1- Tedbir için namaz bırakılır mı?
2- Başörtüsü çıkarılır mı?
3- Birilerinin isminin altına sığınılarak menfaat sağlanır mı?
Önce malum ismi kullanarak devlet imkanlarından yararlan ve tirajını, okullarını vesaireyi artır, sonra da tüm bunların çokluğuyla övün. Ne güzel şey ya... Allah'tan korkarim, bu necip Türk milletin fedakarligidir...Size göre öyle olabilir, aman insaf, izan kalmamis.
Allah'a havale ediyorum...
Resme gelince size tokat gibi cevap: Birakin 23 martta resim basmayi ZAMAN BUGÜN ÜSTADIN BOY RESMINI YAYINLADI, BU SIZE BIR TOKAT GIBI DÜSTÜ TEVAFUK ISTE. Bakin http://www.zaman.com.tr-http://www.eurozaman.de 8inci sayfa üstadin boydan resmi.
BASLIK : OKUYAN, OKUTAN, OKUNAN ADAM
TAM SAYFA+SON SAYFADA "Evrim Teorisi inancimi incitiyor' al buyur.
‘Okuyan, okutan, okunan adam’
Kur'an'ın ilk emri; Oku! “Yaratan Rabb'inin adıyla oku!” Bu emri alan Resulüllah (sas) okudu. Kur'an'ı okudu, insanlara onun nasıl okunacağını öğretti. Onun verdiği dersle, asırlar boyu nice salihler, veliler, alimler, müçtehitler hep okudular. 19. asrın sonlarında, ömrü okumayla ve okutmayla geçecek bir kişi dünyaya geldi. Din ilimlerinden fen ilimlerine, felsefeden fizik, kimya, matematik ve astronomi ilimlerine kadar birçok ilmi tahsil etti. Yüzlerce kitap okudu. Eriştiği ilmî seviye, sahip olduğu harika meziyetlerle kendisine "Bediüzzaman" denildi.
Üç farklı dönemi yaşadı; Meşrutiyet dönemi. Tek parti dönemi. Çok partili dönem. Her dönemi ve şartlarını çok iyi okudu. Her dönemde, çözümsüzlüğe düşen insanlara çözümler üretti. Çareler sundu. Ümit aşıladı; ümit oldu. Osmanlı Devleti'nin son zamanlarında patlak veren 31 Mart Olayı'nda, yatıştırıcı rol oynamasına rağmen Divan-ı Harp’te yargılandı. Ama beraat etti. Birinci Dünya Savaşı esnasında, Kafkas Cephesi’nde Ruslarla savaştı; esir düştü. Rusya'dan yayılıp bütün dünyayı saran ve Anadolu insanını tehdit eden dinsizlik tâununa karşı, doğrudan Kur'an'dan aldığı bir reçete ortaya koydu. Risale-i Nur Külliyatını telif etti. Bu eserlerle, kalplerde sönmeye yüz tutan iman ateşini yeniden tutuşturdu. Buna karşılık sürgünler ve hapislerle dolu bir hayat geçirdi.
O bir alim prototipiydi
Çok ağır şartların ve dayanılmaz zorlukların ürünü olan Risale-i Nur, ilk ortaya çıktığı andan itibaren imana susamış gönülleri etrafında topladı. Köylüsünden kentlisine, cahilinden alimine herkes onu okudu, onu yazdı. Onu okuyanların sayısı her geçen gün arttı. Okuyan bir başkasına okutma telaşı ve gayretiyle harekete geçti. Bir dönem yüzlerce el, yüz binlerce Risale’yi yazıp çoğalttı. Elle yazılan eserler, gönüllü “Nur Postacıları” tarafından yurdun pek çok bölgesine gönderiliyordu. Bunun ardından da çoğaltılan eserler aynı yollardan tekrar Bediüzzaman'a ulaştırılıyordu. Ülke çapında tam bir posta ağı kurulmuştu. Hemen belirtelim; o dönemin zor şartları altında, bu gayretlerin başarıyla sonuçlanmasında kibrit kutuları bile çok büyük rol oynadı. Afyon Mahkemesi’nde Said Nursi'yi itham eden savcı, bu şekilde çoğaltılan ve dağıtılan Risalelerin 600 bine ulaştığını belirtiyordu.
Bir dönem teksir makineleri döndü, durmadan Risale bastı. 1946 yılında Nur talebeleri tarafından alınan teksir makinesi ile bir nüsha kısa zamanda binlerce nüsha olarak çoğaltılıyordu. Bu yolla yurdun birçok yerine daha fazla ve daha hızlı bir şekilde ulaşma imkânı doğmuş oldu. Teksir makinelerinin devreye girmesi bütün Nur talebelerini olduğu gibi Said Nursî'yi de çok sevindirmiş, teksir makinesini “Bin Kalemli Kâtip; Bin Kalemli Nurcu” gibi ifadelerle sıfatlandırmıştı. Bir dönem de matbaa makineleri Türkiye'nin dört bir köşesine Risale yetiştirmek için çalıştı. Bu dönemde matbaalarda, teksir makinelerinden kat kat hızlı olarak basılan Risaleler, çok daha kolay yollarla, binlerce kişinin eline ulaştırıldı. Yaşanan her bir gelişme “Said'ler, Hamza'lar, Osman'lar, Tâhir'ler, Yusuf'lar, Ahmed'ler ve diğerlerinin” sayısını alabildiğine artırdı. Derken, okuma ve okutma gayreti ülke sınırlarını da aştı. Risale-i Nur, 32 farklı dünya diline tercüme edildi. 40 ülkede 100'e yakın üniversitede, 500 civarında ilim adamı Risale-i Nur ve Bediüzzaman konusunda akademik çalışmalar yaptı. Bunlar da yetmedi, dünya çapında sempozyumlar düzenlendi. “Oliver'ler, John'lar, Thomas'lar” onda kendilerinden birer parça buldular. Onu okudular, ondan ders aldılar.
Bugüne kadar yapılanlar...
ıstanbul ılim ve Kültür Vakfı’nca düzenlenen ve ilki 1991 yılında gerçekleştirilen 6 uluslararası sempozyuma, yeryüzünün farklı coğrafya ve ikliminden 500'ü aşkın ilim adamı Risale-i Nur'a çalıştılar ve tebliğlerini sundular. Bunlara ek olarak, tüm sempozyumlarda tebliğ gönderenlerle birlikte, bilim adamlarının sayısı 700'ü buldu. Katılımcılar, ıslam dünyası başta olmak üzere, dili, dini, milleti fark etmeksizin çok geniş coğrafî yelpazeden geldiler.
Tarih, 16 Mart 1991. Sempozyumlar zincirinin ilk halkası. Sempozyum başlığı "ıslâm Dünyasında Kimlik Problemi ve Bediüzzaman Said Nursî." Yurtiçinden 4, yurtdışından 6, toplam 10 ilim adamı katıldı.
Tarih, 27-29 Eylül 1992. "ıslâm Düşüncesinin 20. Asırda Yeniden Yapılanması ve Bediüzzaman Said Nursi" başlıklı ikinci sempozyumda katılımcı sayısı arttı. 9 yerli, 11 yabancı, toplam 20 ilim adamı tebliğ sundu.
Tarih, 24-26 Eylül 1995. Üçüncü sempozyumda, katılımcı sayısında adeta patlama yaşandı. 20 yerli, 30 yabancı, toplam 50 ilim adamı "20. Asırda ıslâm Düşüncesinin Yeniden Yapılanması ve Bediüzzaman Said Nursî" konulu sempozyum süresince Risale-i Nur'a yeni yaklaşımlar getirdiler.
Tarih, 20-22 Eylül 1998. “Kurân'ı Anlamada Çağdaş Bir Yaklaşım: Risale-i Nur Örneği” konulu dördüncü sempozyumda yabancı ilim adamlarının ağırlığı vardı. Bu sempozyum 41 yabancı, 17 yerli olmak üzere toplam 58 ilim adamının katılımıyla gerçekleşti.
Tarih, 24-26 Eylül 2000. Yurt dışından 33, yurtiçinden 11, toplam 44 ilim adamının katılımıyla beşinci sempozyum gerçekleşti. Sempozyumun ana başlığı “Risale-i Nur'a Göre Kur'ân'ın ınsana Bakışı” idi.
Tarih, 22-24 Eylül 2002. Yurtdışından 42, yurtiçinden 7, toplam 49 ilim adamı "Risale-i Nur Işığında Küreselleşme ve Ahlâk" sempozyumunda görüşlerini sundular. Ve tarih 3-5 Ekim 2004.
Dünyanın dört bir yanından 30'a yakın ülkeden gelen, sayıları 100'ü bulan akademisyen Said Nursî'nin bakış açısıyla dünya barışını değerlendirdiler. "Çok Kültürlü Bir Dünyada ımanlı, Anlamlı ve Barış ıçinde Yaşama Pratiği: Risale-i Nur Yaklaşımı" başlıklı sempozyum çerçevesinde, dünyamızın içinde bulunduğu son duruma Risale-i Nur perspektifinden cevaplar arandı. Türkiye'den ve dünyanın 30 ülkesinden sempozyuma katılacak olan 90 bilim adamı üç gün boyunca, sadece sempozyumu izleyenlere değil tüm dünya insanlığına evrensel çaptaki bir barış reçetesi olarak Risale-i Nur'u sundular.
ılk altı sempozyumdan her birisi, Türkçenin yanı sıra Arapça ve ıngilizceye çevrilerek dünya ilim camiasına sunuldu. Sempozyumlarda sunulan tebliğler, gerek kendi içinde, gerekse bir konu başlığı etrafında kitaplaştırılarak ilim ve kültür dünyasına takdim edildi. Bu yayınların yanı sıra sempozyumda sunulan tebliğler, bizzat tebliğci bilim adamlarınca genişletilerek kitaplaştırıldı. Bu bilim adamlarından bazıları kendi üniversitelerinde her seviyeden tez çalışmasına öncülük yaptılar. Dünyanın en ünlü yayınevlerinden biri olan SUNY (State University New York) Press'in yayınladığı "Islam at the Crossroads: On the Life and Thought of Bediüzzaman Said Nursi" adlı kitabın ilk baskısı 6-7 ay gibi kısa bir zamanda bitti.
Dünya sempozyumlarla Risale-i Nur'u okuma fırsatı buldu. Okuyan, başkalarına da okutma gayretine düştü. Böylece Risale-i Nur eksenli sempozyumlar zincirine daha yenileri eklendi. Birçok ülkede, Risale-i Nur konulu sempozyum ve konferanslar yapıldı. Yurtdışında yapılan sempozyumların tamamına yakını, ilgili ülkelerin üniversiteleri tarafından organize edildi. Malezya, Mısır, Ürdün, Endonezya, Fas, Yemen, Almanya, Avustralya ve Cezayir gibi ülkelerde, bazılarında birden fazla olmak üzere çok sayıda sempozyum ve konferans tertip edildi.
Malezya'da ülkenin ve Güneydoğu Asya'nın en büyük üniversitesi (UKM-Malezya Milli Üniversitesi) tarafından üç gün devam eden iki sene arayla uluslararası iki sempozyum düzenlendi ve bu sempozyumlara çok büyük ilgi oldu. O ülkenin yüksek düzey yöneticileri tarafından açılışı yapıldı ve başta ABD, Türkiye, Avustralya olmak üzere çok sayıda ülkeden tebliğciler sunuş yaptılar. Yine Endonezya'nın Jakarta, Jogjakarta, Surabay ve Palembang gibi şehirlerinde ilgili şehir üniversitelerince dört tane uluslararası sempozyum yapıldı. Fas'ta Rabat, Vecde, Tatvan, Marakeş ve Kazablanka'da devlet üniversitelerince beş sempozyum organize edildi.
Akademiye esin kaynağı oluyor...
Cezayir'de Cezayir Üniversitesi’nce, Mısır'da el-Ezher tarafından çok sayıda panel, sempozyum ve bilgi yarışması yapıldı. Avustralya Melbourne Üniversitesinde ABD, Türkiye ve Güney Kore gibi ülkelerden konuşmacıların katılımıyla iki adet panel düzenlendi. Bunlara ilave olarak Ürdün'de I.I.I.T. (Uluslararası ıslâm Düşünce Enstitüsü), Yemen'de ve Almanya'da üniversite destekli sivil toplum kuruluşları tarafından uluslararası katılımlı konferanslar düzenlendi. Özellikle 19-20 Mart 2004 tarihlerinde Almanya'nın Bonn şehrinde düzenlenen "Uluslararası Said Nursî Sempozyumu"na Alman akademik ve kilise çevreleri ağırlıklı olmak üzere, ülke dışından da geniş bir katılım oldu. Bu sempozyumda Said Nursî'nin düşünceleri ile II. Dünya Savaşı sırasında Hitler'in baskıcı zulmüne karşı çıktığı için idam edilen Hıristiyan din adamı Dietrich Bonhoeffer'in fikirleri karşılaştırıldı.
Bediüzzaman'ın iki kitabı vardı. Birisi Kur'an, diğeri kâinat. O, her ikisini de çok iyi okudu. Okuduklarını insanlığa çok iyi aktardı. Kibrit kutularından uluslararası dev organizasyonlarına uzanan uzun, ama çok bereketli çizgide dini, dili, ırkı, kültürü ve coğrafyası ne olursa olsun tüm dünya insanlığı omuz omuza geldi. ışte bu yüzden Risale-i Nur Külliyatı çok okundu. ışte bu yüzden Risale-i Nur Külliyatı çok okunuyor. ışte bu yüzden Risale-i Nur Külliyatı çok okunacak.
DR. VELı SIRIM / SÖZ ARAşTIRMA MERKEZı
11.10.2004
Umariz aklinizi basina alirsiniz, Allah'tan korkun.