Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

13.11.2009, 20:41

Bediüzzaman'ın r.a. "suâl sormadan" kazandığı münâzaralar



Molla
Fethullah ulemâya,

"
Bizim medreseye gâyet genç bir talebe geldi, her ne sual ettimse bilâtevakkuf cevab verdi.

Bu yaşta zekasına ve ilmine ve fazlına hayran kaldım" diyerek, pekçok metheder.


Bunun üzerine, ulemâ bir yerde toplanarak, Bediüzzaman'ı davet ederler.

Bediüzzaman, intihab ettikleri bütün suallerine bilatereddüt cevab verirken,

Molla
Fethullah'ın yüzüne bakıyordu.

Sanki kitaba bakıyor gibi kendilerinden okuyarak cevab veriyordu.

Bunu gören ulemâ, Bediüzzaman'ın harikulade bir genç olduğuna hükmedip, fazîletini takdir ve sena ettiler.

Bu hâl etrafta işitilir; ahali, kendisine veliyyullah derecesinde ihtiram eder ve o nazarla bakarlar.

Tarihçe-i Hayat - 34


Bu ilk "her suâle, suâl sormadan cevab veriş" Siirt âlimleri ile Üstâdımız r.a. mâbeyninde yaşanmıştır..

"Said'ül-Meşhûr" lâkabıyla Siirt'te yâd edilmiştir..



Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

2

14.11.2009, 09:19

Bu isin bir ciheti. Ulema ikiye ayrilmisti. Bir kismi dediginiz gibi ama diger kismi da Bediüzzamana karsi rakibane tavir alir, hatta dövmek icin firsat ararlar..
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

3

14.11.2009, 15:59



Sonra, tekrar
Bitlis'e geldi.

Bitlis'te bir iki şeyh hanedanının, alim ve talebelerin arasında geçimsizlik olduğunu işitir.

Fesadı netice veren
sözlerin, bilhassa gıybetin
İslamiyete yakışmadığını onlara ihtar edince,

Molla Said'i Şeyh Emin Efendiye şikayet ederler.


Şeyh Emin ise, "Henüz çocuk olduğundan, kâbil-i hitab değildir" der.

Bu söz Molla Said'e tebliğ edildiği anda, zaten bu gibi sözlere fıtraten tahammülsüz olduğundan,

Şeyh Emin Efendinin huzuruna çıkarak elini öper ve,

"Efendim, beni imtihan ediniz; kâbil-i hitab olduğumu isbat etmek isterim" der.

Şeyh Emin Efendi, mütenevvi ilimlerden ve en müşkül meselelerden

on altı suâl tertip ederek sorar.

Molla Said, suâllerin umûmuna cevab verdikten
sonra,

Kureyş Camiine gider, ahâliye vaaz ve nasihat etmeye başlar.

Tarihçe-i Hayat - 35





4

23.11.2009, 11:59

Mustafa Paşa tekrar dışarıya çıkarak, biraz gezindikten sonra içeriye girer. Bediüzzaman'a:

"Benim Cezîre'de çok alimlerim var; eğer hepsini ilzam edebilirsen senin dediğini yaparım, eğer ilzam edemezsen seni Fırat Nehrine atarım."

Molla Said, "Bütün ulemayı ilzam etmek benim haddim olmadığı gibi, beni de nehre atmak senin haddin değildir.

Fakat, ulemaya cevap verince sizden birşey isterim ki; o da mavzer tüfeğidir.

Şayet sözünde durmazsan, seni onunla öldüreceğim" der.
......


Cezîre alimleri, Molla Said'in şöhretini işittikleri için, mebhût ve hayran bir vaziyette, çaylarını bile unutarak, Molla Said'in sualine intizar etmekte idiler.

Molla Said ise kendi çayını içtikten sonra dalgın dalgın karşısında bulunan bir-iki alimin çayını da içer; onlar fark edemezler.

Mustafa Paşa, hocalara hitaben:

"Ben okumuş değilim; fakat, Molla Said ile mücadelenizde mağlûp olacağınızı şimdi anlıyorum.

Zîra, bakıyorum ki siz düşünmekten çaylarınızı unuttuğunuz halde, Molla Said kendi çayını içtikten başka, iki-üç bardak da sizin çayınızı içti."

Bunun üzerine, biraz latîfe ettikten sonra, Molla Said bu alimlere karşı,

"Efendiler, bendeniz
vadetmişim, hiç kimseye sual sormam.

Binaenaleyh, suallerinize muntazırım" der.

Bu hocalar kırk kadar sual sorarlar.


Umûmuna cevab verdikten sonra
, her nasılsa, Molla Said bir sualin cevabını yanlış söylediği halde,

karşısındakiler doğru telakki ederek tasdik etmişlerdi.

Meclis dağılınca Molla Said hatırlar, hemen arkalarından koşarak,

"Affedersiniz, bir sualin cevabını yanlış söylediğim halde, farkına varmadınız" diyerek, cevabını tashih eder.

Hocalar dediler:

"İşte şimdi hakkıyla bizi tam ilzam ettiniz."

Sonra, o hocalardan bir kısmı Molla Said'den ders almaya gelirler.

Tarihçe-i Hayat - 37

Bu kısımdan şahsî istifâdemiz:

Bediüzzaman r.a. "benim sözü mü de mihenge vurunuz" demiştir, fakat bu hadisede de görüldüğü gibi,

zaten kendisi kendisini mihenge vurmuş, onu mihenge vurmak bizim ne haddimize.?

Kaldı ki bizlerin "Bediüzzaman" gibi bir pâyesi de yok..!

"Bediüzzaman"lık pâyesini yaşadığımız dönemde umum âlimlerden alamadıktan sonra da Üstad'ı r..a mihenge vuramayız..



5

26.11.2009, 16:37

Bu da ciddi bi sorun. Bi imama gidip bi soru sorun, 50 tane soruya cevap vermek zorunda kalırsınız. Mesele münazarayı kazanmak da değil, cennete adam kazanmaktır mesele...

Bu konuyu değerlendir