Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.
Alıntı
Bediüzzaman Said Nursi, Hz. ısa ve Hz. Mehdi ile ilgili tespitlerinde, ahir zamanda beklenen bu mübarek kişilerin bizzat birer şahıs olarak ortaya çıkacaklarını ve şahsı manevi kavramının onların etrafında oluşacağını tartışmaya yer bırakmayacak şekilde belirtmiştir.
HZ. ıSA HAKKINDA
"Evet o hadîs-i şerifin ifadesiyle Hazret-i ısa'nın semavî nüzulü (inişi) kat'î (kesin) olmakla beraber..." (Kastamonu Lahikası, s. 80-82)
Görüldüğü gibi Bediüzzaman, “Hz. ısa'nın semavi inişinin kesin bir gerçek olduğunu” belirterek, Hz. ısa'nın bir şahsı manevi olmadığını kesin bir üslupla açıklamaktadır.
... ısa Aleyhisselâm'ı nur-u îman (imanın ışığı) ile tanıyan ve tâbi' olan cemaat-ı ruhaniye-i mücahidînin (ruhani mücahidler cemaatinin) kemmiyeti (sayısı).... (şualar, s. 464)
Bediüzzaman, burada da Hz. ısa’nın imanın nuru ile tanınacağından bahsetmiştir. Bu da bir şahsı maneviyi değil, Hz. ısa’nın zatını kastettiğini göstermektedir.
ışte bu sırr-ı azîme (büyük sırra), Hazret-i Peygamber (A.S.M.) işaret etmiştir ki: Hazret-i ısa gelecek, ümmetimden olacak; aynı şeriatımla (dinin hükümleriyle) amel edecektir. (Sünuhat-tuluat-işârât, s. 59)
Bediüzzaman’ın Hz. ısa’nın Peygamberimiz (sav)’in şeriatıyla amel edeceği açıklamasından, Hz. ısa’nın bir şahsı manevi olarak değil, bir insan olarak dünyaya geleceğini ifade ettiği anlaşılmaktadır. Çünkü eğer kastedilen bir şahsı manevi olsaydı, bir şahsı manevinin “amelde bulunma” fiilini yerine getirebilmesi söz konusu olamazdı.
...Ancak hârika ve mu'cizatlı (mucizeler sahibi) ve umumun makbulü (umumun kabul ettiği) bir zât olabilir ki: O zât, en ziyade alâkadar (ilgili) ve ekser (birçok) insanların peygamberi olan Hazret-i ısa Aleyhisselâm'dır..... (şualar, s. 463)
Bediüzzaman’ın bu açıklamasında Hz. ısa için bir zat ifadesi kullanılıyor; iki veya üç değil. Sonra da o zat diye devam edilerek burada bahsedilenin bir şahsı manevi değil, bir şahıs olarak gelecek olan Hz. ısa olduğu tekrar vurgulanıyor. Görüldüğü gibi tüm bunlar hep “tekil” ifadelerdir; ve tümünde de “tek bir şahıstan” bahsedilmektedir, şahsı maneviden değil.
HZ. MEHDı HAKKINDA
Bediüzzaman, Hz. Mehdi için de kesin ifadeler kullanarak şahsı manevi konusuna açıklık getirmiştir. Aşağıdaki alıntılar Hz. Mehdi'nin tek bir şahıs olarak geleceği gerçeğini ortaya koymaktadır:
O ileride gelecek acib bir şahsın (şaşılan ve hayret uyandıran şahsın) bir hizmetkarı ve ona yer hazır edecek bir dümdarı (önceden gelen takipçisi) ve o büyük kumandanın pişdar bir neferi (öncü bir askeri) olduğumu zannediyorum. (Barla Lahikası, s. 162)
Bediüzzaman’ın bu izahları, Hz. Mehdi’nin bir şahsı manevi değil, bir kişi olduğunun bir delilini oluşturmaktadır. Bediüzzaman buradaki “acib bir şahıs” ifadesiyle, Hz. Mehdi’nin bir şahıs olduğunu açıkça belirtmektedir.
Ayrıca Üstad, Mehdi’nin “kumandanlık vasfına” da dikkat çekmektedir. Bir şahsı manevinin kumandanlık sıfatı taşıması söz konusu değildir.
... Halbuki AHıR ZAMANIN O BÜYÜK şAHSI, ÂL-ı BEYT'TEN (Peygamberimiz (sav)'in ev halkından yani soyundan) OLACAKTIR... (Emirdağ Lahikası, s. 247-250; şualar, s. 442)
Bediüzzaman bu sözünde de yine “ahir zamanın o büyük şahsı” diyerek Hz. Mehdi'nin bir şahsı manevi değil bir şahıs olduğunu açıkça belirtmektedir.
