Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

21

18.04.2010, 23:31

Insanin konusmasini düzeltiyor, lugatini genisletiyor.
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

22

19.04.2010, 17:05

Kur'ân-ı Hakîm, binler âyât-ı katiyesine istinad ederek, bütün katiyetle açtıkları âhiret yolunu ve küşâd ettikleri Cennet kapısını, sinek kanadı kadar kuvveti bulunmayan vâhî vehimler, ne haddi var ki, kapatabilsin?



Sözler
*
Dâvâsını ifâde eden kazanır.

Zübeyir Gündüzalp

23

19.04.2010, 17:23

Herşeyin biri mülk, diğeri melekut, yani biri dış, diğeri olmak üzere iki ciheti vardır.

İşaratül-İcaz
*
Dâvâsını ifâde eden kazanır.

Zübeyir Gündüzalp

Bu mesaj 1 defa düzenlendi, son düzenlemeyi yapan "Şahide" (19.04.2010, 17:58)


24

22.04.2010, 09:23


"Hel min mezid.." :rolleyes: Kendi kendine telif hakkı çaldın mâdem, burayı da ihmâl etme keçeli..

25

22.04.2010, 12:25

Risale-i Nur'dan tam ders alan ve dünya fâni ve ticaretgâh olduğunu bilen ve herşeyi imanı ve âhireti için feda eden ve bu dershane-i Yusufiyedeki muvakkat sıkıntıların daimî lezzetler ve faydalar vereceklerine inanan sizin gibi ihlâslı zatlara acımak ve rikkatten ağlamak hâletini, tebrik ve sebatınızı gayet istihsan ve takdir etmek hâletine çevirdi.

Şualar
*
Dâvâsını ifâde eden kazanır.

Zübeyir Gündüzalp

26

22.04.2010, 12:26

Dünya bir mezraadır, mahşer ise bir beyderdir, harmandır.

Sözler
*
Dâvâsını ifâde eden kazanır.

Zübeyir Gündüzalp

27

22.04.2010, 12:27

Sonra, tabaka-i türâbiye, dağlar direği üzerine atılmış; tâ içindeki dahilî inkılâblardan gelen zelzeleler, dağlarla teneffüs edip, zemini hareketinden ve vazifesinden şaşırtmasın, hem denizin istilâsından toprağı kurtarsın, hem zîhayatların levâzımât-ı hayatiyesine birer hazîne olsun, hem havayı tarasın, gazât-ı muzırradan tasfiye etsin-tâ teneffüse kàbil olsun-hem suları biriktirip iddihar etsin, hem zîhayata lâzım olan sâir mâdenlere menşe’ ve medâr olsun.

Sözler
*
Dâvâsını ifâde eden kazanır.

Zübeyir Gündüzalp

28

22.04.2010, 12:29

Meselâ, güneşe der: "Döner bir siracdır, bir lâmbadır.

Sözler
*
Dâvâsını ifâde eden kazanır.

Zübeyir Gündüzalp

29

23.04.2010, 17:35

Acaba bütün mevcudât, kabza-i tasarrufunda ve bütün mevcudâttaki cemâl ve kemâlât, Onun cemâl ve kemâline nisbeten zayıf bir gölge ve her anda nihayetsiz cihetlerle Ona muhtaç ve nihayetsiz ihsanlarına mazhar olan beşer, ne derece Onun marziyâtını ve arzularını anlamak hususunda hâhişger ve merakâver olması lâzım olduğunu anlarsın.

Sözler
*
Dâvâsını ifâde eden kazanır.

Zübeyir Gündüzalp

30

23.04.2010, 17:36

Bütün hissiyâtları uyanık ve letâifleri hüşyar olan Sahabeler envâr-ı imâniye ve tesbihiyeyi câmi’ olan kelimât-ı mübârekeyi dedikleri vakit, kelimenin bütün mânâsıyla söyler ve bütün letâifiyle hisse alırlardı.

Sözler
*
Dâvâsını ifâde eden kazanır.

Zübeyir Gündüzalp

31

23.04.2010, 18:08

Hakiki istib’âd, hakiki muhâliyet ve akıldan uzaklık ve hakiki suûbet, hattâ imtinâ derecesinde müşkülât küfür yolundadır ve dalâletin mesleğindedir.

Sözler
*
Dâvâsını ifâde eden kazanır.

Zübeyir Gündüzalp

32

23.04.2010, 18:25

Demek harekat-ı zerrat;o kitabetten,o istinsahdan(mevcudat,alem-i gaybdan,alem-i şehadete ve ilimden kudrete geçmelerinde)bir ihtizazdır,bir harekattır.


“Der tarîk-ı acz-mendi lâzım amed çâr çiz.Fakr-ı mutlak acz-i mutlak, şükr-ü mutlak, şevk-i mutlak ey aziz.”

33

23.04.2010, 18:33

İnşa ve icadlarda görünen şu suhulet-i mutlaka, bütün mevcudatın bir Sâni-i Vâhidin eseri olduğunu, vücub derecesinde istilzam ediyor. Aksi halde, suubet, güçlük öyle bir derece-i imtinâ ve muhaliyete çıkacaktır ki, o cins ve nevilerin ademden vücuda çıkmalarına bir sed çekilmiş olur. Binaenaleyh, Cenab-ı Hakkın zatında şeriki olmadığı gibi-çünkü intizam bozulur, âlem fesada gider-fiilinde de şeriki yoktur. Çünkü, suubetten, güçlükten dolayı âlemin ademden çıkmamasına sebep olur.

Mesnevi-i Nuriye
*
Dâvâsını ifâde eden kazanır.

Zübeyir Gündüzalp

34

24.04.2010, 20:50

Âlem-i şehâdet ve mevcud hazır eşya, intizamlarıyla ve neticeleriyle hayattarlıkları görünüyor; öyle de, âlem-i gaybdan sayılan geçmiş ve gelecek mahlûkatın dahi, mânen hayattar bir vücud-u mânevîleri ve ruhlu birer sübut-u ilmîleri vardır ki, Levh-i Kazâ ve Kader vâsıtasıyla o mânevî hayatın eseri, mukadderât nâmiyle görünür, tezâhür eder.

Sözler
*
Dâvâsını ifâde eden kazanır.

Zübeyir Gündüzalp

35

24.04.2010, 20:52

Namazı terk eden ne kadar büyük bir hasâret eder, ne kadar ehemmiyetli bir serveti kaybeder! Ve sa’ye pek büyük bir şevk veren ve amelde büyük bir kuvve-i mânevî temin eden o iki neticeden ve o iki mâdenden mahrum kalır, iflas eder. Hattâ, ihtiyarlandıkça bahçecilikten usanır, fütur gelir. "Neme lâzım," der. "Ben zâten dünyadan gidiyorum. Bu kadar zahmeti ne için çekeceğim?" diyecek, kendini tenbelliğe atacak.

Sözler
*
Dâvâsını ifâde eden kazanır.

Zübeyir Gündüzalp

36

24.04.2010, 20:53

Elbette böyle küllî ve dehşetli rahnelere ve yaralara hakkalyakîn derecesinde ve dağlar kuvvetinde hüccetler, cihazlar ve bin tiryak hasiyetinde mücerreb ilaçlar, hadsiz edviyeler bulunmak gerektir ki; bu zamanda, Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyanın i’caz-ı manevîsinden çıkan Risale-i Nur, o vazifeyi görmekle beraber, îmanın hadsiz mertebelerinde terakkiyat ve inkişafata medardır .

Kastamonu Lahikası
*
Dâvâsını ifâde eden kazanır.

Zübeyir Gündüzalp

37

25.04.2010, 01:55

Hem o itirazlar, sehiv ve hata olduğu, senedlerle mahkemede isbat edilmiştir.}
Emirdağ Lahikası-1

38

25.04.2010, 14:24

Namazı terk eden ne kadar büyük bir hasâret eder, ne kadar ehemmiyetli bir serveti kaybeder! Ve sa’ye pek büyük bir şevk veren ve amelde büyük bir kuvve-i mânevî temin eden o iki neticeden ve o iki mâdenden mahrum kalır, iflas eder. Hattâ, ihtiyarlandıkça bahçecilikten usanır, fütur gelir. "Neme lâzım," der. "Ben zâten dünyadan gidiyorum. Bu kadar zahmeti ne için çekeceğim?" diyecek, kendini tenbelliğe atacak.

Sözler
hasâret eder kaybeder
mahrum kalır, iflas eder.

Doğru mudur..?

39

26.04.2010, 11:06

Hem madem sıddîk, sadûk,sâdık,ve musaddak bir sahabenin meşhur bir namdarı,bir tarik ile bir hâdiseyi haber verse yeter denilir,başkasının nakline ihtiyaçta kalmaz.Onun için bazı hadiseler,iki-üç tarik ile geliyor.


Mektubat


“Der tarîk-ı acz-mendi lâzım amed çâr çiz.Fakr-ı mutlak acz-i mutlak, şükr-ü mutlak, şevk-i mutlak ey aziz.”

40

26.04.2010, 12:20

Namazı terk eden ne kadar büyük bir hasâret eder, ne kadar ehemmiyetli bir serveti kaybeder! Ve sa’ye pek büyük bir şevk veren ve amelde büyük bir kuvve-i mânevî temin eden o iki neticeden ve o iki mâdenden mahrum kalır, iflas eder. Hattâ, ihtiyarlandıkça bahçecilikten usanır, fütur gelir. "Neme lâzım," der. "Ben zâten dünyadan gidiyorum. Bu kadar zahmeti ne için çekeceğim?" diyecek, kendini tenbelliğe atacak.

Sözler
hasâret eder kaybeder
mahrum kalır, iflas eder.

Doğru mudur..?
Sen daha iyi bilirsin ablam.. :)
*
Dâvâsını ifâde eden kazanır.

Zübeyir Gündüzalp

Bu konuyu değerlendir