, tefekkürleri sırasında, mana alemine bir ilham olarak düştüğünü gösteriyor. Üstad bahsediyor risalelerde, çok balıklar geldi ama kaçırdık, çünkü yazacak kâtip yoktu. Çoğu risalenin yazılışı böyle, ihtiyaç üzerine, aniden ilhamla olmuş. 19.Mektubun nasıl yazıldığı başında izah edilmiştir mesela, insanı hayrete düşürüyor.
Alıntı sahibi ""faraklit_""
kendiside tıpkı üstad gibi yaşadığı dönemde mehdi zannedilen,bin yılın müceddidi kabul edilen imam rabbaninin
Alıntı
bakınız imam rabbani kimdir....
babür devleti hükümdarı ekber şah islam ve hinduizmi sentezleyen sihizm gibi yeni bir din kurar....
ekber şahın zulumlerine rağmen,ekber şah hayatta iken ekber şahın dinini başına yıkar.....
Alıntı
ve ekber şahın oğlunu(cihangir) talebesi yapar...
ve bunu öyle dolaylı biçimde değil direk alakalı,gözle görülür elle tutulur bir biçimde yapar...
sadece talebeleri değil,dönemin uleması tarafından hep danışılan birisi olmuşdur...
öyleki başlı başına şeyhler,alimler,seyyidler,mürşidler vs. hep ona danışırlarmış...
Alıntı
bunun bir başka örneği mevcutmudur bilmiyorum....
ve döneminde mehdi olarak bakılmışdır....
ancak zaman geçince mehdi olmadığı anlaşılmış bunun yerine bin yılın müceddidi denilmiş...
Alıntı sahibi """"
Ayet-ül Kübra 2. Bab 5. hakikat
Sonra, o seyyah-ı âlem asırlarda gezerken, Müceddid-i Elf-i Sâni ımam-ı Rabbânî Ahmed-i Farûkî'nin medresesine rast geldi, girdi, onu dinledi. O imam, ders verirken diyordu:
"Bütün tarikatlerin en mühim neticesi hakaik-ı imaniyenin inkişafıdır" ve "Birtek mesele-i imaniyenin vuzuhla inkişafı, bin kerâmâta ve ezvâka müreccahtır."
Hem diyordu: "Eski zamanda, büyük zâtlar demişler ki: 'Mütekellimînden ve ilm-i kelâm ulemasından birisi gelecek, bütün hakaik-i imaniye ve ıslâmiyeyi delâil-i akliye ile kemâl-i vuzuhla ispat edecek.' Ben istiyorum ki, ben o olsam, belki (haşiye) o adamım" diye iman ve tevhid bütün kemâlât-ı insaniyenin esası, mayası, nuru, hayatı olduğunu ve
düsturu, tefekkürat-ı imaniyeye ait bulunması ve Nakşî tarikatında hafî zikrin ehemmiyeti ise, bu çok kıymettar tefekkürün bir nev'i olmasıdır diye tâlim ederdi.
HAşıYE Zaman ispat etti ki, o adam, adam değil, Risale-i Nur'dur. Belki ehl-i keşif Risale-i Nuru ehemmiyetsiz olan tercümanı ve nâşiri sûretinde keşiflerinde müşahede etmişler, "bir adam" demişler.