Tâ âhir zamanda, hayatın geniş dairesinde asıl sahibleri, yâni Mehdi ve şâkirdleri (öğrencileri), Cenâb-ı Hakkın izniyle gelir, o daireyi genişlendirir ve o tohumlar sünbüllenir. (Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 172; Kastamonu Lahikası, s. 72)
Bediüzzaman burada da Hz. Mehdi ve şahsı manevinin ayrı kavramlar olduğunu açıkça ifade etmektedir. Hz. Mehdi ve şakirtleri olarak iki ayrı kavramdan bahsetmektedir; Hz. Mehdi’nin zatı ve şakirtleri. Buradaki “ve” kelimesi bu konuya açıklık getirmektedir. Bu ikisi birbirinden ayrıdır ve ikisinin biraraya gelmesinden Hz. Mehdi’nin şahsı manevisi oluşmaktadır.
ÜMMETıN BEKLEDığı, AHıR ZAMANDA GELECEK ZATIN üç vazifesinden en mühimi (önemlisi) ve en büyüğü ve en kıymetdarı (kıymetlisi) olan îman-ı tahkikîyi neşr (gerçek imanı yayma) ve ehl-i îmanı dalâletten (iman edenleri sapmaktan) kurtarmak... (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 9)
Bediüzzaman burada da ıslam aleminin beklediği “ahir zamanda gelecek bir zat” olduğunu belirterek, Hz. Mehdi'nin bir şahsı manevi olmadığını bir kez daha açıklamıştır.
SONUÇ
Bütün bu apaçık delillerden de anlaşıldığı üzere, Hz. ısa ve Hz. Mehdi'nin birer şahıs olarak gelişleri, örtbas ve tevil edilemeyecek kadar kesindir.
Ancak bazı insanlar, Mehdi'nin çıkışına yönelik bir endişeye kapılmaktadırlar. şayet Mehdi çıkmazsa imanlarının zedeleneceğini, mevkilerini ve itibarlarını kaybedeceklerini düşünmektedirler. Bediüzzaman bu düşüncede olanların imanlarının zayıf olduğunu söylemektedir. Özellikle de bu kişilerden kendilerini alim bilip, akıllarına güvenenlerin de büyük bir enaniyete sahip olduklarını ifade etmektedir.
Kıyamet alâmetlerinden ve âhirzaman vukuatından (olaylarından) ve Bâzı a'malin (amellerin) fazilet ve sevablarından bahseden Ehâdîs-i şerife (hadisler) güzelce anlaşılmadığından, akıllarına güvenen bir kısım ehl-i ilim (ilim sahibi kişiler), onların bir kısmına zaîf (zayıf) veya mevzu (uydurma hadis) demişler. ıMANI ZAYIF VE ENANıYETı KAVı (kendini şiddetli şekilde beğenen) bir kısım da, inkâra kadar gitmişler. (Sözler, s.355)
Bu veya benzeri düşüncelerle Mehdi’nin gelişinin herhangi bir şekilde tevil edilmesi veya bir şahıs olarak değil de manevi bir şahıs, ruh gibi görünmez bir güç olduğunu söyleyerek gerçeklerin üzerinin örtülmesi, bunu yapanlar için ileride bir mahcubiyet konusu olabilir. Hz. ısa ve Hz. Mehdi ümmetin şevkle beklediği müjdelenmiş şahıslardır. Bu şahısların gelişlerini beklemek ve bunu müjdelemek her Müslüman’ın görevidir.
Ayrıca unutulmamalıdır ki, Hz. Mehdi’nin en büyük alameti hizmeti olacaktır. Nitekim Bediüzzaman Said Nursi, Mehdi'nin yapacağı faaliyetleri saymış ve bunları ondan başka kimsenin yapamayacağını belirtmiştir. Bu yüzden, bunların gerçekleşmesine vesile olan kişiye Büyük Mehdi demiştir:
Büyük Mehdi'nin çok vazifeleri var. Ve siyaset aleminde, diyanet aleminde, saltanat aleminde, mücadele aleminde çok dairelerde icraatlari olduğu gibi…. (şualar, s. 590)
Ve onun üç büyük vazifesi olacak. (Emirdağ Lahikası, s. 259)
Bediüzzaman ahir zamanda gelecek olan Hz. Mehdi'nin üç görevi olduğundan ve onun temsil ettiği cemaatiyle birlikte bu üç görevi birden yerine getireceğinden bahsetmiştir. Bu vazifeleri, materyalist ve ateist felsefeleri tamamen susturacak bir şekilde insanların imanlarını kazanmasına vesile olmak, ıslam Birliği’ni kurmak ve Kuran Ahlakı’nın dünyaya hakim olmasına vesile olmaktır. (Emirdağ Lahikası s. 259)
Allah kaderde Mehdi’nin ıslam ahlakını hakim etmesini takdir etmiştir. ınşaAllah bu büyük müjdenin gerçekleştiğini Allah müminlere yakın gelecekte gösterecektir...