Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

09.04.2005, 01:07

Risale-i Nur ve Bediüzzamanla ilgili değerlendirmeler

Tanınmış köşe yazarlarından Ali Bulaç ve Hüseyin Öztürk Risale-i Nur ve Bediüzzamanla ilgili değerlendirmelerde bulundular

Zaman gazetesi köşe yazarlarından Ali Bulaç 30 Mart Çarşamba günkü yazısında dinin bilimle çatışıp çatışmadığı konusunu ele aldı. II. Risale-i Nur Kongresinde tartışıldığını ve "Din ile bilimin çatışmadığı" sonucuna varıldığını belirten Ali Bulaç, bu önerinin 150 yıllık bir geçmişi olduğunu vurguladı.
Dinin bilimle çatışmasının bizim ilim ve düşünce tarihimize ait olmadığını, Batı'nın "ıman-akıl, kilise-devlet çatışması"nın bir ürünü olduğunu dile getiren Bulaç, ıslâm tarihinde "vahy-akıl, din-felsefe ilişkisi"nin önemli olduğunu ve bu ilişkinin çerçevesi tayin edildiğinde ne vahyin aklı reddettiğini, ne Müslümanların felsefeyi küçümsediğini yazdı. "Din-bilim çatışması"nın Batı-Hıristiyan dünyasının ezeli sorunu olduğunu ve kendi sorunlarını evrenselleştirdiklerini dile getiren Ali Bulaç, Aydınlanma'nın temel varsayımları çerçevesinde teşekkül etmiş olan modern bilimin ıslâm'la tam uyuşma içinde olmadığını söyleyerek bunu Said Nursi'nin bir sözüyle pekiştirdi. Üstad'ın, her meslek ve meşrepte hakikatin kırıntıları vardır; dolayısıyla şirk ve dalalet hariç hiçbir meslek ve meşrebin kategorik olarak reddedilemeyeceği görüşünü yazısına alan Bulaç, modern bilimi mevcut hali ve doğurduğu sonuçları itibarıyla kritik etmek gerektiğini vurguladı.
Bilimin, Allah'ın isim ve sıfatlarının bir tecelli alanı olan varlık alemini salt fizik gerçekliğine indirgediğini, kendini sadece bu gerçekliği araştırmakla sınırlandırdığını belirten Bulaç, bilimsel yöntemin kendini mutlaklaştırarak başka bilgi yollarını fiilen iptal ettiğinin altını çizdi.
II. Risale-i Nur kongresinde katıldığı masada din bilim çatışmasının detaylı olarak tartışıldığını söyleyen Ali Bulaç, bu çalışmanın sonuç bildirgesini şöyle açıkladı:
"Bilim bizi ılâhî olana götüren bir araçtır. Bir anlamda ılâhî gerçekliği anlamamıza yarayan delillerden ve yorumlardan ibarettir."
Bununla birlikte, Vakit gazetesi yazarlarından Hüseyin Öztürk ise, 30 Mart 2005 tarihinde yayınlanan yazısında Bediüzzaman'la alâkalı çekilmesi düşünülen sinema filmine değindi. Onun hayatının sinema filmine aktarılıp aktarılmaması konusundaki fikirlerini II. Risale-i Nur Kongresinde beyan etti. Bu kongrede kendisine yöneltilen soruya değinen yazar bu fikre tamamen karşı çıktığını belirtti.
Bunun sebebini de açıklayan yazar Öztürk, Bediüzzaman'ı sinema filminde temsil edecek kişinin daha sonra bu namla anılacağını, o yüzden de canlandırma yapan kişinin her hareketinin Bediüzzaman'a mal olma olasılığı olduğunu açıkladı. Bunu uygun bulmadığını, bu takdirde sinema filminin fayda yerine, zarar verebileceğini dile getirdi. Sinemanın Bediüzzaman'ı hiç istenmeyen yerlere taşıyabileceğini savundu. Yazar parası olan herkesin istediğini çekebileceğini; ama Bediüzzaman adına cemaatlerin kendilerine bağlı insanları bu işe kanalize etmemeleri gerektiğini belirtti. Bunun uygun olmayacağını dile getirdi.
Hem Bediüzzaman Said Nursî'nin hayatının filme çekilmesinin kimseye bir şey kazandırmayacağına dikkat çeken Öztürk, Bediüzzaman'ın tanınması ve tanıtılması için Risale-i Nur'un yeterli olduğunu vurguladı. Risalelerin tüm dünyaya yayıldığını, isteyen herkesin eserleri okuyarak istifade edebileceğini vurguladı.
şu gecenin sabahı, şu kışın baharı,
ne kadar muhakkak ve kat'i ise Haşr'ın sabahı, berzah'ın baharı da o kadar muhakkak ve kat'idir.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir