Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

25.07.2010, 21:56

Sünûhat

Bediüzzaman Said Nursi (ra) dersini her zaman doğrudan Kur’andan almış ve bizlere sunmuştur. Sünûhat “kalbe gelen ilhamlar” anlamındadır. Daima Kur’ana yönelen ve dersini Kur’andan alan Bediüzzaman Kur’an-ı Kerimin ayetlerini tefekkür ederken kalbine ilham edilen bir kısım nükteleri notalar şeklinde yazarak bu eseri telif etmiştir.

Osmanlı döneminde Hürriyet’in ilanından önce doğudaki talebelerine daima “Bir ışık görüyorum” diyerek hürriyet’in ilanını ve “Hürriyet” ile “İslam Dünyasını” kayıt altına alan ve Müslümanların geri kalmalarına sebep olan “İstibdad” zincirlerinin birer birer kırılacağı müjdesini veriyordu. Hürriyetin nefis ve hevanın esareti haline gelmemesi ve gerçek bir Hürriyet olabilmesi için lazım olan ölçüleri Kur’andan alarak “Sünûhat-Tulûat-İşârat” şeklinde o dönemde gazeteler diliyle neşretti. Yeni Said döneminde ise hürriyet’in sû-i istimalinden ve küfrün imanı boğması için hücumundan dolayı birinci vazife olarak “İmanı koruma ve iman hakikatlerini isbat etmenin daha önemli olduğunu gördü ve Kur’anın imani ayetlerini tefsir ederek imana hizmet etmeyi birinci plana aldı. 1950 den sonra Demokratların iktidarı ile Bediüzzaman Eski Said döneminde telif etmiş olduğu “Sünûhat” nam eserini “Risale-i Nur Külliyatı”na dahil etti. Nur talebelerinin ve ehl-i imanın nazar-ı dikkatine sundu.

Doktor reçeteyi hastalığa göre verir. Bediüzzaman ahir zamanın manevi doktoru olarak asrın hastalığına Kur’andan reçete ibraz etmektedir. Hastalık aynı olunca ilaç da değişmeyecektir.

Hiçbir hususta israfı sevmeyen, gerçeği anlatma dışında gereksiz ve parlak cümlelerden kaçan Bediüzzaman daima veciz ifadeler kullanmayı tercih etmiştir. Bizlere de “Her şeyin iyisini alın” tavsiyesinde bulunur. Okuyanların da istifade edebileceği ve kendisine gerekli olan bilgileri almalarını, istidat ve kabiliyetleri farklı olanlar için yazılan hususları anlamadığından gereksiz bularak ilişmek isteyenleri ikaz eder.

Evet bir bahçede herkese göre meyve bulunabilir. Kur’an semavi bir sofradır. Tüm insanlık için ve tüm asırlarda kabiliyetlilerin istifade edeceği bilgiler ve tüm hastalıklara gerekli ilaçlar içinde vardır. Herkes kabiliyet ve istidadına göre istifade etmeli. Başkasının hakkına tecavüz etmemelidir. Anlamadığı hususları da tenkide kalkışmamalıdır.

Daima “taallüm ile tekemmül” etmeye azmetmelidir.
Ne mutlu böyle olabilenlere!

Bu konuyu değerlendir