Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Alkan

Usta

  • Konuyu başlatan "Alkan"

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

1

25.02.2005, 21:37

Üstadın Muhatabı Asker Değil de Ev Kadını Olsaydı…

Üstadın Muhatabı Asker Değil de Ev Kadını Olsaydı…


(Birinci sözden öğrendiklerim)

Birinci söze giriş sadedinde ''Ey kardeş! Benden birkaç nasihat istedin diye başlayan'' bir bölüm vardır. Bu bölümün çoklarının dikkatinden kaçtığını gördüm. Oysa ki bu bölümde bizlere Risale-i Nurların sunuş şekli öğretiliyor.

Öne çıkan birkaç husus üzerinde durmak istiyorum.

1.) Muhatabınızın değişkenliği vereceğiniz mesajın ambalajını ve içeriğini değiştirmesi gerekiyor. Muhatap asker olduğu için, verilen misallerde askerlikle ilgili oluyor. Muhatabın içinde bulunduğu dekor, en iyi bildiği konu ona anlatılması gereken mesajı anlamasında kullanılıyor.

Üstadımızın karşısında ihtiyar bir insan, ufak bir çocuk veya bir ev kadını olsaydı misaller nasıl olurdu? Elbette farklı olurdu.
Birine hediye vereceğimizde hediye vereceğimiz insanın çocuk olması, yaşlı bir amca olması veya bir kadın olması hediyenin mahiyetini değiştiriyor. Herkese verdiğimiz hediye, hediye olmakta aynılık gösterse bile muhatabın değişkenliğine paralel farklılık gösteriyor.

Buradan alacağımız dersi pratiğe şöyle aktarabiliriz. Risale-i nurları sunarken veya genel söylerken inandığımız değerlere ait mesajı sunarken, muhatabın durumun dikkate alacağız. Herkes Müslüman diye herkese aynı mesajı sunmak, mesaja yapılacak en büyük kötülüktür.

Muhatabın tanınması bu tanıma çerçevesinde onun yaşının, aldığı eğitimin, mesleğinin hatta ait olduğu etnik kökeninin bilmesi verilmesi gereken mesajla doğrudan alakalıdır.

Muhatabın değişkenliğine paralel mesajın içiriğini değiştirmeyen bir kişi, hangi hasta gelirse gelsin aynı reçeteyi yazan doktora benzer. O reçete kiminin sıhhatine vesile olurken, kimini de sıhhatinden edecektir. Bazılarının yanlış sunumlarının bazılarını Risalelerden ve Üstattan soğuttuğu gibi.

Risale-i nurlara iyi vakıf olan biri onu farklı muhataplara farklı şekillerde sunabilir. Aynen bir terzinin aynı kumaştan farklı bedenlere elbise diktiği gibi, aynen bir fırıncının aynı hamurdan isteğe göre farklı ekmek tipleri ürettiği gibi.

2.) Birinci sözün girişindeki kısa metinde ''nefis'' kelimesi 5 defa kullanılıyor. Bu yaklaşımın risalelerin sunumunda neyi öne çıkaracağımız konusunda çok önemli bir ders veriyor.

Biz muhatap kim olursa olsun, bizim ilk muhatabımız kendimiz olacak.''en muhtaç bendim, bana verildi'' ifadesinin hakikatini nefsimizde yaşayacağız. Kendimizin yemediği veya ara sıra yediği bir yemeği ikram eder gibi değil. Çok sevdiğimiz ve sürekli yediğimiz bir yemeği ikram ediyor gibi etmeliyiz.

Birinci sözün girişinden fakirin hissesine düşen bunlar.



Tahir Çiğdem

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir